İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
1-15 ARALIK 2022

AB GÜNDEMİ: Artan Korumacılık Ortamında AB-ABD İlişkilerini Etkileyen Dinamikler

Artan Korumacılık Ortamında AB-ABD İlişkilerini Etkileyen Dinamikler 

Avrupa Birliği, transatlantik ilişkilerin geleceği açısından 8 Kasım ABD ara seçimlerinde eski Başkan Donald J. Trump’ın güçlenmesinden ve “kırmızı dalganın” geri gelmesinden en fazla çekinen aktörlerin başında geliyordu. Seçim sonuçlarında muhtemel bir değişimin ortaya çıkması halinde, Brüksel kanadında Ukrayna ile ilgili açık çek verilmeyeceğinin beyan edilmesi sebebiyle ABD’nin Ukrayna’ya desteğinin etkilenebileceği, iklim değişikliği konusunda yaşanan eski tartışmaların yeniden ortaya çıkacağı ya da ticaret savaşlarına geri dönüleceği gibi çeşitli endişeler ortaya çıkıyordu. Bu sebeplerle ABD ara seçimlerinde Demokratların Senato’da 51 sandalye kazanarak çoğunluğu rahat elde etmesi ve Temsilciler Meclisi dağılımında ise beklenildiği kadar oy kaybetmemesi, Atlantik’in karşı yakasında memnuniyete ve rahatlamaya sebep oldu.

Seçim sonrası ilişkilerde ise bir yandan ABD’nin teşvik yasasının iki aktör arasında anlaşmazlık unsuru olarak ön plana çıktığı görülürken diğer yandan AB-ABD Ticaret ve Teknoloji Konseyi’nin 5 Aralık’ta gerçekleşen üçüncü toplantısıyla iki aktör arasındaki mevcut sorunlara çözüm bulmaya ve ticari ilişkilere ivme kazandırılmaya çalışıldığı görüldü.

ABD’deki Enflasyonu Düşürme Yasası ve AB’nin Tepkisi

Her ne kadar iki aktör arasında çeşitli alanlarda iş birliği artarak sürse de güncel gelişmelerin ilişkilerde çeşitli anlaşmazlık konularını  ortaya çıkardığı not edilmeli. Bu kapsamda ABD Başkanı Joe Biden’ın ağustos ayında imzaladığı Enflasyonu Düşürme Yasası, iki aktör arasında gerginliğe yol açabilecek unsurlar barındırıyor. Zira yasa ile Donald J. Trump döneminde altın çağını yaşayan korumacı ekonomi politikalarının, Joe Biden döneminde terkedilmeyerek sürdürüldüğü görülüyor. Bu durumun bazı AB ülkelerinde hayal kırıklığına yol açtığı anlaşılıyor.

ABD, söz konusu yasayla tarihinin en büyük iklim paketini kabul ederek temiz enerji teknolojilerinde yerli üretimi teşvik etmeyi ve sanayide istihdamı artırmayı amaçlıyor. Yasa, Amerika’da üretilen batarya ve mineralleri içeren elektrikli araçlara 260 milyar doları bulacak ciddi vergi indirimleri getirirken, ilaç fiyatlarının düşürülmesi ve kurumlar vergisinin artırılması gibi çeşitli düzenlemeleri içeriyor.

AB’nin, ABD’de yasa kapsamında verilecek teşviklerin Avrupalı otomobil şirketleri ile yenilenebilir enerji ekipmanları başta olmak üzere yeşil ekonomi alanındaki tedarikçilerini dezavantajlı hâle getireceğinden endişe duyduğu görülüyor. Hâlihazırda enerji krizi ve yüksek enflasyonla mücadele eden Avrupa sanayisinin rekabet gücünün çok daha gerileyebileceği ve kan kaybedebileceği yorumları yapılmaya başlandı. Özellikle oldukça güçlü bir otomobil endüstrisine sahip olan Almanya’nın yasadan dolayı rahatsız olduğu kamuoyuna yansıyor. Endişelerin merkezinde şirketlerin yatırımlarını yasa ile daha çekici hâle gelebilecek ABD’ye kaydırma ihtimali yer alıyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz başta olmak üzere Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck ile Almanya Maliye Bakanı Christian Lindner de yasaya yönelik endişelerini dile getirdi. Yapılan açıklamalarda ABD ile diyalog hâlinde olunsa da Avrupa kıtasının rekabetini koruyabilmesi için kendi yanıtlarını üretmesi gerektiği vurgulanıyor.

AB’deki kimi aktörler yasaya karşı “kısasa kısas” isterken, kimileri ise ABD ile diyaloğun geliştirilerek ortak bir çözüm bulunabileceğine inanıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron AB’nin ABD’nin hazırladığı gibi bir yasaya ihtiyaçlarının olduğunu söylerken, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, yasanın haksız rekabete yol açabileceğine ve COVID-19 salgınının test ettiği tedarik zincirlerini çok daha kötü etkileyebileceğine dikkat çekti. Von der Leyen, rekabetin olumlu bir yönü olduğunu, özellikle temiz teknoloji yarışından dünyanın kazançlı çıkacağını vurgulasa da bir yandan Avrupa kıtasında kamu yatırımlarını kolaylaştırmak, daha fazla Avrupa finansmanı sağlamak gibi  gerekli adımları (vb.) atmak, diğer yandan konuyla ilgili ABD ile birlikte çalışmak gerektiğini vurguladı.

AB-ABD Ticaret ve Teknoloji Konseyi (TTC)

Yaşanan mevcut tartışmanın gölgesinde iki aktör transatlantik bağları güçlendirmek ve ticari ilişkilerdeki sorunlara çözüm bulmak amacıyla Ticaret ve Teknoloji Konseyi’ni yeniden topladı. 5 Aralık 2022 tarihinde ABD’nin Maryland eyaletinde yapılan Konsey toplantısının başkanlığını Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcıları Margrethe Vestager ve Valdis Dombrovskis, ABD kanadından ise ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken yürüttü. Tarafların bünyesinde 10 çalışma grubu oluşturduğu TTC’nin sürdürebilir, kapsayıcı bir ekonomik büyüme ve kalkınmayı desteklediği vurgulanıyor. Ayrıca TTC kapsamında dijital dönüşüme insan merkezli bir yaklaşımın teşvik edildiği ve uluslararası normlar ile uluslararası ticaret kurallarına uyulmasının ve ortak değerlerin yansıtılmasının sağlandığı belirtiliyor.

Bakanlar düzeyinde gerçekleştirilen üçüncü TTC toplantısı kapsamında Jamaika ve Kenya gibi üçüncü ülkelerdeki ortak girişimler, geleceğe yönelik güvenli bağlantı projeleri ile yapay zekâ yol haritasının, gizliliği artıran teknolojilerin, kuantum teknolojilerinin geliştirilmesi, elektrikli araçların şarj edilmesi konusundaki alt yapıların iyileştirilmesi, yarı iletkenler için tedarik zinciri oluşturulması gibi birçok ticari ve teknolojik alanda iş birliği yapılması kararlaştırıldı.

Ayrıca AB ile ABD’nin “özgür ve demokratik dünyanın koçbaşı aktörleri” olması ve ilişkilerinde de normatif unsurlara önem vermeleri sebebiyle yapılan ortak açıklamada TTC’nin normatif temellerinin altının çizildiği görüldü. Öyle ki “değerleri çevrim içi olarak teşvik etmek” başlığı altında İnternetin Geleceği Bildirgesi’nin yeniden vurgulandığı, insan hakları savunucularını çevrim içi koruma ve internet kesintilerine karşı önlemleri artırmayı hedefleyen adımlara vurgu yapıldı.

Sonuç bildirgesinde transatlantik ticaretin geliştirilmesi için de çeşitli öneriler üzerinde mutabık kalındığı görülüyor. Bu kapsamda küçük ve orta ölçekli işletmelerin ticaret yapmasının önündeki engelleri azaltmak için dijital teknolojilerden daha fazla faydalanılması gerektiği vurgulanıyor. Hâliyle önümüzdeki dönemde iki aktör arasında dijital iş birliğinin geliştirilmesinin de ticaretin geleceği açısından önemi kabul ediliyor. Ayrıca karşılıklı tanıma anlaşmalarının ve uygunluğun değerlendirilmesinin yine ticarete olumlu katkı yapacağı belirtiliyor. Bununla ilgili olarak karşılıklı tanıma anlaşmalarının kapsamının genişletilmesi ve belirlenecek çeşitli sektörlerde (deniz ekipmanları, aşılar, makina ve bağlantılı diğer sektörler vb.) iş birliğini geliştirmeye yönelik fırsatların değerlendirilmesi konusunda iki aktörün görüş birliği içinde olduğu görülüyor. Bu adımların yanı sıra ihracat kontrolleri ve kısıtlamaları, yatırım taraması, piyasa dışı politika ve uygulamalarla ortak mücadele edilmesi, ekonomik durumda yaşanan zorluklar ve tehditlere karşı birlikte hareket edilmesi gibi konu başlıkları ön plana çıkıyor.

Tüm bu kararlar ve belirlenen iş birliği alanları, AB ile ABD arasındaki ilişkilerin ticaret ve teknoloji alanında somut ilerlemelere sahip olduğunu gösteriyor. İki aktörün iş birliği mekanizmalarını sürdürerek ortak değerler ve ilkeler temelinde transatlantik ilişkileri derinleştirmeyi ve yeni projeler geliştirmeyi amaç edindikleri anlaşılıyor. Zira TTC’nin, ortak çalışmaları gözden geçirmek ve mevcut ilerlemeyi değerlendirmek üzere 2023’ün ortalarında Avrupa’da yeniden bir araya gelmesinin amaçlandığı da vurgulanıyor.

AB-ABD İlişkilerinin Geleceği

8 Kasım ABD ara seçimlerinde her ne kadar Demokrat Parti’nin anketlerde beklenildiği kadar oy kaybetmediği görülse de ekonomi politikalarında korumacılığı savunduğu bilinen Cumhuriyetçi Parti’nin Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu elde etmesi, ABD Enflasyonu Düşürme Yasası özelinde AB ile ABD arasındaki anlaşmazlığın çözümünü zorlaştıracaktır. Elbette anlaşmazlığın gölgesinde toplanan TTC, iki aktör arasındaki mevcut endişelerin giderilmesi ve diyalog zemininin sürdürülmesi açısından oldukça önemli bir yere sahip. Joe Biden’ın zaferi olarak nitelendirilen ve 8 Kasım seçimlerinden önce onaylanan yasanın, seçim sonrasında ne kadar uygulanacağı ise soru işaretlerini barındırıyor. Zira Alman Sanayii Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Wolfgang Niedermark’ın da yasanın AB üzerindeki somut etkilerinin uygulamaya bağlı olacağının altını çizmesi bu kapsamda önemli.

Muhafazakârlaşmanın, sağa kaymanın, milliyetçi gündemlerin ve küreselleşme karşıtı hareketlerin güç kazandığı mevcut jeopolitik ortamda, AB-ABD ilişkilerinin güçlenerek sürdürülmesi önemini koruyor. Özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi ve Asya Pasifik’te Çin’in güçlenerek kendi gündemini izleme çabası göz önünde bulundurulduğunda, AB-ABD ilişkilerindeki anlaşmazlık unsurlarına çözüm bularak iş birliği mekanizmalarının güçlendirilmesinin, uluslararası politika açısından da hayati bir öneme sahip olduğunun altı çizilmeli.

Oğuz GÜNGÖRMEZ, İKV Uzmanı