AB, Katılımcı Demokrasi için Vites Artırıyor: Demokrasi Eylem Planı ve Vurguladıkları
Avrupa Yeşil Düzeni, von der Leyen Komisyonu’nun geleceğe yönelik birincil önceliği ve büyüme stratejisinin yeni dinamosu olsa da demokrasi ilkelerinin güçlendirilmesi, AB’nin ajandasındaki paralel gündem maddelerinin başında geliyor. Von der Leyen Komisyonu’nun 6 önceliğinden birisini oluşturan “Demokrasi için Yeni Bir Adım”, Birlik vatandaşlarının daha fazla fikir beyan edebildiği ve AB nezdindeki politik gelişmelere daha fazla ilgi duyduğu bir ortam yaratılmasını hedefliyor. Avrupa’nın Geleceği Konferansı da bu önceliğin altında başlatılacak bir inisiyatif olarak öne çıktı; ancak COVID-19 salgını nedeniyle 9 Mayıs 2020 olarak belirlenen başlama tarihi henüz kesinleştirilmeyen ileri bir tarihe ertelendi. Bu konuda bir gecikme yaşansa da Avrupa Komisyonu, 3 ana başlık temelinde güçlendirmeyi hedeflediği demokratik süreçleri ortaya koymak amacıyla hazırladığı Eylem Planı’nı 3 Aralık’ta yayımladı.
Demokrasi Eylem Planı’na İlişkin Detaylar
“Avrupa Birliği sadece siyasi partiler ve politikadan, kural ve tüzüklerden, pazardan veya para birimlerinden ibaret değil. Aslında en nihayetinde ve her şeyden öte Avrupa Birliği insanlardan ve onların tutkularından ibaret…” Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in 27 Kasım 2019 tarihli AP’deki konuşmasından yapılan bu alıntıyla başlayan Demokrasi Eylem Planı, AB’nin idealler ve gelecek umutlarının bir sonucu olduğunu hatırlatma gayesini taşıyor. Devamında ise 2018 yılı Eurobarometer sonuçlarını paylaşarak vatandaşlar tarafından AB’nin en değerli kazanımlarının demokrasi, hukukun üstünlüğü ile temel hak ve özgürlükler olarak görüldüğü belirtiyor.
Avrupa Antlaşmalarında ve AB Temel Haklar Bildirgesi’nde belirtilen hukuki altyapıyı temel alan Eylem Planı, aynı zamanda AB’nin üzerinde çalıştığı yeni hukukun üstünlüğü stratejisine de vurgu yapıyor. Dolayısıyla geçmiş ile günümüz arasında bir bağ kurarak sağlam bir zemin üstüne yükselen demokrasi gayelerinin aslında en dikkat çekici yanı 21’inci yüzyılın getirdiği sınamalarla mücadele edebilme üzerine bir plan oluşturması.
Bu altyapı çerçevesinde dijital devrimin demokratik süreçler üzerindeki doğrudan etkisi üzerinde durularak internetin bilgi ve şeffaflığa yeni bir boyut eklediği; ancak eş zamanlı bir şekilde siber saldırılar ile yanlış bilgilerin hiç olmadığı kadar hızlı yayıldığı bir ortama neden olduğu aktarılıyor. Hatta bu sınamalar odağında üç ana amaç ortaya koyularak demokrasinin artan ve şekil değiştiren sınamalar karşısındaki direncini bilgi sahibi ve süreçlere dâhil olan vatandaşların artırabileceği görüşü savunuluyor. Aynı şekilde güçlü ve aktif bir sivil toplumun demokrasinin olmazsa olmaz ögesi olduğu ve dolayısıyla daralan sivil alanın tersine çevrilmesinin gerekliliği vurgusu dikkat çekiyor.
Eylem Planı’nın tüm bu öncelikler ve sınamalar çerçevesinde politikaların dikkate alması gerektiği 3 ana başlık şu şekilde sıralanıyor:
Temel Hedeflere Ulaşmak için Yapılması Planlananlar
AB demokrasisinin güçlendirilmesinin elzem olduğu 3 alanı öne çıkaran Avrupa Komisyonu, alt başlıklar ve mücadele edilmesi gereken öncelikli sorunlardan bahsediyor. Bunun yanında geleceğe yönelik bir ajanda sunarak her alt başlık altında yürütülecek politikalara ve hayata geçirilecek faaliyetlere dair de ipuçları sunuyor. Genel anlamda AB Antlaşmaları’nın hukuki altyapısı yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmayacak şekilde demokrasi ilkelerini koruyor. Bu nedenle yapılması gerekenin çağın getirdiği yeni zorluklara karşı vatandaşlar ile sivil toplumu güçlendirmenin yanı sıra çok yönlü sınamalarla mücadele edebilecekleri donanımlara sahip hale getirmek olduğu mesajı çok açık şekilde veriliyor.
Avrupa Komisyonunun 2021-2027 bütçe tartışmaları paralelinde hukukun üstünlüğü, demokrasi ile temel hak ve özgürlükler temelinde adımlar atması, geçmiş ile günümüz arasında derin bir bağ kurma çabasını yansıtıyor. Özellikle de entegrasyon projesinin fikir alışverişleri üstüne kurulu olduğunu hem kendine hem de üye ülkelere hatırlatma ihtiyacı hisseden Avrupa Komisyonu, vatandaşların Birliğe dair gelişmelere olan ilgisini de artırmanın peşinde koşuyor. Zira bir balon içerisinde isimleri bile bilinmeyen kişilerin kendilerini doğrudan ilgilendirmeyen kararlar aldığı algısını kırmanın hem AB’ye karşı ilgisizliğin hem de AB şüpheciliğinin önüne geçebilecek temel unsur olduğu düşünülüyor.
Avrupa Komisyonunun vatandaşların fikirlerini duymak için farklı araçları etkinleştireceğini ve eleştirilerden korkmadığını hatta tam tersine geleceği şekillendirirken çok sesliliğe ihtiyaç duyulduğunu göstermesi “Demokrasi İçin Yeni Bir Adım” önceliğinin en değerli kısmını oluşturuyor. Dolayısıyla yanlış bilgi ve manipülasyonlarla beslenmiş AB şüpheciliğiyle mücadele etmek isteyen Avrupa Komisyonu, kurumlara getirilen eleştirileri susturma gayesi güdülmediğini de açıkça vurgulamış oluyor.
Katılımcı süreçlerin doğru yönetildiği taktirde domino etkisiyle daha fazla vatandaşa ulaşması mümkün olabilir. Avrupa Komisyonunun üye ülke hükümetlerini hukukun üstünlüğü karneleriyle değerlendirirken demokrasinin temel yapıtaşı olarak vatandaşlar, sivil toplum ve basın kuruluşlarının özgürlüğünü betimlemesi, belki de en fazla mesajı üye ülkelerin yöneticilerine veriyor. Bu doğrultuda politikacıların sesinden ziyade bireylerin seslerinin geleceği şekillendireceğini fark eden ve bu konuda öncü olmak isteyen Avrupa Komisyonu, bugüne gelinmesini sağlayan ileri görüşlü devlet insanlarına saygı duruşunda bulunmayı da ihmal etmiyor. Yad edilen geçmişin ardından da şu ekleniyor: “Temel değerlerimiz ışığında günümüzün sınamalarına yeni cesur adımlar ve yeni idealler ile karşılık vereceğiz”.
Selvi Eren, İKV Uzman Yardımcısı