AB GÜNDEMİ: AB’den Yeni Büyüme Modeli: “Yeşil, Dijital ve Dayanıklı Bir Ekonomiye Doğru”
AB’den Yeni Büyüme Modeli: “Yeşil, Dijital ve Dayanıklı Bir Ekonomiye Doğru”
Komisyon, 2 Mart 2022 tarihinde AP, AB Bakanlar Konseyi, Ekonomik ve Sosyal Komite ve Bölgeler Komitesi’ne sunmak üzere AB’nin yeni ekonomik büyüme modeli hakkında bir tebliğ yayımladı. Tebliğ AB’nin start verdiği ikiz dönüşüm yol haritasını kapsayan ve gerek Birlik gerek de Üye Devletler tarafından takip edilecek olan kapsamlı bir büyüme modeli programını tanıtıyor. En özet haliyle, yeşil dönüşüm ve dijital dönüşüm hedeflerinin büyüme ve sürdürülebilir borç yönetimi dostu bir programla sorunsuz bir şekilde hayata geçirilebilmesi hedefleniyor.
COVID-19 salgını ile yaşanan ekonomik durgunluktan toparlanma sürecine geçen AB ekonomisi, birtakım yeni krizler ile karşı karşıya. Ukrayna’da sürmekte olan Rusya işgali, AB’nin bir süredir hayata geçirmeyi planladığı ve Fransa Dönem Başkanlığı’nın temel sloganlarından biri olan “egemen bir Avrupa” idealine açık bir tehdit oluşturuyor. Basitçe AB’nin güvenliğini, dış politikasını ve ticari ilişkilerindeki istikrarını doğrudan ilgilendiriyor. İkinci kriz ise para politikası alanında yaşanıyor. Bilindiği üzere, AB ekonomisi uzun yıllardan sonra ilk defa enflasyon ile mücadele ediyor. Bunun yanı sıra petrol fiyatlarında gözlemlenen dalgalanma ve doğal gaz başta olmak üzere birçok sektörde yaşanan tedarik krizi, AB’yi üretimden hane içi tüketime kadar birçok farklı alanda olumsuz yönde etkileyebilir. Buna karşın her kriz kendi içerisinde birtakım fırsatları da barındırır. AB bu iki krize karşı belirlediği “stratejik özerklik” ve “egemen Avrupa” hedeflerini hayata geçirmek üzere çalışmalara başlamak için uzun süredir bu kadar acil bir durumla karşı karşıya kalmamıştı.
Öte yandan, 10-11 Mart 2022’de gerçekleşen AB liderlerinin bir araya geldiği Versay Zirvesi’nde Ukrayna kriziyle birlikte yeni büyüme modeli de değerlendirildi. Ekonomik büyüme hedefleri, egemenlik gibi hayati bir üst politika alanından asla ayrı düşünülemeyeceği için Zirve’de öncelikli olarak ele alındı. Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, AB liderlerine gönderdiği davet mektubunda, son yıllarda, birçok kriz ve zorluk karşısında birlikte iddialı bir stratejik gündeme başlangıç yapıldığını ve son gelişmelerin ışığında, AB’nin egemenliğini güçlendirmek, bağımlılıklarını azaltmak ve yeni bir büyüme ve yatırım modeli tasarlamak için kararlı adımlar atmasının her zamankinden daha acil” olduğunu vurguladı. Michel’in de vurguladığı gibi yatırım ve çok taraflılık, yeni büyüme modelinin en önemli odak noktalarını oluşturuyor. Aynı zamanda ikiz dönüşümle ilişkili olan birçok atılım ve girişime de bildiri içinde yer veriliyor.
Avrupa Büyüme Modelinin İçeriği
Yeni model, ikiz dönüşüm etrafında Avrupa ekonomisinin dönüşümünü hedeflemesinin yanında, eşit oranda önem arz eden yatırımlar ve reformların üzerinde duruyor. Komisyon’un ifadesine göre, “yatırımlar, sürdürülebilir büyüme için esas kaynağı, yeşil ve dijital dönüşümün hızlı bir şekilde yürürlüğe koyulması için ise ön şartı oluşturuyor”. Bununla birlikte, AB kurallarının AB’nin temel hedefleriyle uyumlu olması, sosyal ve ekonomik bağlamı da kapsaması ve özel sektörün bu hedeflere tam anlamıyla katkıda bulunması için teşviklerin sağlanması amacıyla yatırımların da reformlar ile desteklenmesi gerekiyor. Bu doğrultuda AB’nin büyüme modeli kapsamındaki yatırımları iki genel başlığa ayrılıyor.
Bunlardan birincisi, yeşil dönüşüm için Avrupa Komisyonu, 2021-2030 yılları arasında her yıl 520 milyar avro civarında yatırım tutarını artırabilmeyi hedefliyor. Buna göre, haneler ve ulaşım sektörleri için yapılacak enerji temelli yatırımlar da dâhil olmak üzere, enerji sektörü ve ekonominin karbonsuzlaştırılması için yıllık 390 milyar avro daha fazla yatırım yapılması hedefi belirlendi. Bu yatırımlar, enerji nakil hattı şebekelerini, enerji santrallerini, endüstriyel kazanları, yeni yakıtların üretimi ve dağıtımını, bina yalıtımına yapılan yatırımları, enerji yenileme ve şarj ve yakıt ikmali istasyonları gibi ulaşımla ilgili altyapısal bir yelpazeyi kapsarken demiryolu, karayolları, havayolları ve denizyollarına yapılacak yatırımları dışarıda bırakıyor. Bunun içinde de ağırlıklı çoğunluğu talep kısmı oluştururken en çok yatırım artışı beklenen sektör ulaşımdır. Bir diğer yatırım sahası ise her yıl 130 milyar avro ek yatırım hedefi koyulan çevresel hedeflerdir. Bu hedefler, biyoçeşitlilik ve ekosistemlerin korunması, döngüsel ekonomi ve kaynak etkinliği, çevre kirliliğinin engellenmesi ve kontrol edilmesi, suyun korunması ve yönetimi ve Ar&Ge olmak üzere 5 başlık altında toplanıyor. Bunlar arasında en çok ek yatırımın 46 milyar avro ile çevre kirliliğinin engellenmesi için yapılması bekleniyor.
İkinci alan olan dijital dönüşüm için ise Dijital Pusula tarafından çizilen çerçeve temel alınacak. Dijital eğitim, beceriler ve yeterliliklerin geliştirilmesi, güvenli ve sürdürülebilir dijital ve bağlantı altyapıları, işletmelerin dijital dönüşümü ve kamu hizmetleri ile öğretim sistemlerinin dijitalleştirilmesi hedeflerini hayata geçirmek için AB, siber güvenlik, bulut bilişim, yapay zeka, depolama alanları, blok zinciri, kuantum ve yarı iletkenler dâhil dijital teknolojilere ve ilgili becerilere yapılacak yatırımları hızlandırmak istiyor. Bunun için de yıllık yatırımlarda 125 milyar avroluk artış hedeflerinin tutturulması amaçlanıyor. AB’nin politika reformları, kullanıcı haklarının korunması ve adil bir rekabet sistemi yaratılması için Dijital Tek Pazar’ın kurulmasını hedefliyor. Bu kapsamda, Dijital Hizmetler Yasası ve Dijital Piyasalar Yasası’nın yanında Siber Güvenlik Stratejisi ve Avrupa Dijital Kimliği ve Avrupa Demokrasisi Eylem Planı gibi araçlar yürürlüğe girecek. Böylelikle yeşil dönüşüm ve dijital dönüşümün eş zamanlı olarak ilerlemesi sağlanabilecek.
Birçok sektör, COVID-19 salgınının yoğun hissedildiği dönem süresince salgının olumsuz etkilerine direnebilmişse de toparlanma süreci, beraberinde birçok kırılgan noktayı gözle görünür kıldı. Özellikle de lojistik ve tedarik zincirinde yaşanan tıkanıklıklar, siber tehditler ve ekonominin kilit sektörlerinde arz güvenliğiyle ilgili yaşanan endişelere dikkat çekiliyor. Krizlerin kolay bir şekilde sönümlenmeyeceği ve geçici “rahatlama” anlarından sonra sistemin yeni krizlerin ortaya çıkması için en elverişli ortam haline geldiği dikkate alındığında, AB’nin risk yönetimi ve acil müdahale kapasitesini geliştirmesi gerekiyor. Bu gereksinime cevap olarak Komisyon, ulusal, bölgesel ve Avrupa düzeyinde kamu ve özel sektörün koordine bir eylemlilik geliştirmesi gerektiğinin altını çizerek birtakım öncelik alanları belirliyor. Sırasıyla Tek Pazar’ın güçlendirilmesi, Bankacılık Birliği’nin tamamlanması ve Sermaye Piyasaları Birliği’nde hızlı bir ilerleme kaydedilmesi ön plana koyuluyor. Tek Pazar’ın geliştirilmesiyle GSYH’de yıllık 183 ila 269 milyar avro ve hizmet piyasalarının daha fazla entegre edilmesiyle de 297 milyar avro kazanç sağlanabileceği tahmin ediliyor. Ayrıca vergilendirme, ticaret ve rekabet politikası gibi diğer kesişen politikaların da AB’nin siyasi önceliklerini başarıyla uygulamak amacıyla yatırım çekmeye yardımcı olmaları için reform kapsamına alınması ihtiyacı vurgulanıyor.
Avrupa Büyüme Modelinin Kamusal ve Toplumsal Boyutu
Özel sektör yatırımlarının belirlenen düzeye ulaşması için kamu kaynakları ve fonlarına da büyük rol düşüyor. Bilindiği gibi Avrupa Yeşil Mutabakat Yatırım Planı kapsamında AB, bütçesi ve ilgili araçlarıyla önümüzdeki on yıl içinde en az 1 trilyon avroyu sürdürülebilir yatırımları desteklemek için harekete geçirmek istiyor. Uzun erimli bir büyüme planlaması için AB bütçesi ile beraber geçici kurtarma fonları olan Yeni Nesil AB (NextGenerationEU) ve İyileşme ve Dayanıklılık Aracı (Recovery and Resilience Facility - RRF) yaklaşık 2 trilyon 18 milyar avro değerinde bir imkân ve garanti sağlıyor. 2021-2027 yılları için belirlenen bütçenin %30’u yeşil dönüşüme ayrılacak ve Ufuk Avrupa ve Dijital Avrupa Programları gibi birçok AB fonuyla desteklenecek. İyileşme ve Dayanıklılık Aracı Tüzüğü, Üye Devletler’in kurtarma ve dayanıklılık planı için belirlediği bütçenin %37’sini iklim, %20’sini ise dijitalleşme hedeflerine ayırmasını kararlaştırmıştı. Komisyon, bu payların, yatırım şeklinde olacağını belirterek uzun bir süre boyunca sürdürülebilmesinin hayatî olduğunun altını çiziyor.
Kamu yatırımları ve reformları için dikkat çekilen bir diğer husus ise büyüme modelinin başarılı olması için borç sürdürülebilirliğine duyulan ihtiyaçtır. Çünkü AB, 2010’larda yoğun bir şekilde yaşadığı borç krizi nedeniyle kamu kaynaklarını daraltmış ve kurtarma planları için kullanmıştı. Bu nedenle borç azaltma stratejilerinin önemine değinirken bunun mali konsolidasyon, kamu maliyesinin yönetimi ve büyümenin desteklenmesiyle paralel bir şekilde ilerlemesi gerektiğini de ifade ediyor. Dolayısıyla salgın sonrası merkez ülkelerde de artış gösteren kamu açığı ve kamu borcu nedeniyle yoğun bir tartışma konusu hâline gelen mali kuralların esnetilmesi önerisi, Komisyonun bildirisiyle de kendisine yeni bir anlam buluyor. Kısaca Komisyon, ekonomik yönetişim çerçevesinde mali kuralların etkinliğinin artırılmasını ve Üye Devletler’in daha fazla yatırım ve reform politikalarını teşvik edecek finansmanı sağlayabilmesi için koruma sağlanmasını arzu ediyor. Bu sayede, mali denetim ve ekonomi politikasının koordinasyonu arasındaki yönetişimsel denge ve tutarlılığın sağlanması ile Avrupa boyutunda belirlenen hedeflerin uyumlu bir şekilde hayata geçirilmesinin kolaylaşacağı varsayılıyor.
Kamu maliyesi ile ilgili yorumda bulunurken akıllara bu modelin toplumsal boyutunun ne olacağı sorusu geliyor. Komisyon bu konuda Avrupa Sosyal Modeli’ni merkeze almaya devam ederek esnek istihdam ve hayat boyu öğrenme programlarının ikiz dönüşüm için önemli olduğunu ifade ediyor. Komisyona göre Avrupa ekonomisinin dönüşümü, ancak ve ancak adil ve kapsayıcı olması ve her vatandaşın ikiz dönüşümün sunduğu avantajlardan yararlanmasıyla başarılı olabilecektir. Bu bağlamda, sektör içi ve sektörler arası işgücünün yeniden tahsis edilmesi, becerilerin edinimi ve yeterliliklerin geliştirilmesi için büyük ölçekli yatırımların yürürlüğe koyulduğu ve uyum sorunlarına cevap olarak üretilecek politikaların da bu yatırımların destekleriyle gerçekleştirileceği belirtiliyor. Bu açıdan, Avrupa Sosyal Haklar Sütunu ve ilgili Eylem Planı ile çerçeve oluşturulurken AB bütçesi, Yeni Nesil AB, Adil Geçiş Mekanizması, İyileşme ve Dayanıklılık Tesisi ve önerilen Sosyal İklim Fonu ile bölgesel ve toplumsal farklılıkların azaltılması için çaba sarf edilmeye devam edileceği açıklanıyor.
Büyüme Modelinin Türkiye-AB İlişkilerine Muhtemel Etkileri
Komisyon tebliğ pek çok defa egemenliğe ve AB değerlerine vurgu yapıyor. Özellikle yeşil ve dijital dönüşüm kapsamında AB’nin bağımlılıklarını azaltması hedefi, bölgesel ve küresel açıdan güvenlik, dış politika, enerji ve teknoloji alanlarında egemen bir güç olma hedefiyle de aynı düzlemde ilerliyor. Bu açıdan düşünüldüğünde Ukrayna’da meydana gelen kriz, başta AB olmak üzere tüm dünya için bir dönüm noktası olabilir. AB’nin iç içe geçen ortak politikaları, nedeniyle ekonomik ve mali alanda yapacağı planların diğer alanlardaki bağımsızlık hedeflerinden ayrı düşünülemeyeceği ortadadır. Dolayısıyla ikiz dönüşümün, Avrupa girişimciliğini, yatırımları ve gerekli kurumsal ve siyasal reformların hayata geçirilmesi hâlinde AB’nin yapısal sorunlarının birçoğuna çözüm üretebileceği düşünülebilir.
Öte yandan şu anki durum, Türkiye için de birçok fırsata gebe. Özellikle de son bir hafta içinde Türkiye’nin İsrail, Rusya, Ukrayna, Azerbaycan, ABD, NATO, Yunanistan ve Almanya ile gerçekleştirdiği üst düzey görüşmelerin de gösterdiği gibi Türkiye, bölgesel iş birliği ve dayanışma için yeniden aktif bir rol üstlenmeye hazır olduğunun sinyallerini veriyor. İkiz dönüşümün sürdürülebilir ve döngüsel ekonomi için sağlayacağı yararların Türkiye için de geçerli olduğu hesaba katıldığında, AB ile yeniden başlatılan samimi diyaloğun çok önemli bir dönüm noktasında gerçekleştirildiği ifade edilebilir. Dolayısıyla AB ile Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, vize serbestisi ve tam üyelik perspektifinde önemli kazanımlar elde edilebileceği bir ortam için hazırlık safhası olma ihtimalini taşımasının yanında Türkiye’de Yeşil Mutabakat sürecini hızlandıracak bir iş birliği ortamının oluşmaya başladığı da görünüyor. Ayrıca Komisyon tarafından hazırlanan bu bildiri, yeşil dönüşüm bağlamında Türkiye’deki kamu kaynaklarının yönlendirilmesi, karbon-nötr üretimin ve ticaretin hayata geçirilmesi ve özel sektör yatırımlarının teşvik edilmesi bağlamında da önemli bir referans noktası olabilir.
Erdem Tekçi, İKV Uzman Yardımcısı