Bolu ve Tekirdağ cezaevindeki on mahkûm, yazdıkları Kürtçe mektupların içerikleri cezaevi yetkilileri tarafından kontrol edildiği ve ailelerine ulaştırılmadığı gerekçesiyle 2008 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yaptıkları başvuruya ilişkin dava sonuçlandı ve Türkiye suçlu bulundu. Mahkûmlar Mahkeme’ye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) aile ve özel hayata saygıya ilişkin madde kapsamında, şikâyette bulunmuşlardı. Mahkûmlar, Türkçe dışında başka bir dilde yazdıkları mektupların dağıtılmaması, yazışma özgürlüğü hakkının (right to freedom of correspondence) ihlal edildiği anlamını taşıdığını savundular. Şikâyetçiler ayrıca, cezaevi yetkililerinin mektupların Kürtçe’den Türkçe’ye tercüme masraflarını üstlenmemelerini de Mahkeme’ye şikayet ettiler.
AİHM, 11 Ocak 2011 tarihinde AİHS’nin aile ve özel hayata saygı maddesinin ihlal edildiği yönünde karar verdi. Mahkeme, mahkûmların yazışmalarını bazı kontrollere tabi olmasının kabul edilebilir olduğunu ancak Türk yasalarına göre, sadece tehdit ve tehlike unsurları içeren mektupların dağıtılmamasına karar verilebileceğini belirtti. Bu davada söz konusu mektuplarla ilgili bu tür gerekçelerin öne sürülemeyeceğine dikkat çeken mahkeme, mahkûmların mektuplarında Türkçeden başka bir dilin kullanması sebebiyle engellemeye tabi tutulmalarına ilişkin herhangi bir yasal düzenleme olmadığını vurguladı. Aynı zamanda, cezaevi yönetimlerinin, Türkçe dışındaki mektupların Türkçe’ye tercüme masraflarını mahkûmlara ödettirilmesinin yasalara uygun düşmediğini belirti ve bu tür bir uygulamaların aile ve özel hayata saygı maddesi ile ters düştüğünü açıkladı. Bu bağlamda, AİHM, Konvansiyonun 41’inci maddesine dayanarak, Türkiye’nin her davacıya 2000 Avro ödemesi gerektiği karar verdi.
Karara (Nuri Özen and Others v. Turkey) ilişkin açıklamayı http://www.echr.coe.int/echr/homepage_en internet adresinden ulaşılabilir.