AB Konsey Toplantısı: Türkiye-AB İlişkilerinde Pozitif Gündem Umudu
AB Liderler Zirvesi, AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in karantinaya girmesi nedeniyle, 1 hafta gecikmeli olarak 1-2 Ekim 2020 tarihlerinde gerçekleşti. AB liderleri zirvesinin ana gündemi dış ilişkilerdi. Doğu Akdeniz’deki gerginlik ve bu bağlamda Türkiye ile ilişkiler, Belarus yaptırımları, AB-Çin ilişkileri, Dağlık Karabağ çatışması ve Alexei Navalny’nin zehirlenmesi bağlamında Rusya’ya karşı alınacak tavır, ilk günkü toplantının konularını oluşturdu. Zirvenin ikinci gününde ise AB’de ekonomik duruma ilişkin olarak Tek Pazar, dijital dönüşüm, COVID-19, sanayi politikası ele alınan konular arasındaydı.
Doğu Akdeniz Sorunu ve Türkiye-AB İlişkileri
Zirve sonunda alınan kararlarda, Doğu Akdeniz ve dolayısıyla da Türkiye ile ilgili olarak, Doğu Akdeniz’in istikrarlı ve güvenli bir bölge olmasının ve Türkiye ile işbirliği içinde ve karşılıklı fayda sağlanabilecek bir ilişki geliştirilebilmesinin AB için stratejik önem taşıdığına vurgu yapıldı. Bu açıdan da “iyi niyetle ve AB’nin çıkarlarına karşı ve uluslararası hukuk ve Üye Devletlerin egemenlik haklarını ihlal eden tek taraflı hareketlerden kaçınarak yürütülecek bir diyalog”un önemine işaret edildi. “Taraflar arasındaki anlaşmazlıkların barışçı ve uluslararası hukuka saygılı bir diyalog içinde çözülmesinin gerekliliğine” de değinildi.
Yunanistan ve GKRY ile tam bir dayanışma içinde olduklarını yeniden dile getiren AB, her iki devletin egemenlik haklarına saygı gösterilmesinin gereğine vurgu yaptı. Bu çerçevede Yunanistan ile Türkiye arasında yakın zamanda atılan olumlu adımları ve istikşafi görüşmelere yeniden başlayacakları yönündeki açıklamayı olumlu karşıladıklarını, ancak GKRY’nin egemenlik haklarına yapılan ihlalleri de şiddetle kınadıklarını açıkladı.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen “Türkiye ile Türkiye’nin de menfaatine olacak, pozitif ve yapıcı bir ilişki” içinde olmak istediklerine değindi. Yunanistan ve GKRY’ye karşı tek taraflı yasadışı faaliyetlerin durdurulması yönünde yapıcı adımların atılması halinde pozitif bir siyasi AB-Türkiye gündemi ortaya koymaya hazır oldukları yönünde bir açıklama yaptı. Von der Leyen’in konuşmasında sözünü ettiği, Türkiye ile oluşturmayı istedikleri uzun vadeli yeni bir karşılıklı ilişkinin pozitif gündeminde yer alacak konular da şu şekilde sıralanıyor: Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve ticaretin kolaylaştırılması, temaslar, üst düzey diyaloglar ve 2016 Türkiye-AB Uzlaşısı’nın güncellenmesi. Hatta AB Konseyi, Konsey Başkanı Charles Michel’i, Komisyon Başkanı ile birlikte ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in de desteğiyle Türkiye-AB ilişkilerini bu çizgide yeniden canlandırmak için bir plan üzerinde çalışmaya davet etti.
Uluslararası hukuka aykırı olarak tek taraflı faaliyetlerin sürmesi halinde ise AB’nin ve üye ülkelerin çıkarlarını korumak amacıyla elindeki tüm araçları ve seçenekleri kullanacağını söyleyerek yaptırımın bir olasılık olmaya devam ettiğine de dikkatleri çekmiş oldu. Doğu Akdeniz meselesinin Aralık 2020’deki AB Konseyi gündeminde yeniden ele alınacağı da verilen mesajlar arasında yer aldı.
Son olarak AB liderleri, Doğu Akdeniz meselesine ilişkin olarak, bu konuda çok taraflı bir konferans düzenlenmesi çağrısında bulundu. Çok taraflı çözüm gerektiren deniz yetki alanı sınırlandırmaları, güvenlik, enerji, göç ve ekonomik işbirliğinin ele alınacağı konferansın, ilgili tüm tarafların katılımı, kapsamı ve zaman çizelgesine ilişkin düzenlemelerini ise Yüksek Temsilci Borrell’e devretti.
AB–Çin İlişkileri
AB Konseyi, AB-Çin düzleminde ekonomik ilişkilerin yeniden dengeye oturtulması ve karşılıklılık esasında sürdürülmesi gereğine vurgu yaptı. Konsey, piyasaya girişlerdeki eşitsizliğin giderilmesi ve sürdürülebilir ekonomik gelişme alanında ilerlemeyi öngören AB-Çin Kapsamlı Yatırım Anlaşması’nın (EU-China Comprehensive Investment Agreement) bu yıl sonuna kadar tamamlanması hedefini hatırlatarak, Çin’i piyasaya giriş engelleri, kapasite fazlası ve DTÖ’de yer alan sanayi teşviklerine ilişkin müzakerelere katılma konularında önceden vermiş olduğu sözleri yerine getirmeye çağırdı.
AB Konseyi’nin ayrıca küresel tehditler konusunda Paris Anlaşması’nın hedefleri doğrultusunda iklim, biyo çeşitlilik ve COVID-19 kapsamında çok taraflı çözüm gerektiren aşı ve sağlıkla ilgili konuların yanı sıra ekonomik iyileşme konusunda Çin’i daha fazla sorumluluk almaya davet ettiği görülüyor. Konsey bir yanda Çin’in 2060 yılından önce karbon nötr olma hedefini överken, Hong Kong’daki gelişmeler ve azınlıklara davranışları bağlamında insan hakları alanındaki endişelerini de kararlara dahil etti. Konsey ayrıca, Avrupa Komisyonu ve Yüksek Temsilci Josep Borrell’i Mart 2021’e kadar bir ilerleme raporu hazırlama konusunda görevlendirdi.
Belarus Yaptırımları
Belarus halkının yeni, özgür ve adil seçimlerle başkanlarını dış etkilerden bağımsız olarak seçme konusundaki demokratik haklarını sonuna kadar desteklediklerini açıklayan AB Konseyi, daha önce de Belarus’taki seçim sonuçlarını kabul etmediklerini duyurmuştu. Zirvede bir defa daha, barışçı protestocular üzerine Belarus yetkilileri tarafından uygulanan kabul edilemez şiddet kınandı ve birtakım kısıtlayıcı yaptırımlar uygulama yönündeki kararlar açıklandı. Bu noktada Türkiye’ye daha sert bir tutum ve yaptırım uygulanmadığı takdirde Belarus’a yaptırımı veto eden GKRY’nin vetosunu kaldırması ile bunun olası hale geldiğini söylemekte fayda var. Hatırlanacağı üzere, bu tutumuyla GKRY, Belarus hakkındaki AB kararlarını rehin aldığı gerekçesiyle gerek Hollanda gerek diğer Üye Devletler tarafından eleştirilmiş ve bu tür konularda karar alma mekanizmasının oy birliğinden oy çokluğuna geçilmesi bile tartışmaya açılmıştı. Zirve’de ilk günün ardından yaptığı konuşmada von der Leyen, “göstericiler ve muhalefet liderlerine karşı yapılanlardan sorumlu olanların cezasız kalmayacağını” söylemiş, ancak Konsey Başkanı Michel, Lukashenko’nun yaptırım listesinde yer almadığını da belirtmişti.
Dağlık Karabağ Çatışması
Dağlık Karabağ konusunda tarafların aralarındaki düşmanlığı derhal sona erdirmeleri ve kalıcı ateşkes ilan etmeleri çağrısında bulunan AB Konseyi, can kaybının ve çatışmanın sivil halk üzerindeki etkisinin kabul edilemez olduğunu, askeri bir çözüm ve dışarıdan etkiye karşı olduğunu ve acil olarak barışçı yollarla bir çözüme gidilmesinin önemini vurgularken, Azerbaycan ve Ermenistan’ın ön şart olmaksızın masaya oturmaları gerektiğine dikkat çekti.
Alexei Navalny Zehirlenmesi
Konsey Zirvesinde liderler, Rus muhalefet lideri Alexei Navalny’nin zehirlenmesinde askeri bir kimyasal silah olan “Novichok” un kullanılmasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu söyleyerek Rusya Federasyonu’nu soruşturma ile ilgili Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons -OPCW) ile işbirliği yapmaya çağırdı ve 15-16 Ekim 2020’de konunun tekrar ele alınacağına dair not düştü.
Tek Pazar, Sanayi Politikası ve Dijital Dönüşüm
AB Konsey toplantısının ikinci gününde AB ekonomisinin temelinde yatan Tek Pazar ve AB’nin geleceğini dayandırdığı sanayi politikası ve dijital dönüşüm konularını ele alındı.
Zirvede Tek Pazar’a ilişkin olarak, COVID-19 sonrası ortaya çıkan durumdan kaynaklanan ve Tek Pazar’ın tam anlamıyla işlemesine engel teşkil ederek şirketlerin Tek Pazar’ın faydalarından yoksun kalmalarına neden olan uygulamaların kaldırılması yönünde adımlar atılmasına karar verildi. Rekabet politikası çerçevesinin güncellenmesi, yeni küresel ekonomik yönetişim sisteminin oluşturulması ve yeni beceriler kazandırmaya yönelik eğitim için yatırım yapılması yönünde çağrıda bulunuldu. Gidişatı takip etmek için 2021’in başlarında bir izleme raporu hazırlanması, yine 2021’in ilk yarısında kilit önemdeki teknolojilere ilişkin sanayi ortaklıkları oluşturulması ve Sanayi Stratejisi’nin güncellenmesi hedefler arasında yer aldı. Bu doğrultuda başta sağlık olmak üzere, stratejik öneme sahip sektörlerde hammadde temini konusunda bağımlılığın giderilmesi ve direncin geliştirilmesi yönündeki çabaların artırılması da alınan diğer kararlar arasında yer aldı. Toplantıda uzay sanayinde AB’nin daha bağımsız hale gelmesi ve savunma sanayi de tartışıldı.
2020 sonuna kadar hazırlanması öngörülen Dijital Hizmetler Yasası’na ilişkin öneriye ve dijital dönüşümün Avrupa değerlerini, temel hakları ve güvenliği göz önünde bulundurması ve sosyal anlamda dengeli olması gerektiğine vurgu yapıldı. Dijital dönüşüme ilişkin kararların başında, Kurtarma ve Dirençlilik Fonu’nun en azından %20’sinin KOBİ’leri de kapsayacak şekilde dijital dönüşüm için kullanılması geliyor. Bu fonun, Avrupa’da yeni nesil dijital teknolojilerin geliştirilmesi, stratejik tedarik zincirlerinde kapasite artırılması, yüksek kapasiteli ve güvenli altyapı oluşturulmasının hızlandırılması, siber saldırılara karşı AB’nin dayanıklılığının artırılması, AB’nin çevre hedeflerine katkıda bulunulması ve eğitimde dijital kapasitenin geliştirilmesi alanlarında kullanılmasına yönelik kararlar alındı. Üzerinde durulan diğer konular arasında ise Avrupa veri stratejisi ve bunun öncelikle sağlık alanına uyarlanması gereği ve ”Avrupa Dijital Kimlik” girişimi önerisi için Komisyona verilen 2021 ortası hedefi oldu. Mart 2021’de bu konudaki gelişmelerin tekrar ele alınması konusunda da karar alındı.
Yaptırım Tehdidi ile Pozitif Gündem Vaadi Arasında Gidip Gelen Türkiye-AB İlişkileri
Türkiye ile ilgili karar, Zirve’de dış ilişkilerin tartışıldığı yoğun geçen birinci günün sonunda sabaha karşı erken saatlerde alınabildi. Bu kararda AB’nin net bir tavrının olmadığı, AB üyesi ülkeler arasında Türkiye’ye karşı mevcut farklı yaklaşımların bir yansıması olduğu söylenebilir. Bir yanda Yunanistan, GKRY ve Fransa’nın başını çektiği ve şiddetle savunduğu Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını isteyen kesim, diğer yanda ise Almanya’nın önderliğinde Türkiye ile ilişkileri çok daha geniş bir çerçevede ele alarak daha ılımlı, çok taraflılık bağlamında Türkiye ile ilişkilerin var olduğu her alanda karşılıklı fayda sağlamayı hedefleyen diğer bir kesim bulunuyor.
Ve Zirve’den çıkan Türkiye kararı: Bir yanda Doğu Akdeniz’de bir süredir gündemi meşgul eden gerginlik ortamının ve AB üyesi Yunanistan ve GKRY ile sorunların çözümü için gerekli adımları atmaması, tek taraflı olarak uluslararası kurallara aykırı faaliyetlere devam etmesi halinde Türkiye’ye yaptırım uygulanacağı tehdidi var. Diğer yanda ise AB’nin istediği yönde adımlar atması halinde Türkiye’nin uzun süredir üzerinde durduğu Gümrük Birliği’nin güncellenmesini, ticaret ilişkilerinin kolaylaştırılmasını, üst düzey diyalogları, insani teması ve göç ve mülteciler konusunda işbirliğini içeren pozitif bir gündem çerçevesinde ilişkilerin yeniden düzenlenmesi vaadi yer alıyor.
AB’nin bu ikili yaklaşımının temelindeki bir diğer unsur da Üye Devletler arasındaki dayanışma. Taslak karar metinlerinin özellikle Türkiye’ye karşı çok yumuşak olduğu gerekçesiyle reddedilmiş olması ve son çıkan metinde Türkiye’nin üzerinde durduğu Kıbrıs Adası çevresinde çıkarılan hidrokarbon kaynaklarının Kıbrıslı Türkler ile paylaşımı konusundaki ibareye yer verilmemiş olması, AB Konseyi’nin Yunanistan ve GKRY’ye gösterdiği dayanışma kapsamında verdiği tavizler olarak yorumlanıyor. Mevcut durumda AB’nin yaklaşımı iki tarafın da fayda sağlayabileceği bir ilişki. Bunun için de ortaya çıkan sonuç, Yunanistan ve GKRY’yi tatmin etmeye yetecek kadar bir yaptırım tehdidi ile Türkiye’yi tek taraflı faaliyetlerini sonlandırmaya itecek pozitif gündem vaadi içeren bir karar. Yani Türkiye-AB ilişkilerinin Yunanistan, GKRY ve Fransa’nın yalnızca Doğu Akdeniz’deki sorunlar çerçevesinde değil, her boyutuyla değerlendirilmesi gerektiğinden hareket eden ve çok taraflılık ilkesini gözetmeye çalışan Almanya’nın bu kararın çıkması yönünde ağırlığını koyduğu söylenebilir.
Türkiye açısından bu kararlara bakılacak olursa, Dışişleri Bakanlığı’nın AB Konseyi’nin Türkiye ile ilgili kararlarının ‘‘gerçeklerden uzak’’ olduğu, ancak bazı olumlu noktalar bulunduğu şeklinde bir açıklamayla cevap verdiği görülüyor. Açıklama AB Konseyi’nin, Türkiye ile Yunanistan arasında istikşafi görüşmelere başlanması kararına ve Doğu Akdeniz Konferansı toplanmasına ilişkin göndermelerini Türkiye’nin olumlu karşılarken Kıbrıslı Türkler konusuna hiçbir atıfta bulunulmamasını eleştiriyor, bu nedenle de AB’nin, Kıbrıs meselesinde tarafsız bir rol üstlenemeyeceğine vurgu yapıyor. Türkiye-AB-ilişkilerini ‘‘ikili sorunların ve dar bakışlı çıkarların yönlendirmesi ve körü körüne üyelik dayanışması yerine, ortak çıkar ve ortak gelecek gündemiyle’’ müzakereler yoluyla sürdürmek yönündeki kararlılığını ve kararda belirtilen taahhütlerin yerine getirilmesi yönündeki isteğini dile getiriyor.
Zaten uzunca bir süredir iyi durumda olmayan ve ilerleme kaydedilmeyen adaylık sürecine bu kararların olumlu bir etkisinin olup olmayacağı tartışmalı. Türkiye’yi eleştiren ancak kendisi ile ilgili özeleştiri yapmayan bir AB görülüyor. Mevcut durumda önerilen ve Türkiye’nin de istediği Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, ticari ilişkilerin kolaylaştırılması, üst düzey diyaloglar ve göç konusunda işbirliği gibi olumlu noktalara yoğunlaşmak bu aşamada alınabilecek en yapıcı tavır gibi görünüyor. AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in, ‘’Biz Türkiye ile pozitif bir gündem temelinde ilişkilerimizi yürütmeye hazırız, eğer Türkiye de bizimle daha pozitif bir yaklaşım içinde olur ve uluslararası hukuka aykırı olan bu tek taraflı faaliyetleri sonlandırırsa’’ sözleri topun Türkiye’de olduğuna işaret ediyor. Türkiye’nin bundan sonraki adımları belirleyici nitelikte.
Kararda belirtilen taahhütlerin Türkiye’nin siyasi gündeminde değişikliğe gitmesinde yeterli olup olmayacağı ise olayların gelişimi ile netlik kazanacak. 12 Ekim’de açıkladığı yeni Navtex kararı ve AB’nin bu kararı kınaması, Aralık 2020’deki değerlendirme sonrası yaptırımların devreye girebileceği şeklinde yorumlanabilir. Bundan sonra, Türkiye-AB ilişkilerinin, en iyi olasılıkla, aday ülke Türkiye’den ziyade stratejik önemdeki komşu ülke Türkiye ekseninde yürütülmesi çok şaşırtıcıolmayacak gibi görünüyor.
Şehnaz Dölen, İKV Kıdemli Uzmanı