İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

AB GÜNDEMİ: İklim Değişikliği ile Mücadele Yeni Ticaret Savaşlarının Fitilini mi Ateşliyor?

Avrupa Komisyonu tarafından ABD’nin Enflasyonu Düşürme Yasası’na karşılık olarak yayımlanan Net Sıfır Çağ İçin Yeşil Mutabakat Sanayi Planı, iklim değişikliği ile mücadele açısından önemli bir gelişme olsa da ticaret savaşlarının tam anlamıyla bitmediğini hatırlatıyor.
AB GÜNDEMİ: İklim Değişikliği ile Mücadele Yeni Ticaret Savaşlarının Fitilini mi Ateşliyor?

İklim Değişikliği ile Mücadele Yeni Ticaret Savaşlarının Fitilini mi Ateşliyor?

Sıcaklıkların kayda alınmaya başladığı zamandan bu yana en sıcak yılların yaşandığı yaklaşık son sekiz yılda, aşırı sıcaklıklar, kuraklık ve seller gibi tüm dünyada iklime bağlı yaşanan afetler artarak milyonlarca insanın hayatını olumsuz etkilemeye devam ediyor. Dünya Meteoroloji Örgütü’ne göre, 2022 yılı ortalama küresel sıcaklıklar sanayi öncesi döneme kıyasla yaklaşık 1,15°C artış göstererek, en sıcak beşinci veya altıncı yıl olarak tarihe geçti.

Paris Anlaşması’nın küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi döneme göre 1,5°C ile sınırlandırma hedefini gerçekleştirebilmek için tüm dünyada daha iddialı ve hızlı adımların atılması gerekiyor. Ancak, iklim değişikliği ile mücadele küresel çapta iş birliği yürütülmesini gerektirirken, günümüzde ülkelerin ticarî açıdan üstünlük sağlamayı amaçladığı bir rekabet unsuru hâline de geldi.

Günümüzde en iddialı iklim politikalarını ortaya koyan küresel aktör AB, diğer ülkelere de benzer seviyede iklim politikaları ortaya koymaları için önderlik ediyor. AB’nin Avrupa kıtasını 2050 yılına kadar ilk iklim nötr kıta hâline getirmek amacı taşıyan yeşil büyüme stratejisi Avrupa Yeşil Mutabakatı, yalnızca Avrupa’nın değil, tüm dünyanın iklim politikalarının şekillendirilmesinde rol oynadı. Zira AB, üçüncü ülkelerden kaynaklanabilecek karbon kaçağını önlemek amacıyla ortaya koyduğu Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (Carbon Border Adjustment Mechanism - CBAM) ile diğer ülkelere benzer iklim politikaları koymamak gibi seçenek bırakmadı. Bu üçüncü ülkelerden en önemlisi de ABD oldu. Ancak, ABD’de iklim değişikliği ile mücadele konusunda alınan kararlar, AB ile yeni bir ticaret savaşının başlangıcına işaret etti.

AB-ABD Ticaret Savaşının Arka Planı

Günümüz küresel hasılasının neredeyse yarısını oluşturan iki büyük ekonomi AB ve ABD, aynı zamanda dünyanın en büyük ikili ticaret ve yatırım ilişkisine sahip. Çin, mallar söz konusu olduğunda AB’nin en büyük ticaret ortağıyken, hizmetler ve yatırımları da göz önünde bulundurduğumuzda yerini ABD’ye kaptırıyor. Bu iki ekonomi arasındaki ticaret o kadar büyük ki, 2021 yılında transatlantik ticaret 1,2 trilyon avroya yükselerek tüm zamanların rekorunu kırdı.

AB ve ABD arasındaki ticarî ilişki bu denli büyük ve önemli olsa da bu ticarî ilişkide zaman zaman çatlaklar da meydana geldi. Özellikle 2017 ile 2021 yılları arasında görev yapan 45’inci ABD Başkanı Donald Trump döneminde ticarî ilişkilerde bazı gerilemelere tanık olundu. İlk Önce Amerika (“America First”) anlayışıyla yola çıkan ABD Başkanı Trump, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (Transatlantic Trade and Investment Partnership - TTIP) müzakerelerini dondururken, AB’nin çelik ve alüminyum ihracatına %25 oranında tarife uygulama kararı aldı. AB de ABD’nin korumacı tedbiri karşısında misilleme tedbiri aldı. Bu durum, uzmanların deyişiyle bir “ticaret savaşı”nın başlangıcı oldu. 2021 yılında 46’ncı ABD Başkanı Joe Biden’ın Oval Ofis’te göreve başlamasıyla, AB ve ABD çelik ve alüminyum konusundaki anlaşmazlığı çözmekle kalmayıp, küresel çapta çelik ve alüminyum sektörlerini karbonsuzlaştırmayı amaçlayan Sürdürülebilir Çelik ve Alüminyuma İlişkin Küresel Düzenleme’yi (Global Arrangement on Sustainable Steel and Aluminium) başlattı. Böylece, AB ve ABD arasındaki ticaret savaşı teoride sona erse de son dönemde geçmiş ticaret savaşını andıran birtakım gelişmeler oldu.

Biden Döneminde Değişen ABD İklim Politikaları

2017 ile 2021 yılları arasında görev yapan 45’inci ABD Başkanı Donald Trump, iklim değişikliğinin gerçekliğini reddederek bunun ABD sanayisinin rekabet edebilirliğine zarar vermek amacıyla Çin tarafından uydurulduğunu iddia ediyordu. Trump, bununla kalmayıp ABD’yi Paris Anlaşması’ndan çekme kararı da aldı. Ancak, 2021 yılında 46’ncı ABD Başkanı Joe Biden’ın göreve gelmesiyle ABD iklim değişikliği ile mücadelede yeniden öncül bir rol oynamaya başladı. ABD’yi Paris Anlaşması’ndan çekme sürecini sonlandıran Biden, 2050 yılına yönelik net sıfır emisyon; 2030 yılı için de 2005 yılına kıyasla sera gazı emisyonlarını %50-52 azaltma kararı aldı.

ABD, 16 Ağustos 2022’de, hem iklim değişikliği hem de artan enflasyon ile mücadele çabalarının bir parçası olarak Enflasyonu Düşürme Yasası’nı (Inflation Reduction Act - IRA) yayımladı. İklim ve enerji konularında ABD Kongresinin ülke tarihinde aldığı en önemli eylem olan Enflasyonu Düşürme Yasası, 370 milyar dolarlık bir yatırımla ABD’nin inovasyon kapasitesini artırmayı, tüketicilerin masraflarını azaltmayı ve ekonominin her sektöründe temiz enerji çözümlerini teşvik etmeyi amaçladı. Ancak, yasa kapsamında yerli bileşenler içeren temiz enerji çözümlerine yönelik vergi indirimleri, hibeler ve kredi garantilerinin de sağlanıyor olması, başta AB tarafından rekabet edebilirliği tehdit eden bir korumacılık tedbiri olarak karşılandı. Bu durum, AB ile ABD arasında yeni bir ticaret savaşı mı başlayacak sorusunu akıllara getirdi.

AB’den Karşı Atak: Net Sıfır Çağ İçin Yeşil Mutabakat Sanayi Planı

ABD’nin Enflasyonu Düşürme Yasası, elektrikli araçların bileşenlerinin ABD ve ABD’nin serbest ticaret anlaşması ortakları Meksika ile Kanada’da üretildiği veya toplandığı takdirde, tüketicilere 7500 dolara varan vergi indirimi sağlanmasını mümkün kıldığından dolayı AB, Japonya ve Güney Kore gibi otomotiv üreticisi ülkeler tarafından olumsuz karşılandı. AB’nin, elektrikli araç üretiminde rekabet edebilirliğine zarar verdiği ve DTÖ kurallarına aykırı olduğu gerekçeleriyle eleştirdiği Enflasyonu Düşürme Yasası, Aralık 2022’de gerçekleştirilen AB Liderler Zirvesi’nin de gündemindeydi. Zirvede, Rusya ile hâlihazırda savaş hâlinde olunduğuna dikkat çeken AB liderleri, aynı zamanda ABD ile bir ticaret savaşına girmek istemediklerinin mesajını verdi. Ancak, Avrupa’daki istihdamı ve sanayiyi savunmaya devam edeceklerini söyleyerek ABD ile bu durumun tartışılacağı belirtildi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yaptığı görüşmenin ardından ABD Başkanı Biden, Enflasyonu Düşürme Yasası hakkındaki çekinceleri anladığını belirterek bazı düzenlemeler yapılabileceğini açıkladı.

AB, kısa bir süre içinde iklim hedeflerini gerçekleştirmek için net sıfır sanayiye yapılan yatırımların artırılmasına yönelik bir adım atma kararı aldı. Bu adım, aynı zamanda “ABD’nin Enflasyonu Düşürme Yasası’na karşı bir atak” olarak lanse edildi. İlk olarak 17 Ocak 2023 tarihinde Davos Zirvesi’ndeki konuşmasında Ursula von der Leyen tarafından dile getirilen “Net Sıfır Çağ İçin Bir Yeşil Mutabakat Sanayi Planı” (A New Green Deal for the Net-Zero Age), 1 Şubat 2023’te Avrupa Komisyonu tarafından yayımlandı.  AB’nin Yeşil Mutabakat Sanayi Planı, dört sütundan oluşuyor:

1. Net sıfır sanayiler için tahmin edilebilir ve basitleştirilmiş mevzuat ortamı: İşletmeler için elverişli koşulların oluşturulması, işgücü için kaliteli istihdam sağlanması ve çevrenin yüksek seviyede korunmasının yanında tüm bu standartların sürdürülmesi çok büyük bir öneme haiz. Bu nedenle Komisyon, AB’nin rekabet edebilirliği üzerindeki tüm muhtemel etkilerin ele alınmasını ve gereksiz yüklerden kaçınılmasını sağlamak için yeni düzenlemelerin hepsinde ek bir 'rekabet gücü kontrolü' başlatacak. Bu kapsamda, yakın zamanda birkaç yasa teklifinin sunulması bekleniyor.

Bunlardan ilki, “Net Sıfır Sanayi Yasası”, piller, yel değirmenleri, ısı pompaları, güneş enerjisi, elektrolizörler, karbon yakalama ve depolama teknolojileri gibi AB’nin iklim nötr olma hedeflerini karşılamada kilit öneme sahip ürünlerin üretim kapasitesi için basitleştirilmiş bir düzenleyici çerçeve sağlayacak. Bu kapsamda, sektörlere özel analizler yapılacak ve ardından 2030 yılına kadar sanayinin kapasitesine yönelik bazı hedefler saptanacak. Bunun yanında, izin süreçlerinin kısaltılması ve tahmin edilebilirliklerinin iyileştirilmesi konularında bazı adımlar atılacak.

Ayrıca, yayımlanması planlanan Kritik Hammadde Yasası ile nadir toprak elementleri gibi net sıfır teknolojileri ve ürünleri üretmek için hayatî önem taşıyan kritik ham maddelere erişimin sağlanması amaçlanıyor.

Elektrik piyasasının reform edilmesi ve kamu ihalelerinde uyumlu sürdürülebilirliğe ve döngüselliğe yönelik birtakım gerekliliklerinin ortaya koyulması amaçlanıyor. Komisyon ayrıca, net sıfır teknolojilerine yönelik ekotasarım gereksinimini de çalışmaları arasında bir öncelik hâline getirecek.

2. Ulusal ve uluslararası finansman: Komisyon, Üye Devletler ile devlet desteklerinin geçici olarak esnekleştirilmesine yönelik istişarelere başlayacak. Böylece, devlet desteklerine yönelik geçici süre için daha kolay hesaplama biçimleri, açık prosedürler ve hızlı onaylar mümkün hâle gelecek. Bu durumda, (i) yenilenebilir enerji kullanımı ve endüstriyel süreçlerin karbonsuzlaştırılmasına yönelik devlet desteklerinin basitleştirilmesi, (ii) stratejik net sıfır teknolojilerin üretimine yönelik vergi indirimleri ve diğer yatırım desteklerinin iyileştirilmesi, (iii) stratejik net sıfır değer zincirlerindeki yeni büyük üretim projeleri için yardımların daha isabetli yapılması amaçlanıyor. Komisyon ayrıca, yeşil yatırımlara sağlanan devlet desteğine ilişkin bildirim eşiklerini, revize edilmiş bir Yeşil Mutabakat Genel Blok Muafiyeti Tüzüğü (Green Deal General Block Exemption Regulation) ile daha da artıracak.

Diğer yandan, her ülkenin sağlayabileceği ulusal desteğin seviyesi farklı olduğundan, Tek Pazar'ın hasar almasını önlemek için Kurtarma ve Dirençlilik Fonu, REPowerEU, InvestEU ve Yenilikçilik Fonu gibi programlar aracılığıyla AB’nin sağlayacağı finansmanın artırılması amaçlanıyor. Ayrıca, 2023 yaz aylarına kadar “Avrupa Egemenlik Fonu” (European Sovereignty Fund) yasa teklifinde bulunarak, Ortak Avrupa Çıkarları İçin Önemli Projeler (Important Projects for Common European Interests - IPCEI) kapsamında iş birliğine dayanan büyük çaplı projelere tüm Üye Devletlerin erişimini artırmaya çalışacak ve böylece Tek Pazar'ı devlet desteklerinin eşit olmamasından kaynaklanabilecek risklere karşı koruyacak.

3. Yeşil dönüşüm için uygun yeteneklerin sağlanması: Plan kapsamında, yeşil ve dijital yeteneklerin artırılması için bazı hedefler ve göstergeler ortaya koyulacak. Üye Devletler iş birliğinde üniversitelerde geleceğe dönük yetenekler hakkında stratejiler uygulanması ve tüm dünyada bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında okuyan öğrencilerin ve çalışan araştırmacıların AB’ye gelmesinin kolaylaştırılması sağlanacak. Stratejik sanayilerde çalışanların yeniden beceriler kazanması veya hâlihazırda sahip oldukları becerilerin artırılmasına yönelik programlarla Net Sıfır Sanayi Akademisi’nin kurulması teklif edilecek.

4. İddialı bir ticaret gündemi: AB’nin net sıfır teknolojiler konusunda lider bir konuma gelebilmesi için ticaret politikasının da küresel iş birliğine dayalı ve açık ve adil bir temiz dönüşümü destekliyor olması gerekli. Bu kapsamda Plan, AB’nin serbest ticaret anlaşmalarının sayısını artırmayı ve mevcut serbest ticaret anlaşmalarının etkili olarak uygulanmasını sağlamayı amaçlıyor. Bununla birlikte, AB-ABD Enflasyonu Düşürme Yasası Görev Gücü gibi platformlar aracılığıyla yeşil dönüşümü partner ülkelerle iş birliği içinde sürdürmeyi öngörüyor. Partner ülkelerle Kritik Hammadde Kulübü kurulması ve temiz teknolojilerin küresel çapta teşvik edilmesi için Temiz Teknoloji/Net Sıfır Sanayi Ortaklıkları’nın değerlendirilmesi gibi girişimlerle küresel iş birliklerinin artırılması planın bir diğer parçaları. Ayrıca Komisyon, Küresel Geçit Yolu Stratejisi ve Sürdürülebilir Yatırımı Kolaylaştırma Anlaşmaları (Sustainable Investment Facilitation Agreements - SIFA) gibi AB’nin yatırım politikalarıyla uyumlu bir ihracat kredisi stratejisi üzerinde çalışıyor olacak.

Ticaret Savaşları Şekil Değiştirerek Devam Ediyor

AB, haksız rekabet koşulları yaratacağı gerekçesiyle Enflasyonu Düşürme Yasası’na karşı çıkarken, Komisyon tarafından bu duruma çözüm olarak sunulan Yeşil Mutabakat Sanayi Planı AB içinde tartışmalara neden oldu. Enerji krizinin zirvesindeki günlerde Almanya’nın 200 milyon avroluk sübvansiyon paketini duyurması ve Fransa’nın MidCat enerji projesine itirazları sonucunda anlaşmazlığa düşen Almanya ve Fransa, ülkelerinin ticarî çıkarına hizmet eden Yeşil Mutabakat Sanayi Planı’nın ortaya koyulmasında önemli rol oynadı. Diğer yandan, AB’nin en gelişmiş ekonomi ve sanayisine sahip Almanya ve Fransa’nın dışında kalan AB ülkeleri, “sadece ABD ile değil AB içinde de sübvansiyon savaşına neden olacağı” gerekçesiyle Yeşil Mutabakat Sanayi Planı’na yönelik memnuniyetsizlerini getiriyor. Bu açıdan, Danimarka, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Letonya ve diğer birçok AB ülkesi, planın yayımlanmasının ardından Avrupa Komisyonuna devlet desteklerinin revize edilmesinde dikkatli davranılması gerektiği çağrısında bulundu.

Zira, birlikte AB’nin toplam sanayi üretiminin %38’ini ve GSYH’sinin %42’sini oluşturan Almanya ve Fransa’nın, Sanayi Planı kapsamında yeterince kaynağı olmayan AB ülkelerinden daha fazla devlet desteği sağlayabilecekleri ve böylece Birlik içinde haksız rekabet koşulları oluşturabileceklerinden endişeleniliyor. Avrupa Egemenlik Fonu ile daha az kaynağa sahip ülkelerin destekleneceğine dair bazı ipuçları verilse de bu fonun işlevine ve nasıl fonlanacağına ilişkin henüz yeterince bilgi bulunmuyor. Almanya ve Fransa’nın AB’nin Rusya-Ukrayna savaşı ardından değişen devlet desteği kuralları çerçevesinde 672 milyon avroluk onaylı programların yaklaşık %80’ini almış olması, kafalardaki soru işaretini artıran bir diğer unsur. Enflasyonu Düşürme Yasası’nın özellikle de Fransa tarafından kendi gündemini diğer AB ülkelerine dayatmak amacıyla kullanıldığına ve Sanayi Planı’nın AB içinde siyasi gerilimleri ve ekonomik eşitsizlikleri artıracağına ilişkin görüşler de ifade ediliyor.

Dünyanın en fazla emisyonuna neden olan küresel aktörlerinden ABD’nin Enflasyonu Düşürme Yasası ve AB’nin Yeşil Mutabakat Sanayi Planı’nın yarattıkları ticarî dezavantajların yanında, Paris Anlaşması’nın 1,5°C hedefiyle uyumlu bir dünyayı gerçekleştirebilecek yatırım uçurumunu gidermede önemli bir rol oynayabilecekleri düşünülüyor. Nitekim, iklim değişikliği ile mücadele artık ülkeler ve şirketler için maliyetli bir külfet olmaktan çıkarak hem sürdürülebilirlik hem de ekonomi açısından kâr elde edilebilecek bir unsur hâline geldi. Yapılan analizler, sadece Enflasyonu Düşürme Yasası’nın sağlayabileceği faydalara ilişkin beklentilerin bile ABD’de 2022’nin son aylarında 40 milyon avroluk yatırım ve 7 bin istihdam yarattığını öngörüyor. AB ve ABD, ticarî açıdan bir rekabet hâlinde olsa da bu rekabet aslında gezegenin geleceği için bir fırsat yaratıyor. Bu durumda yapılması gereken, ülkelerin birbiriyle değil, iklim değişikliği ile mücadele etmek için iş birliği içinde çabalaması ancak bu süreçte hiç kimsenin de arkada bırakılmaması. ABD, AB’nin hassasiyetini anlayarak Enflasyonu Düşürme Yasası kapsamında sağlanacak sübvansiyonlarda ve vergi indirimlerinde tamamen şeffaf olacağını açıklarken, AB üye ülkeleri arasında Sanayi Planı’ndan kaynaklanabilecek eşitsizliklerin de ele alınması gerekiyor. 2023 yılı mart ayı, hem ABD’nin Enflasyonu Düşürme Yasası’nın hem de AB’nin Yeşil Mutabakat Sanayi Planı’nın nasıl uygulanacağına dair ipuçlarının verileceği kritik bir zaman olarak öngörülüyor. 

N. Melis Bostanoğlu, İKV Uzmanı

Diğer Yazılar