İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

KÜRESEL GÜNDEM: Brüksel’deki Üst Düzey Zirveler ve Avrupa Güvenlik Algısının Değişimi

Transatlantik ittifakı oluşturan Batılı liderler, Rusya’nın Ukrayna müdahalesini ve Avrupa’nın güvenliğini ele alacakları üç önemli zirve için 24 Mart’ta Brüksel’de bir araya geldi.
KÜRESEL GÜNDEM: Brüksel’deki Üst Düzey Zirveler ve Avrupa Güvenlik Algısının Değişimi

Brüksel’deki Üst Düzey Zirveler ve Avrupa Güvenlik Algısının Değişimi

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi Avrupa güvenliği meselesini gündemin en üst sırasına taşıdı. Rusya’nın ve özelde Putin’in amaçları, NATO’nun Rusya’ya yönelik politikası, ABD ve AB’nin rolü gibi konular tartışmaların odak noktasında yer alırken, savaş 37. gününe girdi. Sivillerin yaşamını kaybettiği, Ukrayna nüfusunun yaklaşık ¼’ünün mülteci durumuna düştüğü savaş bütün vahşeti ile devam ederken, iki tarafı uzlaştırma çabaları da devam ediyor. İstanbul’da başlayan görüşmeler Türkiye’nin de kilit bir rol üstlendiğini ortaya koyuyor. Türkiye gerek Ukrayna’ya destek veren yaklaşımı, gerekse Rusya ile de yakın ilişkileri sebebiyle arabuluculuk ve kolaylaştırıcılık rolüne en uygun ülke. Bu görüşmelerin ateşkes ile sonuçlanması tüm Dünyaya ve Avrupa’ya derin bir nefes aldıracak. Zira, savaşın yol açtığı trajedilerin yanında, Rusya’ya uygulanan yaptırımların sadece Rusya’yı değil, Rusya ile yakın ticari ve ekonomik ilişkiler içinde bulunan ülkeleri de vurması ve doğal gaz, petrol, buğday ve ay çiçeği yağı fiyatlarındaki hızlı artış alarm zillerinin çalmasına sebep oldu. Savaş herşeyden öteye, Avrupa güvenliğini sağlamak için Rusya dahil tüm aktörleri içeren yeni bir mimariye duyulan ihtiyacı da gösterdi. Rusya ve Batı arasındaki ilişkiler bu kadar bozulmuşken, yeni bir Avrupa düzenini düşünmek mümkün değil gibi gelse de, savaşın nasıl sona ereceği savaş sonrası düzen ile ilgili ip uçlarını da kendi içinde barındırıyor. Şu bir gerçek ki, Ukrayna krizi Avrupa güvenlik düzenini geri dönülemez biçimde değiştirdi. Geçtiğimiz hafta gerçekleşen toplantılar ise Batı’nın Rusya’ya yönelik tepkisi ve stratejisini koordine etmeyi amaçlarken, bir yandan da savaş sonrası ortaya çıkacak yeni tablonun da ilk hazırlıklarına sahne oluyor.

Ukrayna krizi sebebiyle diplomasinin hızlandığı ve üst düzey görüşmelerin arttığı bir dönemden geçiyoruz. Mart ayında liderler arasında çok sayıda zirve, diplomasi forumu ve üst düzey ziyaret gerçekleşti. Özellikle 24 Mart 2022 tarihinde Brüksel’de üç önemli zirve yapılarak oldukça hareketli bir gün geride bırakıldı. AB Liderler Zirvesi, G7 Zirvesi ve Olağanüstü NATO Liderler Zirvesi arka arkaya gerçekleştirilerek Rusya’ya yönelik yeni adımlar ve Avrupa güvenliğine ilişkin önlemler tartışıldı. Hatta NATO Zirvesi’nin AB Liderler Zirvesi ile aynı güne denk gelmesini fırsat bilen AB yetkilileri, AB-ABD Zirvesi’ni de gerçekleştirerek transatlantik ilişkileri güçlendirme fırsatını değerlendirdi. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve ABD Başkanı Joe Biden görüşme sonrası ortak basın açıklaması yaparak Rusya’nın müdahalesine tepki gösterdi ve ABD ile Avrupa arasındaki iş birliği alanlarının altını çizdiler.

AB Liderler Zirvesi

Planlanmış liderler zirvesi için 24-25 Mart 2022 tarihlerinde Brüksel’de 27 AB ülkesi bir araya geldi. Zirvenin ana gündem maddesini elbette Ukrayna-Rusya konusu oluşturdu. AB Zirvesi sonrasında açıklanan 10 maddelik bildiride özellikle 12 Mart 2022 tarihinde Fransa’nın Versay kentinde yapılan zirveye ve zirve sonunda yayımlanan deklarasyona yeniden atıf yapıldığı görülüyor. AB ülkelerinin Ukrayna’nın yanında olduğu vurgulanırken Kiev yönetimine koordineli bir şekilde siyasi, mali, maddi ve insani destek sağlamaya devam edileceği belirtildi.

Zirvede “Ukrayna Dayanışma Güven Fonu” oluşturulmasının kabul edilmesi ve bunun için uluslararası bir konferans düzenlenmesi kararının alınması oldukça önemli bir adım olarak ön plana çıktı. Ukraynalı mültecilere yönelik desteğin devam edeceğinin altı çizilerek Geçici Koruma Mekanizması’nın önemine ve işlevine atıf yapıldı. Zirveye ABD Başkanı Joe Biden’ın katılması transatlantik birlikteliğin ortaya koyulması açısından önemliydi. Ayrıca Dış İlişkiler Konseyi’nde onaylanan Stratejik Pusula’nın AB liderleri tarafından kabul edilmesi ön plana çıkarken, Stratejik Avrupa’nın doğmaya başladığı yorumlarının yapılmasına sebep oldu.

G7 Zirvesi

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz aynı gün G7 ülkelerini Brüksel’de toplantıya çağırdı. Almanya, ABD, Birleşik Krallık, Kanada, Fransa, İtalya ve Japonya ile AB’den oluşan G7 Zirvesi’nin Brüksel’deki gündemi elbette yine Rusya’nın Ukrayna müdahalesiydi. Zirve sonrası 19 maddelik bildiri yayımlanarak Rusya’ya yönelik yaptırımların artarak sürdürüleceği vurgulandı. Bunların yanı sıra Suudi Arabistan, Venezuela, İran ve BAE gibi toplamda 12 üyesi bulunan OPEC ülkelerine yönelik artan enerji fiyatlarını dikkate alaraksorumlu davranmaları ve uluslararası pazarlara teslimatlarını artırmaları çağrısı yapıldı.

Son dönemde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in nükleer silahlara başvurabileceği Kremlin tarafından açıklanmış ve bu gelişme uluslararası kamuoyunun tepkisini çekmişti. Zirvelerde bu duruma yönelik de tepki gösterildiği ve açıklama yapıldığı görüldü. Zirve sonrası yayımlanan bildiride Rusya’nın nükleer tesisleri tehlikeye atan her türlü faaliyetten kaçınması, kimyasal, biyolojik ve nükleer silahların veya ilgili malzemelerin kullanılmaması gerektiği vurgulandı. Ayrıca Ukrayna ve komşu ülkelere desteğin artarak sürdürüleceği yeniden dile getirildi.

Olağanüstü NATO Liderler Zirvesi

Brüksel’deki bir diğer önemli zirve de NATO çatısı altında gerçekleşti. NATO karargahında 24 Mart 2022 tarihinde düzenlenen Olağanüstü Zirve’ye 30 müttefik ülkenin liderleri katıldı. Rusya-Ukrayna krizinin ele alındığı zirvede, NATO’nun caydırıcılık ve savunma yapılanmasının güçlendirilmesine yönelik tedbirlerin gözden geçirileceği belirtildi. Zirvenin sonuç bildirgesinde Rusya’nın saldırısı sert bir şekilde kınandı ve saldırının Avrupa kıtasına güvenlik ve refah getiren değerlere ve normlara temel bir meydan okumayı temsil ettiği belirtildi.

Savaş suçlarının takipçisi olacaklarını belirten liderler, özellikle Rusya’nın kimyasal ya da biyolojik silahlara başvurmasının kabul edilemez olduğunun ve bu yönde atılacak bir adımın ağır sonuçları olabileceğinin altını çizdi. Bir kez daha Rusya’ya çağrı yapılarak ateşkes ilan etmesi, Ukrayna ile müzakereleri başlatarak Ukrayna topraklarını terk etmesi istendi. Özellikle transatlantik koordinasyonun ve birlikte hareket etmenin önemine vurgu yapılırken Çin’e de Rusya’yadestek vermemesi ve toprak bütünlüğü ve egemenlik gibi ilkelerin yanında durması çağrısı yapıldı. Açıklamada NATO’nun kriz sonrası Avrupa’nın güvenliği için aldığı önlemler sıralanırken Bulgaristan, Macaristan, Romanya ve Slovakya’da dört çokuluslu ek savaş grubu kurulacak olması oldukça önemli bir gelişme olarak kaydedildi.

Zirvelerin Ortak Endişesi: Avrupa’nın Güvenliği

Gerek mart ayı içinde gerçekleştirilen Fransa’daki Versay Zirvesi ve Türkiye’deki Antalya Diplomasi Forumu, gerekse 25 Mart 2022 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilen üç büyük zirvenin temel gündem maddesinin “Avrupa’nın güvenliği” olduğu ifade edilmeli. Yayımlanan bildirilerde jeopolitik endişelerin geri döndüğü görülürken özellikle Avrupa’nın güvenliği konusunda çeşitli adımların atılmaya çalışıldığı görülüyor. Zira ilk kez Brüksel’de hem AB Liderler Zirvesi hem NATO Zirvesi hem de G7 Zirvesi aynı anda düzenlendi. Tüm bunlar Batı dünyasının ve transatlantik ittifakın yeniden güçlenme ve birlik olma çabasının en net göstergelerinden biri.

Her ne kadar Rusya’nın daha önceki Kırım ve Donbass müdahaleleri Avrupa ülkelerinde endişe yaratsa da özellikle 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’ya yönelik müdahalesi Avrupa’da ikaz ışıklarının yanmasına yol açtı. Avrupa’nın hemen sınırında bir savaşın ortaya çıkması, Avrupalı aktörlerin jeopolitik endişeler yaşamasına ve güvenlik algılarının değişmesine sebep oldu. NATO’nun Avrupa’daki varlığını sorunsallaştıran aşırı sağ partiler ve aktörler bile sessizliğe gömülürken ve yeniden mevzilenme stratejisi izleyerek söylemlerinde ve politikalarında değişikliğe gitme sinyalleri verirken, silahlanma ve özerkliğin artırılması tartışmaları Avrupa kamuoyunda ivme kazanmaya başladı.

Avrupa kıtasının değişen güvenlik algısıyla birlikte AB üyesi ülkelerin silahlanma eğilimlerinin arttığı da bu noktada vurgulanmalı. Stockholm Uluslararası Barış Enstitüsü’nün (SIPRI) yayınladığı yeni raporda 2012-2016 ile 2017-2021 dönmelerini karşılaştırmış ve AB ülkelerinin silahlanmalarının son 5 yılda önemli oranda artığını ortaya koymuştur. Dünya genelinde silah ticareti %4,6 oranında azalırken en büyük artış Avrupa’da gerçekleşti. Öyle ki son 5 yılda Avrupa ülkelerinin askeri harcamalarının %19 oranında arttığı görülüyor. Rapora göre en büyük silah ithalâtçıları ise Birleşik Krallık, Norveç ve Hollanda olarak açıklandı.

Askeri uzmanlar, Rusya’nın Ukrayna müdahalesinin sonrasını kapsamayan raporda özellikle Rusya’nın Kırım ve Donbass bölgelerine yönelik müdahalesinin artan silahlanmada etkisi olduğu yorumlarını yapıyor. Rusya’nın Ukrayna müdahalesinin silahlanma tartışmalarına çok daha fazla ivme kazandırdığı da görülüyor. Almanya, silahlanmaya 100 milyar avro ayıracağını açıklarken, Belçika ve Polonya gibi ülkelerdeki muhalefet silahlanma politikası izlenmesi konusunda hükümete baskı yapıyor. Çeşitli düşünce kuruluşlarının yayınlarında da Avrupa kıtasının yumuşak gücü önceleyen bir aktörken askeri gücünü artırma eğilimi içine girdiği belirtiliyor. Son AB Liderler Zirvesi’nde kabul edilen Stratejik Pusula, özellikle bu konuda özerkliği artırmaya yönelik atılan önemli adımlardan biri olarak karşımıza çıkıyor.

Son olarak Batı ittifakı içinde diplomasi rüzgârı eserken ve Avrupa’nın güvenlik algısında dönüşüm yaşanırken Türkiye’nin de öneminin arttığı vurgulanmalı. Ukrayna-Rusya krizine dair denge politikası izlemeye çalışan ve arabuluculuk rolü benimseyen Ankara yönetimine birçok Batılı ülkenin de bu konuda destek verdiği görüldü. Bu kapsamda mart ayı içinde Almanya, Hollanda, İsrail gibi birçok ülkenin liderleri Türkiye’yi ziyaret ederek temaslarda bulundu. Bunun yanı sıra Antalya Diplomasi Forumu’nda yine önemli aktörler bir araya gelerek Ukrayna-Rusya gerilimini değerlendirdi. Bu görüşmelerde Türkiye’nin NATO’nun doğu kanadının önemli bir savunucusu olduğu açıklamaları yapılırken birçok lider Türkiye’nin Avrupa’nın savunması açısından artan önemini vurgular hale geldi. Tüm bu gelişmeler Türkiye’nin sadece NATO değil AB savunması için de önemini ortaya koyarken, önümüzdeki dönem için Türkiye-AB ilişkilerinde daha yakın olası iş birliğinin sinyallerini veriyor.

Oğuz Güngörmez, İKV Uzmanı

Diğer Yazılar