Komisyon Üyesi Várhelyi’nin Türkiye Ziyareti: Ortak Çıkar Odaklı İş Birliği ve Yatırım Perspektifi
Avrupa Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Komisyon Üyesi Olivér Várhelyi, 26-28 Ekim tarihleri arasında Türkiye’ye ziyarette bulundu. Ziyaretinde, Türkiye-AB Yüksek Düzeyli İş Diyaloğu Toplantısı’na ve Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı’na (Instrument for Pre-accession Assistance - IPA) alternatif olarak geliştirilen bir finansman modeli olan Avrupa Sürdürülebilir Kalkınma Fonu Artı (European Fund for Sustainable Development Plus – EFSD+) kapsamında kurulan Türkiye Yatırım Platformu’nun (TYP) tanıtımına katıldı. Türkiye-AB Yüksek Düzeyli İş Diyaloğu Toplantısı’na ayrıca Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (EUROCHAMBRES) Başkanı Luc Frieden ve İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu da katıldı.
Türkiye-AB arasındaki ticari ilişkilerin gün geçtikçe güçlendiğine vurgu yapılan toplantıda pozitif gündem, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve TYP’nin kuruluşunun Türkiye’nin üyeliğine giden süreçte ifade ettiği önem ele alındı. Ayrıca Várhelyi, 26 Ekim’de Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ve 27 Ekim’de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile temaslarda bulundu.
Türkiye-AB Yüksek Düzeyli İş Diyaloğu Toplantısı
Ankara ve Brüksel arasında en son 2019 yılında “Yüksek Düzeyli Ekonomi Diyaloğu” başlığıyla düzenlenen toplantılar, Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilim nedeniyle askıya alınmıştı. Üç buçuk yılın ardından “iş diyaloğu” başlığıyla düzenlenen toplantıya katılmak üzere Türkiye’ye gelen Várhelyi, yetkililer ve iş dünyası temsilcileriyle bir araya geldi. Türkiye-AB arasındaki ticaretin önündeki potansiyeller kadar tehditlerin de tartışıldığı toplantıda, iki tarafın temsilcileri de iş birliğini güçlendirmek üzere atılabilecek adımları ele aldı.
Várhelyi, gıdaya erişimde yaşanan aksaklıklar ve enerji fiyatlarındaki artış nedeniyle meydana gelen belirsizliğin finansal ve sosyo-ekonomik bir dizi alanda yeni riskleri beraberinde getirdiğini vurgularken, özellikle de ham maddelere erişim, borç seviyelerinin yükselmesi ve enflasyonun yüksek seyreden artış trendi gibi tehditlere karşı iş birliğinin güçlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Türkiye-AB arasındaki ilişkilere özel sektörün önemli bir dinamizm getirdiğini belirten Várhelyi, iki taraf arasındaki ticaret hacminin geçtiğimiz yılda 157 milyar avroya kadar ulaştığını ve bu gelişmenin arkasındaki itici gücün ticaret hacmini dört kattan fazla artıran Gümrük Birliği olduğunu ifade etti.
Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Kaymakcı ise sözlerine Várhelyi’yi Türkiye’de üçüncü kez ağırladıklarını söyleyerek başladı. Kaymakcı, Várhelyi gibi karşı karşıya kalınan tehditlere vurgu yaparken, aynı zamanda Türkiye’nin yeşil dönüşüm kapsamında uyum sağlamak durumunda kaldığı yeni mekanizmalar nedeniyle de zorlandığını ve bu nedenle Türkiye ve AB arasında Yüksek Düzeyli İş Diyaloğu toplantılarının yeniden başlatılmasının hayati olduğunu belirtti. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize serbestisi müzakerelerine yeniden başlanmasının büyük önem arz ettiği bu dönemde Kaymakcı, kesintiye gidilse de Türkiye’nin IPA fonları sayesinde 9,2 milyar avroluk bir fondan yararlandığını ifade etti. Yeni dönem için yapılan planlama kapsamında Türkiye’de bir yatırım platformu kurulduğunu hem bir aday ülke olması hem de Avrupa ekonomisinde taşıdığı ağırlık nedeniyle Türkiye’nin yer almadığı bir yeşil dönüşümün mümkün olmayacağını sözlerine ekledi.
Açış konuşmalarında söz alan bir diğer katılımcı olan Hisarcıklıoğlu ise Türkiye’nin AB’nin altıncı, AB’nin ise Türkiye’nin birinci en büyük ticaret ortağı olduğunu belirterek, Türkiye’nin ithalatının üçte birinin AB’den geldiğini ve ülke ihracatının %41’inin AB ile yapıldığını kaydetti. Türkiye’nin AB’ye yaptığı ihracatın 63 milyar avroya ulaştığına ve bunların ağırlıklı olarak makine ve ulaşım araçları, tekstil, tarım ve ham maddelerden oluştuğuna işaret etti.
Ticaret Bakanı Muş ise yıl sonuna kadar ticaret hacmini 200 milyar dolara ulaştırmak için çalışmalara devam edildiğini ve buna uygun olarak istihdamda kayda değer bir artışı hayata geçirmek için çaba sarf edildiğini belirtti. COVID-19 salgını, dijitalleşme, iklim değişikliği ve Ukrayna’nın işgali gibi karşı karşıya kalınan gerek jeopolitik gerek de ekonomik sorunlara karşı mücadelede Türkiye ve AB arasındaki ekonomik bütünleşmenin önemli bir rol oynadığı kanaatinde olduklarını da yineledi. AB’nin iklim konusunda sarf ettiği çaba ile yeşil dönüşüm konusunda küresel bir liderlik üstlendiğini ifade eden Muş, Türkiye’nin bu çabalara gıda ve enerji krizini çözme konusunda elinden geleni yapmaya çalışarak katkıda bulunduğunun hatırlattı.
Türkiye Yatırım Platformu (TYP)
Toplantıda öne çıkan bir diğer konu, TYP’nin lansmanıydı. EFSD+ mekanizması ile kamu, yerel yönetimler ve özel sektörün yenilikçi yatırım projelerinin yenilikçi finansman modelleriyle desteklenmesi amaçlanırken mart ayında kurulan TYP’ye EFSD+ yoluyla oluşturulacak finansmandan yararlanmak için ihtiyaç duyuluyordu. IPA’nın 2021-2027 yılları aralığını kapsayan üçüncü döneminde alternatif bir finansman kaynağı olarak kurulan EFSD+ ile AB, ortaklık içerisinde olduğu ülkelere sağlayacağı yaklaşık 40 milyar avroluk bir garantinin dağıtılması için yatırım platformu kurulmasını tavsiye ediyordu. Bu doğrultuda Komisyon tarafından C(2022) 1895 Sayılı Kararla kabul edilen TYP ile ülkemizin nasıl bu mekanizmadan faydalanabileceği özellikle de iş dünyası tarafından merak ediliyordu.
EFSD+, oluşturulacak finansmanın “yatırım pencereleri” olarak da nitelendirilen altı başlık etrafında hazırlanacak projelere dağıtılmasını öngörüyor:
Kısaca EFSD+ mekanizmasından hem kamu hem de özel sektör ile iş birliği hâlinde bir proje portföyü oluşturulacak ve AB’nin açacağı çağrılara uluslararası finans kuruluşları başvuracak. Süreç, IPA’dan farklı olarak doğrudan hibe ile değil, kredi ve harmanlamanın (kredi + hibe) iç içe geçtiği bir yöntem ile ilerleyecek. Dolayısıyla harmanlama modeli, bir kalkınma projesinin maliyetlerinin karşılanması sürecinde, kamu kaynaklarından garantör desteğinin temin edilmesiyle, AB’nin proje başvurularını kabul ettiği uluslararası finans kuruluşları tarafından kredi yoluyla finanse edileceği bir süreci tarif ediyor. Bir başka deyişle proje, özel sektör bütçesi, proje için alınan kredi desteği, hibe süreci, kamu ve AB kurumları garantörlüğü ile harmanlanmış bir finansmana sahip oluyor. AB, vereceği bütçe garantisi portföyünü AB Dış Eylem Garantisi (EU External Action Guarantee) ve InvestEU ile sağlayacak. Öte yandan projenin kabul edilmesi için gerekli olan malî risk payı, uluslararası finans kuruluşu, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından belirlenecek. Kabul edildiği takdirde projenin Türkiye’deki uygulama ayağının garantörlüğü Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından üstlenilecek.
Yatırım pencereleri kapsamında üç tip proje türü olacak:
Türkiye Yatırım Platformu ve faydalanıcı kurum ve kuruluşlarla iş birliği hâlinde çalışarak projelere başvuru yapabilecek uluslararası finans kuruluşlarına örnek olarak EIB (Avrupa Yatırım Bankası), AFD (Fransa Kalkınma Ajansı), KFW (Almanya Kalkınma Bankası), CDP (Cassa Depositi e Prestiti), EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası), FMO (Hollanda Kalkınma Bankası), COFIDES (İspanyol Kalkınma Finansmanı Şirketi), EDFI (Avrupa Kalkınma Finans Kurumları), IFC (Uluslararası Finans Kurumu) verilebilir.
Bu yıl için belirlenen son başvuru tarihi 10 Temmuz 2022‘ydi. Her ne kadar bu yıl yeterli sayıda başvuru yapılamamış olsa da, Türkiye’deki kamu iştirakleri ve özel sektörün gelecek yıllarda geliştireceği projelerin 2027’ye kadar onaylanma ihtimali var. Elbette ki bunun için uluslararası finans kuruluşlarıyla temasın geliştirilebilmesi, mekanizma hakkında Türkiye genelindeki bilgi ve farkındalık düzeyinin artırılabilmesi ve kamu-özel sektör arasındaki iş birliğinin kuvvetlendirilmesi oldukça elzem.
TYP’ye yoğun bir ilgi gösterildiğinin altını çizen Kaymakcı, Avrupa Yatırım Bankası’nın, 2019’dan beri, Türkiye’de yeni projelere destek sunmadığını belirtti. Ancak Kaymakcı, TYP’nin AB’den daha önceden temin edilen katılım öncesi mali yardımlara ek olarak önemli bir kaynak oluşturacağını ve bu süreç boyunca geliştirilecek malî iş birliği ile AB’ye üyelik sürecinin hızlanacağını umduklarını da ekleyerek sözlerini tamamladı.
Várhelyi’nin Diğer Temasları
Türkiye-AB Yüksek Düzeyli İş Diyaloğu Toplantısı dışında Várhelyi, ilk olarak İstanbul’da Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile Sürdürülebilir Sosyo-Ekonomik Uyum İçin Girişimcilik Kapasitelerinin İyileştirilmesi (ENHANCER) hibe programlarının sertifika töreninde bir araya geldi. Varank’ın Türkiye’nin 2030 yılına kadar 100 bin teknoloji girişimi kurmayı hedeflediğini ve en çok yatırım çeken ilk on ülke arasında yer aldığını açıkladığı toplantıda Várhelyi de ENHANCER projesi ile KOBİ’lere 32,5 milyon avro değerinde bir fon sağlanarak önemli bir istihdamın yaratılacağını ve Türk girişimcilerin yeni ürün geliştirme ve pazara erişim konusunda destekleneceğini ifade etti.
27 Ekim’de ise İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Türkiye-İran sınırında güvenlik yolları, radar sistemleri, optik kuleler, sınır duvarları ve ortak güvenlik önlemleri hakkında incelemelerde bulunmak üzere Van’da görüşen Várhelyi, Soylu ile ortak bir açıklama yaptı. Soylu, Türkiye’nin hem doğu hem de batı sınırlarında inşa edilen optik kulelere AB’nin 108 milyon avroluk bir katkıda bulunduğunu ifade ederek göç ve sınır güvenliği konusunda iş birliğini geliştirmek üzere çok verimli bir toplantı gerçekleştirdiklerine konuşmasında yer verdi. Várhelyi ise Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara ev sahipliği yapmasına rağmen sınır güvenliği konusunda da ciddi bir çaba sarf ettiğini belirterek Türkiye ile AB arasında karşılıklı güvenin geliştiğine vurgu yaptı.
Sonuç: “Uzun” Kıştan Türkiyesiz Çıkılamaz
Özellikle de son üç yıl içerisinde kopma noktasına gelen Türkiye-AB ilişkileri ve son iki yılda küresel bir krize dönüşme arifesinde olan ortak jeopolitik ve ekonomik sorunlar nedeniyle yaşanan belirsizlik hâli, iş birliğini belki de geçmiş dönemlerden daha da fazla önemli kılıyor. Türkiye ve AB arasında iş birliğinin en çok geliştirildiği alan olan ticaretin, ilişkilerin yeniden tedavi edilmesi ve geleceğe ortak bir pencereden bakılması için en sağlam temeli oluşturduğu su götürmez bir gerçek. Bu nedenle sonuncusu üç buçuk yıl önce gerçekleştirilen Yüksek Düzeyli İş Diyaloğu toplantılarının yeniden bu dönemde düzenlenmesi sürpriz değildi.
COVID-19 sonrasında hızla toparlanmaya çalışan Avrupa ekonomisi ve benzer olumsuzlukları yaşamasının yanında bir de kendine özgü kırılganlıklarla mücadele etmeye çalışan Türk ekonomisi, tüm dünyada yaşanan gıda ve enerjiye erişimdeki sorunlar ve yükselen enflasyonla birlikte yeniden ciddi tehlikeler ile karşı karşıya. Özellikle de 2023’ün başı itibarıyla daha da keskinleşeceği düşünülen durağanlık hâlinin çözümü için sorunları ortaklaştırmanın yanında ortaklaşa bir hareket geliştirmenin gerekliliği de gün geçtikçe artıyor. Bu nedenle Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı’nın ifade ettiği yeşil dönüşümün Türkiyesiz olamayacağı olgusunu derinleştirerek önümüzdeki uzun kışın da Türkiyesiz atlatılamayacağını daha güçlü bir şekilde haykırmaya ihtiyaç var. Bu nedenle Türkiye ve AB arasındaki ticaretin önünde engel olan vize sorununun ortadan kaldırılması, dönemin şartlarıyla uyumlaştırılması gereken Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve Türkiye’nin üyelik doğrultusunda yararlanacağı yardımların hem nitelik hem de nicelik açısından geliştirilmesi, hiç olmadığı kadar acil bir gündem olarak karşımızda duruyor. Son olarak, düzenlenen toplantının orta ve uzun vadede önemli çıktıları beraberinde getirme ihtimalinin yüksek olduğunun altını çizerken Türkiye’nin kendileri açısından taşıdığı önemin Avrupa tarafından tekrardan hatırlanması konusunda da ciddi bir işaret olduğunu belirtmek gerekiyor.
Erdem Tekçi, İKV Uzman Yardımcısı