TÜRKİYE-AB GÜNDEMİ: Genel İşler Konseyi Sonuçlarında Genişleme Politikası ve Türkiye
Genel İşler Konseyi Sonuçlarında Genişleme Politikası ve Türkiye
16 Aralık 2021 tarihinde düzenlenen AB Liderler Zirvesi öncesi Birliği 2022 gündem maddelerini değerlendirme gündemiyle toplanan AB Genel İşler Konseyi genişleme politikasıyla ilgili mevcut durumu da ele aldı. Toplantı sonrasında yayımlanan sonuç bildirisinde AB Konseyi’nin aday ülkelerden demokrasinin önceliği, temel hak ve özgürlüklere bağlılık, hukukun üstünlüğünün korunması ve sahiplenilmesi gibi değerleri benimsemeleri ve taahhüt etmeleri konusundaki beklentilerinin sürdüğü vurgusu dikkat çekiyor. Sofya, Zagreb, Brdo deklarasyonları hatırlatılarak Konsey’in Batı Balkanlara yönelik genişlemeyi desteklediği ve Batı Balkanlar için Ekonomik ve Yatırım Planı ve Yeşil Mutabakat başta olmak üzere çeşitli araçların uygulanmasını öncelediği belirtiliyor. Bu kapsamda da Kuzey Makedonya ve Arnavutluk ile ilk hükümetler arası konferansların en kısa sürede düzenlenecek olmasından duyulan memnuniyetin altı çiziliyor.
Aday ülkelerde temel hakların korunması alanında AB müktesebatına uyumda sınırlı bir ilerleme olduğu, hatta ilerlemenin olmadığı belirtiliyor. Eksiklikleri gidermek için güvenilir ve somut önlemlere ihtiyaç duyulduğunun altı çizilirken özellikle azınlıklara, Romanlara, engellilere, LGBTİ bireylere yönelik ayrımcılıkların endişe verici olduğu vurgulanıyor. Bunların yanı sıra ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, çoğulculuk gibi konularda da sınırlı ilerlemenin olduğu ya da ilerlemenin olmadığı vurgulanıyor.
Konsey’in, göç konusunda ise somut sonuçlar ortaya koyan çabaları ve iş birliklerinden dolayı Batı Balkan ülkelerini ve 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapmaya devam ettiği ve onların ihtiyacını karşılama konusundaki çabalarından dolayı da Türkiye’yi takdir ettiği görülüyor. Bu kapsamda Türkiye-AB Mutabakatı’nın eksiksiz uygulanmasının ve göç güzergâhı üzerinde bulunan Batı Balkan ülkelerinin desteğinin gerekli olduğu belirtiliyor.
Türkiye ile İlgili Hangi Tespitler Yapılıyor?
Belgede Türkiye ile ilgili birçok hususun ön plana çıktığı ve genel hatları itibarıyla son yıllarda değişmeyen şekilde eleştirel bir dilin tercih edildiği görülüyor. Doğu Akdeniz konusunda 24-25 Haziran 2021 tarihli Konsey kararları hatırlatılırken, Doğu Akdeniz’de güvenli ve istikrarlı bir ortamın AB’nin çıkarına olduğu ve haliyle Doğu Akdeniz’deki gerilimin yatışmasının memnuniyetle karşılandığı belirtiliyor. Bu kapsamda Türkiye ile açık ve samimi bir diyalog yürütülmesi ve göç, halk sağlığı, iklim, terörle mücadele gibi ortak çıkarı barındıran alanlarda iş birliği yapmanın önemine vurgu yapılıyor.
Konsey özellikle AB ile Türkiye arasındaki üst düzey diyalogların yakın zamanda yeniden başlamasını ve Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylamasını kayda değer bulduğunu ifade ediyor. Fakat son yıllarda süregeldiği gibi demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel haklar ve yargı bağımsızlığı gibi konularda geriye gidişin devam etmesinden endişe duyulduğu vurgulanıyor. Bu kapsamda sivil toplumun yaşadığı baskıya, yargı üzerindeki siyasi etkiye, gazetecilere yönelik göz altılara dikkat çekilerek Türkiye’nin Avrupa Konseyi ve ilgili kurum ve kuruluşlarıyla iş birliğini artırması ve taraf olduğu insan hakları sözleşmelerini tam olarak uygulaması gerektiği belirtiliyor.
AB tarafından son yıllarda Türkiye’nin dış politikasına yönelik eleştirilerin dile getirildiği biliniyor. Konsey, Türkiye’ye AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası’na “kademeli olarak uyum sağlaması ve giderek artan olumsuz eğilimi öncelikli olarak tersine çevirmesi” çağrısını yineliyor ve üye ülkelerin uluslararası kuruluşlara katılımı konusundaki AB tutumunu ve pozisyonunu hatırlatıyor. Konsey, Türkiye’nin iyi komşuluk ilişkilerine, uluslararası anlaşmalara ve anlaşmazlıkların barışçıl çözümüne açık bir şekilde bağlı kalmasını beklemeye devam ettiğini belirtiyor. Ortaklık Anlaşması’nın ve Ek Protokol’ün tüm Üye Devletlere tam ve ayrım gözetmeksizin uygulanmasının önemine dikkat çekilirken tüm Üye Devletlerin tanınmasının gerekli olduğu ifade ediliyor. Her ne kadar Doğu Akdeniz’deki yatışmadan memnuniyet duyulduğu dile getirilse de Türkiye’nin Libya politikası ve IRINI Operasyonu konusunda AB öncelikleriyle daha fazla çatışmasının endişe kaynağı olduğu belirtiliyor.
Kıbrıs sorununa yönelik ise ayrı bir vurgunun yapıldığı görülüyor. AB’nin Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulma konusundaki kararlılığını sürdürdüğü belirtilirken Türkiye’nin de siyasi eşitliğe sahip iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyon temelinde barışçıl bir çözüm taahhüdünde bulunmasının ve bu yönde katkısının hayati önem taşıdığı hatırlatılıyor. Konsey, Türkiye’nin Maraş ile ilgili aldığı kararın BMGK kararlarına aykırı olduğunu vurgularken tek taraflı eylemlerin terk edilerek 2020 yılının Ekim ayından bu yana Maraş’ta atılan tüm adımların geri alınmasını talep ediyor. Türkiye’nin iyi komşuluk ilişkilerine zarar veren tüm eylemlerini terk etmesi, GKRY ile ilişkilerini normalleştirmesi ve tüm AB Üye Devletleri’nin karasuları ve hava sahaları üzerindeki egemenliği dahil tüm egemenlik haklarına saygı göstermesi gerektiği gibi eleştirilerin dile getirildiği görülüyor.
Tüm bu vurguların ve tespitlerin neticesi olarak AB Konseyi, Türkiye’nin AB’den uzaklaşmaya devam ettiğini üzüntüyle not ettiğini ve Türkiye’nin katılım müzakerelerinin bu nedenle fiilen durma noktasına geldiğini belirtiyor. Bu sebeple başka fasılların açılması veya kapanmasının düşünülemeyeceğini belirten önceki kararını hatırlatarak Türkiye ile ilgili tespitlerin sonlandırıldığı görülüyor. Türkiye’nin son yıllarda ön plana çıkan vize serbestisi gibi pozitif gündeme dair beklentilerine raporda değinilmemesi özellikle dikkat çekiyor.
Türkiye’nin Rapora Yönelik Tepkisi: “Şaşkınlıkla İzliyoruz”
Türkiye’nin raporda yer alan genişleme kararlarına yönelik tepkisi ise oldukça sert oldu. Dışişleri Bakanlığının yaptığı açıklamada AB’nin “genişlemeye artık stratejik bir bakış açısıyla değil, üyelik dayanışması çerçevesinde yaklaştığı” vurgulanırken, Türkiye’nin üyelik müzakereleri yürüten bir ülke olduğunun görmezden gelindiği hem AB hem de bölgesel barış ve istikrar için taşıdığı önemin inkâr edildiği ve yanlış yansıtıldığı ifade ediliyor. Söz konusu kararların, bazı üye ülkelerin bencil çıkarlarına AB’yi alet etmesinin yeni bir örneği olarak yorumlandığı görülüyor. Bu bakımdan AB’nin “ilkeler ve değerler topluluğu olarak değil pazarlıklara dayalı çıkar grubu” şeklinde hareket ettiği ve bunun şaşkınlık yarattığı belirtiliyor.
Raporda özellikle sert eleştirilerin yöneltildiği genel olarak dış politika özelde ise Doğu Akdeniz ve Kıbrıs sorununda da Dışişleri Bakanlığının itirazları sıralanıyor. Kıbrıs Türklerinin yok sayıldığı ve eleştirilerin Rum-Yunan ikilisinin maksimalist tutumunu yansıttığı belirtilirken, AB gerçekleri görmeye, yaşadığı stratejik körlükten kurtulmaya ve tek taraflı politikaları sonlandırmaya davet ediliyor.
Sonuç olarak, 2021 yılının son günlerinde yayımlanan Konsey’in genişlemeye dair değerlendirmelerine bakıldığında son yıllarda dile getirilen mevcut eleştirilerin sürdüğü fakat cereyan eden yüksek seviyeli gerginliğin yerini yumuşamaya bıraktığı söylenebilir. 2021 yılında diyaloğun arttığı ve özellikle Doğu Akdeniz’de tansiyonun düştüğü görülüyor. 2021 yılında katılım müzakereleri sürecindeki durgunluk devam etse de ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ile vize serbestisi gibi pozitif gündemi ilgilendiren konu başlıklarında somut ilerlemeler sağlanamasa da taraflar arasında gerginliğin azaltılmış olması ve diyaloğun artması, Türkiye-AB ilişkilerinde 2022 yılına dair ümitleri artırıyor. Elbette bu ümitler AB’nin son yıllarda kaybettiği genişleme ruhunu ne kadar geri getirip getirmemesiyle ve Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerini yeniden gündeminde ön sıralara taşıyıp taşımamasıyla yakından ilişkili olacaktır.
Oğuz GÜNGÖRMEZ, İKV Uzmanı