8 Mart 2011 günü müzakere edilen Türkiye Raporu, Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda ertesi gün onaylandı. Raporda, Türkiye’deki basın özgürlüğü, adil yargılama süreci, tutukluluk süresi ve Kıbrıs sorunu konularında oldukça sert eleştiriler yer alıyor. Rapor, Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Ria Oomen-Rujiten tarafından 8 Mart’ta Strazburg’ta kaleme alındı. Raporun görüşmelerinde öellikle Kıbrıs sorunu ve son zamanlardaki tutuklanmalar çerçevesinde basın özgürlüğü konuları sıcak tartışmalara sebep oldu. Son anda Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklanmalarının da rapora eklenmesi yönünde Raportör Oomen-Rujiten tarafından önerge verildi ve önerge hemen kabul edildi.
Raporda basın özgürlüğündeki gerileme ve sansür olaylarının yazılı basın ile aynı zamanda internet ortamında da artmasından dolayı duyulan endişeden bahseden Avrupa Parlamentosu, Türk Hükümeti’ni bu konularda demokratik toplumun gereklerini yapmaya davet etti. Gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık başta olmak üzere tutuklanan ve polis gözetiminde tutulan tüm gazetecilerin davalarının yakından izleneceği belirtildi.
Raporda ön plana çıkan diğer bir madde ise Ergenekon ve Balyoz davalarıyla ilgili oldu. Bu davaların bağımsız, şeffaf ve işleyen Türk demokratik kurumlarının ve yargısının gücünü göstermesi gerektiği belirtilirken dava öncesindeki tutukluluk sürelerinin çok fazla olmasının ve adil yargılama koşullarının olmamasının endişe verici olduğu belirtildi. Raporda ayrıca, tüm zanlılar için etkin bir yargı güvencesi sağlanması gerektiği dile getirildi. Bu bağlamda, Yargıtay’ın belli suçlarda geçici tutukluluk süresini 10 yıla çıkaran kararının Avrupa standartlarının ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi maddelerinin açıkça ihlali olduğu belirtildi.
Raporda polis şiddetine de yer veren Parlamento, Aralık 2010’da Ankara Üniversitesi’nde gerçekleşen olaylara atıfta bulunarak hükümetin Türk Anayasası’nın 33’üncü ve 34’üncü maddeleri uyarınca gösteri ve örgütlenme haklarına saygı duymaları gerektiğini belirtti.
Raporda Kıbrıs sorununa da değinildi. Türk Hükümeti’nin Kıbrıs’tan Türk askerlerini hemen çekerek görüşmeler için uygun bir hava yaratmaya davet eden Parlamento, Türk Hükümeti’nin Kıbrıs konusunda daha aktif bir destek sağlaması gerektiğinin altını çizdi. Raporda, Türkiye’nin ve Kıbrıslı Türklerin yeni herhangi bir Türk yerleşim yeri kurmaktan kaçınmaları gerektiği söylendi.
Dış politika alanında Türkiye’nin sıfır sorun odaklı aktif dış politikası ile bölgesinde komşularıyla kurduğu ilişkileri takdir ettiğini söyleyen Parlamento, Türkiye’nin bu politikalarında AB ile koordinasyon içerisinde olması için çağrıda bulundu.
Daha önceki raporlarda olduğu gibi yüzde 10 olan seçim barajının düşürülmesi çağrısı bu raporda da yinelendi. Bunun yanında, parti içi demokrasinin geliştirilmesi gerektiğine dair vurgu da yapıldı.
Raporda aynı zamanda kadın hakları çerçevesinde aile içi şiddet, töre cinayetleri ve zorla yapılan evlilikler konularına da geniş yer verildi. Bu anlamda, bu problemleri gün ışığına çıkaran kadın hareketlerini desteklediklerini belirten Parlamento, hükümeti de daha çok kadın sığınma evi kurulması, kadınlara hukuksal durumlarda polis ve yargı mekanizmaları ile tam destek sağlanması, her türlü şiddete, tacize ve tehdide maruz kalan kadınların korunması konularında etkin bir şekilde çalışmaya davet etti.
Raporun açıklanmasından sonra Dışişleri Bakanlığı rapor hakkında bir açıklama yaptı. Bakanlık, raporu “tek taraflı ve gerçeklerle bağdaşmayan” olarak tanımladı. Bakanlık açıklamasında ayrıca, “Raporda, AB'nin çıkarları göz ardı edilme pahasına, malum ülkeleri temsil eden az sayıdaki parlamenterin iç siyasi mülahazalarıyla bazı hususlara yer verildiğini görmekteyiz. Bu yaklaşımı, Türkiye-AB ilişkilerinin dayandığı tarihi geçmiş, paylaşılan değer, çıkar ve hedefler ile ilişkilerimizin bugün ulaştığı nokta itibariyle mantıklı ve sağduyulu bir çerçeveye oturtmak mümkün değildir” dedi.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış de raporla ilgili bir açıklamada bulunarak hem Ergenekon davasının ilerletilemediğinden bahsetmesinin hem de bu dava için gözaltına alınan isimlerin basın özgürlüğüne zarar verdiğini eklemesinin AP için ciddi bir çelişki olduğunu söyledi. Bağış Kıbrıs sorunu ve basın özgürlüğü konularında önyargıların hala devam ettiğini gördüklerini ve bunun kabul edilemez olduğunu belirtti.