İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
1-15 TEMMUZ 2022

KÜRESEL GÜNDEM: Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Gölgesinde Dönüşen NATO: Üyelik Başvuruları ve Yeni Stratejik Konsept

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Gölgesinde Dönüşen NATO: Üyelik Başvuruları ve Yeni Stratejik Konsept

29-30 Haziran 2022 tarihlerinde, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin gölgesinde yapılan NATO Zirvesi, İspanya’nın başkenti Madrid’de gerçekleştirildi. Uluslararası istikrarın önemli ölçüde zedelendiği, Avrupa güvenliğinin derinden sarsıldığı bu dönemde gerçekleşen ve “tarihî” olarak nitelendirilen Zirve’ye, ittifak üyesi 30 ülkenin devlet ya da hükümet başkanlarının yanı sıra, ilk kez Hint-Pasifik bölgesinden Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya ve Güney Kore’nin davetli ülkeler olarak katılmaları dikkat çekti. Ayrıca Kuzey Afrika’dan Ürdün ve Moritanya, Avrupa’dan ise Avusturya, Bosna-Hersek, Gürcistan, Finlandiya, İsveç, İrlanda, GKRY ve Malta da NATO Zirvesi’ne katılan davetli ülkeler arasındaydı. Zirve’nin gündemini ise Rusya-Ukrayna savaşı, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği, doğu kanadının güçlendirilmesi ve 2030 yılına kadar ittifakın işleyişini ve amaçlarını belirleyen Stratejik Konsept belgesinin kabul edilmesi oluşturdu.

Zirve Öncesi İmzalanan Üçlü Muhtıra

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından İsveç ve Finlandiya uzun yıllar devam ettirdikleri tarafsızlık politikasını terk ederek ittifaka katılma kararı almışlardı. Ancak üyelik başvuruları Türkiye’nin vetosuna takılmıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki ülkenin Türkiye’nin güvenliğine tehdit oluşturan PKK ve onun Suriye uzantısı YPG/PYD  ile FETÖ’ye adeta ev sahipliği yaptığını belirterek, Türkiye’nin güvenlik endişeleri giderilmediği sürece üyeliklerinin mümkün olamayacağını kamuoyu ile paylaşmıştı. Madrid Zirvesi’ne kadar geçen yaklaşık bir buçuk aylık süreçte de Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirdiği ikili görüşmelerde Türkiye’nin haklı endişelerini Batılı mevkidaşları ile değerlendirmişti.

Bu süreç, 28 Haziran’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, İsveç Başbakanı Magdalena Andersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in katıldığı ve yaklaşık iki saat süren dörtlü görüşmenin ardından Türkiye, Finlandiya ve İsveç arasında imzalanan “Üçlü Muhtıra” ile sonlandı. “Türkiye istediğini aldı” olarak nitelendirilen 11 maddelik mutabakat kısaca terörle mücadelede Türkiye ile tam bir iş birliği yapılması ve de savunma sanayi alanında ambargo ve kısıtlamaya gidilmemesi taahhütlerini içeriyor. Türkiye’nin, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği yolundaki vetosunu kaldırması, ittifak ruhunu pekiştirirken yıllardır uluslararası kamuoyu ile paylaştığı fakat somut bir karşılık bulamadığı terör ile mücadele meselesinde  ilerleme kaydetmesi olarak değerlendirilebilir. Kısa vadede kazan-kazan olarak nitelendirilebilecek bu mutabakatın asıl başarısı, Türkiye için ilerleyen süreçlerde somut uygulamalar gerçekleştikçe kendini gösterecektir. Türkiye’nin vetosunun kalkmasının ardından 29 Haziran’da başlayan Zirve’de, İsveç ve Finlandiya NATO üyeliğine davet edildi ve 5 Temmuz’da bu iki ülkeyle katılım protokolü imzalandı. Katılım protokolüne ilk onay ise Kanada’dan geldi. Türkiye’deki onay sürecinin, Finlandiya’nın ve İsveç’in taahhütlerini yerine getirip getirmemesine göre belirleneceği muhtemel olsa da bu onay sürecinin ne kadar zaman alacağı net değil.

Diğer taraftan Zirve’de Türkiye için olumlu bir gelişme ABD cephesinden geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ikili görüşme gerçekleştiren ABD Başkanı Joe Biden, Zirve sonrasında Türkiye’ye F-16 satışını destekleyen açıklamalarda bulundu. Biden’ın bu açıklamaları, daha sonra ABD Uluslararası Güvenlik İşlerinden Sorumlu Savunma Bakanlığı Müsteşarı Celeste Wallander tarafından yapılan açıklama ile de desteklendi. Bilindiği üzere, Türkiye’ye F-16 satışı yapılabilmesi için Kongrenin onayı gerekiyor. Bir grup Kongre üyesi tarafından Biden’ın olumlu açıklamalarına şimdiden itiraz geldiği düşünülecek olursa, Biden yönetiminin Kongreyi Türkiye’ye F-16 satışı konusunda ikna edebilmesi, Türkiye için gerçek bir ödül olabilir.

Yeni Stratejik Konsept Belgesinde Öne Çıkanlar

Zirve’nin ilk günü, ittifak liderleri NATO’nun yeni Stratejik Konsept belgesini kabul ettiler. Belgenin ön sözünde Rusya-Ukrayna savaşının ittifakın güvenlik ortamını değiştirdiği vurgulanırken, NATO’nun temel amacının 360 derecelik yaklaşıma dayalı kolektif savunmayı sağlamak olduğu belirtiliyor.

Yeni Stratejik Konsept belgesinde, 2010 yılındaki öncülü ile aynı olarak NATO’nun 3 temel görevini -caydırıcılık ve savunma, krizin önlenmesi ve kriz yönetimi, iş birliğine dayalı güvenlik- sürdürdüğü teyit ediliyor.

Rusya ve Çin

Öncülü 2010 yılında Lizbon’da kabul edilen Stratejik Konsept belgesinde “dış ortak” olarak tanımlanan Rusya, yeni Stratejik Konsept belgesinde, “zorlama, yıkma, saldırganlık ve ilhak yoluyla etki alanları oluşturmaya ve doğrudan kontrol kurmaya çabalayan bir ülke” ve de “müttefiklerin güvenliğine ve Avrupa-Atlantik bölgesindeki barış ve istikrara yönelik en önemli ve doğrudan tehdit” olarak tanımlanıyor. Ancak, NATO’nun Rusya için herhangi bir tehdit oluşturmadığı, NATO ile Rusya arasında istikrarın ve öngörülebilirliğin sağlanabilmesi için iletişim kanallarının açık tutulması konusunda istekli olunduğunun da altı çiziliyor.

Yeni belgede göze çarpan diğer önemli ülke ise Çin. İlk kez NATO’nun Stratejik Konsept belgesinde yer alan Çin, “uzay, siber ve denizcilik alanları da dâhil olmak üzere, kurallara dayalı uluslararası düzeni yıkmaya çalışır” şeklinde ifade ediliyor. Ayrıca, Çin’in siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda stratejisi ve niyetleri hakkında yeterince şeffaf olmadığı, dezenformasyon ile müttefiklerini hedef aldığı, Rusya ile arasında derinleşen stratejik ortaklığın ittifakın değerlerine ve çıkarlarına aykırı olduğu belirtiliyor. Karşılıklı şeffaflığın ve yapıcı ilişkilerin tesis edilebilmesi hususunda Çin ile de iletişim kanallarının açık tutulmasının önemine değiniliyor.

Diğer Tehditler

Yeni belgede İran, Kuzey Kore ve Çin’in nükleer programlarını şeffaf olmayan bir biçimde geliştirmeye devam ettiğine değinilirken, Suriye’de devam eden savaşta kimyasal silahların kullanımının endişe verici olduğu vurgulanıyor.

Müttefiklere yönelik etkin siber saldırılar, uzayda ya da siber uzayda gerçekleştirilen iyi operasyonlar karşısında ittifakın, Antlaşma’nın 5. Maddesi’ni uygulamaya sevk edebileceğinin altı çiziliyor.

Terörizmin, başta ittifak ülkelerinin vatandaşlarının güvenliği olmak üzere uluslararası barış ve istikrara yönelik en önemli tehditlerden biri olduğu yineleniyor.

Sonuç Yerine: NATO’nun Asya-Pasifikleşme Serüveni mi Başlıyor?

Madrid Zirvesi’nde kabul edilen Stratejik Konsept belgesi ile NATO’nun tehdit coğrafyasını genişlettiği kadar Zirve’ye davet ettiği ülkelerin coğrafi yelpazesi de NATO’da bir paradigma değişiminin olup olmadığı tartışmalarını akla getiriyor. Özellikle yakın coğrafyasındaki Rusya dışında, Çin’in de bu yeni belgede tehdit olarak belirtilmesi ve Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya ve Güney Kore’nin liderlerinin de daveti kabul ederek Zirve’ye katılması ile NATO’nun transatlantik bölgesini aşarak Asya-Pasifik’e doğru yol aldığını gösteriyor. Soğuk Savaş sonrasında varlığı sorgulanan NATO, 21. yüzyılda vazgeçilmez bir ittifak olduğunu uluslararası kamuoyuna teyit ettiriyor.

Ebru Dalğakıran Demir, İKV Uzmanı