Temiz Teknoloji Yarışında Kritik Hamle: AB'den Çin Elektrikli Otomobillerine Soruşturma
Uluslararası sistemin sancılı bir dönüşüm sürecinde olduğu bir dönemde, giderek artan jeopolitik gerilimlerin sıçradığı bir alan da temiz teknoloji üretimi. Temiz teknoloji yarışında ön plana çıkan bir konu ise yakın gelecekte gündelik hayatımızın her yerinde olacak elektrikli otomobiller.
Son yıllarda Çin’in daha kaliteli ve daha ucuz fiyatlarda elektrikli otomobil üretmesi, başta AB olmak üzere birçok Batılı devleti tedirgin etti. 2022 yılında, Çin’de satılan yeni otomobillerin dörtte birinden fazlası elektrikli veya hibrit araçlardan oluşurken, bu oran dünya genelinde %13'tü. Dahası Avrupa’nın 2022 yılında ithal ettiği yaklaşık 850 bin elektrikli otomobilin neredeyse yarısı Çin menşeliydi. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 13 Eylül 2023 tarihinde AP üyelerine hitaben gerçekleştirdiği Birliğin Durumu konuşmasında; küresel pazarların artık ucuz Çin elektrikli otomobilleriyle dolup taştığını, bu otomobillerin fiyatları devasa devlet sübvansiyonlarıyla yapay olarak düşük tutulduğunu ve bu durumun AB Tek Pazarı’ndaki işleyişini bozduğunu ifade etmişti. Bu doğrultuda Avrupa Komisyonu, 4 Ekim 2023 tarihinde, Çin menşeli elektrikli otomobillerin sübvanse edildiği ve bu durumun AB sanayisine zarar verdiği gerekçesiyle, Çin'den yapılan elektrikli otomobil ithalatına yönelik bir anti-sübvansiyon soruşturması başlattı.
Soruşturma kapsamında, Çin'deki elektrikli otomobil değer zincirlerinin yasadışı sübvansiyonlardan faydalanıp faydalanmadığını ve bu sübvansiyonların AB’deki üreticilere ekonomik olarak zarar verip vermediği değerlendirilecek. Daha sonra Komisyon, soruşturmanın bulgularına dayanarak, Çin’den yapılan elektrikli otomobil ithalatına anti-sübvansiyon vergileri uygulamak suretiyle tespit edilen haksız ticaret uygulamalarının etkilerini gidermenin AB’nin menfaatine olup olmadığına karar verecek.
Yeni Rekabet Alanı: Temiz Teknoloji Yarışı
AB’nin Yeşil Mutabakat kapsamında öncülük ettiği iddialı dönüşüm sürecinin, küresel anlamda yeni bir rekabet alanı oluşturduğunu söylemek mümkün. Birçok aktör “temiz teknoloji yarışı" olarak adlandırılabilecek bu süreçte yeşil teknolojilere büyük yatırımlar yapıyor. Bu konudaki asıl rekabet AB, Çin ve ABD arasında yaşansa da, mevcut durumda temiz teknoloji ile ilgili birçok alanda Çin’in açık ara önde olduğu görülüyor. Çin’in sanayi ve teknolojideki hızlı ilerleyişi ve bu doğrultuda verdiği sübvansiyonlar, başta temiz teknoloji üretimi olmak üzere AB sanayisine büyük bir darbe vuruyor. Öte yandan, temiz enerji teknolojilerinde yerli üretimi güçlendirme ve sanayide istihdamı artırma amacını taşıyan ve 430 milyar dolarlık devasa bir bütçeye sahip olan ABD’nin Enflasyonu Düşürme Yasası da elektrikli otomobil endüstrisini desteklemeyi amaçlıyor. Yasa kapsamında verilen büyük teşviklerin Avrupalı şirketlerin üretimini ABD'ye kaydırma ihtimali bulunuyor. Bütün bu gelişmelere karşı AB, hem ABD hem de Çin’e karşı bir yanıtı niteliğinde olan ve 1 Şubat 2023 tarihinde kamuoyuna duyurulan Yeşil Mutabakat Sanayi Planı kapsamında, yeşil dönüşüm ekseninde yeniden sanayileşmenin yollarını ararken, temiz teknoloji yarışında giderek önemi artan elektrikli otomobillerin Birlik içerisinde üretiminin güçlendirilmesini amaçlıyor.
AB Haklı mı?: Çin’in Elektrikli Otomobil Üretimindeki Yükselişi
Çin, 2000’li yılların başında, geleneksel içten yanmalı otomobil üretiminde, bu pazara hâkim olan yabancı üreticilere rakip olabilecek nitelikte yerli markalara sahip değildi. Ancak içten yanmalı motor inovasyonu konusunda Alman, Japon ve Amerikalı köklü otomobil üreticilerini geçemeyeceğinin farkında olan Çin, yüksek riskli bir politika izleyerek yerleşik teknolojiden kopmaya ve tamamen yeni bir alana; batarya ile çalışan otomobillere yatırım yapmaya başladı. Elektrikli otomobil teknolojisi, 2001 yılı gibi erken bir tarihte, Çin’in en üst düzey ekonomik planı olan Beş Yıllık Plan’da öncelikli bir bilim-araştırma projesi olarak tanıtıldı. Dahası, 10 yıl boyunca Almanya'da Audi’de çalışmış bir otomobil mühendisi olan Wan Gang, 2007 yılında, Çin'in bilim ve teknoloji bakanı olarak atandı ve elektrikli otomobil sektörünün ivme kazanmasına büyük katkı sağladı.
Çin Hükümeti, 2009 yılı itibariyle, elektrikli araç üretimi konusunda üreticilere çok büyük sübvansiyonlar vermeye başladı. Öyle ki, Çin 2009-2022 yılları arasında sübvansiyon ve vergi indirimlerine 29 milyar dolardan fazla para aktardı. İlk yıllarında yerli araç üreticilerine satın alma garantileri veren Çin Hükümeti, bu sektörün ayakta kalmasına önemli bir destek sağlamış oldu. Ayrıca Çin Hükümeti, vatandaşları elektrikli araç satın almaya teşvik edecek başka devlet politikaları da izledi. Nitekim Hükümet, Pekin gibi kalabalık şehirlerde, araba plakalarının alımını karneye bağlayarak zorlaştırırken, elektrikli araçlar bu sistemden muaf tutuldu.
Çin Hükümeti, sübvansiyonları sadece yerli şirketlerle sınırlamadı. Mali teşviklerin ötesinde, özellikle Tesla'yı ülkede üretim tesisleri kurması yönünde aktif olarak destekledi. Ancak faydalar karşılıklıydı. Nitekim Çinli elektrikli araç üreticileri, inovasyondan üretim biçimlerine kadar Tesla ile rekabet etmek zorunda kaldı ve bu rekabet ortamından güçlenerek çıktı.
Bütün bunlara ek olarak, Çin’in bir elektrikli aracın değerinin yaklaşık %40’ını oluşturan batarya üretiminde de önemli bir avantajı bulunuyor. Nitekim Çin, elektrikli araç bataryası üretiminde gerekli olan kobalt, nikel sülfat, lityum ve grafit gibi kritik hammaddelerde dünyadaki rafineri kapasitesinin büyük bir bölümünü tek başına oluşturuyor. İlgili hammaddelerin önemini yıllar önce fark etmiş olan Çin’in, yerli şirketlere uzun süredir devam eden istikrarlı bir tedarik zinciri sağladığı görülüyor.
Madalyonun İki Yüzü: Temiz Teknolojilerin Yaygınlaştırılması/Ticari Kayıplar
Çin’in elektrikli otomobil üretiminde küresel anlamda lider bir konuma gelmesinde devlet desteğinin çok önemli bir payının olduğu bir gerçek. AB’nin başlattığı soruşturma ise bu desteğin yarattığı haksız rekabet ortamının kendi sanayisi ve üreticilerini etkilemesi. Ancak burada önemli bir ikilem bulunuyor. Çok taraflı ticaret sisteminin en önemli kurumu olan DTÖ, uluslararası piyasalarda rekabet ortamını bozacak devlet desteklerini yasaklıyor. Çin’in sübvansiyonlarla elektrikli otomobil sanayisini desteklemesi ise bu temel kuralı ihlal ediyor. Ancak iklim krizinin giderek geri dönülemez bir noktaya ulaştığı bir dönemde, güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisinde olduğu gibi, elektrikli otomobillerin küresel anlamda ucuzlaması ve yaygınlaşmasının bu sorunla mücadelede konusunda önemli bir adım olacağı biliniyor. Bu doğrultuda ticari kayıpları telafi etme pahasına, -kurallara uygun olsun olmasın- Çin’in elektrikli otomobil üretimin yaptırımlara maruz kalmasının temiz enerji teknolojilerinin yaygınlaştırılması ile ticaretin adil bir şekilde yapılması ikilemi çerçevesinde tartışılması gerekiyor.
Ahmet Emre Usta, İKV Uzman Yardımcısı