Düzensiz Göç Gündemden Düşmüyor: Lampedusa ve Komisyondan 10 Maddelik Plan
Eylül ayı dünya gündemi için BM Genel Kurulu, G-20 Liderler Zirvesi gibi önemli uluslararası toplantılarla hayli yoğunken, AB gündemi ise zaman zaman en tepedeki yerini kaybetse bile üst sıralardan düşmemekte ısrarcı düzensiz göç meselesiyle meşguldü. Afrika’nın çeşitli ülkelerinden gelerek daha çok Libya ve Tunus’tan hareket eden teknelerle İtalya’nın en güneydeki topraklarını oluşturan Pelagie Adaları’ndan Lampedusa’ya varan düzensiz göçmen sayısı son zamanlarda ciddi oranda bir artış gösterdi. Öyle ki 6 bin nüfuslu adaya 11 Eylül-17 Eylül tarihleri arasında 11 bin düzensiz göçmen ulaştı ve durum bir krize dönüştü. 17 Eylül tarihinde Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin daveti üzerine adayı ziyaret etti ve 10 maddeden oluşan bir plan açıkladı.
AB hâlihazırda bir göç ve iltica paktı üzerinde çalışıyor ve pakt üzerinde nihai anlaşmayı 2024 yılı haziran ayında gerçekleştirilecek Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri öncesinde sağlamayı umuyor. Bunun yanında yakın zamanda Batı Akdeniz düzensiz göç rotalarını işlevsiz kılmak adına kimi adımlar atılmış; düzensiz göçün önlenmesinde kaynak ve rota üzerindeki ülkelerle iş birliğini de kapsayan anlaşmalar yapılması stratejisi kapsamında Tunus’la bir anlaşma imza edilmişti. Ancak tüm bu çabalar henüz elle tutulur bir sonuç vermediği gibi süreç devam ederken ortaya çıkan krizler, Üye Devletlerin ve AB içindeki çeşitli siyasi grupların görüş farklılıklarının artmasına ve muhtemel bir uzlaşının zorlaşmasına sebebiyet veriyor.
Çözümsüzlük ve Kriz
Afrika ülkelerinden gelen göçmenler, hayatlarını Lampedusa’da devam ettirmekten ziyade öncelikle İtalya anakarasına; ardından da daha kuzeyde yer alan Almanya ve İsveç gibi ülkelere ulaşmak istiyorlar. Bu düşüncelerle başlayan yolculuğun ilk durağını ise Kuzey Afrika’ya en yakın İtalyan adalarından birisi olan Lampedusa’ya ulaşmak oluşturuyor. Dublin Tüzüğü’ne göre her mülteci adayının başvurusu, AB sınırlarına ayak bastığı ilk ülke tarafından inceleniyor. Mevcut durumda, ulaşılan ada İtalyan toprağı olduğu için düzensiz göçmenlerin başvurularını almak ve işlemlerini yapmakla yükümlü olan devlet de İtalya. Ancak durumun bir krize dönüşmesine, çok sayıda düzensiz göçmenin çok kısa sürede adaya gelmesi sebebiyet vermiş gibi gözüküyor.
Meselenin kriz hâlini almasında uzun vadeli uzlaşmazlık noktalarını ve çözümsüzlüğü de vurgulamak gerekiyor. Bu noktada ilk olarak, İtalya’ya Lampedusa üzerinden ulaşan düzensiz göçmen sayısında yıllardır yaşanan artışın üzerinde durulmalı. Lampedusa’ya 2021 yılında 43 bin civarında; 2022’de 70 bine yakın düzensiz göçmen ayak basarken, bu yılın ilk dokuz ayında bu sayı şimdiden 130 bini aştı. Aslında AB’nin güney kanadını oluşturan ülkeler uzun süredir düzensiz göçle mücadelede yaşadıkları zorlukları dile getiriyor ve dayanışma talep ediyorlardı. Yunanistan, İtalya, Malta ve İspanya gibi AB’nin güney kanadını oluşturan ülkeler düzensiz göçe karşı daha sıkı önlemler alınması ve üye ülkeler arasındaki dayanışma mekanizmalarının tavizsiz işletilmesi gerektiği görüşündelerdi. Düzensiz göç akınlarının, AB ve kurumlarının çabalarına rağmen engellenememesi ise ulusal siyasette özellikle sağ tandanslı partilerce çokça araçsallaştırıldığı gibi soruna ulusal çözümlerden ziyade AB bünyesinde iş birliği ve dayanışma temelinde kapsamlı bir çözüm bulunması çalışmalarını da zorlaştırıyor. Örneğin, 2022 yılının aralık ayında İtalya, Dublin Tüzüğü’nde yer alan hükmü- AB’ye İtalya üzerinden giriş yapmasına rağmen işlemleri tamamlanmadan farklı AB ülkelerine geçiş yapmış düzensiz göçmenlerin, işlemlerinin İtalya tarafından tamamlanması gerekliliğine istinaden İtalya’ya geri gönderilmesi– “teknik sebeplerden ötürü” uygulamayı durduğunu açıklamıştı. Benzer şekilde, Almanya İçişleri Bakanı Nancy Feaser, geçtiğimiz sene 13 AB üye ülkesi tarafından anlaşılan Gönüllü Dayanışma Mekanizması (Voluntary Solidarity Mechanism) kapsamında göçmen kabul etmeyi, İtalya’nın Dublin Tüzüğü’nü uygulamayı reddetmesi sebebiyle, ağustos ayı sonunda askıya aldıklarını İtalya’ya bildirdiklerini duyurdu. Düzensiz göçe cevap vermek adına herkesi aynı anda eşit derecede memnun edecek bir anlaşmaya varmanın zorluğu bir yana mevcut hâl içinde ortaya çıkan yeni krizlerin çözüme ve uzlaşıya katkı sunmadığı aşikâr.
Von der Leyen’den 10 Maddelik Plan
Lampedusa’da yaşananlara karşı nasıl bir önlem alınması gerektiğine ilişkin tartışmalar sürüyor hem İtalya’da hem de AB’de devam ediyor. Başbakan Giorgia Meloni’nin koalisyon ortaklarından Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini, yaşanan göç hareketinin masum olmadığını söylerken AB’nin İtalya’yı yalnız bıraktığını ifade etti. Başbakan Meloni ise daha önce savunduğu ulusal çapta tek taraflı önlemlerin yerine Avrupa çapında bir çözüme ihtiyaç duyulduğu görüşünü benimsemiş gibi gözüküyor. Başbakan, bu çözümün esas olarak düzensiz göçmenlerin AB üye ülkelerince nasıl paylaşılacağından ziyade göçün durdurulmasına odaklanması gerektiğinin altını çiziyor. Genel olarak “Avrupa kalesi” (Fortress Europe) olarak anılan bu görüş bağlamında Meloni, AB’nin Tunus’la yapmış olduğu anlaşma benzeri anlaşmaların sayısını artırmayı; bir Avrupa deniz gücünün oluşturulup göçmenlerin denize açılmasını önlemesini ve insan kaçakçılarıyla mücadele etmesini; başvurusu reddedilen düzensiz göçmenlerin ülkelerine geri gönderilme sürecinin hızlandırılmasını ve BM’nin meseleye dâhil olmasını önerdi.
17 Eylül 2023 günü Lampedusa’yı ziyaret eden Komisyon Başkanı von der Leyen ise Başbakan Meloni ile yaptığı basın açıklaması esnasında göçün, “Avrupalı bir çözüm gerektiren bir Avrupa sorunu” olduğunu yineleyerek; Lampedusa’daki mevcut duruma ilişkin İtalya ile tam bir iş birliği içinde olduklarını; göç meselesi için uzun vadeli ve kapsamlı çözümün ise “dayanışma ve birlik” temelinde inşa edilmesi gerektiğini belirtti. Ardından, Komisyon Başkanı von der Leyen, uluslararası sorumluluklar ve temel insan haklarına riayet esasında olduğu belirtilen 10 maddelik bir plan açıkladı. İlgili plan şu şekilde:
• İtalya’nın düzensiz göçmenlerin kaydı için AB İltica Ajansı ve FRONTEX tarafından desteklenmesi;
• Düzensiz göçmenlerin Lampedusa’dan -Gönüllü Dayanışma Mekanizması’na taraf ülkelere dâhil- tahliyesi için destek sağlanması;
• Geri dönüşlerin sayısını artırmak maksadıyla, başlıca kaynak ülkeler olan Gine, Fildişi Sahili, Senegal ve Burkina Faso ile iş birliğini geliştirerek geri dönüşleri kolaylaştırmak;
• İnsan kaçakçılığı ile mücadele kapsamında kaynak ve rota üzerindeki ülkelerle ortaklıklar kurularak düzensiz göçmenlerin yola çıkışlarını engellemek;
• Denizden ve havadan izlemeleri ve gözetlemeleri artırmak; deniz gücü kurulmasıyla ilgili seçenekleri değerlendirmek; Tunus sahil güvenlik ekiplerine ve diğer emniyet görevlilerine malzeme ve eğitim desteği vermek;
• Deniz yolculuğuna elverişsiz teknelerin kullanılmasını engellemek adına önlemler almak ve insan kaçakçılarının malzeme tedarik süreçlerine karşı harekete geçmek;
• AB İltica Ajansı’nın desteğiyle süreçleri hızlandırmak; açıkça temelsiz iltica başvurularını reddetmek; giriş yasakları koymak ve Schengen Bilgi Sistemi’ne işlemek;
• Akdeniz rotasından caydırmak amacıyla farkındalık artırma ve iletişim kampanyaları yürütmek; bunun yerine insani kabul ve yasal yolları özendirmek;
• UNHCR ve IOM ile çalışarak rota temelli yaklaşımlar geliştirmek; rotalar üzerinde koruma sağlamak; gönüllü dönüşleri desteklemek;
• AB ve Tunus arasındaki anlaşmayı uygulamak; mevcut duruma yönelik doğrudan etki edecek eylemlerin öncelenmesi; anlaşma kapsamında yeni projelere hız verilmesi.
Sonuç
Göç ve ilişkili konular noktasında AB’nin ve Üye Devletlerin en iyi günlerini yaşadığı söylenemez. Lampedusa’da yaşanan krize ek olarak AB üye ülkelerinin -Schengen Alanı’nda- uygulanmayan sınır geçişlerinde kontrollere başladığına tanık olunuyor. Örneğin Avusturya, Slovenya sınırında 2015 yılından beri kontroller yapıyordu. Benzer uygulamayı, Lampedusa’da yaşananların ardından İtalya sınırında da hayata geçirmeye hazırlanan Avusturya, Bulgaristan ve Romanya’nın Schengen Alanı’na dâhil olmasını da veto etmişti. Her ne kadar koalisyon ortakları olan FDP ve Yeşiller ilgili planı desteklemediklerini belirtseler de Almanya İçişleri Bakanı da Polonya ve Çekya sınırlarında kontroller uygulamayı planladıklarını açıkladı. Polonya’nın ise artan düzensiz göçe karşı Slovakya sınırında kontrolleri sıkılaştırmayı planladığı Polonya medyasınca haberleştirilmişti.
Belçika Başbakanı Alexander De Croo, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, 1 Ocak itibarıyla başlayacak Belçika AB Konseyi Dönem Başkanlığı bitmeden evvel AB’nin yeni iltica ve göç paktının onaylanmasını hedeflediklerini belirtmişti. Ancak AP’nin ilgili paktın hazırlanmasından sorumlu İltica Temas Grubu, AB Konseyinde ilgili bakanlar “kriz yönetimi” hususunda bir uzlaşıya varmadıkları sürece müzakereleri durdurma kararı aldıklarını açıkladı. Mevcut durum AB adına zorlu bir imtihan olarak tanımlanabilir zira Lampedusa ve benzeri krizlerin devam etmesi beraber çalışmayı ve uzlaşıyı zorlaştırırken; uzlaşıya varılamayan her bir gün de yeni krizlere kapı aralıyor. 2024 yılının haziran ayında gerçekleşecek AP seçimlerine yaklaşılırken Birlik adına ciddi bir sınama teşkil eden düzensiz göç meselesinin, seçim sürecinde farklı gruplarca nasıl araçsallaştırılacağı ve seçmen tercihini hangi şekilde etkileyeceği yakından takip edilmeli.
Tunç İbrahim Ceylan, İKV Uzman Yardımcısı