İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
1-15 AĞUSTOS 2023

AB GÜNDEMİ: İtalya, Kuşak ve Yol Girişimi’nden Ayrılma Arifesinde

İtalya, Kuşak ve Yol Girişimi’nden Ayrılma Arifesinde

Son aylarda farklı İtalyan yetkililerden ülkenin Kuşak ve Yol Girişimi’ndeki geleceğine dair çeşitli yorumlar geliyordu. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, geçtiğimiz mayıs ayında verdiği bir demeçte, Kuşak ve Yol Girişimi olmadan da Çin’le iyi ilişkiler kurulabileceğine işaret etmişti ve uluslararası gündemi epey meşgul edecek bir tartışmanın fitilini ateşlemişti. Son olarak İtalya Savunma Bakanı’ndan, İtalya’nın girişime dâhil olmasının “berbat” bir karar olduğu açıklaması gelmişti. İtalya, bir karar vermenin eşiğinde gözükmekle birlikte vereceği kararın olumsuz etkilerini en aza indirmek istiyor. Çin ise diplomatik girişimlerle İtalya’nın girişimden muhtemel ayrılığının önüne geçmeye çalışıyor.

2019 yılında Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in İtalya’yı ziyareti sırasında imzalanan bir mutabakat zaptı ile İtalya, Kuşak ve Yol Girişimi’ne katılan ilk G7 ülkesi olmuştu. O günlerde girişime katılma kararı, AB üyesi ülkelerden ve ABD’den olumsuz tepkiler almıştı. Bugünkü ayrılma kararı ise Çin’in tepkisini çekiyor.

Roma’nın Kuşak ve Yol Girişimi Öyküsü

Kuşak ve Yol Girişimi temel olarak Çin’in liman kentlerini hem kendi iç bölgelerine hem de diğer ülkelerdeki pazarlara bağlamayı ve küresel ticaretin rotasını Atlantik’ten Çin’e kaydırmayı amaçlayan bir proje olarak tanımlanıyor. Bu proje kapsamında Çin şirketleri ve bankaları çok çeşitli altyapı çalışmalarını hem finanse hem de inşa ediyor. Tren yollarından, elektrik santrallerine; akıllı şehir uygulamalarından limanlara dek farklı ancak önemli altyapı yatırımlarından özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler çokça istifade etse de girişimin, ekonomi ve teknoloji başta olmak üzere Çin’e bağımlılık yarattığı ve bağımlılığın siyasi baskı aracı olarak kullanılması ihtimaline karşı ülkeleri savunmasız bıraktığı iddia ediliyor.

İlk kez 2013 yılında duyurulan projeye, 10 yıllık süreçte, Güneydoğu Asya’dan Batı Afrika’ya dek birçok ülke dâhil oldu. 18 AB üyesi ülkenin de parçası olduğu Kuşak ve Yol Girişimi’nin en dikkat çeken üyelerinden bir tanesi ise 2019 yılının mart ayında girişime katılan İtalya olmuştu. İtalya’yı, ilk ve tek G7 üyesi olarak girişime dâhil eden mutabakat zaptı, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in İtalya ziyareti esnasında imzalanmıştı.

İtalya, son 10 yılda karşılaştığı resesyon dalgalarıyla sarsılmış ve Avrupa tarafından yalnız bırakılmış hissederek hem yeni yatırımlar çekmek hem de mal ve hizmetlerini Çin pazarına ihraç etmek amacıyla Çin’in bu girişimini benimserken, Çin ise İtalya’nın katılımını bir dış politika başarısı olarak görüyor ve antik İpek Yolu’nun canlanması adına önemli bir adım olarak tahayyül ediyordu. Dönemin Almanya Şansölyesi Angela Merkel, ilgili konuda beraber hareket edilseydi daha iyi olabileceğini ifade ederken Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da AB üyesi ülkelerin, Kuşak ve Yol Girişimi’ne ilişkin süreçleri ikili anlaşmalarla sürdürmelerinin iyi bir yöntem olmadığını belirtmişti.

Girişimin parçası olarak geçen süreçte ise İtalya beklediğini bulamamış gibi görünüyor. İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, ülkenin Kuşak ve Yol Girişimi’ne katılarak elde ettiği faydanın çok sınırlı olduğunu ifade etti. İtalya’nın Çin’e yaptığı ihracattan elde ettiği gelir, 2019 rakamlarına göre 3 milyar civarında artarak 16,4 milyar avroya ulaşırken, Çin’in İtalya’ya ihracatında ise 31,7 milyardan 57,5 milyar avroya bir sıçrayış yaşandığı belirtiliyor. Bununla birlikte, Fransa’nın ve Almanya’nın, girişimin bir parçası olmamalarına rağmen Çin’e yaptıkları ihracatta önemli oranlarda artış yakalamaları da İtalya’nın mevcut durumdan duyduğu memnuniyetsizliği artıran bir olgu olarak ön plana çıkıyor.

Yapılan değerlendirmelerde, ekonomik anlamda sağlanan faydadaki eşitsizliğin yanı sıra yakın geçmişte İtalya’nın sosyal ve politik anlamda da Çin etkisine daha açık bir hâle geldiği ve bunun ülkenin ulusal güvenliğine yönelik endişeleri de artırdığından söz ediliyor. Örneğin, İtalya ve Çin arasında varılan mutabakata göre Çin’in, ülkenin iki önemli limanı olan Cenova ve Trieste limanlarını da geliştirmesinde anlaşmaya varılmıştı. Ancak hem İtalya hem de Orta ve Doğu Avrupa için stratejik öneme sahip bu limanların, olası bir kriz durumunda İtalya ve AB’nin istediği şekilde işletilememesinin hem ulusal güvenlik hem de Avrupa güvenliği bağlamında ciddi sonuçlar doğurabileceğinden bahsediliyor. Kuşak ve Yol Girişimi’nde yer alan İtalya’nın durumu, AB’nin Küresel Geçit Projesi ile birlikte daha da çelişkili bir noktaya evrilmiş gibi görünüyor zira AB bu projeyi bir anlamda Kuşak ve Yol Girişimi’ne rakip olarak öne sürmüştü.

Çin ve Sonrası

Küresel güç rekabetinin kendini iyiden iyiye hissettirdiği günümüz jeopolitik konjonktüründe taraflar, kendileri adına politik bir zafer ve güç gösterisi olarak addedip sundukları kazanımlarını kaybetmek istemiyorlar. Çin de İtalya’nın girişimden ayrılma fikrini dile getirdiği ilk andan itibaren İtalya’yı girişimde tutmak için temaslarını sıklaştırdı. Mayıs ayının başında Çin Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa İşleri Bölümü Başkanı Wang Lutong, Roma’yı ziyaret ettiğinde gündem maddelerinden biri hiç şüphesiz Kuşak ve Yol Girişimi olmuştu. G7 Hiroşima Zirvesi’nden hemen önce gerçekleşen bu ziyaretin maksadı İtalya’nın girişimden ayrılmak yönünde şekillenen tutumunu bir nebze yumuşatmaktı ve mevcut ilişki modelinin -henüz İtalya için istenen sonucu verememiş olsa da- potansiyelini vurgulamaktı. Bu vurgunun aynı zamanda, açıktan ya da kapalı bir şekilde, hâlihazırdaki anlaşmanın yenilenmesinin tercih edilmemesi durumunda İtalya’nın yaşaması muhtemel ticari kayıplara yönelik işaretler de barındırıyor olması gayet olası.

İtalya’da bazı sendikalar, İtalya’nın girişimin içinde yer aldığı bir düzende Çin pazarına ulaşmanın çok daha kolay olduğu ve olacağı temelindeki argümanlarla hükümeti, girişimden ayrılma fikrini yeniden değerlendirmeye davet etti. Hükümet ise muhtemel zararı en aza indirmeyi amaçlıyor. İtalya Savunma Bakanı’nın “Mesele, ilişkilere zarar vermeden nasıl geri adım atacağımız. Çin’in bir rakip olduğu doğru ancak aynı zamanda bir ortak da.” şeklindeki açıklaması şu an İtalya’nın durduğu noktayı hayli iyi özetlemesi açısından önemli bir açıklama. Ancak, muhtemel bir Çin misillemesine rağmen İtalya’nın girişimden ayrılmaya -en azından şu an için- bir adım daha yakın olduğu, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin dış politika öncelikleri dikkate alındığında, iddia edilebilir. İtalya dış politikasını tam manasıyla Avrupa-Atlantikçi bir çizgiye oturtmayı hedefleyen Meloni’nin Çin misillemesi riskini, Batılı müttefiklerin vereceği desteği de umarak, göze aldığı söylenebilir.

Şayet mutabakat zaptına imza atan taraflardan bir itiraz gelmezse, Mart 2019’da imzalanan anlaşma, Mart 2024 tarihinde otomatik olarak yenilenecek. İtalyan Hükümeti’nin, bu yılın sonuna dek net bir karara varması bekleniyor; böylelikle otomatik yenilenme öncesinde gerekli aksiyon alınabilecek. Ağustos ayının başında Pekin’den yapılan açıklamada, Çin ve İtalya arasında Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesinde şekillenen kültürel ve ekonomik ilişkilerin “bazı güçlerce” siyasileştirildiği ve iki ülke arasındaki iş birliğine müdahale edilip bölünmelere sebebiyet verildiğinin altı çizildi. Bu açıklama, uluslararası siyasette süregiden küresel güç rekabeti bağlamından ayrı düşünülmemeli. İtalya gibi hem AB hem de NATO üyesi olan gelişmiş bir ekonominin, Çin dış siyasetinin en mühim araçlarından biri olarak gösterilen Kuşak ve Yol Girişimi’nden çekilmesinin sembolik manası da Çin’in çekilmeye vereceği yanıtta etkili ve belirleyici olacak.

Tunç İbrahim Ceylan, İKV Uzman Yardımcısı