AB GÜNDEMİ: Yenilenen Yüzüyle AB Ticaret Stratejisi: Açık, Sürdürülebilir ve Atılgan
Yenilenen Yüzüyle AB Ticaret Stratejisi: Açık, Sürdürülebilir ve Atılgan
Avrupa Komisyonu, 18 Şubat 2021 tarihinde ticaret stratejisinin yenilenmiş halini kamuoyu ile paylaştı. Önümüzdeki yıllarda Brüksel’in ticaret alanındaki rehberi olacak yeni strateji “açık”, “sürdürülebilir” ve “atılgan” sıfatları ile tanımlanıyor. Bu konuda Komisyon aslında Haziran 2020’de düğmeye basmış ve hem koronavirüs salgını sonrasında AB ekonomisinin toparlanmasına destek olmak hem de değişen küresel düzene ayak uydurmak amacıyla ticaret stratejisini gözden geçirmek üzere kamuoyu istişare sürecini başlatmıştı. Bu doğrultuda alınan görüşler neticesinde 2020 sonunda açıklanması beklenen ticaret stratejisi, yaklaşık 1,5 aylık bir rötar ile AB gündemindeki yerini aldı.
AB için çok önemli bir olgu olan ticaret, Birliğin GSYH’sinin %43’üne tekabül ediyor. Koronavirüs salgınında küresel ölçekte ciddi yaralar alan ticaret, AB genelinde zaruri ürün ile kişisel koruyucu ekipman ithalatının bile sekteye uğramasının ne denli büyük sorunlara yol açabileceğini gösterdi. Birliğin sahalara güçlenerek dönmesini takip eden süreçte aşı çalışmaları ve yeşil dönüşüm gibi önceliklerin gölgesinde kalmasına rağmen inkâr edilemeyecek bir şey varsa o da AB’nin uzun yıllardır dünyanın en büyük ticaret bloğu olduğu gerçeği. Nitekim AB dünyadaki 74 ülkenin en önemli ticaret ortağı iken, bu sayının Çin için 66, ABD için ise 31 olduğu ifade ediliyor. 78 ülke ile toplam 46 tane ticaret anlaşması bulunan AB’nin dış ticaretinin %34’ü bu ortaklarla yapılıyor. AB genelinde çoğunluğu kalifiye işlerden oluşan toplam 35 milyon istihdam da ticarete dayanıyor. Birlik için bu denli elzem olan ve burada verilen birkaç örnekten çok daha fazlasının kazanılmasını sağlayan ticaret alanında AB’nin yenilenen yüzünü masaya yatırmak bu sebeple büyük önem taşıyor.
Yenilenmiş Stratejiye Giriş: Açık ve Sürdürülebilir Ticaret
AB’nin yeni ticaret stratejisi son zamanlarda sıklıkla dile getirilen “açık stratejik özerklik” (open strategic autonomy) kavramı üzerine inşa edildi. Birliğin ekonomisinin koronavirüs salgınından sonra toparlanmasında bir yandan dışa açıklıktan taviz verilmemesi diğer yandan ise von der Leyen Komisyonu’nun ikiz öncelikleri olarak yinelenen yeşil ve dijital dönüşümün gerçekleştirilmesi, aynı zamanda çok taraflılık ve kurallara dayanan ticaretin güçlendirilmesi hedefleniyor. Tüm bunlar olurken, Birliğin çıkarlarını ve değerlerini korumak için ise daha kararlı bir duruş sergileyeceği ifade ediliyor.
Bu doğrultuda açık stratejik özerklik; AB ekonomisinin krizlerden sonra toparlanabilmesi ve rekabetçiliğini korumaya devam edebilmesi için ticaret ve yatırıma “açık” olması, daha yeşil ve adil bir dünya için “sürdürülebilir” olması, adil olmayan ve zorlayıcı önlemler karşısında hakkını araması için ise “atılgan” olması ögeleri üzerine kuruluyor. Ticaret politikasının geliştirilmeye müsait her noktasında çok taraflılığın desteklenmesi gerektiğine vurgu yapan bu kavram, AB’nin özerk davranmak zorunda olduğu her alanda ise kendi değerlerinin savunucusu olması gerektiğini söylüyor. Bu üç sıfatın getirdiği üç önceliğe odaklanacak olan Birliğin yeni ticaret politikası, bunları gerçekleştirmek için aşağıdaki başlıkları öncelik haline getirecek:
-DTÖ’nün reformu,
-Yeşil dönüşümün desteklenmesi, sorumlu ve sürdürülebilir değer zincirlerinin teşviki,
-Dijital dönüşümün ve hizmet ticaretinin artırılması,
-AB’nin düzenleyici etkisinin güçlendirilmesi,
-Komşu ülkeler, genişleme ülkeleri ve Afrika ile AB’nin ortaklıklarının derinleştirilmesi,
-Birliğin ticaret anlaşmalarının uygulanmasının pekiştirilmesi ve AB işletmeleri için eşit şartlar sağlanması.
Avrupa Komisyonunun 18 Şubat’ta yayımladığı yeni ticaret stratejisinde açıklık kapsamında dikkat çeken noktalardan biri AB’nin komşu ülkeler ve Afrika ile ilişkilerini güçlendirerek ve ortaklıklarını artırarak küresel değişimi şekillendirmede daha aktif olma isteği. Benzer şekilde AB’nin Latin Amerika’daki ve Asya Pasifik’teki ortaklıklarını derinleştirme niyeti de yeni ticaret politikası kapsamında yer buldu. Dünyanın en büyük ekonomileri olan ABD ve Çin ile küresel ekonomi yönetişimi ile ikili ticaret ilişkilerinde izlenmesi gereken yol ve atılması gereken adımlar da Komisyon tarafından paylaşılan yeni ticaret stratejisinin önemli konu başlıklarından oldu. ABD’deki Biden-Harris yönetimi ile DTÖ’nün reformu, iklim değişikliği ve dijitalleşme gibi alanlarda yapılabilecek iş birliklerine dikkat çekilirken, Çin ile artan ekonomik gücü dikkate alınarak 2020 sonunda uzlaşıya varılan AB-Çin Kapsamlı Yatırım Anlaşması’nda (Comprehensive Agreement on Investment - CAI) olduğu gibi kural temelli ilişkiler kurmanın ve sürdürmenin önemi vurgulandı.
AB’nin yeni ticaret stratejisinin açıklığın ardından gelen ikinci ögesi ise günümüzün sınamaları ve vatandaşların talepleri doğrultusunda ilk defa AB ticaret politikasının temel değerlerinden biri yapılan sürdürülebilirlik oldu. Ekonomisi ile üretim ve tüketim modellerini Aralık 2019’da Birliğin yeni büyüme stratejisi olarak açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında belirlenen iklim nötr hedefine göre dönüştürmeyi amaçlayan AB, yeni ticaret stratejisinde bu kapsamda önemli başlıklara değiniyor. Yeşil dönüşümün yanı sıra AB’nin Dijital Stratejisi’nin hedeflediği dijital dönüşümün de ticaret ile desteklenmesi gerektiği bilincini taşıyan yeni ticaret strateji, tüm bunları Yeşil Mutabakat hedeflerine uyum ve elektronik ticaretteki haksız engellerin ortadan kaldırılması yoluyla başarmak istiyor.
DTÖ Reformu: Küresel Ticaret Yönetişiminin Odağı AB’nin de Gündeminde
AB’nin yenilenen ticaret stratejisinde yer alanönemli konularından bir diğeri ise DTÖ’nün reformu. Bilindiği üzere ABD’nin 45’inci Başkanı Donald Trump döneminde artan korumacılık ve tek taraflı kararlar ile kurallara dayanan neoliberal değerlerin temelleri sarsılmıştı. Küresel arenanın öngörülebilirliğinin sağlanmasında büyük rol oynayan uluslararası örgütlere de gölge düşüren Donald Trump, DSÖ ve DTÖ gibi kurumları sık sık eleştiriyor ve çalışmalarını sekteye uğratıyordu. Özellikle DTÖ’nün üzerinde İhtilafların Halli Mekanizması’nın temeli olan Temyiz Organı’na yeni yargıç atanmasını engellemek suretiyle kara bulutların dolanmasına sebep olan Trump, DTÖ’nün işlevini görememesine yol açtı. 2020 yılının yaz aylarından beri devam eden Genel Direktör seçimlerinde de sorunlar çıkararak süreci uzatan eski ABD Başkanı ile dünyanın gündemine sıkça gelen DTÖ reformu, AB’nin yeni ticaret stratejisinin de önemli başlıklarından biri oldu.
Dünyanın en büyük ticaret bloğu olan AB dış ticaretinin %34’ünü ticaret anlaşmaları vasıtasıyla yürütüyor olsa da pastanın büyük dilimi olan %66’lık kısım halen DTÖ kuralları çerçevesinde gerçekleşiyor. DTÖ’nün reformuna AB’nin büyük bir önem atfetmesinin sebeplerinden biri de STA’larında yaşanan anlaşmazlıklar sonucunda DTÖ’nün İhtilafların Halli Mekanizması’na sıklıkla başvuruyor olmasıydı. Nitekim DTÖ’nün hayata geçirildiği 1995 yılından bugüne kadar olan süreçte İhtilafların Halli Mekanizması’na taşınan 596 anlaşmazlıktan 104’ü AB tarafından iletildi. Hatta 2018 itibarıyla kendi ticaret anlaşmalarında özel ihtilafların halli mekanizmaları hayata geçiren AB, bu şekilde Güney Kore, Ukrayna, Güney Afrika ve Cezayir ile yaşanan anlaşmazlıklar için dört tane süreç başlatmış olsa da sıklıkla başvurduğu DTÖ’nün işlevine kavuşması konusunda ısrarlarını sürdürüyor ve bunu ticaret stratejisinin gündem maddelerinden biri haline getiriyor.
AB’nin “Biraz da Ben” Anı: Atılganlık
Açıklık ve sürdürülebilirliğin ardından yenilenmiş ticaret stratejisinin atılganlık kısmına baktığımızda, AB’nin STA’larında yer alan taahhütlerini özellikle ticaret ortaklarına uygulatma noktasında daha sert bir tavır takınacağını ve yaptırımlara başvurabileceğini görüyoruz. Özellikle haksız ticaret uygulamaları ve sürdürülebilirlik çekinceleri ile atılacak bu adımlar neticesinde ticaretin konvansiyonel anlamda mal, hizmet ve yatırımların ötesine geçerek çevre, iklim ve değer dostu bir çehreye kavuşturulması amaçlanıyor. Bu kapsamda örneğin AB STA’larına Paris Anlaşması’na uyum şartı getirildiğini ve buna ilk kez açık bir şekilde Japonya ile 1 Şubat 2019 tarihinde yürürlüğe giren Ekonomik Ortaklık Anlaşması’nda yer verildiğini hatırlatmakta fayda var.
Birliğin gözden geçirilen ticaret stratejisi kapsamında Komisyon bir adım daha ileri gitti ve G20 ülkelerini de iklim nötr olmaya davet etti. Benzer şekilde bu ülkelerin biyoçeşitlilik, sürdürülebilir gıda politikası, kirlilik ve döngüsel ekonomi gibi alanlarda iş birliklerini artırması ve gelecekte akdedecekleri STA’larda Paris Anlaşması’na yer vermesi gibi konulardaki isteklerini de dile getirdi. Diğer yandan KOBİ’ler başta olmak üzere Avrupalı işletmeleri desteklemek amacıyla yeni çevrimiçi araçlar geliştirilmesi ve yolsuzluk karşıtı bir araç hazırlanarak işletmelerin adil olmayan ticaret uygulamalarından korunması da ticaret stratejisinde yer aldı. Küresel arenada Avrupalı işletmelerin rekabet gücünün artırılması amacıyla farklı finansman metotlarının araştırılarak yeşil dönüşüm kapsamında ihracat kredileri için bir strateji oluşturulması da masaya yatırıldı.
Görüldüğü üzere AB, hayata geçirdiği STA’lar ile hem üçüncü ülkelerin pazarlarına erişimde yaşadığı zorlukları en aza indirmeyi amaçlıyor ve kendi işletmelerini haksız ticaret uygulamaları karşısında korumak istiyor hem de iş gücü, çevre, iklim değişikliği ve tüketici hakları gibi alanlardaki standartlarını yaygınlaştırmayı hedefliyor. STA’larda yer alan taahhütlerin uygulanması amacıyla 24 Temmuz 2020 tarihinde Ticaret İcra Şefi (Chief Trade Enforcement Officer – CTEO) pozisyonu yaratılmış ve Fransız Denis Redonnet bu göreve atanmıştı. STA’larda yer alan sürdürülebilir kalkınma taahhütleri kapsamında iklim eylemi, Paris Anlaşması’nın uygulanması ve iş gücüne ilişkin haklar gibi başlıkları denetleyecek olan Redonnet, daha önce Komisyonun Ticaret Birimi’ndeki (DG Trade) “DTÖ, Hukuki İşler ve Mal Ticareti” bölümünün başındaydı. AB’nin yenilenmiş ticaret stratejisinin sacayaklarından olan atılganlık ile CTEO’nun önümüzdeki dönemde Birliğin ticaret sahnesinde sıkça yer alacağını ve AB’nin değerleri ile çıkarlarını koruma noktasında önemli görevler üstleneceğini söylemek mümkün.
Toparlamak gerekirse, yaz aylarında ülkesi İrlanda’ya yaptığı bir seyahat esnasında katıldığı kalabalık golf etkinliğinde koronavirüs kurallarının ihlal edildiğine ilişkin çıkan haberlerin ardından istifa eden Komisyonun Ticaretten Sorumlu eski Üyesi Phil Hogan’ın yerine geçen Komisyonun Kıdemli Başkan Yardımcısı Valdis Dombrovskis yenilenen ticaret stratejisini çok güzel özetliyor. Dombrovskis’e göre günümüzün sınamaları AB’nin yeni bir ticaret politikası benimseyerek, bir yandan koronavirüs sonrası dünyada açık ve kurallara dayalı bir ekonomiye kavuşmasını, diğer yandan ise yeşil ve dijital dönüşüm ile DTÖ’nün reformu gibi konularda öncü rol oynamasını gerektiriyor. Tüm bunları yaparken de AB, hem kendi ekosistemini haksız ticaret uygulamalarından korumaya hem de ajandasının üst sıralarında yer alan çevre, iklim, iş gücü piyasası ve sosyal haklar gibi başlıklardaki önceliklerini ticaret ortaklarında da yaygınlaştırmaya kararlı duruyor.
Merve Özcan Altan, İKV Uzman Yardımcısı