TÜRKİYE-AB GÜNDEMİ: İlk Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Tarım Diyaloğu Gerçekleştirildi
İlk Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Tarım Diyaloğu Gerçekleştirildi
Türkiye-AB ilişkileri kapsamında 11-12 Mayıs 2022 tarihlerinde gerçekleştirilen Yüksek Düzeyli Tarım Diyaloğu için Türkiye’ye ziyarette bulunan Avrupa Komisyonunun Tarımdan Sorumlu Üyesi Janusz Wojciechowski ile Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişçi temaslarda bulundu. Wojciechowski’nin Türkiye’ye ziyaretinin ilk gününde Devlet Su İşlerinde (DSİ) gerçekleştirilen toplantıya Komisyon Üyesi ve Kirişçi birlikte başkanlık ederken, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Faruk Kaymakcı, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Nikolaus Meyer-Landrut, Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Nihat Pakdil, Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü (TAGEM) Nevzat Birişik, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü İsmail Üzmez, Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey, Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Durali Koçak ve Bitkisel Üretim Genel Müdürü Mehmet Hasdemir de toplantıya katıldı. Ziyaretin ikinci gününde ise Kirişçi ve Wojciechowski, Katılım Öncesi Yardım Aracı Kırsal Kalkınma Programı (The Instrument for Pre-Accession Assistance for Rural Development-IPARD) kapsamındaki mali yardımlardan faydalanmış bir tesise ziyarette bulundu.
Yüksek Düzeyli Diyalogda Ele Alınan Konular
İlk kez düzenlenen yüksek düzeyli diyaloğun amacı, sürdürülebilir gıda sistemine dönüşüm sürecinde Türkiye ve AB arasındaki tecrübelerin paylaşımı ve iş birliğinin geliştirilmesiydi. Özellikle Ukrayna işgalinin komşu ve küresel pazarlar bağlamında gıda güvenliğine etkileri nedeniyle toplantıda Türkiye ve AB arasında tarım ve gıda konusundaki ilişkilerin yeniden gündeme gelmesi büyük önem teşkil ediyordu. Bu çerçevede, mevcut riskler ile muhtemel fırsatların incelenmesi ve Türkiye’nin tarım stratejisi kapsamında belirlediği hedeflerin geleceğe dönük olarak sürdürülebilir hâle getirilmesi için yüksek düzeyli bir fikir teatisine ihtiyaç duyuluyordu.
DSİ’de gerçekleştirilen toplantının üç ana gündemi vardı. Bunlar sırasıyla gıda güvenliği için sürdürülebilir tarım, ticaret ve Komisyon tarafından 16 Mart 2022 tarihinde onaylanan üyelik öncesi kırsal kalkınma için mali yardım sağlayan IPARD III programıydı. İlk oturum gıda güvenliği, verimlilik, yenilikçilik, ekonomik sürdürülebilirlik, çevre, iklim ve kırsal bölgelerde istihdam başlıkları üzerinden ele alındı.
Ukrayna’daki savaşın meydana getirdiği tehditlerden biri de gıda güvenliği alanı olarak ön plana çıkıyor. 2020 yılı verilerine göre AB’nin tarım ürünleri bazında yaptığı ithalatın %4,6’sının Ukrayna’dan temin edildiği ve bu ürünlerin büyük çoğunluğunun buğday, kuruyemiş, mısır ve ayçiçeği olduğu da dikkate alındığında bu ticaret yolunun güvenliğinin sağlanması oldukça hayati önem taşıyor. Nitekim Almanya Başbakanı Olaf Scholz 11 Mayıs’ta Ukrayna’daki durumun tüm dünyanın gıda güvenliğini tehdit ettiğine ve başta Ukrayna olmak üzere birçok ülkenin açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceğine dikkat çekmişti. Dolayısıyla, toplantıdaki gündemlerden biri Ukrayna krizi bağlamında tedarik zincirinin önemli bir halkası olan Türk çiftçi ve üreticilerin sürdürülebilir tarım için bilgi düzeylerinin geliştirilmesi ve onlara gerekli ekonomik fırsatların yaratılabilmesiydi.
İlk oturumun bir diğer gündemi ise tarımsal üretim sistemleri, kaynak yönetimi, koruma ve depolama için sürdürülebilirliği geliştirmek üzere döngüsel ekonomi, yeşil dönüşümün finansmanı ve karbon tarımını dikkate alacak yeni ve bölgesel stratejilerin geliştirilmesiydi. Bu alanlarda kaydedilecek ilerlemelerin kırsal bölgelerdeki genç nüfusu yatırım yapmaya teşvik edecek bir şekilde tarımsal sektörün çağı yakalamasını sağlayacak politikaların oluşturulmasına da imkân sağlayacağı bekleniyor. Böylelikle kırsal bölgelerde istihdamı, büyümeyi ve bölgesel kalkınma düzeyini artıracak girişimler de hayata geçebilecek.
İkinci oturumda ise Türkiye ve AB arasındaki tarımsal ürün ticareti görüşüldü. Buna göre, mevcut ticaret modelleri, kırmızı et ve kümes hayvancılığı ticareti, organik tarım ve gıda etiketleri üzerinde fikir alışverişinde bulunuldu. Bakan Kirişçi, toplantı sonrasında düzenlenen ortak basın toplantısında Türkiye’den 207 ülkeye iki binden fazla tarımsal ürün ihraç edildiğini ve 17,7 milyar doları son üç yılda olmak üzere 19 yılda tarımsal ürünlerde 85,3 milyar dolar dış ticaret fazlası verildiğini ifade etti. Kirişçi, bu veriler ışığında, Türkiye’nin tarım ve orman sektörlerinde “kendine yeten net ihracatçı bir ülke” olduğunu sözlerine ekledi. Öte yandan COVID-19 salgını ve tedarik zincirlerinde yaşanan krizlere rağmen alınan önlemler neticesinde Türkiye’nin gıda arzında bir sorun yaşamadığına dikkat çekti. Wojciechowski ise 1996’da hayata geçen Türkiye-AB Gümrük Birliği sayesinde ikili ticaret hacminin yedi kat arttığına dikkat çekerken Gümrük Birliği’nin kapsamı dâhilinde yalnızca işlenmiş tarım ürünlerinin bulunmasından dolayı kaygılı olduğunu belirtti. Tarım ürünlerinin Gümrük Birliği’ne dâhil edilmesine alternatif olarak 1998 yılında geliştirilen tercihli rejim sayesinde olumlu sonuçlar elde edilse de, Wojciechowski hâlâ kısıtların devam ettiğini ifade etti.
Son oturumda ise gündemde IPARD vardı. Kısaca Türkiye ve AB’den katılan temsilciler, IPARD’ın çevre dostu ve organik tarımı teşvik edecek bir biçimde Türk tarımının sürdürülebilirliğine nasıl katkıda bulunabileceği konusunda fikir alışverişinde bulundu. Bir yandan IPARD III kapsamında 2021-2027 yılları arasında uygulanacak mali yardımlar için hazırlıklar konuşulurken öte yandan 2014-2020 yılları arasında IPARD programının Türkiye’deki yönetimi ve elde edilen başarılar da değerlendirildi. Wojciechowski, IPARD programı ile başarılı sonuçlar elde edildiğini ve Türkiye’de 21 binin üzerinde proje gerçekleştirildiğini ifade etti. Öte yandan Türkiye tarafından hem finansman hem de kapsam açısından IPARD Programı’nın genişletilmesine yönelik taleplerin iletildiğini aktaran Wojciechowski, bu konunun Avrupa Komisyonunda tartışılacağına dair taahhütte bulundu. 2021-2027 yılları arasında uygulanacak IPARD III Programı, Avrupa Komisyonu tarafından tahsis edilecek 430 milyon avronun yanında ulusal katkıların da eklenmesiyle dağıtılacak yaklaşık 555 milyon avroluk bir hibeyi kapsıyor. Bu sayede, Türkiye ekonomisi için 1 milyar avroluk bir yatırımın hayata geçirilmesi ve yedi tarım sahasında uygulanması beklenen projeler sayesinde IPARD Programı’nın 42 ilde işlemesi hedefleniyor.
Ziyaretin ikinci gününde Vahit Kirişçi ile Janusz Wojciechowski, IPARD II Programı çerçevesindeki birinci çağrıdan faydalanan Lütfiye Doğan’ın Ankara ilinin Gölbaşı ilçesindeki besi çiftliğine ziyaret gerçekleştirdi.
Türkiye ile AB Arasındaki Tarımsal Ürün Ticaretinin Geleceği
Türkiye-AB Gümrük Birliği içerisinde tarımsal ürünler oldukça dar bir kapsamda yer alsa da 1/98 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ile Türk tarım ürünleri ilk kez AB nezdinde ticari nitelikteki tavizlerden yararlandı. Buna göre soğan, patlıcan, kabak ve karpuza sıfır gümrük vergili tarife kontenjanı getirildi, fındıkta tarife kontenjanı rejimi kaldırıldı, bu ürün %3’lük bir gümrük vergisine tâbi oldu ve birçok üründe tarife kontenjanı çerçevesinde gümrük vergisi muafiyeti tanındı. 2021 yılı verilerine göre Türkiye tarım alanında AB’den 3 milyar 555 milyon avroluk ithalat yaparken, 5 milyar 30 milyon avroluk ihracat yaptı. Türkiye’nin ihraç ettiği ürünler listesinin başında sebze, meyve, sert kabuklu meyve ve bitkilerin diğer kısımlarından elde edilen müstahzarlar; tropik, taze, kurutulmuş kuruyemiş ve baharatlar; turunçgiller ve hamur işleri yer aldı. Dünya genelinde AB’nin ithalat yaptığı ülkeler listesinde ise Türkiye, %3,9’luk bir pay ile 2021 yılı verilerine göre 8’inci sırada yer aldı. Bu nedenlerle ve daha yakından iş birliği ve tecrübe aktarımına ihtiyaç duyulması nedeniyle Türkiye ve AB arasında gerçekleştirilen yüksek düzeyli diyaloğun çok doğru bir tarihte başlatıldığı kolaylıkla iddia edilebilir.
Bunlarla beraber Türkiye’nin tarım alanında potansiyelini tam olarak gerçekleştiremediği de bir gerçek. İyi tarım uygulamalarında oldukça başarılı bir tablo karşımıza çıkarken aynı başarının organik tarımda gerçekleştirebildiğini iddia etmek oldukça güç. Ayrıca Türkiye’nin organik tarıma daha fazla öncelik vermesi ve organik tarım ürünlerini sadece AB'ye ihracat için üretmekle kalmayıp kendi iç pazarında da daha fazla dolaşıma yerleştirmesi gerekmekte. Bu, bir anlamda organik tarım üretiminin sadece ihracat kalemi olarak algılanmasının önüne geçme ve yerli üreticiyi daha fazla teşvik etme hedeflerinin yanında aynı zamanda Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve net sıfır karbon emisyonu hedeflerinin başarıyla hayata geçirilmesi için de büyük önem arz ediyor. İkinci olarak, Türkiye’nin Gümrük Birliği’nin güncellenmesine yönelik taleplerinin ve AB ile yaptığı görüşmelerin önemli bir ayağını tarım sektörü oluşturuyor. Her ne kadar rekabeti düzenleyici bir etkiye sahip olması nedeniyle Türkiye’nin ciddi bir haklılık payı olsa da, AB’nin Ortak Tarım Politikasına uyum için ülkemizin daha ciddi ve somut adımlar atması beklenmekte. Bunların üzerine Yeşil Mutabakat kapsamında özellikle sağlık ve bitki sağlığı önlemleri ile ilgili yeni yükümlülükler de hesaba katıldığında, Türkiye’nin IPARD Programı’nın yeni döneminde oluşturulacak finansmanı en isabetli şekilde kullanarak sınamaları fırsata çevirebilmesi gerekiyor. Ülkemizin beşerî, coğrafi ve ekonomik potansiyeli nedeniyle bu hedefleri hayata geçirilebileceğini söylemek oldukça mümkün.
Erdem Tekçi, İKV Uzman Yardımcısı