AB GÜNDEMİ: AB-Çin Zirvesi: “Sağır Diyaloğun” Gölgesinde İlişkilerin Muhtemel Geleceği
AB-Çin Zirvesi: “Sağır Diyaloğun” Gölgesinde İlişkilerin Muhtemel Geleceği
AB ile Çin arasındaki 23’üncü Zirve, 1 Nisan 2022 tarihinde gerçekleştirildi. İki aktör arasında bundan önceki son zirve 22 Haziran 2020 yılında gerçekleştirilmişti. Zirve’ye Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in yanı sıra AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de katıldı. AB temsilcileri Zirve kapsamında önce Çin Başbakanı Li Keqiang ile daha sonra ise Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüştü. Zirve sonrası AP’ye hitap eden AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in Çin’in Rusya’ya desteği ya da insan hakları konularında konuşmak istemeyerek pozitif gündemlere odaklanmak istemesinden dolayı Zirve’yi “sağır diyalog” olarak nitelendirmesi özellikle dikkat çekiciydi.
Zirve’nin en temel konusunu Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi ve bu konuda yaşanan güncel gelişmeler oluşturdu. Zirve öncesi AB yetkililerinin Çin’in Rusya ile ilişkilerine ve uygulanan yaptırımlara Pekin yönetiminin destek vermesine dair çeşitli isteklerde bulunacağı ve bu yönde mesajlar vereceği bekleniyordu. AB bu yöndeki beklentileri boşa çıkarmazken, Çin de AB’nin daha özerk bir aktör olarak ABD’nin politikalarından bağımsız hareket etmesini vurguladı. Zirve iki aktörün temel uluslararası politika alanlarında yaşadığı ayrışmayı yeniden gözler önüne serdi.
Çin’in Rusya’ya Yönelik Desteği
Zirve’nin ağırlıkla üzerinde durulan konusu olan Rusya’nın Ukrayna müdahalesine ilişkin tarafların mevcut pozisyonlarının altını çizdiği görüldü. Çin’in Rusya’ya yönelik uygulanan yaptırımları sert bir şekilde eleştirdiği ve Soğuk Savaş dönemi bloklaşmalarını reddettiği biliniyor. AB liderleri Çin’den gelen bu tarz açıklamalara rağmen Çin’den Ukrayna’ya destek vermesini, Rusya ile ilişkilerine mesafe koymasını ve Batılı ülkelerin yaptırımlarını desteklemesini isterken, Çin bu konuda ve Rusya ile ilişkilerinde “bildiği şekilde” tutum belirlemeye devam edeceğini belirtti. Zirve sonunda açıklama yapan AB Konseyi Başkanı Charles Michel, yaptırımları bypass etme girişimlerinin ya da Rusya’ya yardım adımlarının savaşı uzatacağını vurgularken yaptırımlara müdahale etmemesi gerektiğinin Çin’e çok net olarak iletildiğini söyledi.
Çin’in AB’den dış politika konularında daha özerk davranmasını, özellikle ABD’den bağımsız hareket etmesini istediği Çin medyası ve kaynakları tarafından paylaşıldı. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ayrıca AB’den Çin ile ilişkilerinde daha bağımsız politika belirlemesini istedi ve Ukrayna krizinin başka alanlarda tahribata yol açmaması için Çin ile AB’nin birlikte çalışmasını önerdi.
AB-Çin Zirvesi’nde Ele Alınan Diğer Konular
İki aktörün Zirve’de ele aldığı diğer konular arasında ticaret, iklim değişikliği, dijital dönüşüm, biyolojik çeşitlilik ve sağlık gibi iş birliği alanları ön plana çıktı. Çin’in Şangay kentinin salgın sebebiyle karantinada olduğu esnada yapılan Zirve’de, sağlık konusunda “Salgın Önleme, Hazırlık ve Müdahale” konusunda Dünya Sağlık Örgütü’nün bünyesinde hazırlanan yeni anlaşmaya iki tarafın da destek verdiği belirtildi.
İklim değişikliği konusunda AB liderleri COP27 öncesinde kömürün kullanımdan kaldırılması da dahil olmak üzere ek önlemlerin önemini vurguladı. Ayrıca AB kanadının artan siber güvenlik tehditleri konusundaki endişelerini dile getirdiği ve siber uzayda sorumlu devlet davranışına Çin’in de destek vermesi gerektiği açıklandı. Ekonomi ve karşılıklı ticaret konusunda ise AB kanadı, ilişkilerin daha adil hâle getirilmesi, karşılıklılığın sağlanması, eşit şartların tesis edilmesi, ikili ticaret ve yatırım ilişkilerinin yeniden dengelenmesi gerektiğinin altını çizdi. Ayrıca AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Çin hükümetinin Litvanya’ya karşı ayrımcı ticaret uygulamaları ve bunun AB tek pazarının bütünlüğü üzerindeki etkilerini de gündeme getirdiklerini açıkladı.
Son olarak Çin’in son yıllarda oldukça eleştirilen insan hakları karnesinin de AB-Çin Zirvesi’nde gündeme getirilen konulardan olduğu görüldü. AB liderlerinin yaşanan çeşitli güncel gelişmeleri örnek vererek azınlıklara ve insan hakları aktivistlerine yönelik Pekin yönetiminin tutumunu gündeme getirdiği, özellikle Sincan ve Doğu Türkistan’daki azınlıklara ve Tibet halkına yönelik tutumun ön plana çıktığı görülüyor. AB liderleri Çin’deki insan hakları durumuna ilişkin endişelerini ve ayrıca Hong Kong’daki “tek ülke iki sistem” anlayışından vazgeçilmesi konusundaki rahatsızlıklarını paylaştı. Özellikle bu endişelerin giderilmesi için insan hakları diyaloğunun oluşturulması gerektiğine dikkat çekmesi üzerine Çin Başbakanı Li Keqiang’ın bu diyaloğun yeniden başlatılacağını açıklaması ilişkiler açısından ve Zirve’ye dair memnun edici bir gelişme olarak kaydedildi.
AB-Çin İlişkilerinin Muhtemel Geleceği
Zirve’ye Rusya’nın Ukrayna müdahalesi damga vurduğu için bu noktada Çin’in Rusya politikasına dair tespitler yapmak önemli olacak. Çin ile Rusya her ne kadar Soğuk Savaş döneminde inişli çıkışlı bir ilişki tesis etmiş olsa da özellikle Soğuk Savaş sonrası ağırlık kazanan tek kutupluluğa itiraz eden başlıca iki aktör konumuna geldi. Bu iki aktör bu sebeple uluslararası politikayı ilgilendiren birçok konuda birlikte hareket etmekte herhangi bir beis görmüyorlar.
Hâliyle AB ile Çin’in gelecekteki ilişkisini yalnızca ABD-Çin arasındaki artan rekabet değil, Çin’in Rusya konusundaki pozisyonu da etkileyecektir. Mevcut savaş sebebiyle Rusya konusunda çok daha konsolide olmuş bir AB’nin ve Batı dünyasının ortaya çıktığı görüldü. Bu sebeple Çin’in Rusya’ya yönelik Soğuk Savaş sonrası dönemdeki desteğine benzer bir tutumu Ukrayna’yı işgal girişiminde de sürdürmesi AB-Çin ilişkilerini oldukça kötü etkileyecektir. Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in mevcut savaşın “Avrupa’nın sadece Rusya ile değil dünyanın geri kalanıyla olan ilişkisini yeniden şekillendireceğini” belirtmesi bu durumu gösterir nitelikte.
Transatlantik ittifak, savaşı bitirmenin en kısa ve maliyetsiz yolunun ekonomik yaptırımlar olduğunu kabul etmişti. Bunun sonucunda da, Rusya’ya yönelik tarihin en ağır yaptırımları hayata geçirildi. Çin ve Rusya’nın uygulanan tek taraflı yaptırımların zararlı olduğu konusunda mutabık olduğundan hareketle ilerleyen günlerde Çin’in Rusya’nın yaptırımlardan kaçmasına olanak sağlayacak araçlar/mekanizmalar sağlayıp sağlamayacağı ve gelişmelerin AB başta olmak üzere Batı dünyası ile ilişkilerini nasıl etkileyeceği ciddi merak konusu.
Son olarak AB ile Çin arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin oldukça iyi bir seviyeye yükseldiğinin altı çizilmeli. Çin’in Rusya ile günlük ticareti 330 milyon dolar civarındayken AB ile olan ticareti günlük 2 milyar doları geçmiş durumda. Hâl böyle iken Çin’in Rusya’ya destek vermesi ya da Rusya ile birlikte yaptırımları delmeye yönelik politika izlemesi durumunda AB’nin Çin’e benzer kararlılıkla yaptırım uygulaması yolunun oldukça dikenli olacağı görünüyor.
Oğuz GÜNGÖRMEZ, İKV Uzmanı