AB GÜNDEMİ: Brexit Sonrası AB-BK Müzakerelerinde Mutlu Son: Rishi Sunak Etkisi
Brexit Sonrası AB-BK Müzakerelerinde Mutlu Son: Rishi Sunak Etkisi
“Muhafazakârım, Brexit ve Birlik’ten yanayım ve bu nedenle yapılacak anlaşmanın bu üçünü de tatmin etmesi gerekiyor.”
Demokratik Birlik Partisi (DUP) lideri Sir Jeffrey Donaldson’ın 22 Şubat tarihinde, AB ile Brexit sonrası Kuzey İrlanda Protokolü’nden kaynaklanan sorunların çözülmesine yönelik yapılan müzakerelerde Kuzey İrlanda’nın BK içindeki yerinin gözetilip gözetilmeyeceği sorusuna BK Başbakanı Rishi Sunak bu cevabı verdi. Cevabının devamında Sunak, “Kuzey İrlanda’nın bağımsızlığını garantilemek, BK içindeki yerini korumak ve insanlar ve işletmelerin karşı karşıya kaldıkları sorunlara pratik çözümler bulmak” amacıyla hareket ettiğini söyledi. Soruyu soran kişi Kuzey İrlanda Protokolü’nün getirdiği gümrük formaliteleri ve sınır kontrolleri ile Kuzey İrlanda’nın BK’ın geri kalan kısmı ile arasına mesafe koyduğu ve AB Adalet Divanı’nın (ABAD) anlaşmazlıklarda karar merci olmasının kabul edilmez olduğu iddiasında olan en büyük muhalif isim. Aynı zamanda Protokolün yeniden müzakere edilmesi gerektiği konusunda ısrarcı olan ve AB ile BK arasındaki ilişkilerin Brexit sonrası olumlu bir yola girmesi önündeki en büyük engel olarak görülen Demokratik Birlik Partisi lideri. Sorudan da anlaşılacağı gibi, DUP ve Birlik yanlıları için Protokol bir egemenlik ve kimlik sorunu. Bir ticaret düzenlemesinden çok daha fazlasını temsil ediyor. Sunak’ın Başbakan olduğu süre içinde üstlendiği en zor görevin Brexit sonrası Kuzey İrlanda Protokolü’nden doğan anlaşmazlıkları gidererek BK-AB ilişkilerini normal bir zemine taşımak olduğunu düşünmek yanlış değil. Bir yanda Protokolün yeniden müzakeresini ilke olarak reddeden ve Hayırlı Cuma Anlaşması ile İrlanda Adası’nda tesis edilen barışın tehlikeye girmemesi için BK’nın AB’den ayrılmasına rağmen AB Tek Pazarı’nın parçası olmaya devam edecek olan Kuzey İrlanda’daki DUP zihniyeti var. Diğer yanda ise AB hukukunun Kuzey İrlanda’da geçerli olması ve ABAD’ın yetkili kurum olmasında ısrarcı olan AB. Arada ise Protokol kaynaklı sorunların çözülmesi ile AB ile ilişkileri her alanda normalleştirme çabasında olan ve bu arada da BK’ı yaptığı Protokol ihlalleri nedeniyle AB’nin açtığı davalardan ve olası yaptırımlardan korumayı hedefleyen yapıcı bir tavır sergileyen Sunak bulunuyor.
BK-AB İlişkilerinin Yakın Geçmişi
Bilindiği üzere, BK-AB ilişkileri, Boris Johnson’ın başbakanlığı döneminde karşılıklı güven sorunlarından dolayıı durma noktasına gelmiş ve hatta taraflarProtokolün tartışmalı birkaç konusu ile ilgili mahkemelik olmuştu. Johnson’ın istifasını takip eden Liz Truss’ın kısa başbakanlığı sırasında BK-AB ilişkilerinin yumuşayacağına dair çok kısa bir umutlanma dönemi yaşansa da BK iç politikasındaki bitmek tükenmek bilmeyen dalgalanmadan dolayı olumlu bir sonuç doğmamıştı. Ta ki Liz Truss’ın baskılar sonucunda gerçekleşen parti liderliğinden ve Başbakanlıktan zorunlu istifası ile yeni Muhafazakâr Parti lideri Rishi Sunak’ın Başbakanlığı devralmasına kadar. Bir süre hayat pahalılığı ve grevlerle boğuşmak durumunda kalan Sunak, kısa bir süre sonra dikkatini Kuzey İrlanda Protokolü’ne çevirdi. Bir süredir durmuş olan müzakere sürecinin yeniden başlatılmasının habercisi ise Ekim ayında yapılan Muhafazakâr Parti Konferansı’nda, Kuzey İrlanda Bakanı Steve Baker’ın beklenmedik bir şekilde, AB’den ve İrlanda’dan Brexit sürecinde yaşanan fırtınalı olaylara ilişkin özür dilemesi oldu. Bunu takip eden dönemde İrlanda Dışişleri Bakanı Simon Coveney ile BK’ın Kuzey İrlanda’dan Sorumlu Devlet Bakanı Chris Heaton-Harris arasındaki yakınlaşma ve Rishi Sunak ile Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen arasında iyi niyet ve güven üzerine kurulan ilişki, AB ile BK arasındaki yeni dönemin başladığına işaret etti. Bu dönemine en elle tutulur kazanımlarından biri BK ile AB arasında Britanya’dan Kuzey İrlanda’ya giden mallara ilişkin gerçek zamanlı bilgi paylaşımı sağlayan yeni bir BK veri tabanına erişimin verilmesi konusunda anlaşmaya varılması oldu. O günden bugüne taraflar arasında iletişim devam ediyor. Son zamanlarda ise müzakereler ivme kazanmış görünüyor. Hatta bu yeni süreç, dış etkenlerin olası olumsuz etkilerine karşı süreci korumak amacıyla bilgi sızmamasına son derece büyük özen gösterilen 2020 yılı müzakere sürecinin son “tünel” aşamasına benzetildi. Yani bu, müzakerelerin son aşamaya geldiğinin habercisiydi.
Tam da bu noktada AB ile BK arasındaki ilişkilerin önünde engel olarak nitelendirilen güçler devreye girdi. Öyle ki Sunak, Kuzey İrlanda Protokolü’ne ilişkin ilerlemenin önündeki ana engellerden biri olan AB engelini müzakereleri başlatarak belli bir noktada aşmış görünse de diğer iki engel olan DUP’nin desteğini almak ve kendi partisi olan Muhafazakâr Parti içindeki muhalif kanat olan Avrupa Araştırma Grubu (European Research Group-ERG) muhalefetine takılmış görünüyor.
Avrupa şüphecisi milletvekillerinden oluşan Avrupa Araştırma Grubu’nun bir yandan eski Başbakanlar Boris Johnson ve Liz Truss diğer yandan Başbakan Sunak üzerindeki baskılarını artırdıkları görülüyor. En doğru çözümün kendi döneminde önerilen ve Kuzey İrlanda Protokolü maddelerinin tek taraflı olarak BK Bakanları tarafından ihlal edilmesine olanak tanıyan Kuzey İrlanda Protokolü Yasası’nı kabul edilmesi olduğunda ısrar eden Johnson ile Sunak’a eleştiriler yönelten Liz Truss’ın Protokole ilişkin yapılacak anlaşmayı onaylamayacakları yönünde yaptıkları açıklamalar da Sunak’ın işini zorlaştırdı. Kuzey İrlanda’nın BK içindeki yerini ve ilişkisini tehlikeye atan bir anlaşma imzalanması hâlinde 100 kadar Muhafazakâr Parti milletvekilinin istifa edeceklerine dair haberler de Sunak’ı zor durumda bırakan bir diğer gelişme oldu. İşçi Partisi lideri Keir Starmer’ın bir oylama olması hâlinde Brexit sonrası yapılacak bir Kuzey İrlanda Protokolü üzerine yapılacak bir anlaşmanın Parlamentodan geçmesi için Sunak’a yardım edeceği taahhüdünde bulunması da ilginç ama bir o kadar da Başbakan Sunak için risk taşıyor. Muhafazakâr Parti içindeki bölünme nedeniyle parti içi desteğinin yeterli olmadığı bu dönemde, kendi partisinin değil de İşçi Partisi’nin desteği ile bu anlaşmayı Parlamentodan geçirmesi, liderliği tartışmalı olan Sunak’ın konumunu daha da zora sokacağı düşüncesi hâkim. Bu doğrultuda Sunak’ın çabalarını DUP ve kendi partisi içindeki muhaliflerin desteğini kazanmaya yoğunlaştırdığı görülüyor..
Mutlu Sona Doğru İlerlerken…
Son dönemde ilişkilerdeki gelişmelere bakıldığında ise AB cephesinde iyimser bir tablo göze çarpıyor. Büyük bir gizlilik içinde yürütülen görüşmelerde gerek AB’nin gerekse de DUP’nin temelde ısrarcı oldukları konularda bir değişiklik olmadığı daha çok Protokolün uygulanmasına yönelik bir takım yumuşatıcı çözümler üzerinde görüşüldüğü tahmin ediliyor.
Önce 20 Şubat’ta BK Dışişleri Bakanı James Cleverley ile Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Maroš Šefcovic arasında gerçekleştirilen video konferansta bir sonraki aşamada yüz yüze görüşme yapmayı planladıkları haberi işlerin iyiye gittiğine dair bir işaret olarak algılandı ve umutları artırdı. Daha sonra 23 Şubat tarihinde Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Maroš Šefcovic ile BK’ın Kuzey İrlanda’dan Sorumlu Bakanı Chris Heaton-Harris Brüksel’de bir araya gelerek “Kuzey İrlanda’daki toplumların ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran ve Hayırlı Cuma Anlaşması’nın ilkelerini koruyan ortak çözümler üretmek için uğraştıklarını” ve toplantının “yapıcı” olduğu yönünde açıklamalarda bulundu. Yine de bu olumlu gelişmelere rağmen müzakerelerin her aşamada Demokratik Birlik Partisi’nin talepleri nedeniyle pürüzsüz bir şekilde ilerleyemediği görülüyor.
DUP’nin taleplerinin en başta geleni Protokole göre mallar ve gıdalar açısından Avrupa Tek Pazarı’nın bir parçası olmaya devam edecek olan Kuzey İrlanda’nın, AB’nin çıkaracağı yeni yasalar da dahil olmak üzere AB hukukuna tabi olmaması. Diğeri de olası anlaşmazlıkların çıkması hâlinde ABAD’ın karar merci olmasının kaldırılması. Bu duruma Kuzey İrlanda’yı BK’tan ayırdığı ve uzaklaştırdığı gerekçesiyle karşı çıkan DUP, Hayırlı Cuma Anlaşması uyarınca yetki paylaşımı gerektiren hükümete girmeyi reddederek Kuzey İrlanda’da hükümet kurulmasını engelliyor. Nisan ayında 25’inci yılı kutlanacak olan Hayırlı Cuma Anlaşması ve bu vesileyle ziyareti beklenen ABD Başkanı Joe Biden açısından bu durum iyi bir resim ortaya koymuyor. Barış getiren anlaşma olduğu kadar anayasa niteliği taşıması nedeniyle siyasi bir anlaşma da olan Hayırlı Cuma Anlaşması’nın bugün gelinen noktada tarafların yönetime katılmaması ve uzlaşma zemini sağlayamaması nedeniyle içinin boşalmış olduğu izlenimi verme olasılığı yüksek.
Tam da ilişkiler dibe vurmuşken müzakereleri yeniden başlama aşamasına getirmeyi başaran Rishi Sunak, bu amacında belli bir başarı elde etmiş görünüyor. 2023 yılının şubat ayının bu son günlerine gelindiğinde, üç Başbakan ve en azından bir o kadar da müzakereci eskiten Brexit sürecinde, 27 Şubat günü Sunak ve von der Leyen’in yaptıkları ortak basın açıklamasında Komisyon Başkanının BK’ı ziyaret edeceği ve yüz yüze bir görüşmeyi takiben bu işin sonlandırılarak bir anlaşmaya varılacağı düşüncesi hâkim oldu. Nitekim Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, Sunak ile görüşmek üzere Londra’ya geldi.
Windsor Çerçevesi
Nihayet özlemle beklenen BK ile AB arasında Kuzey İrlanda Protokolü üzerinde bir anlaşmaya varıldığı haberi 27 Şubat akşam saatlerinde geldi.
Akşam saatlerinde açıklanan ve Windsor Çerçevesi (Windsor Framework) olarak anılan anlaşma BK-AB ilişkileri açısından bir dönüm noktası olarak nitelendiriliyor. Her iki tarafın da karşılıklı ilişkiler açısından umutla ve gelecek vaad eden bir tarzda konuşması Brexit sürecinde pek alışılmadık ama sevindirici bir görüntü sergiledi. Anlaşma genel olarak Sunak'ın DUP liderine verdiği verdiği cevaba sadık kalma çabasını ortaya koyuyor. Nihayetinde bir uzlaşmayı yansıtıyor.Her iki tarafın da geri adım attığı konular bulunuyor. Hiç kimse her istediğini elde etmiş olmasa bile uzun ve çetrefilli Brexit sürecini sakin sulara taşıyacağına işaret etmesi gelecekteki BK-AB ilişkileri açısından sevindirici.
Müzakere sürecinin büyük gizlilik içinde yürütülmesine rağmen üzerinde görüşüldüğü söylenen konuların anlaşma kapsamında yer aldığı görülüyor. BK ile Kuzey İrlanda arasındaki mal ticareti için yeşil ve kırmızı hatların oluşturulması bu çözümlerden biri olarak sunuluyor. Britanya Adası’ndan yola çıkıp son varış noktası Kuzey İrlanda olan mallar için kontrollerin uygulanmadığı yeşil hatlar, İrlanda ve AB’ye gönderilen mallar için ise gümrük ve sağlık kontrollerinin yapıldığı kırmızı hatlar oluşturulması söz konusu olacak. Detaylar henüz tam net olmasa da anlaşmazlık hâlinde ABAD’ın devreye girmesinden önce ilk etapta tahkim panellerinin kullanılması ve hatta bazı durumlarda Kuzey İrlanda mahkemelerinin yetkili olması gündemdeki değişiklikler arasında yer alıyor. Bunlar arasında en önemlisi de AB hukukunun Kuzey İrlanda’da geçerli olmasına ilişkin konuyla ilgili. Sunak ve von der Leyen’in 27 Şubat’ta üzerinde anlaşmaya vardıkları Windsor Çerçevesi kapsamında oluşturdukları “Stormont freni-Stormont break” olarak belirtilen kural. Kuzey İrlanda’yı olumsuz etkileyen AB yasalarına ilişkin belli sayıda itiraz olması halinde bloke edemese dahi yeniden görüşülmesine ve değişiklik yapılmasına imkân tanıyan bu kural ile her iki tarafı da tatmin etmeye yönelik çözümler olarak anlaşma da yer alıyor. Brexit Anlaşması’nda yer almasına rağmen Johnson döneminde ilişkilerin bozulması nedeniyle hiçbir gelişme kaydedilmeyen bir diğer konu da BK’ın AB’nin bilimsel araştırmalara fon sağlayan Ufuk Avrupa Programı’na dahil edilmesi. Yeni anlaşma sonrasında Komisyon Başkanı von der Leyen’in BK’ın katılımı için çalışmalara hemen başlanacağı açıklaması hem AB’nin hem de BK’ın yeni anlaşma ile gelecekteki işbirliğinin her iki taraf yararına olacağının somut bir göstergesi.
Anlaşma detaylarının özellikle muhalif çevreler tarafından kabul edilmeden önce dikkatle inceleneceği muhakkak. Bu nedenle henüz kesin bir sonuçtan söz etmek için erken olsa da BK Başbakanı Sunak, kendisinden önceki üç Başbakanın başaramadığını gerçekleştirerek en azından AB’yi uzlaşma zeminine çekme başarısı nedeniyle bir tebriği hak ediyor. Parlamentoda oylanacak olan anlaşmanın geçmemesi mümkün değil. İşçi Partisi lideri Kier Starmer Sunak’a destek vereceği taahüdünde zaten bulunmuştu. Ancak İşçi Partisi oylarıyla anlaşmanın geçmesi Sunak’ın siyasi kariyeri için iyi bir işaret olmayacağından Sunak’a kendi partisinin muhaliflerinin ve özellikle de DUP’nin desteği son derce önemli.Sunak-von der Leyen görüşmesi çerçevesinde son detayların görüşüldüğü toplantı henüz devam ederken DUP, muhalif Muhafazakâr Parti milletvekilleri ve ERG’nin iyimser bir hava yaratan tepkileri bu yönde olumlu bir sonuç beklenebileceğine işaret ediyor gibi. Henüz resmî olmamakla birlikte DUP’nin anlaşmayı destekleyeceği haberi ile ERG eski Başkanı Steve Baker’ın anlaşmayı öven açıklaması, yapılan anlaşmaya verilecek desteğin geniş tabanlı olacağına dair büyük bir umut vaat ediyor.
Şehnaz Dölen, İKV Kıdemli Uzmanı