AB GÜNDEMİ: Çin’e Karşı Daha İddialı Adımlar: AB, Rusya`ya Yardım Eden Çinli Şirketlere Yaptırım Uygulamaya Hazırlanıyor
Çin’e Karşı Daha İddialı Adımlar: AB, Rusya'ya Yardım Eden Çinli Şirketlere Yaptırım Uygulamaya Hazırlanıyor
AB, Rusya’ya karşı Şubat 2022'den bu yana uyguladığı kapsamlı yaptırımların etkisini bertaraf edecek şekilde bu ülkeye yardımcı olduğu düşünülen şirketleri ve ülkeleri hedef alacak bir yaptırım paketi hazırlıyor. Hâlihazırda Rusya'ya karşı 10 yaptırım paketi açıklayan AB’nin, gelecek yaptırım paketindeki ana amacı, bu yaptırımların delinmemesini sağlamak. Bu doğrultuda AB, Ukrayna'daki savaşın başlamasından bu yana ilk defa, Rusya'yı destekledikleri gerekçesiyle Çinli şirketlere yaptırım uygulanmasını önerecek olması oldukça dikkat çekici. Silah yapımında kullanılabilecek ürünleri Rusya’ya satmakla suçlanan yedi Çinli şirketin bu hafta AB Üye Devletleri tarafından görüşülecek olan yeni yaptırım paketinde yer alması bekleniyor.
AB'nin en büyük ticaret ortağı olan Çin'e karşı böyle bir hamlede bulunması, Blokun dış politikasında cesur bir adımı temsil ederken, Pekin’den öfkeli bir yanıtın gelmesi çok olası. Nitekim Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin şimdiden AB’nin böyle bir adım atmaması konusunda uyarıda bulundu. "AB'yi bu yanlış yola girmemeye çağırıyoruz, aksi takdirde Çin meşru ve yasal çıkarlarımızı korumak için sert adımlar atacaktır" ifadelerini kullandı.
Son dönemlerde Çin’e olan ekonomik bağımlılığı ve artan zayıflıklarına rağmen Pekin’e karşı daha iddialı politikalar uygulayan AB’nin, bunu ne ölçüde ve ne kadar sertleştirebileceği büyük bir tartışma konusu.
Dünden Bugüne AB-Çin İlişkileri: Giderek Artan Zayıf Noktalar
1970’li yıllarda ekonomik ve ticari odaklı olarak başlayan AB-Çin ilişkileri zaman içerisinde güvenlik ve dış politika, demokrasi ve insan hakları, çevre, ileri teknoloji ve kültür gibi birçok alana yayıldı. Günümüzde AB’nin Çin ile ilişkilerinde altmıştan fazla konu üzerinde kapsamlı bir ortaklık mevcut. Ancak AB, her ne kadar Çin ile ileri düzeyde ilişkiler geliştirse de özellikle Çin’in küresel sahnede ekonomik ve siyasi olarak hızla yükselmesi ile beraber bu ilişkilerde birtakım çatlaklar oluşmaya başladı. Çin’in, AB’nin beklediği gibi kendi değerlerini benimsememesi, AB’nin Çin’e karşı sürekli büyüyen bir şekilde dış ticaret açığı vermesi, AB’li yatırımcıların Çin pazarında eşit şartlarda yer alamaması ve Çin’in Kuşak-Yol Girişimi kapsamında AB’nin de nüfuz alanına giren bölgelerde giderek artan etkisi gibi faktörler, AB-Çin ilişkilerini geren konular olarak ön plana çıkıyor.
Mevcut durumda AB-Çin ilişkilerindeki belirleyici unsur ekonomik ve ticari ilişkiler olarak görülüyor. Çin’in 11 Aralık 2001 tarihinde DTÖ’ye üye olması, AB ile olan ekonomik ve ticari ilişkilerini doğrudan etkiledi. Nitekim taraflar arasındaki ticaret istikrar kazandı, AB 2001 öncesine göre Çin pazarına daha kolay erişebilir hâle geldi ve bunun neticesinde ikili ekonomik ve ticari ilişkiler ciddi miktarda artı.
2001 yılında AB’nin Çin’e olan ihracatı 27 milyar 923 milyon avroyken bu miktar 2021 yılına kadar yaklaşık 8 kat artarak 223 milyar 572 milyon avroya ulaştı. Benzer şekilde AB’nin 2001 yılında 66 milyar 631 milyon avro olan Çin’den ithalatı yaklaşık yedi kat arttı ve 2021 yılında 472 milyar 729 milyon avro oldu. Taraflar arasındaki ticaret hacmi 2001’de 94 milyar 554 milyon avrodan 2021’de 696 milyar 301 milyon avroya yükseldi. 2014 yılında AB Çin’in en büyük ticaret ortağı olurken, 2020 yılında Çin tarihinde ilk kez AB’nin en büyük ticaret ortağı oldu. Ancak AB-Çin ekonomik ve ticari ilişkilerinde giderek daha fazla AB aleyhine işleyen bir ticaret açığı boyutu bulunuyor. 2001 yılında 38 milyar 708 milyon avro olan dış ticaret açığı, 2021 yılında zirveye ulaşarak 249 milyar 157 milyon avroya yükseldi. AB tarafına göre Çin ile olan dış ticaret açığının en büyük nedenleri Avrupalı ihracatçıların Çin ile ticarette karşılaştıkları sorunlar. Bu bağlamda Çin’in otomotiv endüstrisi gibi stratejik sektörlerde ithalat vergilerini yüksek tutması, tarife dışı engellere başvurması ve öngörülebilirlik, hukukun üstünlüğü ve fikri mülkiyetin koruması gibi konularda yaşanan eksiklikler AB’nin şikâyetçi olduğu konular. Bunun yanı sıra Çin’in resmî para birimi olan yuanın değerini düşük tutması ve ithal ettiği hammadde ürünlerini nihai mal hâline getirip dışa ihraç etmesi dış ticaret açığının ana nedenleri arasında görülüyor.
AB ekonomisi içerisindeki pek çok sektör, Çin’den yapılan ithalata ciddi şekilde bağımlı hâlde. AB dışı üreticilerden ithal edilen ve AB’nin bağımlı olunan ürünler olarak tanımladığı 137 üründen 34’ü potansiyel olarak daha az çeşitlendirilebilir durumda. AB bu ürünlerin neredeyse yarısını Çin’den ithal ediyor. Çin’in giderek bir küresel üretim merkezi olmasından dolayı Çin pazarına erişimde yaşanan kısıtlamaların ve Çin’deki üretimde meydana gelen aksaklıkların AB ekonomileri üzerinde ciddi etkileri oluyor. Çin pazarına girmek isteyen Batılı şirketler ciddi zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Çinli şirketler Batılı rakiplerinin aksine ciddi devlet destekleri alabiliyor. Çin; yapay zekâ, lityum-iyon piller ve yarı iletkenler gibi birçok teknolojide küresel liderliği kademeli olarak eline alan bir güç olarak ön plana çıkıyor. Çin, Huawei'nin 5G teknolojisindeki hâkim konumu aracılığı ile bu alandaki uluslararası teknik standartları şekillendiriyor. Ayrıca AB’nin Çin’e karşı güvenlik alanındaki savunmasızlığında dijital altyapı başlığı giderek daha fazla artıyor ve bu noktada Huawei ile 5G teknolojisi büyük bir rol oynuyor.
Çin’in Karşı Atağı: Uygur Meselesi ve Litvanya Örneği
Son yıllarda ekonomik ve siyasi olarak hızla yükselen Çin, bu gücünü diğer uluslararası aktörler üzerinde kullanmaya başladı. Örneğin, AB ve Çin, 30 Aralık 2020 tarihinde, AB-Çin Kapsamlı Yatırım Anlaşması (Comprehensive Agreement on Investment) üzerinde prensipte uzlaşmaya varsa da gerilen AB-Çin ilişkileri ilgili anlaşmanın akıbetini doğrudan etkiledi. AB, Çin’in Uygurlara baskı uyguladığı gerekçesi ile Mart 2021’de otuz yıl aradan sonra ilk defa Çin’e karşı yaptırım uygulama kararı aldı ve dört Çinli yetkili ile bir kuruluşu yaptırım kapsamı içerisine dâhil etti. Buna anında karşılık veren Çin, Uygur meselesine destek veren bazı AB kurumlarına ve siyasetçilerine ülkeye giriş yasağı getirdi.
Çin’in dolaylı yoldan AB’ye sert tavır sergilediği bir diğer örnek ise Litvanya. Litvanya-Çin ilişkilerindeki tansiyon, Litvanya’nın 9 Ağustos 2021 tarihinde başkenti Vilnius'ta Tayvan’ın kendi adıyla temsilcilik kurmasına izin vermesinin ardından yükseldi. Bu kararı “Tek Çin” ilkesine ve Tayvan adasındaki egemenlik haklarına bir saldırı olarak değerlendiren Çin, Litvanya’daki büyükelçisini geri çağırdı. Çin’in 21 Kasım 2021 tarihinde Litvanya ile olan diplomatik ilişkilerini maslahatgüzar seviyesine indirmesi, Litvanya’nın ise 15 Aralık 2021’de Pekin Büyükelçiliğini kapattığını bildirmesi ikili ilişkileri durma noktasına getirdi.
Litvanya ve Çin arasında diplomatik olarak başlayan krizin etkisi, en fazla Litvanya’nın Çin’e olan ihracatında kendisini gösterdi. Komisyona göre Çin, Aralık 2021'den bu yana, Litvanya’nın Çin’e olan ihracatına karşı ayrımcı ve ihracatı zorlaştıran önlemler uyguluyor. Litvanya menşeli, Litvanya limanlarından ve/veya Litvanya'ya başka bir bağlantı üzerinden geçiş yapan ürünlerin ithalatçıları, mallarının Çin topraklarına girmesi konusunda çeşitli kısıtlamalarla karşı karşıya kalıyor. Bu kısıtlamalar; Çin gümrük makamlarının gümrük işlemlerindeki gerekli verileri girmek için kullandıkları BT sistemlerindeki hata mesajları, gümrük işlemleri sırasında Çin limanlarında bloke edilen konteynerler ve Çin gümrük yetkililerinin gümrük işlemleri taleplerini zamanında gerçekleştirmemesi veya hiç işleme koymaması şeklinde gelişebiliyor. Ayrıca Çin gümrük makamlarının uygun bir gerekçe olmaksızın, Litvanya makamları tarafından verilen sağlık ve bitki sağlığı sertifikaları kapsamındaki çeşitli ürünler için gümrük işlemlerini reddetmeye başlaması ve bu yasakları resmî hâle getirmesi, Komisyonun altını çizdiği bir diğer problem olarak ön plana çıkıyor. Çin gümrük istatistikleri, Litvanya'dan Çin'e yapılan ihracatın 2022 yılının Ocak – Ekim ayları arasında bir önceki yıla göre %80 düştüğünü gösteriyor.
Sonuç ve Değerlendirme
AB üyeleri arasında birçok Üye Devlet, Çin ile ilişkilerini geliştirmek ve ekonomik çıkarlarını sürdürmek ile Çin’in artan etkisine karşı direnmek arasında bir seçim yapma durumu ile karşı karşıya. Nitekim uluslararası arenada ekonomik siyasi etkisi giderek artan Çin, bunu bir baskı aracı olarak kullanıyor ve ticaret açığı, ithalat bağımlılığı, tedarik zincirleri, kritik teknolojiler ve dijital altyapı gibi birçok hayati konuda AB’nin Çin’e karşı zayıflıkları bulunuyor.
Hâlihazırda büyük bir enerji kriziyle karşı karşıya kalan AB, Rusya’ya olan bağımlılığının ve doğal olarak kırılganlığının bedelini ödüyor. Ancak AB’nin bu süreçten dersler çıkardığını söylemek mümkün. Nitekim AB, son yıllarda, Çin’e karşı hiç olmadığı kadar doğrudan veya dolaylı politikalar üretti. Komisyonun, 16 Mart 2023 tarihinde, AB'nin "yarı tekelci" üçüncü ülke tedarikçilerine bağımlılığı azaltmayı amaçlayan Kritik Hammaddeler Yasası’nı önermesi ve AB Konseyi ile AP’nin, 23 Mart 2023 tarihinde, üçüncü ülkelerden gelen ekonomik zorlama girişimlerine karşı AB’nin mücadele gücünü arttırmayı amaçlayan bir “Zorlayıcı Eylemlere Karşı Önlem Mekanizması” (Anti-coercion Instrument-ACI) üzerinde anlaşmaya varması bu örneklerden sadece bazıları. İlk defa, yedi Çinli şirketin yaptırım paketine dâhil edilecek olması, AB’nin Çine karşı daha cesur adımlar atacağının bir göstergesi. Ancak bu noktadaki temel soru işareti, AB’nin Çin ile doğrudan girişeceği bir mücadeleyi kazanacak kadar güçlü olup olmadığı.
Ahmet Emre Usta, İKV Uzman Yardımcısı