AB GÜNDEMİ: Orbán’ın Seçim Zaferinin Macaristan`ın Avrupa ile İlişkileri Açısından Önemi
Orbán’ın Seçim Zaferinin Macaristan'ın Avrupa ile İlişkileri Açısından Önemi
Macaristan genel seçimleri, Fidesz (Macar Yurttaş Birliği) ve KDNP (Hristiyan Demokratik Halk Partisi) koalisyonunun büyük bir farkla kazanması ile sonuçlandı. Macaristan Ulusal Seçim Ofisi’nin (NVI) paylaştığı final sonuçlarına göre, katılımın % 68'in üzerinde gerçekleştiği genel seçimlerde Fidesz-KDNP koalisyonu oyların %54,10'unu alarak 199 sandalyeli mecliste 135 sandalye, Macaristan Yeşiller Partisi (LMP), Jobbik, Momentum (MM), Macaristan Sosyalist Partisi (MSZP), Demokratik Koalisyonu (DK), ve Macaristan için Diyalog Partisi'nin (PM) oluşturduğu "Macaristan için Birlik" koalisyonu oyların %34,46’sını alarak parlamentoda 57 sandalye ve Bizim Ülkemiz Partisi (Mi Hazank) oyların %5,88’ini alarak parlamentoda 6 sandalye kazandı. Böylece Fidesz-KDNP koalisyonu çıkardığı 135 milletvekiliyle mecliste üçte ikilik çoğunluğu elde etmeyi başardı.
Macaristan Genel Seçim Sonuçları
Macaristan genel seçimlerindeki en büyük sürpriz, Viktor Orbán’ın zaferinden öte seçimden önce uzun çalışmalar sonucunda bir araya gelerek ortak bir aday belirleyen altı muhalefet partisinin büyük bir yenilgi almasıydı. Nitekim Macaristan için Birlik koalisyonunu oluşturan altı partinin 3 Nisan seçimlerindeki oy toplamı 2018 seçimlerinin altında kaldı. Ayrıca bu partilerin parlamentodaki sandalye sayıları da azaldı.
Viktor Orbán hükümeti, Macaristan genel seçimlerinde net bir galibiyet alsa da eleştiri oklarından kurtulamadı. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), seçimleri takip etmek üzere Macaristan'a 200'den fazla gözlemciden oluşan bir misyon göndermişti. Misyon, seçimlerin özgür ancak adil olmadığını, siyasi partilerin "eşit şartlara sahip olmaması nedeniyle gölgelendiğini" ve seçim sürecinde Viktor Orbán’ın partisi Fidesz’in lehine çok fazla avantaj olduğunu belirtti.
Seçim Sonucunun Avrupa İçin Olası Etkileri
3 Nisan 2022 tarihinde gerçekleşen Macaristan genel seçimleri, gerilim dolu AB-Macaristan ilişkilerinin geleceği açısından büyük önem taşımaktaydı.
Viktor Orbán ve partisi Fidezs, 2010’da gerçekleşen genel seçimleri merkez sağ-liberal demokrat siyasi program çerçevesinde büyük bir farkla kazanmış ancak Orbán hükümetinin politikaları kısa bir süre içerisinde merkez sağdan aşırı sağa kaymıştı. Bu değişim AB tarafından sürekli eleştirilmiş, Orbán hükümeti 12 yıllık iktidarı boyunca akademisyenler, muhalefet, medya, STK'lar ve göçmenlere yönelik bir baskı ortamı yarattığı suçlamalarıyla karşı karşıya kalmıştı. Orbán’ın attığı adımlar ve söylemler AB’nin temel değerlerine aykırı olarak görülmüş ve nihayetinde süreç Avrupa Komisyonunun Kasım 2020’de yolsuzluk ve hukuk devleti ilkesinin ihlal edildiği gerekçesiyle Macaristan’a yapılan mali desteğin kesilmesinin önünü açacak incelemeyi resmen başlatmasına kadar gitmişti.
AB, bugüne kadar Viktor Orbán hükümetinin kendi değerlerine aykırı olarak tanımladığı eylemlerine karşı nasıl bir politika izleyeceğinin yol haritasını, gerek AB ülkeleri arasındaki siyasi denge farklılıkları gerekse daha önce böyle bir mekanizmanın var olmamasından dolayı net bir biçimde ortaya koyamadı.
Dört Orta Avrupa ülkesi olan Macaristan, Polonya, Çekya ve Slovakya’nın oluşturduğu Vişegrad Grubu, Macaristan ve Polonya’nın liderliğinde AB içerisinde güçlü bir lobi grubu oluşturarak AB’nin Macaristan’a karşı atacağı adımlarda diğer AB ülkelerini etkileyebilmekteydi. Ancak AB içerisindeki siyasi iklim özellikle Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesiyle beraber ciddi bir şekilde değişti ve Rus tehdidi birçok Doğu Avrupa ülkesini ulusal güvenlik odaklı bir dış politika izlemeye itti. Macaristan, Vişegrad Grubu’nun diğer üç üyesinin aksine Rusya-Ukrayna savaşına müdahil olmak istemediğini ve bu konuda kendi çıkarlarını koruyacağını ifade etti. Rusya’ya yapılacak olası bir enerji yaptırımına destek vermeyeceğini beyan eden Macaristan, ülkesi üzerinden Ukrayna’ya silah sevkiyatına da izin vermeyeceğini duyurdu. Bu doğrultuda Macaristan’ın AB’yi karşısına alan politikalarına yönelik en büyük desteği veren Polonya, Rusya-Ukrayna savaşından sonra dış politikasında bir takım değişimler göstermek durumunda kaldı. Polonya, Rusya-Ukrayna savaşında "tarafsız" bir pozisyonda durmaya çalışan Orbán hükümetinden uzaklaşma sinyalleri verdi ve Vişegrad Grubu’nun son zirve toplantısına katılmadı. Çekya ve Slovakya ise ulusal güvenliklerini sağlamlaştırmanın yolunun Batı ile iyi bir entegrasyon olması halinde gerçekleşebileceğini ifade ederek Rusya karşısında AB politikalarını takip edeceklerinin mesajını verdi. Ayrıca Polonya, Çekya ve Slovakya Başbakanlarının, Avrupa Birliği misyonuyla Kiev'e gitmesi, bu ülkelerin Rusya karşısında Ukrayna’ya verdikleri güçlü desteğin önemli bir göstergesiydi.
Bütün bunların yanı sıra AB, Macaristan ile var olan sorunlarını dondurmayı tercih etti ve Macaristan’a karşı yaptırım uygulamak için genel seçimlerin sonuçlanmasını bekledi. Muhalefetin ortak adayı Péter Márki-Zay Brüksel tarafından Viktor Orbán’a göre daha ilişki kurulabilir bir alternatif lider olarak görülüyordu. Nitekim Márki-Zay, seçim kampanyasında, AB ile ilişkileri tekrar rayına koymak için çabalayacağına dair açıklamalarda bulunmuştu. Ancak Márki-Zay’in seçimlerde ağır bir yenilgi alması Macaristan-AB ilişkilerindeki yumuşama ihtimalini azalttı.
Genel seçimlerde büyük bir zafer kazanan Viktor Orbán’ın, seçim zaferinin kesinleşmesinin ardından verdiği ilk demeçte “öyle büyük bir zafer kazandık ki Ay'dan bile bakıldığında görülebilir. Ve tabii ki Brüksel'den de" ifadesini kullanması AB’ye rağmen uyguladığı tartışmalı politikalarında çıtayı daha da yükselteceğinin sinyallerini verdi. Nitekim Orbán, yeni dönem için planlarını açıklarken AB ile yaşadığı sorunların başında gelen toplumsal cinsiyet konusunda Macaristan’ın politikasını değiştirmeyeceğini duyurdu. Ayrıca AB’nin mevcut en önemli gündemi olan Rusya-Ukrayna savaşında AB’nin izlediği çizgiyi takip etmeyeceğini gösteren Orbán, Rusya’nın gaz ödemelerinin Rus para birimi olan ruble ile yapılması isteğine karşı çıkan AB’nin ortak tutumunun aksine Macaristan’ın ruble ile ödeme yapabileceğini ifade etti.
Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi sonrası siyasi iklimi tamamen değişen Avrupa’da Orbán’ın seçim zaferinin ardından, Macaristan-AB ilişkilerinin geleceğinin nasıl olacağı tartışmaları devam ederken, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB’nin hukuk devleti standartlarını ihlal ettiği gerekçesi ile Macaristan'a yapılan fon ödemelerinin askıya alınması işlemlerinin başlatılacağını duyurdu.
Değerlerinin daha fazla tahrip edilmemesi için somut adımlar atacağını gösteren AB, bu mekanizmayı ilk defa Macaristan üzerinde kullanacak. Ancak Macaristan'a yapılan fon ödemelerinin askıya alınması, AB-Macaristan ilişkilerindeki gerilimin bir üst seviyeye çıkması anlamına geliyor. Ayrıca yaptırım sonrasında Orbán hükümetinin geri adım atıp atmayacağı büyük bir soru işareti. Bütün bunlardan dolayı AB’nin Macaristan’ın tutumu karşısındaki başarısı gelecekte AB’nin yüzleşeceği benzer sorunları çözmek konusundaki gücünü etkileyecek.
Macaristan Genel Seçimlerinin Türkiye Boyutu
Kültürel yakınlık, tarihsel bağlar, NATO müttefikliği, Avrupa Konseyi gibi uluslararası örgütler içerisindeki işbirliği ve Macaristan’ın Türkiye’nin AB üyeliğine destek vermesi gibi nedenlerden dolayı Türkiye, Macaristan ile iyi ilişkilere sahip bir ülke.
Son yıllarda, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın geliştirdiği yakın ilişki, Türkiye-Macaristan ilişkilerini daha da ileriyetaşıdı. Bu doğrultuda iki liderin ortaya koyduğu irade ile Türkiye ve Macaristan iki ülkenin ortak çıkarlarına öncelik veren ve iş birliği alanlarına odaklanan bir politika izlemeyi başardı.
Ancak Macaristan seçimlerinin sonucunun Türkiye-Macaristan ilişkilerinin de geleceğini etkilemesi muhtemeldi. Nitekim Macaristan için Birlik koalisyonu lideri Péter Márki-Zay’in seçim öncesi, “Orbán Macaristan’ı Rusya, Türkiye ve Çin gibi Avrupa değerlerini temsil etmeyen ülkelerin yörüngesine soktu” şeklindeki açıklaması ve koalisyonun bu durumu değiştireceğine ilişkin sözleri Macaristan’ın Türkiye ile olan yakın ilişkilerinin gözden geçirileceği sinyalini vermişti. Orbán'ın seçimden zaferle çıkarak, Macaristan Başbakanlığını bir dönem daha ifa edecek olması Türkiye ile ilişkilerde de bir devamlılık olacağını gösteriyor. Orbán yönetiminde Macaristan'ın temel norm ve değerlerinden uzaklaşması ise iki ülke arasındaki yakın ilişkilerin Türkiye'nin AB sürecinin hızlanmasına ne ölçüde fayda sağlayacağı konusunda soru işaretleri doğuruyor.
Ahmet Emre Usta, İKV Yardımcı Uzmanı