Enerjide Sıcak Gündem: Küresel Enerji Güvenliğine İlişkin Gelişmeler
Enerji krizi, küresel piyasaların gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Rusya’ya karşı Batı ittifakında AB’nin liderliğini üstlendiği ekonomik savaşın karşılıklı hamlelerle şiddetini artırmasına ek olarak Kuzey Akım’da gerçekleşen patlamalar ve OPEC+ ülkelerinin üretimi günde iki milyon varil azaltma kararı küresel enerji güvenliğini olumsuz etkileyen diğer gelişmeler olarak dikkat çekiyor. Buna karşılık AB’de 15 üye ülkenin doğal gaz fiyatlarına üst sınır getirilmesine yönelik çalışma yürütmesi ve Baltık Boru Hattı’nın faaliyete geçmesi ise enerji krizini hafifletme çabaları arasında yer alıyor.
Kuzey Akım'da Gerçekleşen Patlamalar Rusya’nın Pazarlık Kapasitesini Düşürdü
Kuzey Akım 1 ve 2 boru hatlarında gerçekleşen patlamalar, Rusya’nın en önemli yaptırım hamlelerini boşa çıkarmış oldu. Geçtiğimiz ay Kuzey Akım 1 boru hattında yaşanan arızayı sebep göstererek gaz akışını durduran Rusya, AB’ye kış başlamadan, bir an önce geri adım attırmak istemişti. Boru hatlarında gerçekleşen patlamaların sebep olduğu sızıntılarla birlikte bu senaryo geçerliliğini yitirmiş oldu. İsveç münhasır ekonomik bölgesinde (MEB) meydana gelen patlamalar sonrası, boru hatlarının onarılıp yeniden faaliyete geçebilmesinin aylar sürebileceği belirtiliyor. Bu durum kış yaklaşırken mevcut konjonktürde Rusya’nın Kuzey Akım 1 boru hattı üzerinden bir pazarlık başlatamayacağını gösteriyor. İsveçli savcılar, olay yeri incelemesinde, boru hattı üzerinde kontrollü patlama izleri bulunduğunu ve sabotajdan şüphelendiklerini duyurmuştu. İsveçli yetkililer ayrıca boru hatlarındaki patlamalarla ilgili soruşturmanın bulgularını Rus yetkililer ya da boru hattının sahibi Gazprom'la paylaşmayacağını açıkladı. Öte yandan İsveç Başbakanı Andersson, konuyla ilgili yaptığı açıklamasında, MEB’in doğrudan İsveç'in kontrolünde bir alan olmadığını, ilk incelemeler sonuçlandığı için bölgedeki güvenliğin kaldırıldığını ve bu bölgeye Rus gemilerinin girişini engelleme yetkilerinin bulunmadığını açıkladı. Bu açıklama, Gazprom’un boru hatlarının onarımı için İsveç’ten onay isteme yükümlülüğünün olmadığını gösteriyor.
OPEC+ Grubu Kısa Vadeli Kârı Küresel Enflasyon Tehlikesinin Önünde Tuttu
Rusya'yı da içeren OPEC+’nın (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) enerji ve petrol bakanları, Avusturya'nın başkenti Viyana'da, 5 Ekim'de düzenlenen toplantıda, petrol fiyatlarını yükseltmek amacıyla üretimi günde iki milyon varil azaltmayı kabul etti. Karar sonrası, OPEC+ üyeleri, üretimi günde 42 milyon varilin altına düşürecek. Kasım ayından itibaren yürürlüğe girecek olan kesinti, küresel petrol arzının yaklaşık %2’sini oluşturuyor.
Petrol üretimindeki bu azalma OPEC+’nın 2020'de Covid-19 salgınında gerçekleşen talep düşüşüne önlem olarak dokuz milyon varilden fazla yaptığı kesintiden bu yana en önemli arz daralması olarak dikkat çekiyor. Karar, Haziran ayındaki 122 dolar zirvesinden sonra 90 dolar altına düşen petrol fiyatlarını tekrar yukarı çekmek için alındı ve kararın ardından fiyatlar yaklaşık 10 dolar yükseldi.
Yükselen petrol ve doğal gaz fiyatları Avrupa’da son 50 yılın en yüksek enflasyon seviyelerinin görülmesine sebep oluyor. OPEC+ ülkelerinin bu kararı, dünyanın önde gelen petrol ihracatçılarının enerji krizini hafifletme amacını taşımadığını, tam tersine krizi fırsata çevirmek istediğini gösteriyor.
Bu kararın en fazla fayda sağlayacağı ülke Rusya olacaktır. Rusya’nın Ukrayna'yı işgalinden sonra, birçok ülkenin petrol ithalatında Rusya’yı tercih etmemesi üzerine Rus petrolünün fiyatı düşmeye başladı. Rus ham petrolü, uluslararası petrol ölçütü olan Brent petrolden varil başına 20-30 dolar arası daha ucuz fiyatlanıyordu. Ucuz petrolü bir fırsat olarak gören ve Rusya'ya karşı Batılı ülkelerin yaptırımlarına katılmayan Hindistan ve Çin, şu anda Rusya’nın deniz yoluyla yaptığı petrol ihracatının yarısından fazlasını oluşturuyor. Çin ve Hindistan, Rusya'dan geçtiğimiz Mart ayında 27 AB Üye Devletinin toplamından daha fazla petrol ithal etti. AB ise 5 Aralık'tan itibaren Rus ham petrolüne ambargo uygulamayı planlıyor.
ABD, düşük fiyatların Rusya için daha az ihracat geliri anlamına gelmesi nedeniyle OPEC+'dan kesinti yapmamasını istemişti. Temmuz ayında OPEC+ içindeki en büyük petrol üreticisi olan Suudi Arabistan'ı ziyaret ederek Veliaht Prens Salman'dan petrol üretimini artırmasını isteyen ABD Başkanı Biden’ın isteği reddedilmişti. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby, Biden'ın OPEC+ kararının ardından Suudi Arabistan ile ilişkileri gözden geçirdiğini açıkladı.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farnan Al-Suud, ilgili açıklamaya tepki göstererek OPEC+ kararının tamamen ekonomik olduğunu, oybirliği ile alındığını, üyelerin piyasa istikrarı ile üreticiler ve tüketicilerin çıkarlarının korunmasını amaçladığını belirtti. Biden, gelecekteki OPEC+ kararlarının aynı doğrultuda alınmasını önlemek için Suudi Arabistan ile ilişkilerin nasıl olması gerektiği konusunda ABD Kongresi ile çalışacak.
AB Doğal Gaz Tavan Fiyat Uygulamasında Henüz Anlaşamadı
AB Üye Devletlerinin enerji bakanları, 12 Ekim’de, doğal gaza tavan fiyat uygulaması getirilmesini görüşmek üzere dönem başkanı Çek Cumhuriyeti’nin ev sahipliğinde Prag'da bir araya geldi. Toplantıdan tavan fiyat uygulamasına yönelik bir mutabakat çıkmadı.
Toplantı bitiminde açıklamalarda bulunan Çek Cumhuriyeti Sanayi ve Ticaret Bakanı Jozef Sikela, "Yüksek gaz fiyatlarına odaklandık. Hızlı ve etkili bir çözüme ihtiyacımız var. Bu kolay bir konu değil. Her ülkenin farklı fikirleri, farklı koşulları, farklı kuralları ve farklı menfaatleri var." ifadelerini kullandı. Avrupa Komisyonunun Enerjiden Sorumlu Üyesi Kadri Simson ise 18 Ekim'de enerji alanında yeni teklifleri içeren bir paketi açıklayacağından bahsetti.
Üyeler arasında uygulamanın olumlu ve olumsuz sonuçlar getireceğini düşünen iki grup bulunuyor. Fransa, İtalya, İspanya ve Belçika'nın da aralarında bulunduğu AB üyesi 15 ülke, Komisyondan ithal doğal gaza tavan fiyat uygulanmasına yönelik bir plan hazırlamasını istiyor. Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen doğal gaza genel bir üst sınır getirilmesi yerine, elektrik üretmek için kullanılan doğal gazın fiyatına üst sınır getirilmesini önermişti.
Almanya, Hollanda, Danimarka ve bazı ülkeler ise bu aşamada doğal gaz fiyatlarına tavan sınırı getirilmesi fikrine sıcak yaklaşmıyor. Tavan fiyat getirilmesinin enerji arz güvenliğini riske sokacağı görüşünde olan bu ülkeler, uygulamanın özellikle kış aylarında talebin artması sonucu doğal gaz ithalatına zarar verebileceğini belirtiyor.
Doğal gaza tavan fiyat uygulaması, enerji piyasalarındaki oynaklık göz önüne alındığında bazı ticaret riskleri barındırıyor. Bu en başta doğal gaza kıyasla maliyeti daha yüksek olan LNG ihracatçıları için de problem oluşturacak nitelikte. İhracatçılar belki de uzun vadede gaz talebini azaltacak resesyon risklerinden kaçınmak için daha düşük bir fiyata satmayı düşünebilir, fakat bu varsayım farklı koşullar ve ihracatçılar söz konusu olduğunda geçerli olmayabilir.
Almanya ve Hollanda, AB’nin gaz fiyatlarını düşürmek ve LNG için yeni bir referans fiyatı belirlemek dâhil olmak üzere yakıt tayınlamasından kaçınmak için kullanabileceği 10 önlem paketi önerdi. Paket, Komisyondan yeni bir LNG kriteri oluşturmasını ve ithalatta geniş bir tavan fiyat sınırının daha az tercih edilen bir seçenek olduğunu belirtiyor. Almanya, LNG ithalat hacmini artırma girişimlerine devam ediyor. ABD ve BAE gelecek yıl Almanya'ya beş kargo LNG gönderecek. Bu sene için Almanya’nın henüz bu hacimde bir LNG anlaşması bulunmuyor. Diğer paketler fiyatların yükselmesini önlemek için AB’ye ortak gaz alımına başlamasını ve ABD, Cezayir ve Norveç gibi Rus olmayan tedarikçilerle müzakerelere başlamasını tavsiye ediyor.
Tavan fiyat uygulanmasına yönelik tartışmaların sebeplerinden bir tanesi de üyelerin ekonomik imkan ve kabiliyetlerinin birbirinden ayrışıyor olması. Örneğin Almanya, yükselen enerji fiyatlarıyla başa çıkmak için işletmeler ve haneler için 200 milyar avroluk bir yardım paketini açıkladı. Doğal olarak, ekonomisi daha küçük olan AB üyeleri aynı hacimde yardım paketleri sağlayamayacakları için fiyatların sınırlandırılması fikrini destekliyor.
Polonya için Rusya’dan Kurtuluş Bileti: Baltık Boru Hattı
Baltık doğal gaz boru hattı, doğal gaz akışının kesildiği Kuzey Akım 1 ve faaliyete geçmesi onaylanmayan Kuzey Akım 2 boru hatlarında meydana gelen patlamalardan günler sonra, 1 Ekim 2022’de Polonya'ya gaz taşımaya başladı.
900 kilometrelik Baltık boru hattı, doğalgazı Norveç'ten Danimarka'ya ve Baltık Denizi üzerinden Polonya'ya aktarıyor. Boru hattında akış tek yönlü değil, yani aynı zamanda Polonya'dan Danimarka'ya da gaz akışı gerçekleşebilecek. Ağustos ayının sonlarında da Polonya ve Slovakya arasında bir ara bağlantı hattı faaliyete hazır hâle gelmişti.
Harita: Baltık Boru Hattı Güzergâhı
Planlama süreciyle birlikte yaklaşık 20 yılda hayata geçen proje, Danimarkalı ve Polonyalı operatörlerin 2016 yılında inşaat için bir mutabakat zaptı imzalamasının ardından ivme kazanmıştı. Danimarka'daki inşaat, koruma altındaki bazı hayvanlara zarar verdiği gerekçesiyle dokuz aylığına askıya alınmıştı, ancak geçtiğimiz mart ayında yeniden başladı.
Polonya, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinden sonra enerji arz güvenliğini artırmaya yönelik çabalarını hızlandırmıştı. Ancak nisan ayında Polonya hükümetinin Rus gazına ruble ile ödeme yapmayı reddetmesi üzerine Gazprom’un Polonya'ya gaz akışını durdurduğunu açıklaması, hükümetin kısa vadeli planlarını alt üst etmişti.
Bu gelişmeler üzerine, Baltık boru hattının tamamlanması ve faaliyete geçmesi AB ve Polonya için oldukça kritik bir zamana denk geldi. AB’nin Rusya’dan karşıladığı yaklaşık %40’lık doğal gaz oranının %10’un altına inmesiyle Baltık boru hattı, AB’nin enerji krizini hafifletmek için en önemli seçeneklerden biri hâline geldi.
Danimarkalı gaz ve elektrik iletim sistemi operatörü Energinet ve Polonyalı Gaz-System'in ortak projesi olan boru hattının, Polonya'ya yılda 10 milyar metreküp ve Polonya'dan Danimarka'ya yılda 3 milyar metreküp gaz taşıma kapasitesi bulunuyor. Bağlantının tam kapasitesi, Polonya'nın 2021’deki yaklaşık 20 milyar metreküp gaz tüketiminin yarısına denk geliyor. Yükselen doğal gaz fiyatlarının talebi azaltması nedeniyle bu yıl talebin 18 milyar metreküpe düşmesi bekleniyor.
Faaliyete geçtiği Ekim 2022 itibarıyla mevcut talebin yaklaşık %15'ini karşılayan boru hattında, Polonya'nın en büyük gaz şirketi PGNiG kapasitenin yaklaşık %80'ini rezerve etti ve 2023'te 6,5 milyar metreküp ve sonraki yıl 7,7 milyar metreküp sevkiyat yapacağını açıkladı.
Boru hattının gaz dağıtım kapasitesi, Gazprom'un Kuzey Akım 1 ile yıllık 55 milyar metreküplük gaz kapasitesi ve geçen yıl AB’nin Rusya'dan gerçekleştirdiği toplam 155 milyar metreküp ithalatın gölgesinde kalıyor. Bununla birlikte, Gazprom Kuzey Akım hattındaki tedariki sıfıra düşürdüğü için, Baltık boru hattı, sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatıyla birlikte Polonya'nın Rus fosil yakıtlarına karşı bağımsız hâle gelme planının merkezinde yer alıyor.
Avrupa Komisyonunun Enerjiden Sorumlu Üyesi Kadri Simson, 27 Eylül'de, konuyla ilgili yaptığı açıklamasında, Baltık boru hattının Avrupa'nın enerji arz güvenliği için hayati önem taşıdığını söyledi. Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki de açılış töreninde yaptığı konuşmada, gaz alanındaki Rus hakimiyeti döneminin sona erdiğini, şantaj, tehdit ve haraçla damgalanmış olan bu ilişkinin bittiğini vurguladı.
Yapılan açıklamalarda, Baltık boru hattının AB için enerji güvenliği açısından çok önemli olduğunun belirtilmesi, Rusya-AB arasında gerilimi gittikçe artan mücadelede boru hattına yönelik sabotaj endişelerini de beraberinde getiriyor. Boru hattı, Danimarka kıyılarındaki Bornholm adasının etrafındaki hasarlı Kuzey Akım boru hatlarının bulunduğu bölgeden geçiyor.
İsveç Güvenlik Servisi Kuzey Akım boru hatlarında gerçekleşen sızıntılar ile ilgili yaptığı açıklamada, Kuzey Akım 1 ve 2 gaz boru hatlarının olay yeri incelemesinde patlama kanıtlarının bulunduğunu ve bunun "sabotaj" şüphesini güçlendirdiğini belirtmişti. Bunun üzerine, Polonya hükümeti güvenlik merkezi yaptığı açıklamada, Polonya başbakanının sınır dışındaki enerji altyapısında ülkenin güvenlik seviyesini yükselttiğini belirtti.
Polonya’nın AB üyeleri arasında kömürden elde edilen elektrik miktarında birinci sırada olması, önümüzdeki yıllarda enerji kaynaklarını çeşitlendirmek için farklı projeler ve iş birlikleri içinde bulunmasını zorunlu kılıyor. Çoğunluğu devlete ait olan Polonya’nın en büyük enerji sağlayıcısı PGE kömürden çekilerek 2030’a kadar elektriğin %50’sini, 2050’ye kadar ise %100’ünü yenilenebilir kaynaklardan üretmeyi hedefliyor.
Mehmet Can Sezgin, İKV Uzman Yardımcısı