Nijer'deki Askerî Darbe ve Uluslararası Tepkiler
Batı Afrika’nın en büyük ülkesi olan Nijer'de, 26 Temmuz 2023 günü askerî darbe gerçekleşti. Nijer Cumhurbaşkanı Bazoum ve hükümeti, gün boyu süren askerî hareketliliğin ardından devrildi ve kendilerine "Vatanı Koruma Ulusal Konseyi (CNSP)" adı veren bir grup asker, yönetime el koydu. Darbe sonrası, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), Afrika Birliği, Birleşmiş Milletler, ABD, AB ve çok sayıda ülke darbe girişimini kınadı. Cuntanın 26 Temmuz’da yönetime el koyması ile birlikte Nijer, bağımsızlığını kazandığı 1961 yılından bu yana beşinci darbesini yaşamış oldu.
ECOWAS ve Darbeye Gelen Tepkiler
Batı Afrika'nın en güçlü bölgesel grubu olan ECOWAS, yaklaşık 400 milyonluk toplam nüfusa sahip 15 ülkeyi temsil ediyor. Ekonomileri desteklemek için kurulmuş olmasına rağmen, ECOWAS düzenli olarak bölgesel çatışmalara da girişti. 1990'dan beri ECOWAS’a bağlı barış güçleri isyanları bastırmak, ateşkesleri sürdürmek ve diktatörleri devirmek için müdahalelerde bulundu. En son görev, 2017'de Gambiya'daydı ve burada askerler, eski Cumhurbaşkanı Yahya Jammeh'in kaybettiği bir seçimi bozmasını engellemeye yardım etti.
ECOWAS, 30 Temmuz'da, Nijer’deki askerî cuntaya Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum'un serbest kalması ve yeniden görevine dönmesi için bir hafta süre verdi. ECOWAS, bu sürede taleplerinin karşılanmaması durumunda askerî müdahale dâhil her seçeneği değerlendireceklerini duyurdu. Senegal, Fildişi Sahili, Benin ve Nijerya da üyesi oldukları ECOWAS'ın askerî müdahalesini destekleyeceklerini açıkladı. Nijerya'nın genelkurmay başkanı Christopher Musa, emir verilmesi hâlinde kuvvetlerinin konuşlanmaya hazır olduğunu söyledi. Fakat birçok analist, ECOWAS'ın gerçekten Nijer için savaşa girmek istediğinden şüphe ediyor. Blok’un en son konuşlandığı Gambiya zayıf bir orduya sahip olan, Afrika'daki en küçük ülke. Fransa'nın iki katı büyüklüğünde olan Nijer’in savaşta test edilmiş olan ordusu, Amerikan ve Avrupa özel kuvvetleri tarafından eğitildi.
Rus Desteği ve Diğer Destekçilere Dair
Niamey'in merkezinde Rus bayrakları sallayan darbe destekçilerinin görüntüsü, bazılarının Rusya Federasyonu Lideri Vladimir Putin lehine sloganlar atması, Kremlin'in darbede parmağı olduğuna dair şüpheleri artırdı. Aslında, uzmanlar bu fikri destekleyecek çok az kanıt olduğunu söylüyor. Ancak bu, Rus yetkililerin Nijer krizini büyük bir fırsat olarak görmelerini engellemedi.
Mali’ye konuşlandırılmış Wagner paralı askerleri ve Rus oligarkı Yevgeny Prigozhin, hizmetlerini Nijer'in darbeci liderlerine sundu. Bunun akabinde de Nijer cuntasından bir heyet geçtiğimiz çarşamba günü Mali'nin başkenti Bamako'ya gitti ve burada Malili liderler ve Wagner yetkilileriyle görüştü.
Genel olarak, Nijer halkı Rusya'nın Mali'deki varlığına olumlu bakıyor. Halk, Mali cuntasının Wagner grubunun teröre karşı mücadelede sözde etkinliği hakkındaki propagandasından oldukça etkilenmiş durumda. Halk, Wagner'in Mali ordusuyla olan ilişkisinin erdemlerini göklere çıkarmaktan çekinmiyor. Mali de Wagner'e karşı yapılan düzenli suçlamaları reddetme eğiliminde. Moura'da 500 kişinin Rusya liderliğindeki askerler tarafından katledildiği vahşet sonrasında, Mali Cumhurbaşkanının -BM'nin çoğunlukla siviller olduğunu söylemesine rağmen- kurbanların terörist olduğunu ifade etmesi, birçok Nijerlinin de Wagner yanlısı propagandayı benimsemesine neden oluyor.
Diğer potansiyel yararlanıcılar, bölgenin radikal İslamcı militanları. Mali ve Burkina Faso'daki darbelerden bu yana, militanların bu ülkelerdeki sivillere yönelik saldırıları arttı. Diplomat Liman-Tinguiri, darbe başarılı olursa, "Wagner ve cihatçılar için Batı Afrika'nın kalbinde büyük bir üs, bir sığınak sağlayabilir; söz konusu darbe her zamanki gibi bir darbe değil” ifadelerini kullandı.
ECOWAS’ın Nijer’deki cuntacılara yönelik yaptığı çağrı ve askerî müdahale ihtimali, Batı Afrika'daki diğer cunta hükümetlerinin de tepkisini çekti. Yönetimde askerlerin olduğu Burkina Faso ve Mali, yayımladıkları ortak bildiride, Nijer'e askerî müdahalenin kendilerine savaş açmak anlamına geldiği konusunda ECOWAS'ı uyardı. Gine de cuntaya destek açıklamasında bulundu.
Afrika’daki Fransız Mirası Üzerine
Nijer, tamamı eski Fransız kolonileri olan Burkina Faso, Gine, Mali ve Çad'ın ardından Batı Afrika'da ordunun kontrolü ele geçirdiği en son ülke oldu. 1990'dan bu yana, Sahra-altı Afrika'daki 27 darbenin %78'i Frankofon ülkelerde meydana geldi.
Eylül 2022'de Mali'deki askerî cunta tarafından başbakan olarak atanan Albay Abdoulaye Maiga, Fransa'ya sert bir saldırı başlatmıştı. "Yeni sömürgeci, küçümseyici ve intikamcı politikaları" eleştiren Maiga, Fransa'nın "evrensel ahlaki değerleri reddettiğini" ve Mali'yi "sırtından" bıçakladığını iddia etti. Fransız karşıtı öfke, askerî hükümetin Fransız birliklerinin ülkede faaliyet göstermesine izin veren ve uzun süredir devam eden bir anlaşmayı geçtiğimiz şubat ayında sona erdirdiği ve Fransa'ya kuvvetlerini çekmesi için bir ay süre verdiği Burkina Faso'da da gelişti. Her iki ülkeye de komşu olan Nijer'de, Cumhurbaşkanı Mohamed Bazoum'un Fransız çıkarlarının kuklası olduğu iddiaları, onun iktidardan indirilmesini meşrulaştırmak için kullanıldı.
Bu noktada belirtmek gerekir ki Fransa’nın, Nijer'de 1000 ila 1500 askerîn konuşlandığı büyük bir askerî üssü bulunuyor. Üs, Fransa'nın Sahel bölgesinde DEAŞ ve El Kaide terör örgütü militanlarına karşı yürüttüğü operasyonlarda önemli rol oynuyor. Cumhurbaşkanı Mohamed Bazoum liderliğindeki Nijer, teröre karşı savaşta Fransa'nın Sahel bölgesinde kalan son müttefikiydi. Nijer'deki Fransız üssü, komşu Mali ve Burkina Faso'daki üslerden çekilmesinden sonra Paris için daha fazla önem kazandı.
Cuntanın başa gelmesinin ardından önceki hükümetlerin Fransa ile yaptığı beş askerî anlaşma, General Abdourahmane Tchiani liderliğindeki cunta tarafından iptal edildi. Fransa ise anlaşmaların iptalini tanımadığını ve meşru hükümet ile yapılan anlaşmaları geçerli kabul edeceğini belirtti.
Tarihsel tecrübe, en temel problemin Fransız kolonyal ve post-kolonyal etkisinden kaynaklandığını gösteriyor. Fransız sömürge yönetimi, kontrolü elinde tutmak için baskıcı stratejiler kullanırken değerli kaynakları çıkarmak için Nijer siyasetini bu ülkü doğrultusunda tasarlamaya çalıştı. Belirtmek gerekir ki Afrika’daki İngiliz sömürge yönetimi de aynı yolları izledi; ancak Fransa'nın Afrika'daki rolünün ayırt edici özelliği, bağımsızlıktan sonra eski topraklarının siyasetine ve ekonomisine müdahil olmaya devam etmesiydi. Örneğin, Batı Afrika'daki dokuz eski Fransız sömürge devletinden yedisi, Fransız ekonomi politikasının sömürgelerine yönelik bir mirası olan, para birimi olarak Fransa tarafından garanti edilen ve avroya sabitlenen CFA frangını hâlâ kullanıyor. Diğer taraftan Fransa, -popüler olmayan- Fransız yanlısı liderleri iktidarda tutmak için ülkelerin iç siyasetine müdahale ediyor. Bu etki sistemi özellikle savunma anlaşmaları yoluyla da hayata geçiriliyor.
Darbe Sonrası Halkın Nabzı ve Cumhurbaşkanı Bazoum’un Durumu
Nijer halkı genel olarak ciddi bir gelecek kaygısı yaşıyor. Nijerya'nın Nijer'e sağladığı elektrik arzının kesintiye uğraması ve temel ihtiyaç maddelerinin artan fiyatları ile durum çok ciddi bir boyuta ulaştı. Batı veya Rus askerî müdahalesine gelince, Nijerlilerin asıl endişesi, ülkedeki terörizmin kökünün kazınması ve terör tehdidi nedeniyle nüfusun yerinden edildiği bölgelerde güvenliğin yeniden sağlanması. Fakat halk, özellikle Batı'nın Sahel'e müdahalesine oldukça şüpheyle bakıyor.
Wagner'e yöneltilen suçlamalara rağmen Nijerliler, Ruslar hakkında olumlu bir görüşe sahip ve Putin'e de ciddi bir hayranlık besliyor. Putin, çoğu Nijerlinin Batının olumsuz değerleri olarak gördüğü eşcinselliğe, dinin reddine ve İslamofobi’ye karşı savaşan güçlü bir adam olarak görülüyor. Batı, yozlaşmış olarak görülürken, Rusya, Afrikalılar için değerli olan kadın-erkek evliliği ve dine saygı gibi ahlaki değerlerin son savunucusu olarak kabul ediliyor.
Genel olarak konuşursak, Nijerliler ECOWAS’ın Nijer'e askerî müdahalede bulunacağına inanıyor. Askerî birliklerinin seferber edildiği haberi Nijerlileri tedirgin ediyor. Ayrıca ECOWAS tarafından başlatılan müzakerelerin bariz bir şekilde başarısızlıkla sonuçlanması da endişeyi artırdı. Halk -şimdiden- her türlü olasılığa hazırlanmak için yiyecek stoklamaya başladı.
Başkan Mohamed Bazoum ve ailesinin kaderi cuntanın ve başta ECOWAS ve Afrika Birliği olmak üzere uluslararası toplumun elinde. Eğer bir askerî müdahale olursa, Bazoum da dâhil olmak üzere birçok insanın hayatını kaybetme ihtimali çok yüksek. Fakat Bazoum, ikametgâhının bulunduğu Cumhurbaşkanlığı muhafız kampında olsa da aslında darbecilerin elinde değil. Ağır silahlı korumasının koruması altında bulunuyor. Bu, neden dünya liderleriyle iletişim kurabildiğini açıklıyor. Darbeciler, öldürülme ihtimalinin daha derin bir kaos yaratacağını düşündükleri için onu alamıyorlar. Çünkü görünenin aksine, Nijer Ordusu’ndaki diğer kolordu darbeyi desteklemiyor.
Nijer Neden Önemli?
Öncelikle belirtmek gerekir ki Nijer, dünyanın en önemli uranyum tedarikçileri arasında bulunuyor. Aynı zamanda da Fransa’nın en büyük üçüncü uranyum tedarikçisi konumunda. Fransa, uranyum tedariğinde sadece Nijer'e bağımlı değilken, durum AB için aynı değil. Fransa'nın hâlihazırda üç yıllık ihtiyacını karşılayacak zenginleştirilmiş uranyum stoku olduğu tahmin ediliyor. Buna karşın AB, uranyum ihtiyacının %25'ini Nijer'den karşılıyor. Nijer, Kazakistan'ın ardından AB'nin en büyük ikinci uranyum tedarikçisi olarak kabul ediliyor. Dünyadaki uranyum arzının %5’ini karşılayan Nijer’de 311 bin 110 metrik tonluk uranyum rezervi bulunuyor. Dolayısıyla, buradaki krizin büyümesi, dünyadaki uranyum tedariği açısından da büyük problemler doğurabilir.
Değerlendirme
Bugünlerde içerisinden geçtiğimiz uluslararası konjonktür, her ne kadar yeni bir dönem gibi gözükse de aslında Soğuk Savaş dönemi ile birtakım paralellikler içeriyor. Bugünün en temel farklılığı iki kutup yerine çok kutuplu bir düzenin -temellerinin atılıyor- olması. Tıpkı Soğuk Savaş dönemi gibi, Afrika ve Asya gibi stratejik sahalar, büyük güçlerin oyun alanı konumunda. Büyük güçler, etki alanlarını devam ettirebilmek ya da yenilerini oluşturabilmek adına bu bölgelerdeki çatışmaları doğuran besleyen ve hatta buradaki krizlerde açıktan taraf olan bir tutum sergiliyor ve bu tutum yeni değil.
Eski sömürgelerdeki istikrarsız siyasi hayat ve bu ülkelerdeki bitmek bilmeyen darbe dalgaları da bugün hâlâ daha devam eden sömürge siyasetinin bir parçası ve hatta bir sonucu olarak okunabilir. Diğer taraftan Çin ve Rusya gibi ülkelerin Afrika’daki istikrarsızlık üzerinden etki alanı artırma çabaları da Soğuk Savaş siyasetinin bir devamı. Bu siyaset aynı zamanda, Rusya için Soğuk Savaş dönemindeki yenilginin bir rövanşı niteliği de taşıyor. Afrika’da son zamanlarda gerçekleşen darbelerin karışık güdüleri, yeni askerî hükümetlerin birçoğunun sorunlu mevcut müttefikleri ile olan ilişkiyi -özellikle eski sömüren ülke ile bağlantıyı- başka bir müttefikle değiştirmeye çalışma çabası olarak da değerlendirebilir. Bu duruma en güzel örnek Afrika’daki cunta hükümetlerinin Çin ve özellikle de Rusya’ya karşı yakın ilişkiler geliştirme çabaları. St. Petersburg'da düzenlenen Rusya-Afrika zirvesinde, Burkina Faso ve Mali'den liderler Başkan Vladimir Putin'e ve Ukrayna'nın işgaline desteklerini açıkladılar. Fakat bu noktada belirtmek gerekir ki -geçmişte olduğu gibi- bu küresel ittifaklardan yararlananlar muhtemelen sıradan vatandaşlardan ziyade siyasi seçkinler olacak.
Afrika sömürge döneminde Avrupalı güçlerin, Soğuk Savaş döneminde iki süper gücün ve günümüzde de yükselen güçlerin etki alanını artırmaya çalıştıkları bir rekabet sahası olma özelliğini koruyor. Soğuk Savaş'ın karanlık günlerinde Birleşik Krallık ve ABD, Kenya'daki Daniel arap Moi'den, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki (o zamanki adı ile Zaire) Mobutu Sese Seko'ya kadar bir dizi diktatörü sadakatlerinin karşılığında desteklemişti. Bugün dahi iktisadi ve siyasi çıkarlar için Afrika ülkeleri dizayn edilmeye çalışılıyor. Fakat Batı’nın suçluluğu, Rusya’nın ve Çin’in desteklenmesi ve dolayısıyla da bu ülkelerin Afrika’daki etkisinin meşruluğu anlamına gelmemeli. İki taraf için de önemli olan Afrika bahçesinden kendi paylarına düşecekleri toplayabilmek. Afrika’daki askerî klikler de büyük güçlerin söz konusu amaçları doğrultusunda kendi pozisyonlarını kuvvetlendirme niyetinde. Nijer başta olmak üzere Afrika’daki darbelerin gerçekte o ülkelerin egemenliğini güçlendirmeyi veya ülkenin en fakir vatandaşlarına yardım etmeyi amaçlamaktan çok askerî elitin ayrıcalıklarını korumaya yönelik olduğu açık bir şekilde ortada. Bu nedenle Nijer’de -her ne kadar en başat sorumlu Fransız sömürgeciliği olsa da- Fransız etkisinin azaltılmasının siyasi istikrara doğrudan ve olumlu etki etmesi muhtemel değil.
Batuhan Tezel, İKV Uzman Yardımcısı