AB GÜNDEMİ: AB Yeşil Mutabakatı’nda Yeni Adımlar: Atık Yönetimi, Ormansızlaştırmayı Durdurma ve Toprak KalitesineYönelik Düzenlemeler
AB Yeşil Mutabakatı’nda Yeni Adımlar: Atık Yönetimi, Ormansızlaştırmayı Durdurma ve Toprak Kalitesine Yönelik Düzenlemeler
Avrupa Komisyonu, 17 Kasım 2021 tarihinde Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın daha iyi uygulanabilmesi için gerekli döngüsel ekonomiye geçişin hızlandırılması, doğayı koruma ve çevre standartlarını yükseltme amaçlarını güden üç yeni öneriyi kabul etti. Komisyon, koyduğu yeni kurallar ile AB üye ülkelerinde ormansızlaşmayı engellemeyi, üçüncü ülkelere yapılan yasadışı atık ihracatının yol açtığı sorunlarla mücadele etmeyi ve üye ülkelerin toprak kalitesini iklim krizine karşı dayanıklı hale getirmeyi hedefliyor.
Komisyonun önerileri kabul etmesinin ardından konuşan Avrupa Komisyonunun Avrupa Yeşil Mutabakatı’ndan Sorumlu Birinci Başkan Yardımcısı Frans Timmermans, AB’nin iklim ve biyoçeşitlilik krizlerine karşı küresel mücadelede başarılı olmak için Birlik içinde olduğu kadar Birlik dışında da hareket etme sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini ifade etti. Timmermans sözlerine, yeni oluşturulan Ormansızlaşma Tüzüğü’nün Avrupa'nın orman tahribatını en aza indirmeye yardım edeceğini ve sürdürülebilir tüketimi teşvik etmeye yönelik vatandaşlardan gelen çağrılara yanıt verdiğini belirtti.
Yeni düzenlemelerle ilgili Avrupa Komisyonunun Çevre, Okyanus ve Balıkçılıktan Sorumlu Üyesi Virginijus Sinkevicius da üye ülkelerin daha iddialı iklim ve çevre politikaları yürütebilmesi için kirliliği ihraç etmeyi ve ormansızlaşmayı desteklemeyi bırakmaları gerektiğini aktardı. Sinkevicius, ortaya koyulan ormansızlaşma ve atık sevkiyatı düzenlemelerinin dünya çapında bu sorunları çözmek için şimdiye kadarki en iddialı yasal girişimler olduğunu ifade ederek, bu önerilerle kirlilik ve biyoçeşitlilik kaybı üzerindeki küresel etkinin azaltılmasına yönelik gereken sorumluluğu aldıklarını belirtti. Sinkevicius, ayrıca su, deniz çevresi ve hava ile aynı düzeyde koruma sağlamayı amaçlayan güçlü bir politika gündemi ile çığır açan bir AB Toprak Stratejisi ortaya koyduklarının altını çizdi.
Ormansızlaşma ve Orman Tahribatına Karşı Mücadele
Dünya geçtiğimiz 30 yıl içinde, AB'nden daha büyük bir alan olan 420 milyon hektarlık ormanı kaybetti. Avrupa Yeşil Mutabakatı ile iklim hedeflerini açıklayan AB, iklim değişikliğinin en önemli kısımlarından birini oluşturan orman tahribatı ve ormansızlaşmaya karşı da mücadele etme gayreti gösteriyor.
Ormansızlaşma ve orman tahribatı kavramları birbiri ile ilişkili olsa da farklı anlamlar içeriyor. Ormansızlaşma, ağaçların çeşitli sebeplerle yok olması karşısında, yerine yeni ağaçların koyulamaması sonucu ağaç sayısının azalması anlamına geliyor.
Önerilen yeni kurallar, AB vatandaşlarının AB pazarında satın aldığı, kullandığı ve tükettiği ürünlerin küresel ormansızlaşmaya yol açmayacağını ve orman tahribatında artışa katkısının bulunmadığını garanti edecek. Ormansızlaşmaya etki eden ana faktörler arasında soya, sığır eti, hurma yağı, odun, kakao, kahve ve bunların bazı türevleri ile bağlantılı tarımsal genişleme sayılabilir.
Yeni düzenlemelerle birlikte AB pazarında yalnızca ormansızlaşmadan arındırılmış yasal ürünlere izin verilmesini sağlamak amacıyla, ilgili sektörlerde faaliyet göstermek isteyen şirketlere yönelik zorunlu durum tespiti (due diligence) kuralları belirleniyor. Komisyon, ülkeleri ve düzenleme kapsamındaki emtiaların yol açtığı orman tahribatı risk düzeylerini değerlendirmek için bir kıyaslama sistemi kullanmayı planlıyor.
Komisyon, üçüncü ülkelerle diyaloğu hızlandırarak ve aynı çabanın diğer ülkeler tarafında da gösterilmesi için çok taraflı olarak çalışacağını belirtti. Yeni kuralların “olası orman tahribatı içermeyen” ürünlerin tüketimini teşvik ederek ve AB'nin küresel orman tahribatı üzerindeki etkisini azaltarak, sera gazı emisyonlarını ve biyolojik çeşitlilik kaybını azaltması bekleniyor. Son olarak, orman tahribatıyla mücadelenin, ağırlıklı olarak orman ekosistemlerine bel bağlayan yerli halklar gibi en savunmasız insanlar da dâhil olmak üzere yerel topluluklar üzerinde olumlu etkilerinin olması bekleniyor.
Tehlikeli Atıkların Üçüncü Ülkelere İhracatıyla Mücadele
Atıklar da ham maddeler gibi olumlu bir ekonomik değere sahip olsalar da dikkatli kullanılması ve yönetilmesi gerekiyor. Sınırların ötesine taşınan atıklar, hedef ülkelerde uygun şekilde kontrol edilmediğinde ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmediğinde, insan sağlığına ve çevreye zararlı hale geliyor. Atıklar, geri dönüştürüldüğünde ve ikincil malzeme olarak kullanıldığında, tüketimi azaltarak ve çevresel fayda sağlayarak, ham maddelerin yerini alıp döngüsel ekonominin uygulanmasına katkıda bulunuyor.
Döngüsel ekonomi, endüstriyel bir kavram olarak “tüketicilik” ve “tüketmeyi” reddederek “kullanmak” ve “kullanıcılık” kavramını merkezine alıyor ve satın alma sonrası tüketim ve imha süreci yerine geri dönüşüm ve kullanılan malların tamir edilmesini veya satıcı firma tarafından hizmet süresinin uzun tutularak atık miktarının azaltılmasını öneriyor.
AB, atık sevkiyatlarını yönetmeye yönelik yeni kurallarıyla döngüsel ekonomiyi desteklemeyi ve atık ihracatının başka yerlerde çevreye veya insan sağlığına zarar vermemesinin sağlamasını amaçlıyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın asıl amacının üretim safhasında oluşan çevre kirleticilerinin kaynağında azaltılması olduğu hatırlanmalı, dolayısıyla kirleticilerin Avrupa sınırları dışına ihraç edilmesi, doğaya daha az zarar vermek anlamına gelmiyor.
Geçtiğimiz yıllarda uluslararası atık ticareti artış gösterirken, AB bu artışta önemli bir rol oynamaya devam etti. AB’nin şu anda yürürlükte olan Atık Sevkiyat Yönergesi 2006 yılında oluşturulmuştu. Kabulünden bu yana, AB'den üçüncü ülkelere, özellikle OECD üyesi olmayan ülkelere atık ihracatı önemli oranda arttı. Hedef ülkelerde atıkların sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini sağlayacak ayrıntılı düzenlemelerin eksikliği ve bu ülkelerdeki zayıf uygulama, çevre ve halk sağlığı sorunlarına yol açmaya devam ediyor. 2020'de AB, üçüncü ülkelere yaklaşık 33 milyon ton atık ihraç ederken, yaklaşık 16 milyon ton atık ithal etti.
Atık ticareti, AB ülkeleri arasında üçüncü ülkeler ile kıyaslandığında, dört kat fazla gerçekleşiyor. Her yıl AB ülkeleri arasında yaklaşık 70 milyon ton atık taşınıyor. Mevcut idari prosedürler, AB Üye Devletleri arasındaki atık dolaşımını sınırlandırıyor ve bu da AB ölçeğinde döngüsel ekonomiye geçişi yavaşlatıyor.
Bunun yanında, atık gönderilerine ilişkin yeni tasarı, en ciddi çevre suçlarından biri olan atık kaçakçılığına karşı alınan önlemleri daha da güçlendiriyor. Yasadışı gönderiler potansiyel olarak yıllık 9,5 milyar avro değerindeki atık gönderilerinin %30'unu oluşturuyor.
AB Atık Sevkiyatı Yürütme Grubu kurulması ve Avrupa Dolandırıcılıkla Mücadele Ofisi’nin AB Üye Devletleri tarafından atık kaçakçılığı konusunda ulus ötesi soruşturmaları desteklemesi için yetkilendirilmesinin yanı sıra idari cezalara ilişkin daha güçlü kurallar getirilmesini içeren önergelerle birlikte Avrupa Komisyonunun etkinliğinin ve verimliliğinin artırılması amaçlanıyor.
AB Neden Atık Sevkiyatlarına İlişkin Kuralları Revize Ediyor?
Yeni Atık Sevkiyatı Yönergesi’nin hedefleri arasında, AB'nin sorunlu atıklarını üçüncü ülkelere ihraç etmemesini sağlamak, AB'de atıkların geri dönüşüm ve yeniden kullanım için taşınmasını kolaylaştırmak ve yasa dışı atık sevkiyatlarıyla daha iyi mücadele etmek bulunuyor.
Bunun yanı sıra, AB'nin kirliliğini yurt dışına ihraç etmemesi ve atıkların AB içinde ve dışında sürdürülebilir bir şekilde işlenmesi sağlanırken, yenilikçi bir döngüsel ekonomiye geçişin desteklenmesi amaçlanıyor. Önerilen önlemlerin, AB'den atık ithal eden üçüncü ülkelerde atık yönetimi için yüksek standartlar getirmesi ve bu standartların ülkeler için çevresel ve ekonomik faydalar sağlaması planlanıyor.
AB atık pazarının potansiyelini ortaya çıkarmak ve döngüsel ekonomiyi desteklemek için AB Üye Devletleri arasındaki atık sevkiyatlarına ilişkin önerilen önlemler arasında,
• Geri kazanılacak atıkların AB Üye Devletleri tarafından sertifikalandırılmış tesislere (ön onaylı tesisler) gönderilmesi durumunda, hızlı takip prosedürlerinin kullanımını destekleyen yeni hükümler;
• Üye Devletler arasında, özellikle “yeşil listeye alınmış” atıklar için atık sevkiyatını yöneten tüm prosedürlerin tam dijitalleştirilmesi;
• AB'de sınırları geçerken atık sevkiyatlarının farklı prosedürlere tabi olabileceği mevcut çeşitliliğin üstesinden gelmeye yardımcı olmak için AB düzeyinde uyumlu atık sınıflandırması;
• Operatörlerin “bildirilmiş” atıkları yurt dışına göndermeden önce oluşturmaları gereken mali garantilerin hesaplanmasını AB düzeyinde kolaylaştırmayı mümkün kılan yeni hükümler;
• Atık yönetimi için en az tercih edilen seçenekler olduğundan, yalnızca sınırlı ve haklı gerekçelerle yetkilendirilmeleri için yakma veya depolama için atık sevkiyatlarına yönelik yeni ve daha katı koşullar gibi maddeler yer alıyor.
İklim Krizi’ne Yeni Bir Adım: Toprak Stratejisi
Tarım yapılan toprak yapısının sağlıklı olması, tüketilen yiyeceklerin sağlığının %95'inin temelini oluşturuyor. Toprakların dünyadaki biyolojik çeşitliliğin %25'inden fazlasını barındırdığı ve gezegendeki en büyük karasal karbon havuzu olduğu biliniyor.
Son zamanlarda yapılan bilimsel çalışmalar, AB bünyesinde bulunan toprakların %70'inin iyi durumda olmadığını gösteriyor.
İklim krizinin, mevcut toprak kalitesini oluşacak kuraklık veya aşırı yağışlar nedeniyle daha düşüreceği tahmin ediliyor. Avrupa Komisyonu, bu sebeple, iklim ve biyolojik çeşitlilik krizleriyle mücadele için Avrupa Mutabakatı ve 2030 için oluşturulan AB Biyoçeşitlilik Stratejisi’nin önemli bir çıktısı olan yeni bir AB Toprak Stratejisi sunuyor.
Yeni toprak stratejisi, toprakların korunması, yenilenmesi ve sürdürülebilir kullanımı için somut önlemler içeren bir çerçeve oluşturuyor ve bir dizi gönüllü ve yasal olarak bağlayıcı önlem öneriyor. Bu stratejiyle birlikte tarım arazilerinde toprak karbonunun artırılması, çölleşmeyle mücadele edilmesi, bozulmuş arazi ve toprağın eski haline getirilmesi ve 2050 yılına kadar tüm toprak ekosistemlerinin sağlıklı durumda olmasının sağlanması hedefleniyor.
Komisyon, bu stratejiyle birlikte Avrupa topraklarının 2050 yılına kadar gerekirse yenilenerek iklim değişikliğine dayanıklı bir hale getirilmesi, Üye Devletler arasında ayrım gözetmeksizin verimli toprakların olumsuz etkilere karşı korunması ve sürdürülebilir şekilde kullanılmasını amaçlıyor. İklim krizinin etkilerinin giderek daha fazla hissedildiği ülkemizde de AB’nin ormansızlaştırmayla mücadele, toprak kalitesinin artırılması ve atık yönetimi konularındaki düzenlemelerinin ve deneyimlerinin yakından izlenmesinde fayda var.
Mehmet Can Sezgin, İKV Uzman Yardımcısı