İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
16-30 KASIM 2021

AB GÜNDEMİ: Avrupa Komisyonunun 2021 Yılı Sonbahar Ekonomik Tahmin Raporu

Avrupa Komisyonunun 2021 Yılı Sonbahar Ekonomik Tahmin Raporu

AB ekonomisi, COVID-19’un etkilerinden beklenenden çok daha hızlı bir şekilde kurtulmaya başlamış görünüyor. Özellikle de kapanmalarla geçen 2020 yılının ardından AB içi tüketimin 2021 yılının ilk çeyreğinden ikinci çeyreğine kadar %3,3 artması ve salgın öncesindeki büyüme oranlarının 2021 yazında yakalanması insanların salgının psikolojik etkilerinden kurtulmaya başladığının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Avrupa Komisyonu, bu olumlu tabloyu referans alarak 2022 ve 2023 yılları için öngördüğü ekonomik tahminlerin de yer aldığı 2021 Yılı Sonbahar Raporu’nu yayımladı.

Raporda dikkat çeken noktalardan ilki yeni yıla girerken büyüme, enflasyon, işsizlik, kamu bütçe açığı, brüt kamu borcu ve cari denge parametrelerine yönelik Komisyonun öngördüğü beklentiler. Tüm AB açısından bakıldığında ciddi bir büyüme öngörülmekle birlikte, Üye Devletlerin birçoğunun sorun yaşadığı ve salgın döneminde yoğunlaşan kamu borcu, işsizlik ve kamu bütçesi alanlarında olumlu ilerlemelerin kaydedileceğine dair beklentiler bulunuyor. İkinci dikkat çekici nokta bu tahminlerin halihazırda görüşülmekte olan 2022 bütçesi ile İstikrar ve Büyüme Paktı (Stability and Growth Pact- SPG) kurallarının revize edilmesi açısından önemi.

AB’nin Salgın Sonrası Toparlanmaya Başladığı 2021 Yılındaki Performansı

AB ekonomisi, COVID-19 salgını nedeniyle 2020 yılında çıkışı belirsiz bir durgunluk ve hatta daralma tüneline girmişti. Bunun nedenleri arasında henüz aşının bulunmaması, artan vakalar, yeni koronavirüs varyantları, salgın nedeniyle kapanmalar ve birçok sektörde azalan ve hatta durma noktasına gelen talep sayılabilir. 2021 yılında güçlü bir kampanyaya dönüşen aşılama çalışmaları sonucunda salgının şiddetinin azalması, COVID-19’a karşı mücadele yöntemlerinin gelişmesi ve insanların yavaş yavaş salgının getirdiği psikolojik yorgunluktan sıyrılmaya başlaması ile piyasalarda ve çeşitli sektörlerde (turizm, eğlence vb.) yeniden bir canlanma yaşandı. Nitekim ekonomik göstergeler de bu canlanmanın yaşandığına dair savı destekliyor. Avrupa Birliği İstatistik Ofisi Eurostat’ın paylaştığı %2,1’lik büyüme tahminiyle AB’nin COVID-19 salgını öncesindeki üretim oranını yakalayacağı ve hatta ekonomik toparlanmanın da ötesine geçerek artık genişleme evresine gireceği iddia ediliyor. Bu da 2021 ikinci çeyrekteki %14’lük büyüme oranı ile destekleniyor.

Fakat AB ekonomisinin arz boyutu, bir süredir dönüşen tüketim alışkanlıkları ve piyasalardaki tedarik zincirlerindeki değişimler nedeniyle küresel taleplerdeki ani dalgalanmalara ayak uydurmakta zorluk yaşıyor. Özellikle de lojistik maliyetlerinin artması ve mikroişlemci üreticisi firmaların yatırım tercihlerini değiştirmesi nedeniyle kilit önemdeki endüstriyel sektörleri ilgilendiren tehditler söz konusu. İş gücündeki daralma, salgın kaynaklı kapanmalar ve kapanma ihtimalleri, ekonomik toparlanma sürecinde aksamalara sebep oluyor. 2020’de keskin bir düşüş yaşanan enerji fiyatları bu yıl  salgın öncesinden daha yüksek bir seviyede seyrediyor. Bu da kısa vadede büyüme ivmesinin yavaşlaması ihtimalini güçlendiren olgulardan bir diğerini oluşturuyor. Böyle bir durumda perakendede market fiyatlarının ve ürün çeşitliliğinin olumsuz etkilenmesi bekleniyor.

Komisyon’un 2022 ve 2023 Tahminleri

Komisyon tarafından hazırlanan rapora göre, 2021 yılı sonuna kadar AB ekonomisinin %5,0 büyümesi bekleniyor. Bu değer yaz döneminde yapılan tahminden 0,2 puan yüksek. 2022’de arzdaki dengesizliğin çözülmesi ve enerji fiyatlarının düşmesi umuluyor. Bununla birlikte, aralık ayı içinde uygulanması planlanan kapanmalardan sonra yeni bir kapanmaya ihtiyaç duyulmayacağı da temenni ediliyor. Dolayısıyla Komisyon, 2022 yılı sonuna kadar olan büyüme tahminini %4,3 olarak belirledi. Bu öngörünün yüksek seyretmesinin temel nedeni salgın nedeniyle tüm AB ekonomisinin 2020 yılında %5,9 küçülmesi. Bu da 2021’de gerçekleşen COVID-19 sonrası toparlanmanın 2022’de de süreceği anlamına geliyor. 2023 için tahmin edilen %2,5’lik büyüme oranı ise piyasaların 2023 yılında rayına oturacağı beklentisine işaret olarak görülebilir.

AB genelinde 2020 yılında gerçekleşen küçülmeye rağmen enflasyon yıllık bazda 1,3 puan düşüşle %0,3 düzeyinde yılı tamamlamıştı. Birkaç yıl süren düşük enflasyon eğiliminin ardından bu yıl, ekonomik faaliyetlerin yeniden canlanması sonucunda, beklentilerin ötesinde bir enflasyonist baskı meydana geldi. Avro Alanı’ndaki yıllık enflasyon oranı, eylül ayında son on yılın en yüksek seviyesi olan %3,4’e ulaşmıştı. Aynı dönemde bu oran Almanya’da %3,4, İspanya’da %3,3, İtalya’da %2,5 ve Fransa’da %2,4 seviyesine yükselmişti. Bu ani ve beklenmeyen artış büyük ölçüde baz etkilerini yansıtıyor. Çünkü 2020 yılında salgın koşullarında fiyatları aşağı çeken faktörler bu yıl ortadan kalkmaya başlamıştı. Arzdaki dengesizlik ve enerji fiyatlarındaki artış nedeniyle enflasyonist baskılar körüklenerek fiyat artışları geniş bir tabana yayıldı. Rapor öncesinde Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Christine Lagarde, 28 Ekim 2021 tarihli AMB Yönetim Konseyi Toplantısı’ndan sonra gerçekleştirdiği basın açıklamasında talepteki toparlanmanın arzı geçtiğinin altını çizerek ve enerji fiyatlarındaki artışa değinerek enflasyon oranının kısa vadede yükseleceğinden, ancak önümüzdeki yıl düşmeye başlayacağından söz etmişti. Aynı görüşünü 19 Kasım’da düzenlenen 2021 Avrupa Bankacılık Kongresi’nde de yineleyen Lagarde, bu sefer daha umutlu bir yaklaşımla, faiz oranlarının gelecek yılda yükseltilmesini çok düşük bir ihtimal olarak değerlendirerek mevcut enflasyona değil, orta vadedeki verilere dikkat edileceğini belirtti.

2022 Yılının Bütçesi ve SPG Kurallarında Değişiklik Önerisi

AB Konseyi, AP ile yapılan 2022 yılı bütçe  görüşmelerinde uzlaşı sağlandığını 16 Kasım 2021 tarihinde duyurdu. 2022 yılı bütçesindeki gelirlerin 169,5 milyar avro, harcamaların ise 170,6 milyar avro olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Bu yıl için belirlenen bütçede ekonomik toparlanma, iklim değişikliğiyle mücadele, yeşil ve dijital dönüşüm gibi alanlara öncelik verilecek. 2021 yılı sonuna kadar AB genelinde bütçe açığının %6,6’ya düşeceği tahmin edilirken ekonomik toparlanmadan büyümeye geçilme amacından dolayı, acil destek önlemlerinin gevşetileceğine ve gelirlerde toparlanma yaşanacağına inanılıyor. Bu sayede de, 2022 yılında bütçe açığının GSYH’nin %3,6’sına, 2023 yılında ise %2,3’e düşürülmesi amaçlanıyor.

Ayrı bir parantez açmak gerekirse AB, mali kurallarında bir reform yapma hazırlığı içerisinde. İstikrar ve Büyüme Paktı ile belirlenen mali kurallara göre, Üye Devletlerin bütçe açıklarının GSYH’ye oranının %3’ü, kamu borçlarının da GSYH’nin %60’ını geçmemesi gerekiyordu. Avro Krizi’ne çözüm üretmek üzere Komisyon, AMB ve IMF’nin katılımıyla bir Troyka rejimi oluşturmuş, çıkarılan tüzükler ile özellikle Yunanistan’ın başını çektiği borçlu Üye Devletlere bu kurallar çerçevesinde kapsamlı ve sıkı bir kemer sıkma politikası uygulamıştı. “Aşırı açık prosedürü” olarak da bilinen bu kuralın revize edilerek kamu borçlarının GSYH’ye oranının %100’e çıkarılması konusunda halen görüşmeler sürüyor. Zira 2021 yılı sonuna kadar yapılan tahminlerde bu oranın AB geneli için %92,1’de, Avro Alanı için %100’de, Yunanistan için %202,9’de, İtalya için %154,4’te, Fransa için %114,6’da, Belçika için %112,7’de ve Almanya için %71,4’te tamamlanması öngörülüyor. Bu oranların 2022’de AB geneli için %90’a, Avro Alanı için %97,9’a; 2023 yılında ise AB geneli için 89,1’e, Avro Alanı için %97’ye indirilmesi hedefleniyor.

Rapor Türkiye Hakkında Neler Söylüyor?

Raporun Türkiye ile ilgili bölümünün özetinde Komisyon, Türkiye’nin yılın ilk yarısında beklenenden daha güçlü bir ekonomik toparlanma geçirdiğini ve yine güçlü bir büyüme ivmesinin üçüncü çeyrekte de takip edildiğini söylüyor. Stok dışındaki tüm yurt içi talep bileşenlerinin sabit veri haline gelmesiyle önümüzdeki iki yıl içinde büyümenin yavaşlayacağı da tahmin ediliyor. Seyahat ve turizm sektörlerinde öngörülen toparlanma, ihracatın daha da artacağına ve dış dengesizliklerin daralacağına yönelik tahminler ile birlikte olumlu bir çerçeve çiziyor. Buna karşın genişlemeci para politikasının ve küresel fiyat baskılarının enflasyonu sürekli yüksek tutacağı öngörülüyor. Bununla birlikte Komisyon, para politikası alanında, özellikle de TCMB’nin bağımsızlığı ilkesinin uygulanmaması sebebiyle, güvenilirliğin düşüklüğü ve yaşanması muhtemel jeopolitik gerilimler ile toparlanma sürecinin rayından çıkabileceğine dair uyarılarda bulunuyor.

Türkiye’nin 2021 yılını %9’luk bir büyüme ile kapatacağı ve 2022 ile 2023 yıllarında %4’lük büyümeyle bu gidişatı sürdüreceği öngörülüyor. Öte yandan, enflasyonla ilgili bir veri paylaşılmamasına rağmen birçok bağlamda enflasyonist baskıların mevcudiyetinden söz ediliyor. İlk olarak, satın alma gücünün azalmasından kaynaklı olarak tüketici güveninin de azalacağı belirtiliyor. İş gücü piyasasındaki toparlanmanın görünür olmasına karşın, yüksek enflasyon ve alım gücündeki azalma sebebiyle tüketimde yaşanan kısa süreli artışın yavaşlayacağı düşünülüyor. İkinci olarak Komisyon da kurumsal zayıflıkları ve genişlemeci para politikasının küresel fiyat baskılarıyla birleşmesini, orta vadede enflasyonu yüksek tutacak ana faktörler olarak değerlendiriyor. Bu noktada yıl sonu enflasyon oranının TCMB tarafından  %14,1’den %18,4’e yükseltildiğinden bahsetmekte fayda var. Son olarak raporda, Türkiye’nin yıl sonundaki cari denge açığı beklentisi %2,7, 2022 için %2,2 ve 2023 için %1,6 olarak tahmin ediliyor. Brüt kamu borcunun ise düşük seviyede korunabileceği öngörüsü hâkim. Buna göre, Türkiye’nin brüt kamu borcunun 2021 sonu için %39,1, 2022 için %38,9 ve 2023 için %38,7 olacağı öngörülüyor.

Elbette hem AB hem Türkiye ile ilgili tahminlerin gerçekleşmesi küresel gelişmelerle de bağlantılı. Raporda küresel ekonomide 2020 yılında yaşanan %2,9 oranındaki küçülmenin ardından 2021 yılında %5,8 oranında güçlü bir büyüme yaşanacağı tahmin ediliyor. Ancak küresel ekonomideki büyümenin her ülke ve bölgeye aynı şekilde yansımayacağı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki farkın açılmasının aşılanma hızına bağlı olacağı düşünülüyor. Öte yandan küresel büyümenin belirleyici ülkelerinden Çin’de borç oranı yüksek özel sektör, zayıf alt yapı yatırımları ve düzenleyici çerçevenin daralmasının ekonomik faaliyetleri de yavaşlatması beklentiler arasında. Komisyonun ekonomik tahmin raporunda çizilen umutlu ama ihtiyatlı resmin ne kadarının gerçeğe dönüşeceğini hep birlikte izleyeceğiz.

Erdem Tekçi, İKV Uzman Yardımcısı