İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

AB GÜNDEMİ: 2023 Yılının Son AB Zirvesi: Ukrayna ve Moldova’ya Yeşil Işık

Yılın son AB Zirvesi’nden, Ukrayna ve Moldova ile katılım müzakerelerine başlanması ve Gürcistan’a aday ülke statüsü verilmesine yeşil ışık.
AB GÜNDEMİ: 2023 Yılının Son AB Zirvesi: Ukrayna ve Moldova’ya Yeşil Işık

2023 Yılının Son AB Zirvesi: Ukrayna ve Moldova’ya Yeşil Işık

2023 yılının son AB Zirvesi aralık ayında Brüksel'de gerçekleştirildi. Zirve’de Ukrayna savaşından Orta Doğu’ya, genişlemeden göç krizine kadar birçok kritik konu masaya yatırıldı. Liderler, Avrupa'nın geleceği için önemli kararlar alırken, birlik ve dayanışma mesajları verdi.

Zirvenin en önemli başlığı kuşkusuz Ukrayna’ydı. AB liderleri, Ukrayna'ya desteğin kararlılıkla sürdürüleceğini vurguladı. Liderler, savaşın başlangıcından bu yana yaklaşık 85 milyar avroluk yardım sağlandığını ve ekonomik, insanî, askerî ve diplomatik yollarla desteğin devam edeceğini belirtti. Rusya'nın savaşa karşı kararlı bir şekilde kınanması ve Ukrayna ile dayanışmanın önemi vurgulanırken, bu mücadelede birlikte hareket etme çağırısı yapıldı.

Genişleme konusu da zirvenin başlıca gündem maddelerinden biriydi. Avrupa Komisyonunun 8 Kasım 2023 tarihli tavsiyelerinde belirtilen adımlar tamamlanması hâlinde, Ukrayna ve Moldova ile katılım müzakerelerinin başlatılması kararı alındı. Gürcistan'a aday statüsü verilirken, Batı Balkan ülkelerinin ise ilerleme kaydettiği belirtildi. Bosna Hersek'in gerekli kriterleri yerine getirmesi durumunda katılım müzakerelerinin açılması kararlaştırıldı. Ayrıca Kuzey Makedonya ile -gerekli anayasal değişiklikleri tamamladığında- müzakerelerin ilerleyebileceği belirtildi. Batı Balkanlar için hazırlanan ve daha hızlı entegrasyonu hedefleyen "Büyüme Planı" da kabul gördü.

Zirve’de -tarihsel bir adım olarak değerlendirilen- Ukrayna ve Moldova ile müzakerelerin başlatılması konusunda mutabakat sağlandı. AB Konseyi Başkanı Michel, bu kararı "Avrupa halkları ve kıtamız için umudun sinyali" olarak nitelendirdi. Ancak genişleme süreci, özellikle Macaristan Başbakanı Orbán'ın Ukrayna'nın vetosu yönündeki tehditleri nedeniyle zorlu geçti. Orbán'ın nihayetinde çekimser oy kullanarak salonu terk etmesi ve Almanya Şansölyesi Scholz'un arabuluculuğu, karara giden kritik adımlar oldu.

AB, Ukrayna ve Moldova'ya açılan kapılarla birlikte Gürcistan'a da aday statüsü vermiş olsa da özellikle Türkiye'nin olası katılımına karşı geniş çaplı muhalefet ve Arnavutluk, Bosna, Gürcistan, Kosova, Kuzey Makedonya ve Sırbistan'ın üyeliklerine karşı şüpheci yaklaşımlar da zirve gündemini meşgul etti.

Zirve öncesinde 29 Kasım 2023 tarihinde AB Dış ve Güvenlik Politikası Yüksel Temsilcisi Josep Borrell ve Avrupa Komisyonu Komşuluk Politikası ve Genişlemeden sorumlu üyesi Oliver Varhelyi tarafından Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğine yönelik öneriler içeren bir rapor yayınlanmıştı. “AB-Türkiye Siyasi, Ekonomik ve Ticari İlişkilerinin Durumu” adlı raporun bu Zirvede ele alınması bekleniyordu. Ancak rapor ile ilgili tartışma daha sonraya ertelendi. Sonuç bildirisinde 7. Başlık altında AB-Türkiye ilişkilerine yer verildi: “AB Konseyi Yüksek temsilci ve Avrupa Komisyonunun AB-Türkiye ilişkilerinin durumu hakkındaki ortak raporunu not eder ve gelecekteki bir AB Konseyi toplantısında konuya geri dönecektir”. Bu durum İKV gibi Türkiye-AB ilişkilerinde canlanma sağlanmasına yönelik yoğun çaba harcayan ve bunun Türkiye ve AB için ortak fayda yaratacağını düşünen çevreler açısından hayal kırıklığına yol açtı. Borrell ve Varhelyi raporundaki öneriler daha önce Pozitif Gündem kapsamında gündeme getirilen konuların daha ayrıntılı boyutta ele alınmasına zemin hazırlıyordu. Özellikle ulaştırma, enerji, ekonomik ve siyasi yüksek diyalog mekanizmalarının yeniden başlatılması, Ortaklık Konseyinin yeniden toplanması gibi öneriler 2019 yılında Doğu Akdeniz’deki gerilimler sebebiyle Türkiye’ye karşı getirilen yaptırımların geri alınması anlamına geleceği için özellikle önemliydi. Bunun yanısıra önerilerin en kapsamlı noktasını gümrük birliği modernizasyonuna yönelik müzakerelerin yeniden başlatılması tavsiyesi oluştursa da, bu Rusya’ya yönelik ikincil ticaretin önlenmesi, Kıbrıs’ta görüşmelerin yeniden başlatılması, ticari engellerin giderilmesine devam edilmesi gibi bazı koşullara bağlanmıştı. Bu koşulların yerine getirilip getirilmediğinin saptanması ve koşulların hangi ölçüde karşılanmasının yeterli görüleceği gibi konuların ise AB Konseyinde ele alınacağı düşünülüyordu. Ancak Konseyin bu konuları ileriye bırakması belirsizliğin devam etmesine yol açtı.

AB zirvesinin zaten yoğun bir gündemi olması, Ukrayna ve Moldova ile müzakerelerin açılması gibi kritik kararların verilmesi ve İsrail’in Gazze saldırısı gibi çetrefilli konuların da gündemde olması Türkiye-AB ilişkileri konusunun ertelenmesine yol açtı. AB Konseyi genişlemeye yoğun destek verirken, herhangi bir yeni üye alımından önce kurumsal reformların da gerçekleşmesi gereğini not etti. Bu kapsamda AB Konseyinin iç reform konusunu sonraki toplantılarında ele alacağı ve bu konudaki çalışmalar için 2024 yazına kadar bir yol haritası belirleneceği açıklandı. Türkiye ile ilişkiler konusunun AB’nin iç reform süreci ile de ilgisi olduğunu düşünürsek, farklı üyelik kategorilerinin ortaya çıkması, ortak üyelik vs gibi yeni statülerin önerilmesi halinde bu açılımların Türkiye-AB ilişkileri açıosından da gündeme gelmesi olasılığı bulunuyor.

Macaristan'ın Vetosu ve Orbán'ın Gerekçeleri

Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, zirvenin ardından sosyal medyada paylaştığı bir videoda, AB'nin Ukrayna ile üyelik görüşmelerini başlatma kararını ve 50 milyar euroluk yardım paketini veto ettiğini açıkladı. Orbán, kararı gelecek yıl "daha iyi hazırlık yapıldıktan sonra" tekrar değerlendireceklerini belirtti. Ayrıca, diğer 26 AB ülkesi üyelik müzakerelerini başlatmakta ısrar ederse, "kendi yollarına gitmeleri" gerektiğini ifade etti. Macaristan'ın bu "tamamen anlamsız, akıl dışı ve yanlış" karara ortak olmak istemediğini vurguladı.

Orbán'ın vetosu, zirvenin olumlu havasını dağıttı ve AB içinde gerilime yol açtı. Bazıları, Orbán'ın veto kararını Macaristan'ın AB ile olan ilişkilerinde daha fazla güç kazanmak için kullandığını iddia etti.

Zirve sırasında Orbán'ın yakın müttefiki olarak görülen İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, diğer AB liderleri tarafından Orbán'ı veto kararından vazgeçirmeye ikna etmekle görevlendirildi. Meloni, Orbán'ı, Avrupa Muhafazakarları grubuna dâhil etme ve Macaristan'a daha fazla AB fonu aktarma sözü karşılığında veto kararından vazgeçirmeye çalıştı. Meloni'nin bu arabuluculuk girişimi, bazı uzmanlar tarafından "şeytanla anlaşma" olarak yorumlandı. Nihayetinde Orbán, salonu terk ederek çekimser oy kullanmış oldu.

Kararın Ukrayna ve AB İçin Önemi

Ukrayna ile üyelik müzakerelerini başlatma kararı, AB'nin Ukrayna'ya desteğini güçlü bir şekilde ortaya koyan "tarihi" bir adım olarak değerlendirildi. Bu karar, Zelenskyy’nin ABD Kongresi'ndeki Cumhuriyetçileri Ukrayna'ya daha fazla yardım yapmaya ikna etme konusundaki çabalarına da destek olacak.

Ukrayna'nın Avrupa Entegrasyonu Başbakan Yardımcısı Stefanishyna, ülkenin AB üyelik müzakerelerine başlamaya "fazlasıyla hazır" olduğunu savundu. Stefanishyna, Ukrayna'nın "ödediği bedele rağmen Avrupa'ya yaklaşmasından çok memnun olduğunu" ifade etti ve AB üyeliğinin 2030 hedefinden önce gerçekleşeceğine inandığını belirtti.

Avrupalılar Ukrayna'nın AB'ye Girmesine Temkinli Yaklaşıyor

AB'nin Ukrayna'nın üyeliği konusundaki düşüncelerini ölçen bir anket, Avrupa halklarının çoğunluğunun üyeliğe dair isteksiz olduğunu gösterdi. Ankete göre, Ukrayna'nın AB'ye girmesine en fazla destek Danimarka'dan (%50) ve Polonya'dan (%47) gelirken, Romanya (%32 destek, %29 karşıt), Almanya (%37 destek, %39 karşıt) ve Fransa'da (%29 destek, %35 karşıt) kamuoyu kabaca ikiye bölünmüş durumda. Avusturya ise Ukrayna’nın üyeliğine %52 oranında karşı çıktı. Bununla birlikte, katılımcıların %45'i, Ukrayna'nın katılımının AB'nin güvenliği üzerinde olumsuz bir etkisi olacağından endişe duyarken, %25'i ise bunun güvenliği artıracağını ifade etti. Katılımcıların %39'u ise Kiev'in katılımının kendi ülkelerinin güvenliğini olumsuz etkileyeceğini belirtti.

Diğer taraftan birçok Avrupalı, Ukrayna'nın üyeliğinin AB ekonomisine herhangi bir ekonomik fayda sağlamayacağını düşünüyor. Polonya'da katılımcıların %43'ü ve Romanya'da %37'si AB ekonomisi için olumlu bir etki görürken, Danimarka'da %54 ve Avusturya'da %46 olası üyeliği ciddi bir mali yük olarak değerlendiriyor.

Genişlemenin AB'nin dünyadaki siyasi gücü üzerindeki etkisi konusunda da endişeler oldukça yüksek. Polonya ve Danimarka bu konuda en iyimser ülkeler olarak öne çıkıyor; vatandaşların %43'ü ve %35'i Ukrayna'nın katılımının olumlu bir etkisi olacağına inanıyor. Ancak Avusturya (%42) ve Almanya'da (%32) en yaygın görüş, Ukrayna'nın üyeliğinin AB'nin dünyadaki siyasi gücünü azaltacağı yönünde; Fransa ve Romanya'daki katılımcılar ise kararsız bir tablo çiziyor. Ek olarak, Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR), genişleme konusunda "eski" ve "yeni" AB üye devletleri arasında net bir ayrım olduğunu tespit etti. Ankete göre Avusturya (%53), Almanya (%50) ve Fransa'da (%44) AB'nin yeni üyeler kabul etmemesi gerektiği yönünde ciddi bir karşıt görüş mevcut.

Sonuç

2023 Aralık ayında Brüksel'de gerçekleştirilen yılın son AB Zirvesi, Ukrayna savaşının gölgesinde birlik ve dayanışma vurgusu yaparken, bir yandan da Avrupa'nın geleceği için önemli adımlar attı. Ukrayna ve Moldova için üyelik müzakerelerinin başlatılması kararı, AB'nin bu iki ülkeye olan desteğini güçlü bir şekilde ortaya koyan "tarihî" bir adım olarak değerlendirildi. Bu karar, Ukrayna ve Moldova halklarının Avrupa geleceğine dair umutlarını artırdı ve AB'nin -Özellikle Rus yayılmacılığına karşı- birlik içinde hareket etme kararlılığını ortaya koydu.

Ancak Ukrayna’nın durumu, Macaristan'ın vetosu nedeniyle belirsizliğini korudu. Macaristan'ın vetosunu kaldırmak için AB liderlerinin Orbán ile daha fazla diyalog kurması ve Macaristan'ın endişelerini gidermeye yönelik adımlar atması gerekiyor. Ayrıca, AB'nin Ukrayna'ya verdiği desteği sürdürmesi ve üyelik sürecini hızlandırması da önemli.

Diğer taraftan, Avrupalıların Ukrayna'nın AB'ye girmesine temkinli yaklaştığı görülüyor. Halkın çoğunluğu, olası güvenlik riskleri, ekonomik maliyetler ve siyasi güç kaybı endişeleri nedeniyle Ukrayna'nın üyeliğine karşı çıkıyor. Bu durum, AB'nin genişleme konusundaki geleceği için önemli bir soru işareti oluşturuyor. Bu doğrultuda AB’nin, Ukrayna başta olmak üzere diğer aday ülkeler ile üyelik müzakerelerini hızlandırmak ve üyelik sürecini başarıyla sonuçlandırmak için halk desteğini artıracak adımlar atması gerekiyor.

Batuhan Aktürk Tezel, İKV Uzman Yardımcısı

Diğer Yazılar