AB GÜNDEMİ: COVID-19 Aşısına Erişimde Eşitsizlik Sorunu Aşılabilecek mi?
COVID-19 Aşısına Erişimde Eşitsizlik Sorunu Aşılabilecek mi?
Kasım 2020’nin ilk günlerinden itibaren güvenli ve etkili aşı haberlerinin gelmeye başlamasıyla yeni bir evreye giren salgın süreci, aday aşılarla ilgili bilimsel ve teknik haberler, Önceden Satın Alma Anlaşmaları ve ABD, İsrail, Birleşik Krallık ve ardından AB ülkelerinde başlayan aşılama faaliyetleri ile devam etti. Bugün gelinen noktada tedarik konusunda yaşanan sorunlar,bazı ülkelerde aşılama sürecinin kötü yönetilmesi ve aşı tedirginliği gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkan aşı krizi konuşuluyor.
Jannsen-Johnson and Johnson aşısının ABD’deki Gıda ve İlaç Ajansı (FDA) tarafından onaylanması ile bir aşının daha COVID-19’la mücadeleye katıldığı, BioNTech-Pfizer ve Oxford-AstraZeneca aşılarının yeni virüs varyantlarına karşı etkili olduğu, ilaç kontratlarının ve şeffaflığın tartışıldığı, Oxford-AstraZeneca aşısının üretiminde yaşanan zorluklar, ikinci çeyrek için AB’ye verdiği taahhütü yerine getirip getiremeyeceği şeklindeki haberlere her gün bir yenisinin eklendiği günlerde aşı cephesi hâlâ oldukça hareketli.
G7 Toplantısı
19 Şubat 2021 tarihinde G7 ülkelerinin sanal ortamda gerçekleştirilen toplantısı da bu hareketli gündeme son günlerde eklenen diğer bir gelişme. Nisan 2020’den beri ilk defa bir araya gelen G7 liderlerinin arasında yerini alan Joe Biden’ın ABD Başkanı olduktan sonra katıldığı ilk çok taraflı telefon görüşmesinin sonunda alınan kararlar COVID-19 salgınının yeni bir evresinin başladığını da gösteriyor.
COVID-19 salgını karşısında sağlık alanında alınan tedbirlerde işbirliği üzerine yoğunlaşılan toplantının ardından yapılan ortak açıklamada G7 ülkeleri ve AB’nin Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) liderliğinde ve onunla birlikte çalışmak konusundaki taahhütlerini yineledikleri görülüyor. Bu kapsamda yapacakları çalışmalar şu şekilde belirlendi: Küresel aşı üretim kapasitesini artırmak ve dağıtmak, yeni virüs varyantlarının genom sıralamasına ilişkin bilgileri paylaşmak ve en önemlisi de Nisan 2020’de G20 ülkeleri ve diğer taraflarla birlikte DSÖ’nün başlattığı COVID-19 Araçlarına Erişim Hızlandırıcısı (ACT-A) ve COVAX çerçevesinde aşının, uygun fiyatlı ve herkesin eşit erişebileceği ‘küresel kamu yararı için bir ürün’ olmasını sağlamak.
Küresel sağlık güvenliği konusunda ise G7 ülkeleri ve AB, 21 Mayıs 2021 tarihinde İtalya’nın G20 Başkanlığı sırasında AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen ile ortaklaşa Roma’da yapılması planlanan Küresel Sağlık Zirvesi aracılığıyla olası salgınlara karşı hazırlıklı olmak için DSÖ, G20 ülkeleri ve diğer ülkelerle işbirliği içinde olacaklarını açıkladılar. ‘Tek Sağlık’ (One Health) yaklaşımı ve Evrensel Sağlık Sigortası (Universal Health Coverage) konularının destekleneceği de açıklamada belirtilen noktalardan. Toplantıda küresel olarak sağlık güvenliğine ilişkin bir anlaşmasının mümkün olup olmadığının araştırılacağına değinilmesi de oldukça iddialı ancak bir o kadar da ilginç bir gelişme.
G7 Başkanlığını yürüten Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson’ın ev sahipliği yaptığı toplantıyı, salgın şartlarına bağlı olarak, G7 ülkelerinin yanı sıra BK’nın davet ettiği Avustralya, Hindistan ve G.Kore liderlerinin de şahsen katılımlarıyla Carbis Bay’de 11-13 Haziran 2021 tarihleri arasında yapılması planlanan zirveyi takip etmesi bekleniyor.
COVID-19 Aşısına Erişimde Eşitsizlik ve G7 Düzeyinde COVAX’e Katkı Kararı
BM Genel Sekreteri Antonio Gutteres’in bugüne kadar dünya genelindeki COVID-19 aşılarının %75’inin sadece 10 ülkede uygulandığı, aşağı yukarı 130 ülkede tek bir doz aşının bile henüz uygulanmadığını söylemesi dünyada aşı konusundaki eşitsizliği oldukça çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Bu duruma müdahale amacıyla önümüzdeki aylarda Gavi, DSÖ ve Salgına Karşı Hazırlıklı Olmak için Koalisyon’un (CEPI) birlikte yönettikleri COVAX Programı çerçevesinde zor durumdaki ülke ve insanlara 1,3 milyar doz aşının ulaştırılması hedefleniyor. BM, DSÖ ve diğer yardım kuruluşlarının gelişmiş ülkelerle orta ve düşük gelirli ülkeler arasında aşı dağıtımına ilişkin ortaya çıkan bu adil olmayan durumla ilgili baskıların da etkisiyle G7 ülkeleri ve AB toplantıda aldıkları karar doğrultusunda COVAX’e toplam 7,5 milyar dolar vermeyi taahhüt ettiler. ABD 2 milyarı 2021 yılında, 2 milyarı gelecek iki sene içinde olmak üzere toplam 4 milyar dolar vereceğini açıkladı. AB COVAX’e yaptığı katkıyı iki katı artırarak 1,6 milyar ve Almanya ise 1,2 milyar dolar katkıda bulunacaklarını açıkladılar. BK ise 766 milyon dolar katkıda bulunacağını söylemişti.
Bu çerçevede yapılan yardım taahhütleri salgın sürecinde yeni bir döneme işaret ediyor. Ancak bugüne kadar yapılanların yeterli olmadığı da getirilen eleştiriler arasında. Bu konuda genel bir görüş birliği olsa da Alman Başbakan Angela Merkel’in vatandaşlarına karşı sorumlulukları olduğunu söyleyerek küresel yardım çabalarının ülke içindeki aşılama faaliyetlerini etkilemesine izin vermeyeceğini söylemesi, Boris Johnson’ın kendi ellerindeki aşı fazlasının büyük çoğunluğunu COVAX’e vereceğini açıklamakla birlikte bu miktarın tam olarak ne olduğunun açıklanmaması eleştirilere neden oldu. Gelişmiş ülkelerin ihtiyaçlarından daha fazla doz aşı satın alarak düşük gelirli ülkelerin vatandaşları için uygun fiyatlarla aşı temin edebilmesini son derece zor hale getirdiklerini vurgulayan yardım kuruluşları, gelişmiş ülkelerin kendi vatandaşlarının tamamına aşı yaptıktan sonra diğer ülkelere yardım yapmalarını eleştirerek bu durumun ahlaki bir sorun olduğunu ortaya koyuyorlar. Fakirlikle savaşan bir yardım kuruluşu olan ONE Campaign tarafından hazırlanan rapora göre zengin ülkelerin ellerindeki fazla aşılarla tüm Afrika kıtasındaki yetişkin nüfusun aşılanabileceği, bu aşıların paylaşılmaması durumunda COVID-19’dan kaynaklanan ölümlerin iki katına çıkabileceği bildiriliyor. Raporda ayrıca dünyanın herhangi bir yerinde virüsün kontrol altına alınmaması durumunda tüm dünyanın risk altında kalmaya devam edeceği ve aşı stoklamanın küresel ekonomi üzerinde 7,6 trilyon avro civarında bir yükü olacağı vurgulanıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, Afrika’daki 6,5 milyon sağlık görevlisinin aşılanması için gerekli olan 13 milyon doz aşının Avrupa’nın elinde bulunan aşı stokunun %3,4’üne karşılık geldiğini söyleyerek ABD ve AB’nin acilen ellerindeki stokun %5’ini gelişmekte olan orta ve düşük gelirli ülkelere hibe etmesi gerektiği konusunda ısrarcı olması da bu ‘gönüllü dayanışma’ sürecine ilişkin tartışmaya dikkatleri çekiyor.
AB’nin Batı Balkanlar ve Afrika’ya Yardım Girişimleri
AB aşı stratejisi, AB üyesi ülkelerin gelişmekte olan ülkeler ve komşu ülkelerle aşı paylaşmalarına olanak tanıyor. Ayrıca AB COVAX’a da katkıda bulunuyor. Ancak bu yardımlara ilişkin henüz kesin ve net bir zaman çizelgesi belirtilmiş değil. Bununla birlikte AB, Batı Balkanlar ve Afrika’ya yönelik birtakım yardım projelerini şubat ortası itibarıyla harekete geçirmiş bulunuyor.
AB bu çerçevede 19 Şubat tarihinde Batı Balkanlar’daki nüfusun güvenli ve etkili bir şekilde aşılanması faaliyetlerini desteklemek amacıyla DSÖ ile birlikte yapacağı 7 milyon avro değerinde yeni bir bölgesel projeyi ortaya koydu. Bu proje COVAX ve AB aşı paylaşma mekanizması aracılığıyla bölgeye gönderilecek olan COVID-19 aşılarının etkin bir şekilde uygulanması için hazırlıkların yapılmasına katkıda bulunmayı amaçlıyor. Proje ayrıca Batı Balkan ülkelerininacil sağlık durumlarına karşı dirençliliğinin artırılmasını ve evrensel sağlık hizmeti için sürdürülebilir bir fon akışına destek sağlamayı hedefliyor. Bu alandaki diğer faaliyetler arasında acil durum hazırlık planlarının oluşturulup test edilmesi, sağlık çalışanlarının eğitimi ve aşı dağıtımı için sistem geliştirilmesi yer alıyor. Bu proje AB’nin daha önce bölgeye verilen 70 milyon avroluk yardım paketinden ayrı olarak yürütülüyor.
Yine 19 Şubat tarihinde Avrupa Komisyon Başkanı von der Leyen AB’nin, Afrika Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezi (Africa CDC) önderliğinde Afrika’da aşılama kampanyasını desteklemek amacıyla 100 milyon avroluk insani yardım yapacağını açıkladı. Bütçeden onaylanmasına tabi olarak kritik insani ihtiyaçlara ve kırılgan sağlık sistemine sahip olan ülkelerde aşılama kampanyalarının desteklenmesi için harcanacak olan fonun ayrıca kayıtlar, lojistik ve tıbbi kadro ve sağlık çalışanlarının eğitimi için kullanılması öngörülüyor. Bu yardım COVAX’e yapılan 2,2 milyar avrodan ayrı olarak yapılıyor. Von der Leyen ayrıca lisans anlaşmaları altında aşıların yerel olarak Afrika’da üretilebilmesi için yerel üretim kapasitesini artırmaya olası yatırım ve destek yöntemlerini araştırdıklarını söyledi. Bu konudaki yardım ve çalışmalar salgın süresince Afrika’ya AB İnsani Hava Köprüsü, AB Sivil Koruma Mekanizması ve AB’nin insani yardım bütçesinden yapılan yardımlardan ayrı olarak yürütülmekte. Komisyon ayrıca yeni Komşuluk, Kalkınma ve Uluslararası İşbirliği Enstrümanı (Neighbourhood, Development and International Cooperation Instrument -NDICI) ve Avrupa Sürdürülebilir Kalkınma Fonu+ (the European Fund for Sustainable Development plus -EFSD+) çerçevesinde orta vadede aşı, koruyucu teçhizat ve diğer sağlık ürünlerinin Afrika ülkelerinde yerel ve bölgesel olarak üretilmesine destek sağlamanın yöntemlerini de araştırdığını da açıkladı.
AB’nin Yeni Varyantlarla Mücadelede Aldığı Yeni Tedbir
AB, 17 Şubat 2021 tarihinde Avrupa’da yeni çıkan virüs varyantlarının daha kolay bulaşması ve yayılmasından kaynaklanacak risklere karşı bir Avrupa biyo-savunma hazırlık planı olan ‘HERA İnkübatörü’nü oluşturduğunu açıkladı. Plan virüs varyantlarını gözlemlemek, veri alışverişinde bulunmak ve aşıları adapte etmek için araştırmacıları, biotech şirketlerini, üreticileri, düzenleyici kurumları ve kamu otoritelerini bir araya getirmeyi amaçlıyor.
Planın yoğunlaşacağı alanlar:
-Virüs varyantlarının tespit ve analiz edilmesi ve değerlendirilmesi,
-Aşıların onay sürecinin, gerekli verilerle ilgili yol göstermek ve yeni veya değiştirilmiş üretim altyapılarının sertifikasyonunu kolaylaştırmak suretiyle, hızlandırılması,
-Adapte edilmiş olan veya yeni COVID-19 aşı üretiminin hızlandırılmasının desteklenmesi
olarak belirtiliyor.
Bu plan Avrupa Sağlık Birliği kapsamında 2020 yılı sonunda açıklanan Avrupa Acil Durum Hazırlıklılık ve Müdahale Otoritesi (European Health Emergency Preparedness and Response Authority -HERA) için bir temel oluşturması ve risk modellemesi, küresel gözetleme, teknoloji transferleri, üretim kapasitesi, tedarik zincirlerine ilişkin risk tespiti, esnek üretim kapasiteleri ve aşı ve ilaç için Ar-Ge alanlarında sabit bir yapı oluşturması açısından önemli bir adım olarak öngörülüyor.
Şehnaz Dölen, İKV Kıdemli Uzmanı