KÜRESEL GÜNDEM: Dünya ve Avrupa Ekonomilerinin Kusursuz Fırtınadan Çıkış Arayışları
Dünya ve Avrupa Ekonomilerinin Kusursuz Fırtınadan Çıkış Arayışları
2022 yılı, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra inşa edilen uluslararası sistemde köklü değişikliklerin yapılması gerektiğini bizlere her fırsatta hatırlatan gelişmelere sahne oluyor. Etkisini azaltmış olsa da virüsün mutasyona uğraması nedeniyle zaman zaman artan vaka sayıları ile devam eden COVID-19 salgını, henüz salgına dönüşmese de farklı farklı bulaşıcı hastalıkların daha sık görülmeye başlanması, iklim değişikliğinin etkilerinin günden güne daha fazla hissedilmesi, son olarak da Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi siyasi, sosyal ve ekonomik belirsizlikleri içinde barındıran bir krizler silsilesinin doğmasına neden oldu. Bir “kusursuz fırtına”nın bütün özelliklerini taşıyan, içinde bulunduğumuz bu dönem, kuşkusuz küresel ekonomide de köklü bir dönüşüm gerektiriyor.
Avrupa ve Dünya Ekonomisinde Son Durum: Ekonomik Durgunluk Tehlikesi
Küresel ekonomide yaşanan “kusursuz fırtına”dan sağ çıkabilmek için atılması gereken somut adımlar mayıs ayında düzenlenen forum, toplantı ve revize edilerek yayımlanan ekonomi raporları kapsamında uzmanlar tarafından ele alındı. İlk olarak Avrupa Komisyonu 2022 İlkbahar Ekonomik Tahmin Raporu’nu yayımlayarak Avro Alanı’na yönelik güncellenen tahminlerini paylaştı. Rapora göre, Rusya-Ukrayna savaşı emtia fiyatları üzerindeki yukarı yönlü baskıyı artırırken, enerji arzında yaşanan sıkıntılar ve süregelen belirsizlik büyüme hedeflerinde aşağı yönlü bir etki yarattı. Nihai sonuç ise enflasyonun hızla tırmanması oldu. Avro Alanı için Avrupa Komisyonu 2022 yılı için büyüme beklentisini %4’den %2,7’ye indirdi ve 2023 hedefini ise %2,3 olarak belirledi. Enflasyon beklentisini ise %3,5’den %6,1’e yükselti. Avrupa ekonomisinin karşı karşıya olduğu üç temel sorun ise uzmanlar tarafından: i- Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve bunun yarattığı etkiler, ii-COVID-19 ile gün yüzüne çıkan ve devam eden tedarik zinciri sorunları ve iii- enerji arzı krizi olarak görülüyor. Raporda Avrupa ekonomisine yönelik umut veren kısım ise işgücü piyasası. Raporda belirtildiğine göre, 2021 yılında 5,2 milyondan fazla iş sağlandı ve işsiz sayısı 1,8 milyon azaldı. Bu sene Avrupa’da işsizlik oranlarının %6,7’ye ve 2023’te ise %6,5’e düşmesi tahmin ediliyor.
Küresel ekonomide de durum pek farklı değil. 2022 yılının başında Çin, Avrupa ve ABD ekonomileri için büyüme beklentileri COVID-19 öncesi döneme geri dönmesi yönündeydi. OECD küresel büyümeyi 2022 yılı için %4,5 olarak açıklarken, 2023 için %3,2 olarak belirledi. Avrupa ekonomisinin sorunlarına ek olarak küresel ekonomi, Çin’deki yavaşlama, doların güçlenmesi, iklim krizi ve kripto paraların ani değer kaybetmesi sorunlarından da oldukça olumsuz etkileniyor.
Tüm bu tablo ortak bir soruyu akıllara getiriyor: “Ekonomide küresel bir durgunluğa doğru mu gidiyoruz?” IMF Başkanı Kristalina Georgieva’ya göre küresel ekonomi henüz o aşamaya ulaşmadı. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde aynı söylemi Avro Alanı için yaptı. Ancak, Avrupa’da ülkeler arasında enflasyon farklılıklarının birbirinden çok farklı düzeylerde olduğunu belirterek gaz ya da petrol arzında bir sıkıntı yaşandığında durumun farklı boyutlara taşınabileceğinin de altını çizdi. Dolayısıyla başta siyasetçiler olmak üzere iş dünyasının önde gelen temsilcileri tarafından ciddi ve somut adımlar atılmazsa küresel ekonominin durgunluğa girmemesi için bir neden yok. Peki ekonomideki gidişatı değiştirmek için neler yapılmalı?
Davos’ta Tartışılan Başlıca Çözüm Önerileri
Dünya Ekonomik Forumu bu sene 22-26 Mayıs tarihleri arasında COVID-19 salgını nedeniyle iki yıl aradan sonra ilk kez fiziki olarak gerçekleştirildi. 50 ülkenin liderleri ve iş dünyasından yaklaşık olarak 2500 temsilcinin katılımı ile gerçekleşen foruma bu sene, ABD ve Çin devlet başkanları katılmadı. Rusya’nın katılımı ise, sebep olduğu savaş nedeni ile engellendi. Dünya ekonomisinin başat aktörlerinin devlet liderlerinin yokluğunda gerçekleşen Davos Ekonomik Zirvesi’nde küresel ekonominin karşı karşıya olduğu zorluklar ve bu zorlukların üstesinden gelmek için atılabilecek adımlar esas olarak 23 Mayıs’taki “Küresel Ekonomiye Bakış” panelinde ele alındı. Ancak, forumdaki diğer panellerde de küresel ekonomi ve ona etki eden unsurlar tartışılmaya devam etti. Küresel ekonominin nabzının tutulduğu Davos Ekonomik Zirvesi’ndeki bu tartışmalar, sorunlara çözüm üretmede pusula niteliği taşıması açısından son derece önemli.
IMF Başkanı Georgieva, küresel ekonominin durgunluk seviyesine gelmemesi için öncelikli görevin merkez bankalarında olduğunu belirtti. İş dünyası ve tüketiciler için beklentilerin önemli olduğunu vurgulayarak, bu beklentileri oluşturacak kurumun merkez bankaları olması gerektiğini söyledi. Merkez bankalarının bağımsızlığına vurgu yaparak maliye bakanları ile finans bakanlarının istişare içinde politikalar belirlemesinin gelecek dönem para politikalarının belirlenmesinde son derece önemli olduğunun altını çizdi. Diğer taraftan, IMF Başkanı Georgieva, merkez bankası yöneticilerinin küresel düzeyde koordinasyon ve işbirliği içerisinde olması gerektiğini belirterek, bunun için gerekli mekanizmaların oluşturulması gerektiğini vurguladı.
Diğer panellerde ekonomistler küreselleşme öldü mü sorusunu tartışarak küresel ekonominin geleceğine dair görüşlerini ortaya koydular. Öncelikle ekonomik bütünleşme ve küreselleşme sayesinde son otuz yıldır dünya ekonomilerinin refahını arttırdığı uzmanlarca vurgulanırken, önce COVID-19 salgını daha sonra Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi ile küreselleşmenin artık şekil değiştirmeye başladığı vurgulandı. Uzmanlara göre, küreselleşme yerini yerelleşmeye bırakmaya başlıyor. Değişen bu küreselleşme olgusuna göre, ülkeler belirli bölgeler ile ya da müttefik olduğu ülkeler ile ticari ilişkilerini daha da güçlendirebilir; bazı ülkeler bu çemberin dışında bırakılabilir; ülkelerin çoğu bir taraf seçmek zorunda kalabilir. Ayrıca dünyadaki üretim ağırlığı merkezinin de çeşitlendirilerek Çin’de yoğunlaşmasının önüne geçilmesi büyük önem arz ediyor. Böylece hem üretim bölgelerinin hem de tedarik zincirlerinin değişmesi, merkez bölge yerine çeşitlendirilerek birden fazla bölgelere bölünmesi ön görülüyor.
Sonuç
COVID-19 salgını sonrası toparlanma dönemine girmesi beklenen küresel ekonomi maalesef bugün yeni zorluklar ile karşı karşıya. Rusya’nın Avrupa’nın sınırlarının eşiğinde başlattığı savaşın etkileri, bugün küresel ekonomiyi derinden etkiliyor. Küresel ekonominin lokomotiflerinden olan Avrupa’nın, enerji tedariki konusunda önemli derecede Rusya’ya bağımlı olması, Avrupa ekonomilerinin üretimlerini azaltmasına, enerji fiyatlarını artırmasına neden oluyor. Bu durum ekonomide durgunluk endişesini artırıyor. Ayrıca, dünyanın ekmek teknesi olarak adlandırılan Ukrayna’nın limanlarının Rusya tarafından işgal edilerek kapatılması, dünyaya buğday ihracatı yapılmasına engel oluyor. Bu durum öncelikle gıda fiyatlarında artışa neden olurken, ilerleyen dönemlerde gıdaya erişimde ciddi sıkıntılar yaratması bekleniyor. Bunun sonucunda da, ekonomik sıkıntıların yerini sosyal huzursuzluklara bırakması çok muhtemel. Tüm bu zorluklar çerçevesinde, siyasetçilerin ve dünya ekonomisine önemli katkı sunan iş dünyası temsilcilerinin iş birliği içerisinde hareket ederek enerji ve ham maddede tedarik zincirlerini ve üretim bölgelerini çeşitlendirmesi ekonomilerin kırılganlıklarını azaltmada önem arz ediyor.
Ebru Dalğakıran, İKV Uzmanı