TÜRKİYE-AB GÜNDEMİ: DTÖ’nün Çelik ve İlaç Endüstrilerinde Türkiye-AB Arasındaki Anlaşmazlıklara İlişkin Kararları
DTÖ’nün Çelik ve İlaç Endüstrilerinde Türkiye-AB Arasındaki Anlaşmazlıklara İlişkin Kararları
Yılda yaklaşık 20 milyon ton ihracat hacmine sahip ve ham çelik üretiminde dünya sekizincisi olan Türkiye, AB’nin uygulamaya koyduğu “korumacı” ek vergileri DTÖ’ye şikâyet etmişti. DTÖ, 28 Nisan tarihli şikâyete ilişkin aldığı kararı taraflara iletti.
DTÖ Paneli AB’nin Uyguladığı Çelik İthalatı Önlemlerini Uluslararası Ticaret Kurallarına Aykırı Buldu
AB Komisyonu, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın getirdiği metal tarifelerinin olası etkilerini hafifletmek ve ithalat artışını engellemek için Temmuz 2018'de bir dizi "koruma" önlemini uygulamaya koymuştu. Buna gerekçe olarak ise DTÖ kuralları uyarınca “öngörülemeyen gelişmeler" sonucu ithalatın yerel sanayiye zarar verecek noktaya gelmesi durumunda üyelerin ”koruyucu” önlemler uygulamasına izin verilmesi gösterilmişti.
Bu önlemler kapsamında, çeliğin belirli kotalara kadar tarifesiz olarak ithalatına izin verilirken, miktarın artması %25 ek vergi ile sonuçlanıyordu. Joe Biden ABD’de yönetime geldikten sonra, 27 AB üyesi de dâhil olmak üzere bazı ihracatçı ülkeler için tarifeler askıya alındı.
Çelik ihracatının önemli bir kısmını AB'ye yapan Türkiye, gelişmeleri takip ederek AB'nin uyguladığı önlemlerin DTÖ'ye olan taahhütlerini ihlal ettiğine yönelik şikâyette bulundu.
AB'nin çelik ürünlerinde 2018'de uygulamaya başladığı korunma önlemlerine karşı Türkiye'nin DTÖ'de başlattığı davada kurulan panel, Türkiye'nin tezlerini destekleyerek AB'nin uygulamakta olduğu önlemlerin uluslararası ticaret kurallarına aykırı olduğuna hükmetti. Panel, AB’ye aldığı önlemleri küresel ticaret kurallarına uygun hale getirmesini tavsiye etti.
Üç kişilik DTÖ paneli, Avrupa Komisyonu'nun çelik ithalatının öngörülemeyen gelişmeler nedeniyle arttığı ve AB endüstrisinin ciddi yaralanma tehdidi altında olduğu iddialarını kanıtlayamadığını kabul etti. 29 Nisan 2022'de tüm DTÖ üyeleriyle paylaşılan panel raporunda, AB'nin, önlemlerini "Korunma Önlemleri Anlaşması" na uyumlu hale getirmesi gerektiği karara bağlandı. Dava sonucu, üye ülkelerin, DTÖ anlaşmalarını tam olarak uygulamaması, önlem alırken salt ve keyfi korumacı amaçlarla hareket etmesi ve anlaşmaların esneklik içeren hükümlerini amacı dışında kullanmasının engellenmesi açısından önemli mesajlar içeriyor. Rapor, AB açısından kesin ve bağlayıcı olacağından önlemden etkilenen, başta Türkiye olmak üzere çelik ihracatçısı ülkeler kararın eksiksiz uygulanması ile AB pazarındaki kayıplarını telafi etmeye başlaması bekleniyor.
Karar sonrası Türkiye, kurucu üyesi olduğu DTÖ'nün mekanizmaları içinde kalarak içtihat oluşmasına katkıda bulunmuş oldu. Türkiye açısından önemli bir başarı olarak değerlendirilen ve AB tarafından temyiz edilmeyen rapor, DTÖ'de Anlaşmazlıkların Halli Organı'nda(AHO) kabul edilecek.
Kararın, AB'nin önlemlerini gözden geçireceği temmuz ayından önce çıkmış olması önem taşıyor. AB'nin bu karar sonrasında mevcut önlemlerini uyumlaştırması gerekiyor. Sonraki aşamada, panel kararının eksiksiz uygulanması için DTÖ nezdinde ve AB ile ikili ilişkiler çerçevesinde gerekli takibin yapılması gerekiyor.
Türkiye, DTÖ'deki AB İlaç Davasına İlişkin 25’inci Madde’ye Başvuruyor
AB, 2019 yılında Türkiye’nin “İlaçta Yerelleşme ” uygulamasını DTÖ’ye şikayet etmişti. Gerekçe olarak ise Türkiye’nin, bazı ürünlerin kamu alımı listesine girebilmesi için Türkiye’de üretilmesi şartı koşulmasını, bu programa katılmayan ilaçların ithalinin yasaklanmasını ve ilaç ruhsat başvurularında yerelleştirme programına bağlı ayrıcalıklar sunulması uygulamasını GATT (General Agreement on Tariffs and Trade) anlaşmasına aykırı olduğu iddia edilmişti.
AB’nin şikayetine ABD de katılmıştı. DTÖ nezdinde uyuşmazlık çözümüne yönelik çeşitli ülkelerin katılmasıyla oluşturulan panel raporu taraflara iletilmiş ancak tarafların isteği üzerine gizlenmişti. DTÖ kuralları gereği tarafların onay vermesiyle panel raporu üzerindeki gizlilik kalktı ve 28 Nisan 2022 günü DTÖ panel raporunu yayımladı. Türkiye, DTÖ’ye uyuşmazlık çözüm sürecinin dışına çıkarak tahkime gitme hakkını kullanacağını açıkladı. DTÖ uyuşmazlık çözümleri süreci kurulan panellerle (seçilen ülkelerin temsilcilerinin katılımıyla oluşturulan karar heyetleri) yürütülüyor. DSU (Dispute Settlement Understanding) uyuşmazlık çözümü anlaşmasının 25'inci Maddesi ise taraflara, bu sürecin herhangi bir anında alternatif çözüm aramaya imkan veriyor. DTÖ web sitesine göre, bu tür işlemler kuruluşun 27 yıllık tarihinde daha önce AB ve ABD tarafından yalnızca bir kez kullanıldı. Türkiye nadir olarak kullanılan bu yolu tercih etmiş oldu.
DTÖ'nün en yüksek temyiz odası, eski ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin yeni hakim atamalarını engelleme politikası nedeniyle Aralık 2019'dan bu yana işlevini yitirdi. Bu durum temyize giden davaların şu anda geçersiz kılındığı ve onları yasal bir belirsizlik içinde bıraktığı anlamına geliyor. AB, DTÖ dışındaki anlaşmazlıkları çözmek için alternatif bir sistem kurulmasına yardımcı oldu fakat Türkiye henüz bu programda yer almıyor. AB'nin DTÖ sözcüsü, Türkiye’nin izlediği yolun bir çok üyenin gelecekte izleyeceği bir örnek olabileceğini düşündüklerini ve bu durumun DTÖ'de yeni bir dönemin başlangıcı olabileceğini aktardı.
Türkiye-AB Ticari İlişkileri, Gümrük Birliği ve Yeşil Mutabakat
DTÖ’deki bu önemli gelişmeler Türkiye ve AB arasındaki ticari uyuşmazlıkların halli için Gümrük Birliği kapsamındaki bir mekanizmaya ne kadar ihtiyaç olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. 2016 yılında başlaması öngörülen ancak o günden bugüne siyasi nedenlerle başlatılamayan Gümrük Birliğinin güncellenmesi sürecinin önemli unsurlarından birini de Gümrük Birliği kapsamında daha etkili uyuşmazlıkların halli mekanizmaları oluşturma konusu meydana getiriyordu. Dolayısıyla eğer bu süreç başlatılıp başarıyla tamamlanabilseydi, bu tür uyuşmazlıkların çözümü daha etkili ve hızlı bir şekilde gerçekleşebilecekti. Bunun yanında özellikle yukarıda bahsedilen çelik ile ilgili kararı ele alırken, Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında hayata geçirilmesi planlanan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasını (SKDM) da dikkate almakta yarar var. SKDM kapsamında karbon sertifikası uygulamasına tabi tutulacak sektörlerden biri de çelik sektörü. Türkiye’nin bu sektörde AB’nin önemli tedarikçilerinden olduğu hesaba katılırsa, SKDM çelik sektörü açısından ek maliyet unsuru oluşturacak. SKDM’nin tam olarak operasyonel hale geleceği 2026 yılına kadar, Türkiye’nin de AB Emisyon Ticaret Sistemi ile uyumlu bir karbon piyasası oluşturması ve karbon yoğun sektörlerde yeşil dönüşümü hızlandırması büyük önem taşıyor.
Mehmet Can Sezgin, İKV Uzman Yardımcısı