TÜRKİYE-AB GÜNDEMİ: Batı Yeniden Toparlanırken AB Haziran Zirvesi ve Türkiye
Batı Yeniden Toparlanırken AB Haziran Zirvesi ve Türkiye
Haziran 2021 birçok açıdan önemli gelişmelerin yaşandığı bir ay oldu ve olmaya devam ediyor. COVID-19 krizinde özellikle gelişmekte olan ülkeler aşılanmaları hızlandırarak, aylarca süren kapanma dönemleri sonrası yavaş yavaş açılmaya başladılar. AB, seyahati kolaylaştıracak dijital sertifika üzerinde uzlaşmaya vardı. Bazı ülkeler 20 yaş altını aşılamaya başlarken, birçok gelişmekte olan ülkenin aşıya erişimi son derecede sınırlı olmaya devam ediyor.
COVID-19 sonrası açılma ile birlikte dünya liderleri de bir buçuk seneden beri ilk defa yüz yüze bir araya gelme imkânını buldular. Birleşik Krallık’ın güneybatısındaki Cornwall’da toplanan G7’nin ardından Brüksel’de NATO Zirvesi yapıldı. Liderlerin bir araya geldiği bu Zirve’nin marjında, Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD Başkanı Biden, Almanya Başbakanı Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Yunanistan Başbakanı Mitsotakis ile bir araya geldi. Göreve geldikten sonra Biden ile Erdoğan arasında ilk kez görüşme gerçekleşmesi oldukça önemliydi ve iki ülke arasındaki sorunların ve gerilime yol açan konuların ele alınması için iyi bir fırsat oluşturdu. NATO Zirvesi’nin ardından ABD ve Kanada heyetlerinin Brüksel’de de olmasından faydalanarak, AB-ABD ve AB-Kanada Zirveleri de yapıldı. Son olarak 16 Haziran 2021 tarihinde yapılması programlanan ABD Başkanı Biden ve Rusya Cumhurbaşkanı Putin görüşmesi bu yoğun ve kritik zirveler takviminin önemli bir halkasını oluşturuyor. Rusya’dan kaynaklanan tehdidin NATO gündeminde önemli yer tutması ve Putin’in NATO’nun bir Soğuk Savaş kuruluşu olduğuna yönelik sözleri gerilimli ilişkiyi ortaya koyuyor.
24-25 Haziran Zirvesi ve Pozitif Gündem
Haziran ayındaki Zirve ve üst düzey toplantıların son halkasını ise 24-25 Haziran 2021 tarihlerinde toplanacak AB Konseyi oluşturuyor. Brüksel’de yapılacak olan Zirve’de COVID-19, ekonomik iyileşme ve kurtarma fonu ile ilgili gelişmeler, göç ve dış ilişkiler konularının yanı sıra Türkiye ve Rusya ile ilişkiler de ele alınacak. 25 Mart 2021 AB Konseyi Bildirisi’nin Türkiye ile ilgili bölümü doğrultusunda Türkiye ile ilişkilerin tartışılması bekleniyor. Hatırlanacağı üzere, 25 Mart Zirvesi’nde ilk olarak ekim ayında önerilen Türkiye-AB ilişkilerinde pozitif gündem ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in hazırladığı Türkiye ile ilişkilere ilişkin rapor ele alınmıştı. Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye ait sismik araştırma gemilerinin faaliyetlerinin durdurulmasının gerilimi azalttığı tespit edilmiş ve bu ılımlı havanın devamına bağlı olarak Türkiye’ye karşı aşamalı, orantılı ve geri döndürülebilir bir yaklaşımın uygulanacağı ifade edilmişti.
Bu strateji ve pozitif gündem kapsamında iki tarafa da yarar sağlayacak ortak ilgi alanlarının merkezinde ekonomik işbirliği ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi yer alıyordu. Bu çerçevede öncelikle Komisyon Gümrük Birliği’nin uygulanmasındaki mevcut zorlukların çözümlenmesi ve tüm Üye Devletlere uygulanmasına yönelik olarak Türkiye ile görüşmelerin yoğunlaştırılması talimatını verirken, bunun yanı sıra Konseye Türkiye ile Gümrük Birliği’nin güncellenmesi müzakerelerini başlatmak üzere yetki hazırlama çağrısında bulunmuştu. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi dışında halk sağlığı, iklim, terörle mücadele ve bölgesel konularda yüksek düzeyli diyalogların başlatılması ve halklar arası temaslar ve hareketliliğin güçlendirilmesi maddeleri de bu kapsamda yer alıyordu. Türkiye’deki Suriyeli mültecilere yönelik proje yardımlarının devamı konusunda da çalışmalar yapılmasına yeşil ışık yakılıyordu.
Üyelik müzakerelerinin devamına ya da Türkiye’nin adaylık statüsüne yer verilmeden ortaya koyulan pozitif gündemin en önemli ve kapsamlı bölümünü Gümrük Birliği’nin güncellenmesi oluşturuyor. Gümrük Birliği’nin güncellenme müzakerelerine başlanması hem işleyişindeki sorunların giderilmesine yol açacak ve uyuşmazlıkların çözümü gibi mekanizmaların güçlendirmesini sağlayacak, hem de ikili ticari ve ekonomik ilişkinin kapsamını genişletecek. Bu güncelleme süreci AB’ye mevzuat, norm ve standartlardaki uyumu da hızlandıracak ve ekonomik ve siyasi reformların yapılması için daha uygun bir ortamın oluşmasına katkıda bulunacak. Üyelik müzakerelerinin yerini almasa da, müzakerelerin devam edemediği bir ortamda ilişkilerin ilerleyebileceği en doğru ve öncelikli alanı oluşturuyor. Ayrıca son yıllarda AB’nin gündemine giren Yeşil Mutabakat ve dijitalleşme gibi gündemleri de ilişkilere yansıtacak şekilde kapsama almak mümkün olacak. Türkiye, AB ile ilişkilerini güncelleyerek nihai hedef olan üyeliğe hazırlanılabilecek.
24-25 Haziran AB Zirvesi’nde Türkiye-AB ilişkilerinde pozitif gündeme ilişkin söylemin devamı beklense de somut gelişmelerin olması çok mümkün gözükmüyor. AB ve Üye Devletlerin bir süredir sıklıkla gündeme getirdiği mevcut Gümrük Birliği’ndeki sorunların çözülmesinde mesafe alınamadığı ve daha fazla zamana ihtiyaç olduğu ifade ediliyor. Özellikle geçtiğimiz Aralık Zirvesi öncesinde gündeme gelen yaptırım olasılığının Haziran Zirvesi’nde de masada olmayacağı ancak aksi yönde bir ivme sağlayacak bir adımın da atılmayacağı anlaşılıyor. Görülüyor ki, Türkiye’nin Gümrük Birliği müzakerelerini yeniden başlatmak için hem var olan ticareti kısıtlayıcı sorunların halli, hem de Kopenhag kriterleri kapsamındaki demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve temel hak ve özgürlükler alanında adımlar atması bekleniyor. Burada AB’nin hangi adımı yeterli göreceği net olmamakla birlikte Türkiye’nin Avrupalı yöneliminin göstergesi olacak kararlı adımlar küçük olsa da ikna edici olacak. AB ve Üye Devletler tarafından verilen mesajlara baktığımızda Türkiye ile ilişkileri düzeltme ve sürdürülebilir bir rotaya sokmanın önemsendiğini görüyoruz. Ancak son yılların olumsuz bagajını bir tarafa bırakarak güven ve işbirliği ruhu zemininde ilişkileri canlandırmanın da biraz zaman alacağını öngörmek mümkün.
Batının Kendini Yeniden Tanımlama Çabası ve Türkiye’nin Rolü
Haziran Zirvesi öncesinde Türkiye-AB ilişkilerini ele alırken, yazının başında söz ettiğimiz COVID-19 sonrasında normalleşme çabaları ve uzun bir aradan sonra yeniden yüz yüze yapılan üst düzey toplantıların önemine geri dönelim. COVID-19 sonrası AB’nin iyileşme çabaları AB’nin yeşil ve dijital gündemi ile yakından ilişkili. Artık yeni yatırımları bu hedeflerin dışında düşünmek mümkün değil. AB’nin açıkladığı taksonomi ve sürdürülebilir finans çerçevesi yeşil ve sürdürülebilir yatırımları tanımlarken finansman koşullarını da ortaya koymuş oluyor. Bu çerçevede Avrupa ekonomisinin rekabet gücü, dijitalleşmede model olma ve iklim değişikliği ile mücadelede lider olma misyonlarında Türkiye’nin yer alması kaçınılmaz. Bunun etkili bir şekilde sağlanabilmesi ise Türkiye’nin demokratik denge ve denetleme ve yargı bağımsızlığı konularında adımlar atmasına bağlı.
Diğer bir önemli konu ise ses getiren G7 Zirvesi ve ardından NATO’nun 2030 vizyonunun ele alındığı Zirve toplantısı. Biden’ın iktidara gelişi ile demokrasi, açık toplum ve iklim değişikliği ile mücadele temaları tekrar geçerlik kazandı. Trump döneminde büyük zarar gören transatlantik ilişkileri onarmak ve demokrasi cephesini güçlendirmek için adımlar atılırken, Türkiye’nin bu değişen global çehre karşısında nasıl bir tavır alacağı büyük önem taşıyor. Trump döneminin aksine Türkiye üzerinde Batı ile ilişkilerini güçlendirmesi, Rusya ve Çin ile mücadelede tarafını seçmesi, demokrasi cephesine dâhil olması ve iklim değişikliği stratejisini güncellemesi baskısı artıyor. G7 Zirvesi ve ardından NATO toplantısı transatlantik ilişkilerin onarılması ve gelecek vizyonunun belirlenmesinde önemli rol oynadı. Geçtiğimiz sene Münih Güvenlik Konferansı’nda “Batısızlık” olarak tanımlanan olgunun yerinde artık yeniden güç toplayan ve toparlanmaya çalışan bir Batı var. Batı güncel gelişmeler ışığında dost ve düşmanını tanımlarken Türkiye’nin nerede durduğu büyük önem taşıyor. NATO kapsamında Afganistan’da Türkiye’ye yeni roller biçildiği söylenirken, değer ve çıkarlar anlamında bir bütünleşme için Türkiye’nin demokratikleşme sürecine devamı gerekir. Burada en önemli araçlardan biri tekrar AB ile ilişkilerin güçlendirilmesi ve Türkiye’nin AB’nin geleceğinde hak ettiği yeri almasıdır.
Doç. Dr. Çiğdem Nas, İKV Genel Sekreteri