22 Temmuz 2011 tarihinde, 32 yaşında bir Norveç vatandaşı olan Anders Behring Breivik, başkent Oslo’da ve Utöya adasında 92 kişinin ölümüyle sonuçlanan iki saldırı gerçekleştirdi. Oslo’da bombalı bir saldırı düzenleyen ve daha sonra Utöya adasındaki gençlik kampına silahlı saldırı gerçekleştiren Breivik, suçu üstlenerek teslim oldu.
İnternet üzerinden yayımladığı manifesto aracılığıyla ulusal ve uluslararası siyasete ilişkin düşüncelerini paylaşan Brievik’in, düzenlediği cani saldırıları, adalet ve doğruluk getirme amacıyla gerekli bulduğu da avukatı tarafından dile getirildi. Saldırganın normal insanlardan daha farklı bir gerçeklik anlayışına sahip olduğunu ifade eden avukat Geir Lippestad, müvekkilinin mahkeme sürecinde tüm gerekçelerini sunacağını da vurguladı.
Saldırılar, Oslo’da düzenlenen ve binlerce insanın ellerinde güller taşıyarak katıldıkları gösterilerle kınanıyor. Kraliyet ailesinden ve hükümet yetkililerinden gelen açıklamalar da, saldırıları “terör” olarak niteleyerek, demokrasinin kazanması gerektiğine vurgu yapıyor.
Öte yandan, Norveç’te düzenlenen ve yukarıda değinilen manifestoya dayanan saldırıların arka planında yer alan ırkçı ve yabancı düşmanı eğilim, Avrupa’da son yıllarda gözlenen aşırı sağın yükselişiyle ilgili tartışmaları da alevlendirdi. Söz konusu manifestoda İngiltere ve Hollanda’da yer alan aşırı sağcı partilere atıf yapılıyor. Buna karşılık, söz konusu ülkelerdeki ve Almanya, Fransa, Finlandiya ve Danimarka’daki partiler, kendilerini bu saldırılardan uzak tutarak yaşanan olayları en ağır dille kınadılar.
Ayrıca, İspanya Başbakanı José Luis Rodriguez Zapatero, Almanya Şansölyesi Angela Merkel ve Avrupa Komisyonu’nun İçişlerinden Sorumlu Üyesi Cecilia Malmström tarafından yapılan açıklamalarda, ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı ortak bir Avrupa tavrının belirlenmesi gerektiği üzerinde durdu. Aynı zamanda, bomba yapımında kullanılan kimyasal maddelere erişimin zorlaştırılması için girişimlerde bulunması yönünde de çağrılar yapılıyor.