AB GÜNDEMİ: Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın Mavi Tonu: Sürdürülebilir Ekonomiye Geçiş
Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın Mavi Tonu: Sürdürülebilir Ekonomiye Geçiş
Ursula von der Leyen Komisyonu’nun görev süresinde öncelik haline getirdiği Yeşil Mutabakat ve Dijital Avrupa, Birliğin 2050 yılına kadar ulaşmayı istediği “ikiz dönüşümün” temel unsurları olarak nitelendiriliyor. Ancak 2050 yılına kadar karbon nötr olmanın yanı sıra gezegen sıcaklığındaki artışı 1,5° C ile sınırlandırmanın anahtarı olan bu iki dönüşüm fikrinin, canlı hayatının %80’ini oluşturan su ekosistemlerini kapsamadan etkili sonuçlar elde etmesi mümkün değil. 17 Mayıs 2021 tarihinde yayımlanan Sürdürülebilir Mavi Ekonomi Tebliği ile çok yönlü hedeflerin önemli bir parçasını tamamlayan Komisyon, “gerçekçi ve detaylı bir plan” sunduğuna dair kendine olan özgüveninin altını çiziyor.
Mavi Büyümeden Sürdürülebilir Mavi Ekonomiye Geçiş
Avrupa Komisyonu, Tebliğ’de“mavi büyüme” yerine “sürdürülebilir mavi ekonomi” tanımının daha doğru olacağını vurgulayarak ekosistemlerin korunması ve verilen zararın onarılmasını öncelik haline getirirken; ‘bedellerine rağmen büyüme’ söyleminin artık geçerliliğini yitirdiğini ortaya koyuyor. Aslında Komisyonun 2018 yılından bu yana kaleme aldığı ve üçüncüsünü Kasım 2020’de yayımladığı “Mavi Ekonomi Raporu”nu tamamlayıcı bir nitelik taşıyan “Sürdürülebilir Mavi Ekonomi” Tebliğ, mavi ve yeşil politikalar arasındaki doğrudan ilişkiyi gözler önüne seriyor. Söz konusu rapor ve Tebliği, sera gazı emisyonlarının azaltılmasının ve karbon salınımlarının 1990 yılındaki seviyeye indirilmesinin iklim yasası çerçevesinde AB mevzuatına dâhil edilmesi tartışmaları paralelinde okumak gerekiyor. Belgelerde vurgulandığı üzere, AB üye ülkelerinde toplam beş milyon kişinin istihdam edildiği mavi ekonomi, yıllık 750 milyar avro tutarında bir ciroya sahip. Bu kapsamda yayımlanan belgelerde sadece deniz savunma sektörünün 177.000 üzerinde istihdam sağladığı aktarılırken; biyoekonomi ve yosun sektörünün 350 milyon avroluk bir kapasiteye ulaştığı üzerinde duruluyor. Dolayısıyla korunmaması halinde kaybedilecek istihdam ve ekonomik kazanca vurgu yapan Komisyon, bu sayede ekonomik kaygılar çerçevesinde hareket eden bireyler ve sektörler için de biyoçeşitliliğin ne derece önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Tablo 1: AB’de Mavi Ekonominin 2018 Yılına Ait Verileri
Kaynakça: “The EU Blue Economy Report, Table 1 EU Blue Economy established sectors, main indicators, 2018”
Ortak Balıkçılık Politikası’ndaki kontrol mekanizmalarının güçlendirilmesi üzerine 2018 yılında Komisyonun yayımladığı mevzuat taslağına referans verilen Tebliğin, bir diğer tamamlayıcısı olarak 12 Mayıs günü yayımlanan “2021-2030 Sürdürülebilir ve Rekabetçi Balık Yetiştiriciliği” Tebliğini görmek mümkün. Beş gün arayla kamuoyuna sunulan belgeler, Yeşil Mutabakat yapbozunun eksik parçalarını tamamlarken, balıkçılık faaliyetlerinin ekosistemlere verdiği tahribatın onarılmasının önemine de işaret ediyor. AB’de tüketilen deniz ürünlerinin %70’inin ithal edildiğini, AB tüketicilerine ulaşan deniz ürünlerinin %25’inin ise yetiştiricilik faaliyetleri sonucu üretildiğini belirten Sürdürülebilir ve Rekabetçi Yetiştiricilik Raporu, AB’deki yetiştiriciliğin küresel piyasada sadece %2 oranında bir paya sahip olması nedeniyle gelişmesi gereken bir sektör olduğundan bahsediyor. AB’de sürdürülebilir yetiştiriciliği teşvik etmek amacıyla 2013 yılında kabul edilen stratejiyi güncelleme amacı taşıyan yeni Tebliğ, deniz ürünleri yetiştiriciliğini Yeşil Mutabakat altına eklemleyerek bu sektörü sürdürülebilir mavi ekonominin kritik bir parçası haline getiriyor.
Sürdürülebilir Mavi Ekonomiye Geçişte Komisyonun Planı
-2023 yılına kadar balıkçılık ve yetiştiricilik faaliyetlerinde sürdürülebilir üretim modellerine geçilmesini hızlandıracak mevzuat taslağının sunulması |
-Deniz ürünleri piyasasının modern ve sürdürülebilir bir yapı kazanması için tüketicilere karbon ayak izi, çevresel etkiler ve sosyal sürdürülebilirlik konularında şeffaf bilgiler sunulmasına ilişkin mevzuat taslağının 2022 yılında yayımlanması |
-2022 yılında Alg Stratejisi’nin kabul edilmesi ve alglerin yeni gıda yönetmeliğine dahil edilmesinin hızlandırılması |
-Balıkçılık kontrol ve yaptırım sistemlerinde dijital dönüşümün desteklenmesi |
-Balıkçılık sektöründe Ar&Ge konularının yeniden değerlendirilmesi ve hücre temelli deniz ürünlerinin geliştirilmesi |
-Akdeniz ve Karadeniz’de balıkçılık faaliyetlerinin düzenlenmesine yönelik Ortak Balıkçılık Politikası mevzuatının uygulanması, çok yıllı yönetim planlarında tüm paydaşlar ile ortak çalışılması |
Kaynakça:Communication on a new approach for a sustainable blue economy in the EU Transforming the EU's Blue Economy for a Sustainable Future, sayfa 10
Komisyonun mavi ekonomi atılımı, dijital yeşil dönüşümün kritik bir öğesi olarak tanımlansa da hedeflenenlerin gerçeğe dönüşme hızının başarıyı belirleyecek temel gösterge olacağını öngörmek mümkün. Bu anlamda ılımlı dönüşümlerin ve gelenekselden kopmada sektörlere oldukça cömert zaman tanıyan politikaların başarılı olmasının imkânsızlığını dile getiren uzmanlar, AB’nin sunduğu tebliğ ve stratejilerde de böyle bir riskin olduğu konusunda uyarıyor. Benzer şekilde Avrupa Sayıştayı, su ekosistemlerinin ve biyoçeşitliliğin korunması konusunda AB’nin Deniz Stratejik Çerçeve Yönetmeliği ve tüm doğa yönetmeliklerinin bugüne kadar uygulamada etkisiz kaldığını belirtirken, Avrupa Bölgeler Komitesi (CoR) Birliğin bir Okyanus Yasası’na ihtiyaç duyduğunun altını çiziyor. Bölgeler Komitesi, bu sayede su ekosistemlerinin ve biyoçeşitliliğin korunabilmesi konusunda balıkçılık faaliyetleri temelinde ekonomik kaygılar odaklı değil tam tersine çevreci bir yaklaşımla canlı hayatı odaklı düzenlemelerin varlığının elzem olduğunu belirtiyor. Aynı zamanda habitatların neredeyse tamamının tehlike altında olduğu AB’de, türlere ait verinin çok daha detaylı incelenmesini ve ek olarak kontrol ve yaptırım mekanizmalarının da caydırıcı bir yapıya bürünmesini tavsiye ediyor. Nitekim aşırı avlanmanın yanı sıra plastikler başta olmak üzere çeşitli kimyasal atıkların ve çöplerin okyanus ve denizlere döküldüğü günümüzde su ekosistemleri çok yönlü tehditlere karşı savunmasız durumda.
Tamamıyla insan faaliyetlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan tahribatların neticesinde uzmanların 2050 yılına gelindiğinde balık sayısından fazla plastiğin okyanuslarda olacağı, su habitatlarının geriye döndürülemez bir şekilde kaybedileceği ve tüm bunların öngörülebilir felaketlerin yanı sıra öngörülemez doğa olaylarını da tetikleyebileceğine ilişkin uyarıların AB tarafından dikkate alındığını söylemek gerekiyor. Ancak eleştiriler, rekabetçi olma isteğinin doğaya verilen tahribatı geri döndürme çalışmalarında sınırlayıcı bir etkisi olacağını vurguluyor. Bu kapsamda eylem planları ve tebliğlerini 2023 yılına kadar tamamlamak isteyen Avrupa Komisyonunun takviminin, iklim kriziyle mücadele konusunda halen oldukça yavaş olsa da, eleştirileri dikkate alarak iklim ve biyoçeşitlilik hedeflerini gerçekleştirebilecek şekilde uygulanma imkânı bulunduğunu belirtmek gerekiyor. Dolayısıyla AB kurumlarının ve üye ülkelerin bir sonraki ve en büyük sınavı, Yeşil Mutabakat önceliğini tüm politikaların odak noktası haline getirerek sürdürülebilirliği büyümenin önüne koymak olacaktır.
Selvi Eren, İKV Uzman Yardımcısı