İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

AB GÜNDEMİ: Kuzeyin Temkinli Avrupalısı Danimarka’nın AB Güvenlik ve Savunma Politikasına Katılımına İlişkin Değişen Tutumu

Yumuşak bir Avrupa şüphecisi olan Danimarka, Ukrayna savaşının etkileriyle dönüşüme uğrayan Avrupa güvenliğinde AB savunma ve güvenlik politikasının bir parçası olmak istiyor.
AB GÜNDEMİ: Kuzeyin Temkinli Avrupalısı Danimarka’nın AB Güvenlik ve Savunma Politikasına Katılımına İlişkin Değişen Tutumu

Kuzeyin Temkinli Avrupalısı Danimarka’nın AB Güvenlik ve Savunma Politikasına Katılımına İlişkin Değişen Tutumu

Danimarka hükümeti, Ukrayna’nın 24 Şubat 2022 tarihinde Rusya tarafından işgal edilmesinden iki hafta sonra – 6 Mart 2022 – geleneksel çizgisinin dışına çıkarak yeni bir çağrıda bulundu. Modern AB’nin kurucu antlaşması olan Maastricht Antlaşması’nda, özel bir statü ile Danimarka’ya verilmiş olan AB savunma ve güvenlik politikasının dışında kalma hakkından (opt out) vazgeçilmesi için yapılan referandum çağrısı, Danimarka’nın Avrupa güvenliği ve savunmasında yeni bir pozisyon aradığını gösteriyor.

Hükümet, Sosyal Demokratlar, Liberal Parti, Sosyalist Halk Partisi ve Muhafazakâr Halk Partisi, Danimarka savunmasına yılda en az 18 milyar Danimarka kronu eklenmesini ve savunma harcamalarının 2033 yılına kadar GSYH’nin %2’sini (yaklaşık 53 milyar dolara eşit) oluşturmasını öngören siyasi bir uzlaşıyı 6 Mart tarihinde kabul ettiler. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’yı işgali ve Batı’yı hedef alan saldırgan söylemlerinin her iki kararın da alınmasına zemin oluşturduğu görülüyor.

Referandum kararından itibaren Başbakan Mette Frederiksen’in sosyal demokrat hükümeti ile dokuz siyasi parti AB güvenlik ve savunma politikalarına katılmayı desteklerken Rusya gibi ülkelere karşı Danimarka’nın özgürlüğü ve güvenliğini “evet” oyu ile ilişkilendirdi.

Hem Danimarka hem de AB bütünleşmesi için tarihi bir anlamı olan referandum, ardından yaklaşık üç ay sonra 1 Haziran 2022’de gerçekleştirildi.  Danimarka vatandaşlarının %66,9’u, Maastricht ile gelen 30 yıllık çekincenin kaldırılması ve Danimarka’nın, AB’nin ortak güvenlik ve savunma politikasına katılması için “evet” oyu verdi. Daha önceleri  Avrupa bütünleşmesi ile iligili yapılan diğer referandumlara kıyasla en yüksek “evet” oyu çıkaran Danimarka’nın, 1 Temmuz 2022’den itibaren Avrupa güvenlik ve savunma alanında AB ile iş birliğine girmesi bekleniyor.  

Danimarka’nın AB Bütünleşmesindeki Tarihsel Çekinceleri

1973 yılında Birleşik Krallık ile birlikte AB’nin hamili Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) katılan Danimarka, Avrupa entegrasyonunun temkinli bir üyesi oldu. Şöyle ki, Danimarka’nın AET’ye katılımının arkasındaki itici güç siyasi olarak federal bir Avrupa birliğini desteklemekten ziyade açık ve serbest bir Avrupa ekonomisinin parçası olma arzusuydu. Bu temkinlilik ve arzu ile Avrupa entegrasyonunun artılarını ve eksilerini değerlendiren Danimarka, ekonomik çıkarları söz konusu olduğunda entegrasyonun faydalarını “seçme” kararı verdi. Faydacı ve “yumuşak” bir Avrupa şüphecisi olan (pragmatic eurosceptic) Danimarka’da, Avrupa entegrasyonuna ilişkin kilit kararlar ise iktidardaki koalisyonlara bakılmaksızın ana siyasi partiler arasındaki fikir birliği ile ele alındı ve anayasa gereği referanduma gidildi. Aynı şekilde, 1 Haziran’daki referandumda da ana siyasi partilerin “evet” konusundaki fikir birliğine şahit olduk.  

Son referanduma kadar, AB bütünleşmesine dair yapılan ulusal referandumların hepsinde “hayır” oyu çıkaran Danimarka’nın, dört kurumsal çekinceye sahip olduğu görülüyor. Danimarka’nın ilk çekincesi, bütünleşme tarihinin en önemli kilometre taşlarından biri olan Maastricht Antlaşması’nın onaylanma sürecinde oluştu. Danimarkalılar, onaylanması için Haziran 1992 tarihinde referanduma sunulan Maastricht’i, herkesi şaşırtarak küçük bir oy farkıyla – %50,7’ye karşılık %49,3 – reddetti. Antlaşma, bütün Üye Devletlerde onaylanmadığı sürece yürürlüğe giremeyeceği için dönemin Danimarka hükümeti, onay krizini çözmeye yönelik bir beyaz kitap yayımladı. Bu beyaz kitaba göre Danimarka, Ekonomik ve Parasal Birlik (EPB)’in üçüncü aşamasına ve dış savunma politikası kararlarına katılmayacak (opt out) ve Maastricht Antlaşması’nın bazı hükümlerinden muaf tutulacaktı. AB Konseyi’nin, Aralık 1992 tarihinde Edinburgh’ta kabul ettiği beyaz kitap ile Mayıs 1993 tarihinde yapılan referandumda Danimarka’dan Maastricht Antlaşması için onay çıktı.  

İkinci çekince, Danimarka’nın EPB ile gelecekteki ilişkisini belirleyen ve Avro Alanı’na dâhil olup olmayacağını ölçen 2000 yılındaki referandumla oluştu. 28 Eylül 2000 tarihinde yapılan referandumda vatandaşların, %53,2’si avroya “hayır” derken %46,8’i Avro Alanı’na katılım yönünde oy kullandı.

Üçüncü ve dördüncü çekince ise 2015 yılında Liberal Parti (Venstre) liderliğindeki hükümetin, ilk iki çekincenin iptali ve 2009 Lizbon Antlaşması’yla bütünleşme alanlarını genişleten konulara Danimarka’nın da dâhil olması için referandum talep etmesiyle oluştu. 2015’te yapılan referandumda halk farklı bir karar vermeyerek, AB ile daha yakın iş birliğine ve çekincelerin kaldırılmasına ilişkin %53’lük bir “hayır” oyu verdi. Böylece Danimarka;

-Avro Alanı’nın,

-Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası’nın (OGSP),

-Ortak bir Avrupa Vatandaşlığı’nın,

-Adalet ve içişleri alanlarında ulusüstü düzeyde iş birliğinin dışında kalmıştı.

Danimarka 30 Yıllık Tavrını Neden Değiştirdi?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve sonrasında yaşanan gelişmeler, kuşkusuz Danimarka’nın güvenlik ve savunma politikasının değişmesinde etkili olan ana faktörler oldu. Bu faktörlerden biri, Danimarka’nın AB’nin askerî teşviklerinden yararlanmak istemesiyle ilgili oldu. AB Üye Devletleri tarafından savaşın parçalamış olduğu Ukrayna’ya gönderilen milyarlarca avro değerindeki silah ve askerî yardımın ardından Avrupa Komisyonu, Avrupa Savunma Ajansı çatısı altındaki Üye Devletlerin askerî depolarının doldurulması ve ortak silah tedarikinin yapılması için geçtiğimiz ay bir paket önerdi. Danimarka, AB’nin ortak güvenlik ve savunma politikalarına katılmayan tek AB üyesi olsa da şimdiye kadar Ukrayna’ya 290 milyon değerinde (2 milyar Danimarka kronu) silah ve diğer askerî teçhizattan oluşan yardım gönderdi. OGSP’ye dâhil olmadığı için Avrupa Savunma Ajansı’nda yer almayan Danimarka’nın (Danimarka hariç tüm Üye Devletler yer alıyor), bu paketten yararlanamayacak olması, güvenlik ve savunma politikasının değişmesinde etkili bir faktör oldu.

Onlarca yıl “askerî olarak tarafsızlık ve bağlantısızlık doktrini” izleyen Finlandiya ve AB Üye Devleti olmasına rağmen bağlantısız kalarak NATO’da yer almayan İsveç’in, 18 Mayıs 2022 tarihinde, NATO üyeliği için başvuruda bulunması, Kuzey Avrupa jeopolitiğini ve Danimarka güvenlik ve savunma politikasını değiştiren bir gelişme olarak okunuyor. Ayrıca, Putin’in saldırgan tavrına karşı İskandinav ülkelerinin bir yanıtı olarak görülüyor.  

Ukrayna’nın işgalinin ardından ve Rusya’nın tüm yaptırımlara rağmen değişmeyen tavrının sonucunda Almanya da, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri izlediği güvenlik ve savunma politikasından vazgeçerek, bu politika alanında bir kırılma yaşadı. “Sıcak çatışmaların olduğu bölge ve ülkelere silah satmama prensibi” uygulayan ve savunma harcamalarına çok fazla kaynak ayırmayan Almanya’nın, Ukrayna’ya askerî yardımlarda bulunurken Alman ordusunun modernizasyonu ve güçlendirilmesi için 100 milyar avro tutarında bir mali kaynak ayıracağını ve savunma harcamalarının artıracağını açıklaması, bu kırılmayı açık bir şekilde gösterdi. Almanya’nın 70 yıllık politikasından vazgeçişi, Danimarka’nın güvenlik ve savunma algısının değişmesindeki bir diğer dinamik olarak karşımıza çıkıyor.   

Referandum Sonucunun Avrupa Bütünleşmesine Etkisi

1 Haziran’daki referandum, Danimarka’nın yalnızca AB ortak güvenlik ve savunma politikasına katılım ile ilgili çekincenin kaldırılmasını içeriyor. Avrupa bütünleşmesine ilişkin Danimarka’nın diğer üç çekincesi devam ediyor. Ayrıca “evet” oyunu destekleyen Sosyal Demokratlar ve Liberal Parti’nin, referandum öncesinde, diğer üç çekincenin henüz oylamaya sunulmayacağına dair söz vermesi, Danimarka’nın ulusüstü yönetimi içeren konuları hâlâ AB’ye devretmek istemediğini gösteriyor. Bu durum, Danimarka’nın AB politikasındaki daha geniş bir değişimin sinyalini vermezken, kriz zamanlarında daha fazla müttefik ve dosta ihtiyaç duyduğunun kabulünü yansıtıyor.

Yine de Danimarka’daki referandumun sonucu AB için tarihi niteliktedir. Danimarka gibi geleneksel “hayırcı” bir ülkeden “evet” oyunun çıkması, Avrupa entegrasyonuna ilişkin referandumları kazanmanın hâlâ mümkün olduğunu gösteriyor. Ayrıca referandumun nihai sonucu, 24 Şubat 2022’den önce ve sonra farklı bir Avrupa olduğunu ve birçok yönden yeni bir gerçeğin kapıyı çaldığını gösteriyor: Ortak bir Avrupa güvenlik politikası giderek daha önemli hâle gelirken AB’nin kendi askerî yeteneklerini ve kapasitesini geliştirmesi hayati bir anlam taşıyor. Bu yüzden Üye Devletlerin AB’nin savunma iş birliği olan ve askerî hareket kabiliyetini iyileştirmeyi amaçlayan PESCO’ya (Yapılandırılmış Daimi İşbirliği), ortak askerî operasyonlara, AB misyonlarına ve siber güvenlik gibi alanlarda kapasite geliştirme girişimlerine katılımlarının artması bekleniyor ve AB’nin Stratejik Pusula’sı daha kritik hâle geliyor.

 Sema Nur Yeniyıldız, İKV Uzman Yardımcısı

Diğer Yazılar