KÜRESEL GÜNDEM: Rusya’da Muhalif Liderin Zehirlenmesinin AB ve Dünyada Yansımaları
Rusya’da Muhalif Liderin Zehirlenmesinin AB ve Dünyada Yansımaları
Rus muhalefet Lideri Aleksey Navalni, 20 Ağustos 2020 tarihinde Tomsk’dan başkent Moskava’ya döndüğü uçuş esnasında rahatsızlanmış ve Sibirya’nın Omsk şehrine acil iniş yaparak hastaneye kaldırılmıştı. Navalni'nin 2011'de kurduğu Yolsuzlukla Mücadele Vakfının Basın Sözcüsü Kira Yarmysh, Navalni’nin toksik bir zehirlenme yaşadığını ve yolculuk günü içtiği çaya bir madde katıldığından şüphelendiklerini belirtmişti.
Aleksey Navalni Neden Zehirlendi?
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in kamuoyu önündeki bir numaralı muhalifi olarak bilinen Yolsuzlukla Mücadele Vakfı’nın kurucusu Aleksey Navalni, adını ilk olarak 2008 yılında Rus siyasetindeki ve kamu şirketlerindeki yolsuzlukları ifşa eden blog yazılarıyla duyurdu. Resmi bir yolsuzluğu açığa çıkararak, Putin'in iktidardaki Birleşik Rusya Partisi'ni "dolandırıcıların ve hırsızların partisi" olarak niteleyen Navalni, bu olayın sonucunda hapis cezasına çarptırıldı.
2011 yılındaki parlamento seçimleri öncesinde takipçilerine iktidardaki Birleşik Rusya Partisi dışındaki herhangi bir partiye oy vermeleri çağrısında bulunan Navalni, parlamento binası önündeki bir protesto gösterisi sırasında tutuklanarak 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. 2012 yılında yapılan genel seçimleri kazanan Putin, Navalni'nin geçmiş çalışmalarına dair soruşturma başlattı. Kirov'da bir yolsuzluk suçu sebebiyle beş yıl hapis cezasına çarptırılan Navalni, ertesi gün bir üst mahkeme tarafından hapisten çıkarıldı. Temmuz 2013'te zimmete para geçirme suçlamasıyla tekrardan kısa bir süreliğine hapse atılan Navalni, yaşanan hukuki sürece rağmen 2013 yılında Moskova Belediye Başkanlığı seçimlerine katıldı ve seçimi %27 oy alarak Putin'in adayı Sergei Sobyanin'in ardından ikinci sırada tamamladı.
Hükümetin kontrolündeki geleneksel medyanın desteği olmadan, yalnızca sosyal medya ve internet üzerinden sesini duyurmaya çalışan siyasetçinin aldığı sonuç birçok çevre tarafından büyük başarı olarak nitelendirildi. Bu başarısından güç alarak devlet başkanlığı koltuğunu hedefleyen muhalif siyasetçi için özellikle 2017 yılı oldukça hareketli geçti. Şubat 2017'de tüm ülke çapında başlayan ve binlerce kişinin gözaltına alındığı dev yolsuzluk karşıtı gösterilerin lideri olan Navalni, Başbakan Dimitri Medvedev'in milyar dolarlık emlak imparatorluğu ile bağlantısını ortaya çıkarmış ve bu konudaki yazıları sebebiyle tutuklanmıştı. Tutuklandıktan 15 gün sonra salıverilen Navalni seçim ofisini açarak devlet başkanlığı seçimi için kampanya çalışmalarına başladı.
2018 yılında Rusya’daki başkanlık yarışına katılmaya ve Putin’in rakibi olmaya çalışan Navalni’nin daha önceki mahkûmiyetleri nedeniyle aday olması yasaklandı. Yaşanan bu gelişme üzerine protesto çağrısı yaptıktan sonra Temmuz 2019'da 30 günlük hapis cezasına çaptırıldı.
Bu hapis cezası sırasında hastalanan Navalni’ye doktorlar tarafından bir cilt hastalığı olan kontakt dermatit teşhisi koydu. Fakat o ana kadar herhangi bir akut alerjik reaksiyon yaşamadığını belirten Navalni’ye, doktoru tarafından bazı toksik maddelere maruz kalmış olabileceği belirtildi. Bunun üzerine Navalni hapishanede zehirlendiği iddiasıyla hükümete karşı bir takım suçlamalarda bulundu.
Navalni’nin Tedavi Amaçlı Almanya’ya Getirilmesi
Rusya’daki tedavisi boyunca komada olan Navalni’nin eşi Yulia Navalnaya, Başbakan Vladimir Putin’e bir mektup yazarak eşinin Almanya’da tedavi edilmesine izin verilmesini istedi. Navalni’nin ekibi Berlin’e transfer edilmesi için mücadele ederken, kaldığı hastanedeki başhekim tarafından hastanın durumunun stabil olmadığı ve bu nedenle transfer edilmesinin riskli olduğu belirtildi. Başhekimin bu sözleri sarf etmesinin ardında Moskova tarafından alınan siyasi bir karar olup olmadığı tartışmaları yaşanırken Almanya Başbakanı Angela Merkel, Navalni’nin Berlin’de tedavi olmasına izin verdi.
22 Ağustos 2020 tarihinde Berlin’e götürülen ve Berlin Charite Hastanesinde tedavisine başlanan Navalni’nin 25 Ağustos 2020 tarihinde Berlin’deki laboratuvarlarda yapılan testler sonucunda soğuk savaş sırasında Sovyetler tarafından geliştirilen, istenildiği takdirde toz, sıvı veya gaz şeklinde kullanılabilen ve beyin ile ana organlar arasındaki iletişimi kesen bir madde olarak bilinen Noviçok ile zehirlendiği tespit edildi. Aynı maddenin daha önce 4 Mart 2018 yılında Birleşik Krallık’ta yaşayan eski Rus ajanı Sergei Skripal üzerinde kullanıldığı tespit edilmiş ancak Rusya bu iddiayı da reddetmişti. Yaşanan bu gelişme üzerine Birleşik Krallık 23 Rus diplomatı ülkesinden sınır dışı etmişti. 7 Eylül 2020 tarihinde Navalni’nin tedavisinin sürdüğü hastaneden yapılan yazılı açıklamadahastanın komadan çıktığı ve konuşmalara tepki vermeye başladığı belirtildi. Fakat halen Noviçok adlı zehrin uzun süreli etkilerinin ne olacağı bilinmiyor. Navalni’nin komadan çıkması ile birlikte hastanedeki güvenlik önlemleri de arttırıldı.
Navalni’nin Zehirlenmesine AB ve Dünya’dan Gelen Tepkiler
Rusya Hükümet Sözcüsü Dmitri Peskov, Navalni'nin zehirlendiğine dair bir kanıt bulunmadığını ve bu sebeple soruşturma yürütmeye gerek olmadığını ifade etti. Yaptıkları açıklamalarla Aleksey Navalni’nin zehirlenmesinde sorumluluk almayı reddeden Rusya’ya, AB ve NATO’dan ciddi tepkiler geldi. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, yaşananların alçakça bir hareket olduğunu ifade ederken, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, kimyasal silahların kullanımının hiçbir koşul ve şart altında kabul edilemez olduğunu ve bu silahların kullanımının uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğunu vurguladı.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Navalni'nin Noviçok ile zehirlendiğine dair kanıt olduğunu, askeri bir sinir gazının bu amaçla kullanımını kınadığını belirtti. Stoltenberg- ayrıca Rusya'ya Navalni'nin askeri düzeyde bir kimyasal silah ile nasıl zehirlendiğini açıklaması, şeffaf ve detaylı bir soruşturma yapması çağrısında bulundu.
Başbakan Angela Merkel de kendi ülkesi Almanya’da tedavi altında olan Navalni’nin susturulmaya çalışıldığını ve tüm Alman hükümeti adına yaşananları en güçlü şekilde kınadığını vurguladı. Merkel, bu konunun beraberinde yalnızca Rus hükümetinin yanıtlayabileceği ciddi sorular getirdiğini ifade etti.
Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Dominic Raab, Alman mevkidaşı Heiko Maas ile Navalni hakkında bir görüşme gerçekleştirdi. Raab ve mevkidaşı Maas, Noviçok'un kullanımının Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’nin ihlali ve dolayısıyla uluslararası bir sorun olduğu konusunda hemfikir olduklarını açıklarkenRusya'nın uluslararası yükümlülüklerinden sorumlu tutulmasını sağlamak için Almanya ve Birleşik Krallık’ın birlikte, çalışacaklarının altı çizildi.
Rusya’ya Karşı Yaptırım Tartışmaları
Navalni'nin zehirlendiğinin belirlenmesinin ardından, Almanya'da Rusya'ya yaptırımlar kapsamında Kuzey Akım 2 boru hattı projesinin askıya alınması tartışılıyor. Rus doğal gazını Almanya'ya taşıyacak projenin askıya alınması önerisine kuşkuyla yaklaşan Ekonomi Bakanı Peter Altmaier, Rusya gibi ülkelere uygulanacak yaptırımların etkisi konusunda bir takım şüpheleri olduğunu belirtti. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili politikacı, Rusya'nın yaptırımlarla tutumunu değiştirdiğine tanık olduğu hiçbir olayın bulunmadığını ve yaptırımların genellikle izlenen siyasetin daha da sertleşmesine yol açtığını kaydetti.
Federal Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Norbert Röttgen ise Kuzey Akım 2 projesinin durdurulmasını talep ederek, Vladimir Putin ile onun anlayacağı lisan ile konuşulması gerektiğini ve kendisinin anladığı dilin ise para, gaz ve güç olduğunun altını çizdi. Koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) Federal Meclis Grubu Başkanı Rolf Mützenich de tıpkı Altmaier gibi Navalni’nin zehirlenmesi olayına ilişkin hızlı bir tepki verilmemesini isteyerek atılacak adımların özellikle Rus hükümetinin olayı aydınlatmayı isteyip istememesine bağlı olması gerektiğini ifade etti. Mützenich, şimdiden bazı önlemleri almanın veya bunları kamuoyu önünde tartışmanın herhangi bir fayda getirmeyeceğini vurguladı.
Öte yandan, ABD Başkanı Donald Trump da, Rus muhalif siyasetçi Navalni'nin zehirlenmesi ile bağlantılı olarak Kuzey Akım 2 projesine son verilmesi çağrısında bulundu. Rus doğal gazını Baltık Denizi üzerinden Almanya'ya taşıyacak boru hattı projesinin durdurulmasını talep eden ilk kişilerden biri olduğunu hatırlatan Trump, Almanya'nın enerji açısından zayıf bir durumda olduğunu savundu. Almanya'da santrallerin kapatıldığını belirten Trump, Almanya'nın muhtemelen Rusya'ya bağımlı olduğunu bu nedenle de projenin durdurulmasının mümkün olmayacağını dile getirdi.
Alman hükümeti, Rus muhalif lideri Navalni'nin "kuşkuya yer bırakmayacak" şekilde zehirlendiğini belirtip, Rusya'ya olayın açıklığa kavuşturulması çağrısında bulunurken Rusya ise Navalni'nin zehirlenmesi ile bağlantısı olduğu suçlamalarını reddetmeye devam ediyor. Önümüzdeki süreçte muhalefet liderinin sağlığına tam anlamıyla kavuşup kavuşamayacağını ve AB’nin Rusya’ya olan gaz bağımlılığını ne ölçüde azaltarak yaptırım uygulayabileceğini hep birlikte göreceğiz.
Zafer Can Dartan, İKV Uzman Yardımcısı