![]() |
![]() |
AB GÜNDEMİ: AB’den Rus Enerjisine Bağımlılığı Azaltmak İçin Son Adım: AB-Mısır-İsrail Doğal Gaz Mutabakat Zaptı
AB’den Rus Enerjisine Bağımlılığı Azaltmak İçin Son Adım: AB-Mısır-İsrail Doğal Gaz Mutabakat Zaptı
İklim değişikliği ile mücadele ve enerji güvenliğinin sağlanması, günümüzün ivedilikle ele alınması gereken konularından ikisi olarak göze çarpıyor. Zira küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırmak için fazla vaktimiz kalmamışken, Rusya-Ukrayna savaşının da etkisiyle enerji arzında yaşanan güvenlik sorunları hem günümüzü hem de geleceğimizi etkileme potansiyelini barındırıyor. Öyle ki, iklim değişikliği ile mücadelede öncü bir rol oynayan AB’nin Rusya-Ukrayna savaşının ardından karşı karşıya kaldığı enerji güvenliği sorunu, iklim ve enerji politikalarını da derinden etkiledi. Zira, Rus enerjisine büyük oranda bağımlığı bulunan AB, 2021 yılında toplam gaz tüketiminin %40’ını, petrol ithalatının %27’sini ve kömür ithalatının %46’sından fazlasını Rusya’dan sağlamıştı.
AB, Rusya’nın saldırgan tutumuna bir yanıt olarak kabul ettiği yaptırım paketlerinin kapsamına önce Rusya’dan kömür ve sonra da petrol ithalatının yasaklanmasını ekledi. Buna karşılık, Rusya’nın en büyük gaz şirketi Gazprom da birçok AB ülkesine doğal gaz akışını kesti veya kısıtladı. Çok yüksek oranda Rus enerjisine bağımlı olan AB’nin bu durum karşısında enerji güvenliğinin tehdit altına girmesi ile AB için Rus enerjisinden bağımsız olmak bir öncelik hâline geldi. AB, Rus enerjisine bağımlılığını sona erdirmek amacıyla, REPowerEU adlı bir stratejiyi kamuoyuyla paylaştı. Stratejinin öngördüğü en önemli unsurlardan biri enerji kaynaklarını çeşitlendirmekti. AB, aynı gün paylaştığı “Değişen dünyada AB dış enerji angajmanı” (EU external energy engagement in a changing world) başlıklı bir diğer stratejiyle de dış enerji stratejisini güncelleyerek ortaklarıyla angajmanını artırmayı ve iklim ve enerji diplomasisini güçlendirmeyi amaçladı.
AB-Mısır İklim İş Birliği Güçleniyor
7-18 Kasım 2022 tarihlerinde 27’nci Taraflar Konferansı’na (27th Conference of the Parties – COP27) ev sahipliği yapacak olan Mısır, çoğunlukla çölden oluşan coğrafyası ve sıcak ve kurak olan iklimi nedeniyle iklim değişikliğine karşı oldukça savunmasız bir ülke olarak biliniyor. Son yıllarda iklim değişikliği ile mücadele konusunda önemli adımlar atan Mısır, yakın bir zaman önce 2050 Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi’ni kamuoyuyla paylaştı. Mısır’ın iklim değişikliğine karşı attığı adımlar yalnızca kendi iç politikasında sınırlı kalmadı; Mısır ayrıca birçok ülke ve kurumla sayısız protokol ve anlaşmalar da sonuçlandırdı. COP27’ye ev sahipliği yapacak olması da iklim politikalarının gelişmesinde rol oynadı.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah El Sisi, 15 Haziran 2022’de AB-Mısır iş birliğini iklim, enerji ve endüstriyel dönüşüm odağında daha da pekiştirmek amacıyla bir araya geldi. Görüşmenin ana başlıkları arasında, Mısır’ın COP27 başkanlığı ve sürdürülebilir kalkınma, iklim değişikliği ile mücadele ve enerji güvenliği gibi AB ile ortak öncelikleri vardı. İki taraf da 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve Paris Anlaşması’nın tam anlamıyla uygulanması gerekliliğini teyit ederken, COP27’de daha iddialı sonuçların alınabilmesi için birlikte çalışacaklarını ilan etti. AB ve Mısır, adil bir küresel dönüşüm, uyum kapasitesinin iyileştirilmesi, iklim değişikliğine bağlı kayıp ve zararın azaltılması ve gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarına yanıt verecek şekilde iklim finansmanının artırılması konularında taahhütte bulundu.
AB, Mısır ve İsrail Arasında Daha Fazla İş Birliği
AB ve Mısır’ın yeni iş birliğinin odağında özellikle yenilenebilir enerji kaynakları, hidrojen ve enerji verimliliği bulunuyor. Bu kapsamda AB ve Mısır, yenilenebilir enerji üretimini, elektrik şebekelerini güçlendirmeyi ve kapsamını artırmayı, yenilenebilir enerji ve düşük karbonlu hidrojenin üretimi ile depolama, ulaştırma ve dağıtım altyapısının inşasını teşvik etmek amacıyla bir Akdeniz Hidrojen Ortaklığı geliştirecek.
AB ve Mısır, gaz tedariki güvenliği ortak bir sorun olduğundan, gazın AB’ye istikrarlı bir şekilde iletilmesi ve doğal gaz kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde kullanılması konularında ortak çalışacaklarını da açıkladı. Bu bağlamda, AB, Mısır ve İsrail 15 Haziran 2022 tarihinde, İsrail’de çıkan doğal gazın Mısır’da sıvılaştırılarak AB’ye ithal edilmesine ilişkin bir mutabakat zaptı imzaladı.
2020 yılında yapılan 15 milyar dolarlık anlaşmaya göre İsrail hâlihazırda Mısır’da sıvılaştırılmış doğal gazları AB pazarına ihraç etmekteydi. Yeni anlaşma, İsrail veya Mısır’ın diğer alıcılara veya rotalara ihracat yapması kabiliyetine halel getirmeyecek şekilde AB’ye olan ihracatlarını artırmalarını öngörüyor. Bu ihracatın iki tarafın da kanunlarına uygun ve uzun vadeli karbonsuzlaştırma hedefleri ile tutarlı bir şekilde yapılması gerekiyor. Taraflar, özellikle de karbonsuzlaştırma hedefini başarmak için metan sızıntılarını önlemeye çalışacakları taahhüdünde bulunuyor. Mutabakat zaptının içeriğinde hidrojen, yeşil enerji ve enerji verimliliği de bulunuyor. Mutabakat kapsamında ayrıca hidrojen boru hattının yapılmasına ilişkin hükümler de göze çarpıyor.
Mısır aynı zamanda AB’nin de bir parçası olduğu ve petrol ve gaz sektörlerinde metan emisyonlarını azaltma çabalarını artırarak iklim değişikliği ile mücadele ve enerji güvenliği alanlarında ilerleme kaydetmeyi amaçlayan Küresel Metan Taahhüdü Enerji Patikası girişiminin de bir üyesi.
Mutabakat Zaptı, Doğu Akdeniz’de Anlaşmazlıkları Körükler mi?
Doğu Akdeniz, başta Türkiye, Yunanistan ve GKRY nezdinde yıllardır egemenlik açısından bölgesel anlaşmazlıklara neden oluyor. Doğal gaz kaynağı bulunmasıyla daha da stratejik bir bölgeye dönüşen Doğu Akdeniz’de gerilimin şiddeti ve kapsamı iyice arttı. Öyle ki, İsrail ve Kıbrıs adası yakınlarında bulunan gaz rezervleri, Yunanistan, GKRY, Mısır ve İtalya gibi ülkelerin dikkatini çekti. 2019 yılının ocak ayında Kahire’de bir araya gelen GKRY, Mısır, Yunanistan, İsrail ve Ürdün’ün enerji bakanları ile İtalya ve Filistin yönetiminin temsilcileri, Doğu Akdeniz’de gaz keşiflerinin gelişimi konusunda bölgesel iş birliğini teşvik ederek bölgesel gaz pazarı geliştirmeyi amaçlayan Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nu kurdu.
İsrail, Yunanistan ve GKRY ayrıca, Ocak 2020’de EastMed adlı bir boru hattı projesinin oluşturulması için hükümetler arası bir anlaşmaya imza attı. Akdeniz’deki 2 bin kilometre uzunluğundaki boru hattından Avrupa’ya gaz taşımayı amaçlayan EastMed boru hattı projesi, uluslararası arenada da ilgi çekmeyi başardı. Doğu Akdeniz’de bulunan gaz rezervi, bu ülkeleri büyük gaz ihracatçıları yapacak kadar büyük olmasa da ülkelerin enerji bağımlılıklarını ve ticaret açıklarını azaltabilecek potansiyele sahipti. Ancak, gaz rezervinin bulunduğu deniz açıklarındaki münhasır ekonomik bölgeleri ve kıta sahanlıkları konusundaki anlaşmazlıklar ve bu nedenle KKTC ile Türkiye’nin bu projede söz sahibi olmaması, bölgede sıcak çatışmaların çıkmasına ve Türkiye-AB ilişkilerinde sorunlu bir döneme girilmesine neden oldu.
Türkiye’nin de bölgede gaz keşfine çıkmasının ardından AB, Türkiye’nin bu bölgede yaptığı sondaj çalışmalarını yasa dışı ilan ederek sondaj faaliyetinden sorumlu bireyler ve tüzel kişilere karşı yaptırım uyguladı. Bununla birlikte, Kapsamlı Hava Taşımacılığı Anlaşması’na ilişkin müzakereleri askıya alarak, Ortaklık Konseyi ve Türkiye-AB yüksek düzeyli diyalog toplantılarını yapmama kararı aldı. 2020 yılı için Türkiye’ye verilecek olan IPA fonlarında da kesintiye giderek, Türkiye’ye yönelik silah ihracatlarının durdurulmasına da karar verdi.
Ancak, Aralık 2020’de Türkiye’nin Oruç Reis araştırma gemisini geri çekmesi ve Türkiye ile Yunanistan arasında istikşafi görüşmelerin yeniden başlamasıyla, Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir sayfa açıldı. 24-25 Mart 2021’de gerçekleştirilen AB Liderler Zirvesi’nde de “mevcut gerilimdeki düşüşün devam ettiği ve Türkiye yapıcı tutum sergilediği” takdirde Türkiye ve AB arasında ortak çıkar alanlarında iş birliğinin artırılacağı bir “pozitif gündem”in başlatılabileceği sonucu çıktı.
Aradan geçen zaman içinde 2050 yılına kadar iklim nötr bir dünya hedefini başarabilmek için fosil yakıt olan doğal gaz yerine yenilenebilir enerjiye yatırım yapmak daha makul olduğu için EastMed projesinin uygulanmasının mantıklı olmadığı düşüncesi de arttı. İtalya’da projenin orta ve kısa vadede uygulanabilir olmadığı düşünceleri ifade edilirken, 2022 yılının başında ABD de EastMed gaz boru hattı projesine olan desteğini çektiğini açıkladı. ABD, bunun yerine hem gaza hem de yenilenebilir enerjiye bağlı elektrik kaynaklarına yatırım yapmayı amaçladığını açıkladı.
Bu arada Türkiye, İsrail ve Mısır ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açmak için adım atarak, İsrail gazını Avrupa’ya taşıyabileceğinin sinyallerini de verdi. Ancak AB, Mısır ve İsrail arasında mutabakat zaptının imzalanmasıyla, Türkiye’nin bir enerji merkezi olma hayallerinin suya düşüp düşmeyeceğine dair bazı analizler yapıldı. Bunlardan bazıları mevcut altyapı aracılığıyla İsrail’in Mısır’a göndereceği gaz miktarının darboğazlar yüzünden kısıtlı olacağını ve uzun vadeli bir çözüm sağlamayacağını söylerken, Türkiye’nin İsrail’den aldığı gazı iç pazarında kullanarak boşta kalan Azerbaycan gazını Avrupa’ya göndermesine dayalı bir alternatif senaryonun Avrupa için daha ucuz ve uzun vadeli çözüm olacağını ifade ediyor. Bu mutabakat zaptının Türkiye ile İsrail arasındaki görüşmelere ters düşmediğine dair görüşler de bulunuyor.
AB tarafında, hâlihazırda EastMed projesinin uygulanabilir olup olmadığını ölçmek amacıyla çalışmalar yürütürken, Rus enerjisinden bağımsız hâle gelmek için projenin hayata geçirilmesi gerektiğine ilişkin görüşler yeniden gündem olmaya başladı. Ancak, bu kez projeye Türkiye’nin de dâhil edilmesi ihtimalinin olduğu görülüyor. Zira, ekonomik açıdan yeterince uygulanabilir olmayan bu projenin Türkiye de dâhil olduğu takdirde yaklaşık üç kat daha az maliyetli olacağı hesaplanıyor.
Diğer yandan, bu mutabakat zaptının İsrail ve Lübnan arasındaki anlaşmazlıkları da artırabileceği tartışılıyor. Zira, İsrail’in gaz ihracatını artırmak için daha fazla doğal gaz keşfine çıkması gerekeceği için bu durumun İsrail ve Lübnan arasındaki deniz kıta sahanlığı çatışmalarını kızıştıracağı düşünülüyor. Bunun nedeni, İsrail’in Karish gaz sahasında kurduğu sondaj platformunun BM tarafından tanınan kendi münhasır ekonomik bölgesinde olduğunu iddia ederken, Lübnan’ın bu bölgenin ihtilaflı bir bölge olduğunu savunması.
Eleştiri Okları Mutabakat Zaptında
Rus enerjisine olan bağımlılığını -kısıtlı da olsa- azaltma açısından olumlu karşılanmış olsa da mutabakat zaptı, bazı açılardan eleştiri oklarının da hedefinde yer aldı. AB’nin iki baskı rejimiyle anlaşma yapmasını insan hakları ihlali açısından eleştirenler bulunurken, bu gibi anlaşmaların Rus gazına olan bağımlılığı sonlandırmak için gerçekçi çözümler üretmeyeceğini söyleyenler de mevcut. AB’nin gaz endüstrisini haksız olarak güçlendirmesi de bir başka eleştiri olarak göze çarpıyor. Diğer yandan, von der Leyen’in doğal gaz boru hattının bir gün hidrojen boru hattına dönüştürülmesi temennisinin de neredeyse imkânsız olduğuna dair yorumlar da yapılıyor.
Sonuç olarak, AB’nin Rus enerjisine olan bağımlılığını sonlandırmak için enerji kaynaklarını çeşitlendirme çalışmaları son hızla devam ediyor. Ancak, Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında Avrupa’yı 2050 yılına kadar iklim nötr hâle getirmeyi amaçlayan AB, bu hedefe ancak enerji karmasındaki yenilenebilir enerji oranını yükselterek, enerji verimliliğini ve tasarrufunu artırarak ulaşabilir. Buna rağmen, bir fosil yakıt olan gazın yeşil bir enerji olup olmadığına dair tartışmaların gündemde olduğu günümüzde, gaza olan talep artmaya devam ediyor. Bu durum AB’nin yalnızca kısa vadeli çözümlerin peşinde olduğunu hissettirirken, enerji bağımsızlığının kazanılmasının kritik öneme sahip olduğu günümüzde bunun en iyi yenilenebilir enerji ile elde edilebileceğinin unutulmaması gerekiyor.
N. Melis BOSTANOĞLU, İKV Uzmanı