31’inci NATO Üyesi Finlandiya: NATO, Rusya’ya Karşı Baltık Denizi’nde Güçlü Bir Konum Elde Etti
24 Şubat 2022 tarihi, Finlandiya ve İsveç için tarihî bir anı temsil ediyor. Rusya’nın Avrupa güvenlik mimarisini temellerinden sarsan Ukrayna’yı işgali, güvenlik ve savunma alanında tabulara sahip Finlandiya ve İsveç’i, 17 Mayıs 2022 tarihinde, askerî tarafsızlık ve bağlantısızlık ilkelerinden vazgeçirerek, NATO’ya üyelik başvurusu yapmaya itmişti.
NATO’nun Açık Kapı Politikası ve Kuzey Atlantik Antlaşması’nın (Vaşington Anlaşması) 10’uncu Maddesi gereği Kuzey Atlantik bölgesinin güvenliğine katkıda bulunmak isteyen her Avrupa ülkesi, NATO’ya üye olabiliyor. Ancak, Finlandiya ve İsveç’in üyelik başvurusu, üye olmak için yeterli değildi. Finlandiya ve İsveç, belirli asgari siyasi, askerî ve ekonomik gereklilikleri karşılasa bile siyasi bir değerlendirme süreci olarak üyeliklerinin NATO üyesi ülkeler ve bu üyelerin parlamentoları tarafından da onaylanması gerekiyordu.
NATO’nun “açık kapı” politikasını, Avrupa-Atlantik bölgesinde istikrar ve güvenliğinin teminatı olarak gören Türkiye, tarihsel olarak NATO genişlemesine güçlü destek veren bir ülke olsa da Türkiye’nin, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine, güvenlik gerekçesiyle çekince koymuştu. Türkiye, bu iki ülkenin üyeliklerini ancak terör örgütleri FETÖ, PKK ve PKK’nın Suriye uzantısı YPG ile mücadelede iş birliği ve teröristlerin iadesi durumunda değerlendireceğini açık bir şekilde belirtmişti. 29-30 Haziran 2022 tarihlerinde düzenlenen Madrid Zirvesi’nde imzalanan Üçlü Muhtıra ile bu iki ülke, Türkiye’nin taleplerini ele alacaklarını taahhüt etmişti.
Stockholm ve Helsinki, Türkiye’ye yönelik uyguladığı silah satışı ambargosunu kaldırırken, terörle mücadele yasasında değişiklikler yaptı. Ancak Stockholm’ün, Ankara’nın terörle bağlantılı olan 100’den fazla kişinin iade edilmesi talebini yerine getirmemesi ve İsveçli bir vatandaşın Kur’an-ı Kerim’i yakmasının ardından Türkiye-İsveç diyaloğu tıkanma noktasına geldi. Finlandiya’nın ise Türkiye’nin endişelerini dikkate aldığı için üyeliğe daha yakın olduğu ve 11-12 Temmuz’da Litvanya’nın başkenti Vilnius’te düzenlenecek NATO Zirvesi’nde muhtem3el üye olacağı konuşuluyordu. Ancak üyelik, beklenenden önce gelişti.
Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö’nün 17 Mart’taki Türkiye ziyareti sırasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Finlandiya’nın onay sürecinin resmen başladığını duyurmasının ardından, Finlandiya’nın NATO’ya katılım protokolünün onaylanmasına ilişkin kanun teklifi 31 Mart 2023 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Ayrıca, Finlandiya ve İsveç’in üyeliğine onay vermeyen bir diğer NATO üyesi Macaristan’ın da Finlandiya’nın üyeliğini Ulusal Meclis’te onaylamasıyla, Finlandiya için engeller ortadan kalktı. Üyelikle ilgili resmî prosedürlerin tamamlanması ile Finlandiya, NATO'nun kuruluşunun 74'üncü yıl dönümü olan 4 Nisan 2023'te resmen ittifakın üyesi oldu.
Finlandiyalılaşma Terk mi Edildi?
1917 yılında Çarlık Rusya’sından ayrılarak bağımsızlık kazanan Finlandiya, çok uzun bir süre, tarafsız ve bağlantısızlığa dayalı bir savunma politikası sürdürdü. Bu politikanın oluşmasına, Finlandiya ve Ruslar arasındaki tarihî ilişkinin yanı sıra Sovyetler Birliği arasındaki Kış Savaşı (1939-1940) ve Devam Savaşı’nın (1941-1944) etkili olduğu biliniyor. Özellikle Kış Savaşı’nda, Rusların işgaline karşı tek başına mücadele eden Finlandiya, “ulusal bağımsızlık ve egemenliğin korunması için askerî tarafsızlığı” dış politikasında temel bir ilke kabul ederek hareket etti. Daha sonra bu aktif tarafsızlık politikası güçlü komşularla – özellikle Sovyetler Birliği ile- denge arayışı ve özel ilişkiler kurmaya evrildi. Bu ilişki, Soğuk Savaş döneminde Finlandiya için jeopolitik bir gereklilik gibi görünürken, Finlandiya’nın güvenliği için NATO şemsiyesi altına girmemesiyle sonuçlandı. Uluslararası politikaya “Finlandiyalılaşma” olarak giren bu kavram ayrıca, “kısıtlanma karşılığı da olsa egemenliğin korunması” anlamına geliyordu.
Finlandiya, NATO’ya doğrudan katılmamasına rağmen Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte İttifak ile çeşitli şekillerde ortaklık kurdu. Örneğin, 1994 yılında Batı kuvvetlerinin daha geniş iş birliği formatı olan ve başlangıçta Doğu Avrupa'nın NATO adayları için bir tür lobi olarak oluşturulan ve nihai katılıma hazırlanmalarına yardımcı olan Barış İçin Ortaklık'a katıldı. Daha sonra, -Balkanlar, Afganistan ve Irak'ta yaptığı gibi- NATO'nun teçhizat standartlarını ve birlikte çalışabilirlik gereksinimlerini benimsemeyi, ortak tatbikatlara katılmayı ve NATO operasyonlarına ve misyonlarına "önemli katkılar" yapmayı taahhüt ettiği "Geliştirilmiş Fırsat Ortakları" olarak bilinen altı ülkeden biri hâline geldi.
Finlandiya zaten üye olmak dışında her anlamda uzun zamandır NATO üyesi bir ülke gibi hareket ediyor ve Finlandiyalılaşmayı terk etmiş görünüyordu. NATO'nun ünlü 5’inci Maddesi (bir üyenin saldırıya uğraması hâlinde tüm üyelerin yardımına gelmesini gerektiren), bir Rus işgali durumunda Finlandiya için geçerli olmayacak olsa da ülkenin İttifak’la o kadar yakın bir ilişkisi vardı ki çoğu üyenin gerektiğinde Finlandiya'yı savunmak için ayağa kalkmaması hayal bile edilemezdi.
Finlandiya’nın Kapasitesi ve NATO’ya Muhtemel Katkısı
Finlandiya, bir zamanlar Sovyetler Birliği’ne karşı tek başına verdiği mücadelenin ve aktif tarafsızlık politikasının kilit bir bileşeni olarak askerî ve savunma kapasitesine – özellikle bölgesel savunmaya - yıllardır yatırım yapıyor. Dahası bazı yorumcular, Doğu Avrupa’nın, Rus saldırganlığına karşı, ABD ve NATO olmadan, kendilerini nasıl savunacakları konusunda Finlandiya’dan çok şey öğrenebileceğini söylüyor.
Finlandiya’nın NATO’ya muhtemel katkısına bakacak olursak;
-Askerî Yetenekler: Finlandiya ileri teknoloji ve teçhizatı olan oldukça yetenekli bir orduya sahip. Finlandiya, Küresel Ateş Gücü Sıralaması’nda dünyanın en güçlü 51’inci ülkesi. 5.5 milyon nüfuslu ülke, zorunlu askerliği elinde bulunduran birkaç Avrupa ülkesinden birisi ve yedek askerlik sistemine sahip. Bu sistem ile Finlandiya, 280.000 kişilik savunma paketine sahip. İhtiyaç durumunda ise iyi bir askerî ve kış savaşı eğitimi alan, yaşları 17 ile 60 yaş arası yaklaşık 900 bin Finlandiya vatandaşı, ordunun yedek askerî birliğinin bir parçası olabiliyor.
Batı Avrupa’nın en güçlü topçusu olarak bilinen Finlandiya, Almanya ve Fransa'nın toplamından daha fazla topa sahip ve kendilerine bu alanda oldukça güveniyor. Güçlü bir savunma sanayisine sahip olan Finlandiya, Sisu ve Patria zırhlı araçları gibi birçok ileri askerî teknolojisini güçlendirmeye devam ediyor. İHA'larla ilgili olarak, Finlandiya'nın açıklanmayan sayıda silahsız Orbiter uçağı var.
-Coğrafi Konum: Finlandiya'nın Baltık Denizi bölgesindeki stratejik konumu NATO'nun Rusya ve diğer potansiyel düşmanlardan gelebilecek tehditlere yanıt verme yeteneğini artırabilir. Finlandiya'nın üyeliği ayrıca, NATO'nun iklim değişikliği nedeniyle giderek önem kazanan ve Rusya-Çin’in kontrolünü giderek artırdığı Arktik bölgesine erişimini de kolaylaştıracaktır.
-İstihbarat ve Siber Yetenekler: Finlandiya istihbarat ve siber güvenlik alanlarında gelişmiş yeteneklere sahip. Bu yetenekler, Rusya’nın ve diğer potansiyel ülkelerin sunacağı tehditlere karşı durumsal farkındalık, karşı istihbarat ve siber savunma alanlarında etkili olacaktır.
-İnsani Yardım ve Afet Yardımı: Finlandiya insani yardım ve afet yardımı sağlama konusunda güçlü bir geleneğe sahip ve geçmişte uluslararası yardım çabalarına katıldı. Bu deneyim doğal afetlere veya diğer krizlere müdahale konusunda NATO için değerli olabilir.
Askerî güç açısından Finlandiya'nın öncelikli odak noktası ulusal savunma ve potansiyel saldırganlığı caydırma becerisi. Genel olarak Finlandiya'nın askerî yetenekleri, stratejik konumu ile istihbarat ve insani yardım gibi alanlardaki uzmanlığı açısından NATO'ya sunabileceği çok şey var. Ancak, Finlandiya çoğu analist ve uzman tarafından genellikle askerî bir süper güç olarak görülmüyor. İyi eğitimli ve donanımlı bir orduya sahip olmakla birlikte, kapsamlı denizaşırı askerî taahhütleri veya güç projeksiyonu kabiliyetleri olan büyük bir küresel askerî güç değil.
İsveç Yarı Yolda mı Bırakıldı?
Yakın kültürel, ekonomik ve siyasi bağları olan İsveç ve Finlandiya, İttifak’a aynı anda girmeyi planlasalar da İsveç’in üyeliği belirsiz görünüyor ve İsveç olmadan, tehditlere karşı Baltık’ın nasıl güvenli olacağı tartışılıyor.
İsveç, NATO’ya üye olmasa bile Finlandiya’nın NATO’ya katılımı ile Rusya’nın Baltık Denizi’nde varlığı NATO üyeleri ile çevrelenmiş oldu. Bu bağlamda ve Baltık coğrafyasını dikkate aldığımızda, İsveç’in bıraktığı boşluk doldurulabilir duruyor. Ancak, Finlandiya ve İsveç çok uzun zamandır güvenlik ve savunma güçlerini birbiriyle entegre etmiş durumda. İsveç'in henüz bir NATO üyesi olmadığı göz önüne alındığında bu durum bazı sorunlara neden olabilir.
Sonuç Yerine…
Finlandiya’nın üyeliğiyle birlikte, NATO’nun, artık Rusya ile 1.340 km’lik bir sınırı olan stratejik bir üyesi bulunuyor ve İtttifak’ı fiziksel olarak Rusya’ya yakınlaştırıyor. Finlandiya'nın NATO’ya katılımı NATO için bir nimet (bir zamanlar Rus gölü olan Baltık Denizi’nde varlığını resmîleştirdi), Finlandiya'nın dış ve güvenlik politikasında radikal bir değişiklik ve Vladimir Putin'in Rusya'sı için bir başka planlanmamış yenilgiyi temsil ediyor.
Hem Finlandiya hem de NATO’nun, Baltık ve Kuzey Kutbu’nda daha fazla yeni sorumluluk ve yük alması gerekiyor - ikisinin de sorumluluk alanı genişliyor. NATO’nun 2022 Haziranında kabul ettiği yeni strateji belgesinde öngörülen savunma ve caydırıcılık, kriz yönetimi ve önleme, işbirliğine dayalı güvenlik alanındaki ana misyonlarını yerine getirmekte bu genişlemenin olumlu etkisi olacak. Ancak bu genişleme süreci NATO’nun diğer sorunlarının üzerini örtmemeli. NATO’da, kilit konularda anlaşmazlıklar (Finlandiya ve İsveç üyelik sürecinde Macaristan ve Türkiye’nin tavrı), ABD’ye aşırı bağımlılık ve NATO’nun Doğu Avrupa’da giderek zayıflayan caydırıcı taahhütleri, genişleme sürecinin ötesinde ivedilikle ele alınması gereken sorunları oluşturuyor. Bunun yanında yine 2022 stratejik konseptinde de ele alındığı gibi NATO’nun esnek, caydırıcı ve etkili kapasite oluşturma gereği, sadece kolektif savunma ve caydırıcılık alanında değil, siber güvenlik, dezenformasyonla mücadele ve iklim değişikliği gibi yeni tehditlere karşı NATO’nun daha donanımlı hâle getirilmesini gerektiriyor.
Sema Nur Yeniyıldız, İKV Uzman Yardımcısı