İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
1-15 TEMMUZ 2021

AB GÜNDEMİ: Slovenya, AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nı Devraldı: “Birlikte Dirençli Avrupa”

Slovenya, AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nı Devraldı: “Birlikte Dirençli Avrupa”

Slovenya, 1 Temmuz 2021 tarihinde AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nı devraldı. Üstlendiği altı aylık dönem başkanlığında çalışma programını AB liderlerinin Mayıs 2019’da kabul ettiği 2019-2024 AB Stratejik Gündemi etrafında şekillendiren Slovenya, kendinden önceki dönem başkanlıklarında da olduğu gibi, COVID-19 salgınının getirdiği yeni şartları da göz önünde bulunduracak. 31 Aralık 2021 tarihinde sona erecek olan Slovenya AB Konseyi Dönem Başkanlığı, Almanya-Portekiz-Slovenya üçlü dönem başkanlığının da son halkasını oluşturuyor.

Bağımsızlığının 30’uncu Yılında Slovenya’nın AB Yolculuğu

Bu yıl ikinci kez AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nı yürütecek olan Slovenya, daha önce 1 Ocak 2008 tarihinde aynı görevi üstlenmişti. Çok özel bir dönemde ilk defa bu görevi üstlenen Slovenya, Lizbon Antlaşması’nın yürütülmesi için hazırlıklar yapmış, Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesiyle de Batı Balkanlar’da istikrarsızlığı önlemek için çalışmalarda bulunmuştu. Bununla birlikte, AB-ABD Zirvesi’ne ev sahipliği yapmış ve Karadeniz Sinerjisi’ni (Blacksea Synergy) uygulamaya başlamıştı.

2021 yılı Slovenya için özel bir yıl. Zira 2021’de yalnızca AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nı yürütmekle kalmıyor, aynı zamanda bağımsızlığının 30’uncu yılını da kutluyor. Kurulduğu 1918 yılından beri Yugoslavya adlı çokuluslu bir devletin parçası olan Slovenya, Yugoslavya’nın 1991 yılında dağılmasıyla bağımsızlığına kavuştu. AB macerası 1993 yılında yapılan “İş Birliği Anlaşması” ile başlayan Slovenya, 1998 yılında AB üyelik müzakerelerinin nihayet 2004 yılında sona ermesiyle AB’ye yeni üye olan on ülkeden biri oldu. 2007 yılında avro para birimini kullanmaya başlayan Slovenya, yine aynı yıl Schengen Alanı’nın bir parçası oldu.

Slovenya AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nın Öncelikleri

Slovenya’nın altı aylık AB Konseyi Dönem Başkanlığı döneminde gözeteceği çalışma programı, “Birlikte Dirençli Avrupa” sloganı altında dört önceliğe dayanıyor:

1-AB’nin dirençliliği, iyileşmesi ve özerkliği:

COVID-19 salgınının yarattığı geniş çaplı sağlık krizinde üye ülkelerin kendi başlarına karşılık verme dürtüsüne yenilerek krizle başa çıkmada başarısız olmaları, AB nezdinde kolektif halde çabagösterilmesinin önemini ortaya koydu. Bu nedenle Slovenya, AB’nin dirençliliğinin güçlendirilmesini başlıca önceliklerinden biri hâline getirdi.

Slovenya, COVID-19 salgınının yarattığı sağlık krizinden yola çıkarak dönem başkanlığı boyunca AB vatandaşlarının sağlığını korumak amacıyla AB’nin bu alandaki rolünü güçlendirmeyi, gerekli araçları edinmeyi ve bir “Avrupa Sağlık Birliği” kurmaya odaklanmayı hedefliyor. Aynı zamanda AB’nin stratejik özerkliğini güçlendirerek tıbbi ürünler ve cihazlara erişim ile araştırma, geliştirme ve üretim kapasitesini iyileştirmeyi amaçlıyor.

COVID-19 salgınının sosyoekonomik sonuçlarını hafifletmek amacıyla Yeni Nesil AB ve Kurtarma ve Dayanıklılık Aracı’nın verimli bir şekilde uygulanması da Slovenya Dönem Başkanlığı’nın başlıca önceliklerinden. Yaşananlardan çıkarılan dersler doğrultusunda Slovenya, AB’nin tüm faaliyetlerinde ileride ortaya çıkabilecek farklı zorluklarla da başa çıkmaya hazırlıklı hâle gelmesi için çalışacak. Bu açıdan, AB’de siber dirençliliğin güçlendirilmesi ile yeşil ve dijital dönüşümlerin hızlandırılması özellikle vurgulanıyor.

Slovenya AB Konseyi Dönem Başkanlığı, yeşil ve dijital dönüşümleri kapsayan ikiz dönüşümleri hızlandırarak yeni istihdam yaratmayı, toplum ve çevre sağlığının dirençliliğini güçlendirmeyi amaçlıyor. Yeşil dönüşüm kapsamında 2050’ye kadar iklim nötr ve 2030’a kadar emisyonlarını %55 azaltmış bir AB’ye adanan dönem başkanlığında, bu hedeflerin bağlayıcı olacak şekilde AB mevzuatına geçirilmesi için çalışılacağının taahhüdü veriliyor. Slovenya AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nda gerçekleşecek olan COP26’da, AB’nin kararlılığının gösterilmesi ve dünyadaki diğer ülkelerin eylem almaları gerektiği konusunda ikna edilmesi planlanıyor. Dijital dönüşüm kapsamında ise dijital platformların kullanılmasına yönelik yeni standartların ortaya koyulması için dijital hizmetler ve pazarlarda gelişme kaydedilmesi için çalışılacağı belirtiliyor. Yapay zekânın etik biçimde kullanımı ve büyük veri konularında atılacak adımlarla AB’nin dijital bağımsızlığı için çalışılacağı da taahhüt ediliyor.

2-Avrupa’nın Geleceği Konferansı:

AB’nin son yıllarda karşı karşıya kaldığı zorluklar, AB’nin ortak geleceğinin daha kapsamlı bir şekilde tartışılması gerektiğini gözler önüne serdi. 9 Mayıs 2021’de başlayan ve bir yıl boyunca AB vatandaşlarının AB’nin geleceğine yönelik beklentilerini tartışabileceği bir platform oluşturan Avrupa’nın Geleceği Konferansı’nın, Slovenya AB Dönem Başkanlığı’nın özel bir ilgiyle takip edeceği bir öncelik olması bekleniyor.

3-Avrupalı yaşamın, hukukun üstünlüğünün ve herkes için eşit kriterlerin Birliği:

AB’nin ortak kimliğinin ve toplumlarının temelini oluşturan değerleri belirten Avrupa Birliği Antlaşması’nın 2’nci Maddesi’nin ışığında, Slovenya, ortak bir Avrupa değeri olan hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi konusuna odaklanmayı taahhüt ediyor. Slovenya, AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nı üstlendiği süre boyunca, AB’nin her yerinde kapsayıcı tartışmalar aracılığıyla üye ülkelerin birbirlerinin tecrübelerinden öğrenebileceği bir hukukun üstünlüğü kültürü yaratmayı teşvik edeceğini açıklıyor.

AB’deki negatif demografik eğilimlere dikkat çekilmesi ve bu durumun ele alınması da bu önceliğin bir parçası olarak göze çarpıyor.

4-Komşuluk alanındaki ülkelerde güvenlik ve istikrarı sağlayabilme kapasitesine sahip olan inandırıcı ve güvenli bir AB:

Slovenya Dönem Başkanlığı süresince, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi’nin önderliğinde, transatlantik ilişkilerin güçlendirilmesi için adımlar atılması planlanıyor. Böylece ortak ilkeler, değerler ve çıkarlar temelinde ABD ve NATO ile yakın iş birliğine girilmesiyle, AB’nin uluslararası topluluklar nezdinde konumunun güçlendirilmesi hedefleniyor.

Diğer yandan, Slovenya AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nda Batı Balkanların Avrupa içindeki geleceğine ve AB genişleme sürecinin inandırıcı bir şekilde devam ettirilmesine özel ilgi gösterileceğine dikkat çekiliyor. Buna göre, bölgedeki ülkelerin ekonomilerinin iyileştirilmesi, sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için yeşil ve dijital dönüşümlerin hayata geçirilmesi ve bölge ile bağlantısallığın artırılması için çalışılması amaçlanıyor. Gençler için pozitif bir gelecek inşa edilmesi amacıyla bölgenin dirençliliğinin artırılmasına odaklanılacağı belirtiliyor ve bunun için de sonbaharda Slovenya’da AB-Batı Balkanlar Zirvesi’nin gerçekleştirilmesi planlanıyor.

Diğer yandan, AB’nin güvenliğinin güçlendirilmesinin Slovenya’nın en büyük önceliklerinden biri olduğu belirtiliyor. Buna göre, gelecekte ortaya çıkabilecek zorluklara hazırlıklı ve tam anlamıyla işlevini yerine getiren daha güçlü ve dayanıklı bir Schengen Alanı’nın inşa edilmesi bu çabaların merkezinde yer alacak.

Son olarak, göç baskılarını verimli bir şekilde yönetebilmek adına Slovenya, “Yeni Göç ve İltica Paktı”na ilişkin müzakerelerde ilerlemek ve AB’nin göçün dışsal boyutlarındaki rolünü güçlendirmek için çalışmayı hedefliyor.

Batı Balkanlar Meselesi

Slovenya’nın AB Konseyi Dönem Başkanlığı öncesinde, Batı Balkan ülkelerinin sınırlarında etnik kökenlere bağlı olarak değişiklik yapılmasını öngören ve Slovenya Başbakanı Janez Janša tarafından kaleme alındığı iddia edilen bir non-paper’ın (bağlayıcılığı bulunmayan bir tartışma belgesi) kamuoyuna sızması uluslararası camiada tepkiye neden oldu. Bosna Hersek’in Hırvat ve Sırp kökenli vatandaşlarının yaşadığı toprakların etnik kökenlerine göre Hırvatistan ve Sırbistan ile  Sırp kökenli olanların dışındaki Kosova vatandaşlarının da Arnavutluk ile birleştirilmesini öngören bu belgenin AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in eline de ulaştığı iddia edildi ve Slovenya’nın Dönem Başkanlığı’nda bu yolda adımlar atacağını düşündürdü.

Bu iddialar sadece Bosna Hersek ve Kosova gibi belgenin süjeleri tarafından değil, aynı zamanda yıllardır Bosna Hersek’te barış ve istikrarı teşvik etmek için çabalayan AB ülkeleri, ABD ve Türkiye gibi ülkeler tarafından da tepkiyle karşılandı. Tepkilerin ardından Slovenya Başbakanı belgeyle alakası olduğu iddialarını yalanlasa ve AB’nin de kabul etmediği bu belgenin ciddiye alınmaması gerektiğine ilişkin düşünceler ortaya koyulsa da, travmaların hâlâ etkisini yitirmediği bölgede yeni korku dalgaları yaratmaktan kaçınılamadı.

Diğer yandan, Slovenya AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nda Batı Balkanlar’ın Birliğe entegrasyonuna ilişkin gelişmeler bekleniyor. “Batı Balkanların Avrupa içindeki geleceği ve AB genişleme sürecinin inandırıcı bir şekilde devam ettirilmesi” konularını öncelikleri arasına alan Slovenya’nın Dışişleri Bakanı Anze Logar, Birliğin bölgede yeteri kadar aktif olmamasının stratejik açıdan tehlikeli olduğuna vurgu yaparak, bölgede gücünü artıran küresel güçlere karşı daha inandırıcı bir genişleme stratejisi oluşturulması gerektiğine işaret ediyor.

Üçlü dönem başkanlığının ikinci halkasını oluşturan Portekiz’in Dışişleri Bakanı Augusto Santos Silva da, kendinden sonra gelecek olan Slovenya’nın AB Konsey Dönem Başkanlığı sırasında Kuzey Makedonya ve Arnavutluk’un üyelik müzakerelerinin başlatılmasının büyük bir başarı olacağını ifade etti. Bunun ne kadar mümkün olduğu şu anda söylenemezken, bu dönemde özellikle Sırbistan-Kosova ilişkilerinde normalleşme adına hukuken bağlayıcı nitelikte bir anlaşma yapılması bekleniyor. Ancak bu durumun sonbaharda Kosova’da yapılacak olan yerel seçimlere bağlı olduğunun da altı çiziliyor. Yine de, aynı zamanlarda Slovenya’da gerçekleştirilmesi planlanan AB-Batı Balkanlar Zirvesi, bölgedeki istikrarı koruma ve Batı Balkanlar için daha inandırıcı bir genişleme stratejisi koyma açılarından önemli bir etki yaratabilir.

Slovenya AB Dönem Başkanlığı’nda Türkiye-AB İlişkilerinde Beklentiler

Doğu Akdeniz’deki gerilimlerin son dönemde dinmesinin ardından, 2 Ekim 2020 AB Liderler Zirvesi sonuç bildirgesinde, “Türkiye’nin Yunanistan ve GKRY’ye karşı ‘yasa dışı’ eylemlerini durdurması yönündeki yapıcı eylemlerini sürdürdüğü” takdirde, bir pozitif gündem başlatılabileceği aktarılmıştı. Buna göre, oluşturulabilecek olan pozitif gündem kapsamında Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve ticaretin kolaylaştırılması, halklar arasında temas, göç üzerinde iş birliğinin devam ettirilmesi ve yüksek düzeyli diyalogların yeniden başlatılması bulunmaktaydı.

10-11 Aralık 2020 ve ardından 25-26 Mart 2021 tarihlerinde gerçekleştirilen AB Liderler Zirve’lerinde, Doğu Akdeniz’deki gerilimlerin dinmesiyle birlikte Yunanistan ile istikşafi görüşmelerin yeniden başlatılması ve Fransa gibi önemli AB ülkeleriyle ilişkilerde normalleşme çabaları sonucunda “gerilimin düşük tutulması ve Türkiye’nin yapıcı olması şartıyla” her iki tarafın da çıkarlarını gözetecek alanlarda iş birliğinin ilerletilmesine karar verilmişti. Mevcut Gümrük Birliği’nin uygulanmasında karşılaşılan sorunların ele alınması ve güncellenmesi adına çalışmalara başlaması için Komisyonun görevlendirilmesi, kamu sağlığı, iklim, terörizmle mücadele ve bölgesel konuları ele almak için yüksek düzeyli diyalogların başlatılması ve halkların teması ve hareketlilik konularında iş birliğinin güçlendirilmesi, bu kapsamda alınan kararlardı. 6 Nisan 2021’de Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Türkiye’ye ziyarette bulunarak ekonomik bağların güçlendirilmesi, iklim ve kamu sağlığı gibi konularda yüksek düzeyli diyaloglarının yeniden başlatılması, özellikle Erasmus + ve Ufuk Avrupa gibi AB programları kapsamında halkların temasının ve hareketliliğin artırılması ile göç konularında iş birliğinin güçlendirilmesini görüşmüştü. Görüşmede “protokol krizi” eleştirisel söylemlerle medyaya taşınsa da, Türkiye ve AB arasındaki diplomatik temaslar hız kesmeden devam etti.

Son olarak, AB Liderler Zirvesi’nin 24 Haziran 2021 tarihli dış ilişkilere ilişkin sonuç bildirgesinde de daha önceki kararlar tekrarlandı. Türkiye, Ürdün ve Lübnan gibi önemli oranda Suriyeli topluluklara ev sahipliği yapan ülkelere finansmanın devam ettirilmesi konusunda da Komisyona çağrıda bulunuldu. Ancak Zirve’de alınan kararlar Türkiye ile ilişkileri ileriye götürmek açısından somut bir eylem öngörmediğinden, bu zirvede alınan kararlar Türkiye tarafından bir “oyalama taktiği” olarak görülmekten öteye geçemedi. Zirve Sonuç Bildirisi’nde, Türkiye’nin adaylık statüsüne atıfta bulunulmaması da T.C. Dışişleri Bakanlığının bir diğer eleştirisiydi.

Ancak pozitif gündem çağrılarının devam ettiği bu göreceli ılımlı ortamda, AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nı yürüten Slovenya’nın, Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen bir ülke olması Türkiye için olumlu bir gelişme. 2008 yılındaki AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nda da Türkiye’nin üyelik hedefini destekleyen Slovenya, bu zamana kadar desteğini sürdürmeye devam etti. Zira, Slovenya’nın bir önceki Dışişleri Bakanı Miroslav Cerar, 2020 yılının Şubat ayında, Slovenya’nın Türkiye’nin AB üyeliği hedefini desteklemeye devam edeceğini söyleyerek Türkiye’nin de gerekli reformları yapması yönünde çağrıda bulunmuştu. Bununla birlikte, Dışişleri Bakanı ve AB Başmüzakerecisi Mevlüt Çavuşoğlu’nun 4 Mayıs 2021 tarihli Slovenya ziyaretinde şu anki Slovenya Dışişleri Bakanı Anze Logar, Türkiye’nin üyelik hedefine destek bağlamında açık ve net bir söylemde bulunmasa da Slovenya’nın, AB Konseyi Dönem Başkanlığı sırasında Türkiye ile açık konuların ele alınmasına yönelik son derece yapıcı bir rol oynayacağını dile getirdi. Özellikle Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda adım atılması gerektiğini vurgulayan Logar, Türkiye’ye vize serbestliği konusunda da destek sunacağını açıkladı.

Slovenya, öncelikleri doğrultusunda, Batı Balkanlar’a sunduğunun aksine, Türkiye’ye daha inandırıcı bir genişleme perspektifi oluşturmak için bir girişimde bulunmuyor. Ancak Türkiye-AB ilişkilerinin görece daha ılımlı olduğu ve özellikle Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize serbestliği konularında adım atılabileceği bir ortamda, Türkiye’nin AB üyelik perspektifini destekleyen bir ülkenin AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nı üstlenmesi Türkiye için bir şans olabilir.

N. Melis BOSTANOĞLU, İKV Uzmanı