İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
1-15 TEMMUZ 2022

AB GÜNDEMİ: Avrupa Komisyonunun Ukrayna’nın Üyelik Başvurusuna İlişkin Görüşü ve Yansımaları

Avrupa Komisyonunun Ukrayna’nın Üyelik Başvurusuna İlişkin Görüşü ve Yansımaları

Ukrayna, Moldova ve Gürcistan’ın AB üyelik başvurularına ilişkin görüşünü (avis) 17 Haziran 2022 tarihinde açıklayan Avrupa Komisyonu, Ukrayna ile Moldova’ya aday ülke statüsü verilmesini tavsiye ederken, Gürcistan’a ise şimdilik Avrupa perspektifi sunulmasını önerdi. 

Komisyon Görüşünün Satır Başları

Benzeri görülmemiş bir hızla hareket eden Komisyon, Kiev’in 28 Şubat 2022 tarihinde ilettiği, “hızlandırılmış bir özel prosedür” aracılığıyla AB üyesi olma talebini içeren üyelik başvurusuna yönelik görüşünü, Rusya’nın Ukrayna müdahalesinin dördüncü ayı dolmadan açıkladı.

Ukrayna’nın başvurusuna ilişkin görüşünde Komisyon, diğer aday ve potansiyel aday ülkeler için olduğu gibi, ülkenin Kopenhag kriterlerini karşılamadaki durumunu siyasi kriterler, ekonomik kriterler ve AB üyeliğinin gerekliliklerini üstlenebilme kabiliyeti bağlamında üç başlıkta değerlendirdi. Komisyon, Ukrayna’nın demokrasiyi güvence altına alan kurumların istikrarı, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıkların korunmasına ilişkin siyasi kriterleri karşılama konusunda ileri aşamada olduğuna kanaat getirdi.

Ekonomik kriterler bağlamında; Ukrayna’nın, güçlü makroekonomik siciline ve Rusya’nın müdahalesi sonrasında dahi sürdürdüğü makroekonomik ve mali istikrar ile kayda değer direnç gösterdiğine dikkat çeken Komisyon, ülkenin işleyen bir piyasa ekonomisi olma doğrultusunda yol aldığını kaydetti. Bununla birlikte, yolsuzluğun ve oligarkların ekonomideki etkisinin önüne geçilmesi için iddialı yapısal reformlara duyulan ihtiyacın altını çizerken, özel mülkiyet hakkının güçlendirilmesi ve iş gücü piyasasının esnekliğinin artırılması gerekliliğini vurguladı.

Kopenhag kriterlerinden AB üyeliğinin gerekliliklerini üstlenebilme kabiliyeti konusunda, AB ile ilişkilerini Derin ve Kapsamlı Serbest Ticaret Alanı’nı (DCFTA) da kapsayan Ortaklık Anlaşması çerçevesinde yürüten Ukrayna’nın, bu sayede hâlihazırda AB müktesebatının büyük bölümünü -Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in ifadesiyle %70’ini – uyguladığına dikkat çekti.

Avrupa Komisyonu, tüm bu değerlendirmeler ışığında, Ukrayna’ya aday ülke statüsü verilmesini tavsiye ederken; yargı reformu, yolsuzluk ve kara para aklama ile mücadele, oligarkların kamu hayatında ve siyasetteki etkisinin kırılması, medya yasası ve azınlıkların korunması gibi alanlarda gerekli adımların atılacağı yönündeki inancını dile getirdi. Komisyon, Kiev’in öncelikli olarak ele alması gereken konuları şöyle sıraladı:

  • Ukrayna Anayasa Mahkemesi yargıçlarının seçim prosedürüne ilişkin olarak, Venedik Komisyonu’nun tavsiyelerine uygun şekilde dürüstlüklerinin ve mesleki becerilerinin değerlendirilmesine dayalı bir ön seçim süreci de dâhil gerekli mevzuatın yürürlüğe koyulması ve uygulanması;
  • Adalet Yüksek Konseyi üyeleri için Etik Kurulu tarafından adayların dürüstlük incelemesinin ve Ukrayna Hakimler Yüksek Yeterlilik Komisyonu'nun kurulması için aday seçiminin sonuçlandırılması;
  • Proaktif ve verimli soruşturmalar ile güvenilir bir kovuşturma ve mahkûmiyet sicili aracılığıyla, özellikle yüksek düzeyde yolsuzlukla mücadelenin daha da güçlendirilmesi; Yolsuzlukla Mücadele Özel Savcılığı başkanının atamasının, mülakat sürecinin kazanının tasdik edilmesi suretiyle tamamlanması ve Ukrayna Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Birimi Direktörlüğü’ne gelecek isim için seçim ve atama süreçlerinin başlatılarak tamamlanması;
  • Kara para aklama ile mücadele mevzuatının Mali Eylem Görev Gücü (FATF) standartlarına uyumunun sağlanması; Ukrayna güvenlik ortamının bir parçası olarak kolluk kuvvetlerinin reformu için kapsayıcı bir stratejik planın kabul edilmesi;
  • Oligarkların ekonomik, siyasi ve kamusal hayattaki aşırı etkisinin sınırlanması için Anti-Oligark Yasası’nın, Venedik Komisyonu’nun yayımlayacağı görüş dikkate alınarak yasal açıdan sağlam şekilde uygulanması;
  • Ulusal mevzuatı AB görsel-işitsel medya hizmetleri yönergesiyle uyumlu hâle getiren ve bağımsız medya düzenleyicisini yetkilendiren bir medya kanunun kabul edilerek menfaat çevrelerinin etkisinin üstesinden gelinmesi;
  • Venedik Komisyonu tarafından tavsiye edildiği şekilde hazırlanmakta olan ulusal azınlıklara yönelik yasal çerçevenin reformunun tamamlanarak, acil ve etkili uygulama mekanizmalarının kabul edilmesi.

Komisyonun, Ukrayna’ya aday ülke statüsü verilmesi yönündeki tavsiyesinin şu aşamada, yukarıda belirtilen önceliklerin yerine getirilmesi konusunda herhangi bir koşulluluk içermediğinin altının çizilmesi gerekiyor. Ukrayna’nın içerisinde bulunduğu olağanüstü durumun yarattığı aciliyetin etkisiyle Komisyonun, bu noktada kriterlerin katı şekilde uygulanmasına odaklanmaktan ziyade, Ukrayna halkına, geleceğinin AB içerisinde olduğu mesajını güçlü şekilde vermeyi ve Kremlin’e karşı savaşında moral desteği sağlamayı amaçladığı görülüyor. Komisyonun Ukrayna’nın belirlenen reform önceliklerini yerine getirmedeki performansını yıl sonunda sunacağı ülke raporunda değerlendirmesi bekleniyor.

Komisyon Görüşünün Arka Planı ve Yankıları

Ukrayna’nın, Rusya’nın istila harekâtının beşinci gününde ilettiği AB üyelik başvurusu ve Moldova ile Gürcistan’ın bunu takip eden başvuruları, AB’yi genişleme politikasında son derece zor bir kararla karşı karşıya bıraktı. AP, AB’nin kapılarını Ukrayna’ya açarak derhâl aday ülke statüsü vermesi çağrısında bulunurken, AB başkentleri, bunun Ukrayna-Rusya savaşının yol açtığı sınamalara karşı doğru bir politika yanıtı oluşturup oluşturmayacağı konusunda hemfikir değildi. Portekiz ile genişleme konusunda şüpheci kampın başını çeken Danimarka ve Hollanda’nın, Ukrayna’nın Kopenhag siyasi kriterlerini karşılamaktan uzak olduğu gerekçesiyle bu konuda çekinceleri bulunuyordu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, İtalya Başbakanı Mario Draghi ve Romanya Cumhurbaşkanı Klaus Iohannis’in 16 Haziran tarihinde gerçekleştirdikleri Ukrayna ziyaretinde verdikleri olumlu mesajlar, Konseyin Ukrayna’nın adaylığına yeşil ışık yakacağının habercisi olarak yorumlanarak, bu konudaki belirsizliği sonlandıran bir gelişme oldu.

AB’nin, 2009 yılından bu yana Avrupa Komşuluk Politikası’nın Doğu Ortaklığı boyutunda ele aldığı ve muhtemel AB perspektifleri konusunda herhangi bir taahhütte bulunmaktan kaçındığı Ukrayna-Moldova-Gürcistan üçlüsünün, Avrupa güvenlik mimarisinin yeniden şekillendiği kritik bir dönemde kapısını çalmasıyla, kendisini bir yol ayrımında bulduğu görülüyor. Bu üç ülkenin üyelik başvuruları, sadece AB’nin gelecekteki sınırlarının nerede olacağı ve genişleme politikasının geleceği açısından değil; Birliğin kurumsal işleyişi, AB bütçesinin dağılımı ve Konseydeki güç dengesi gibi konularda da varoluşsal soruları beraberinde getirmeye aday. Savaşın şekillendirdiği yeni Avrupa jeopolitiğinde, AB’nin Ukrayna’nın üyelik talebine sırtını dönmek gibi bir seçeneğinin bulunmadığı görülüyor. Bu sebeple AB liderleri, aralarındaki görüş ayrılıklarını bir kenara bırakıp dayanışma ve ahlaki sorumluluk duygusu ile hareket ederek, Komisyonun tavsiyesi doğrultusunda Ukrayna’yı ve - benzer şekilde adaylık statüsü verilmesi önerilen - Moldova’yı resmen aday ülke ilan etti. Böylece Ukrayna (ve Moldova); Türkiye, Karadağ, Kuzey Makedonya, Sırbistan ve Arnavutluk’tan oluşan AB üyeliğine aday ülkeler arasına katılmış oldu. Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin tetiklediği üyelik başvurularının ardından, AB genişleme politikası yedisi aday ülke üçü de potansiyel aday ülke (Bosna-Hersek, Kosova ve Gürcistan) olmak üzere 10 ülkeyi kapsayan bir gündemle ilerleyecek. Ukrayna’nın yanında Moldova’ya adaylık ve Gürcistan’a da AB üyelik perspektifi verilmesi aynı zamanda, Doğu Ortaklığı’nın yüzleri AB’ye dönük bu üç üyesinin, AB ile bütünleşme hedefleri bulunmayan Ermenistan, Azerbaycan ve Belarus’tan kalıcı olarak ayrıştıkları anlamına geliyor.

Ukrayna’ya aday ülke statüsü verilmesinin, AB üyeliğinin yakın gelecekte gerçekleşeceği anlamını taşımadığının altını çizelim. Son genişleme dalgalarından edinilen derslerin etkisiyle hukukun üstünlüğü, demokrasi, uyuşmazlıkların halli gibi temel konulara yapılan vurgunun arttığı, üyelik kriterlerinin her geçen gün daha da zorlaştığı ve katılım sürecinde ilerlemenin ilave koşulluluklara tabi olduğu görülüyor. Zorlaşan kriterlere ek olarak, Konseyde genişleme konusundaki görüş ayrılıkları ve oybirliği ilkesinin suistimaliyle artan veto kullanımı nedeniyle süreç, Türkiye ve Batı Balkan ülkeleri için bile son derece sancılı ve yavaş ilerliyor. Ukrayna’nın yolsuzlukla mücadele, yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü alanlarındaki sorunları ve refah düzeyinin AB ortalamasının çok altında kalmasına ek olarak, savaş durumunda ve topraklarının bir bölümünün işgal altında olması gibi faktörler, ülkeyi son derece zorlu bir sürecin beklediğinin habercisi.

Genişlemenin Geleceği Tartışmaya Açılıyor

Ukrayna-Moldova-Gürcistan üçlüsünün üyelik başvurularıyla birlikte son yıllarda kan kaybına uğrayan genişleme sürecinin de yeniden AB gündeminin üst sıralarına yükseldiği ve genişleme sürecinin hızlandırılması, dış politika meselelerinde karar almada oybirliği ilkesinden uzaklaşılarak nitelikli çoğunluğa geçilmesi tartışmalarının yeniden gündeme taşındığı görülüyor.

Aynı zamanda genişleme sürecinin geleceğine yönelik tartışmaların da İtalya eski Başbakanı Enrico Letta’nın “Avrupa Konfederasyonu” önerisi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “Avrupa Siyasi Topluluğu” önerisi ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in “Avrupa Jeopolitik Topluluğu” girişimi ekseninde derinleştiği dikkat çekiyor. AB’nin kapısını çalan ülkelerin sayısının artması ve 27 üyeli bir Birlikten 37 üyeye doğru genişleme ihtimalinin gündeme gelmesiyle, Birliğin gelecekteki kurumsal yapısının nasıl olacağı ve genişleme sürecinin modalitelerinin nasıl işleyeceği gibi soruların bir sonucu olan bu önerilerin en çok ses getireni şüphesiz, Macron’un Avrupa Siyasi Topluluğu önerisi.

AB Zirvesi öncesinde, Fransa tarafından AB başkentlerine iletilen düşünce kâğıdında, AB ile ilişkilerinin formatı gözetilmeksizin ortak değerleri paylaşan tüm Avrupalı ülkelerin katılımına açık olacak ve müşterek sınamaların ele alınmasında bir koordinasyon ve karar alma forumu işlevi görecek bu girişimin, AB üyeliğine alternatif teşkil etmeyeceği, aksine AB’ye üyelik hedefi bulunan ülkelerin belirli AB politikalarına katılımını ve İç Pazar’a kademeli erişimini sağlayacağı ifade edildi. Henüz fikir aşamasındaki bu girişimin, içeriğine ve pratikte nasıl işleyeceğine dair pek çok soru işareti bulunduğunu belirtelim. AB üyeliğine alternatif teşkil etmediğinin vurgulanması, bu gibi girişimlerin daha sağlıklı zeminde tartışılmasına katkıda bulunabilir.

Komisyonun olumlu görüşü ve Konseyin aynı yöndeki kararı neticesinde, AB’nin, kapılarını Ukrayna, Moldova ve Gürcistan’a açma yönünde tarihî bir karara imza attığı görülüyor. Bu tarihî kararın yarattığı dinamizmin, Türkiye ve Batı Balkan ülkelerinin AB ile bütünleşme süreçlerine de yansıtılması bir zorunluluk teşkil ediyor. AB’nin, saygınlığı ve güvenilirliği açısından belirleyici önem taşıyan bu konuda bir an önce harekete geçmesi elzem.

Yeliz Şahin, İKV Kıdemli Uzmanı