Yeni Göç ve İltica Paktı’nda Sona Doğru: AP ve AB Konseyi, Beş Önemli Başlıkta Daha Anlaşmaya Vardı
AB’nin göç ve iltica politikasını geniş bir çerçeve anlaşmayla şekillendirme amacı taşıyan Yeni Göç ve İltica Paktı’nın (New Pact on Migration and Asylum), 2024’ün haziran ayında gerçekleşecek Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önce kabul edilip yasalaşması için yoğun bir çaba harcanıyor. Anlaşmanın her bir maddesine dair farklı görüşler olmakla birlikte, sürdürülebilir ve “yükü eşit şekilde bölüştüren” bir göç yönetimi mekanizması üzerinde uzlaşmanın Birlik’in bugünü ve geleceği için önemi de açık.
Uzlaşıya Giden Uzun Yol
Farklı ülkelerden milyonlarca kişi, daha güvenli ve müreffeh yaşam koşullarına sahip olmak için Avrupa’ya ulaşmak istiyor. Ancak göçün etkileri çok katmanlı ve hem göçmenler hem de ev sahibi toplumlar ve devletler için çok da kolay bir süreç değil. Devletler ise kendi egemenlik alanlarına düzensiz şekilde ve sayıda giriş yapılmasını engellemek istiyor ve göçü kontrollü ve kuralları belli bir süreç hâline getirmeye çalışıyor.
Ancak, bu sürecin kurallarını belirlemek ve uygulamaya geçirmek, ekonomik ve kurumsal imkânları dünyanın pek çok ülkesine göre hatırı sayılır derecede daha iyi olan Avrupa ülkeleri için bile çok zor. Suriye İç Savaşı’nın başlamasının ardından gelişen göç dalgalarıyla bir kriz hâlini alan durum, Sahra Altı Afrika ülkelerinden, Afganistan’dan ve son olarak Ukrayna’dan gelen göç akınlarıyla son yıllarda daha da karmaşık bir duruma evrildi. AB, üçüncü ülkelerle ikili anlaşmalar imzalayarak, çeşitli eylem planları açıklayarak ve projeler geliştirerek göçü, Avrupa’ya ulaşmadan kaynağında durdurma politikası izliyor. Yine de AB sınırlarına hem karadan hem de denizden her yıl binlerce göçmen ulaşıyor. 2022 yılında AB ülkeleri, Norveç ve İsviçre’nin toplamda 1 milyona yakın iltica başvurusu aldığı; bu sayıya Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle Avrupa’ya sığınan ve geçici koruma statüsünde bulunan 4 milyon Ukraynalının dâhil olmadığı belirtiliyor. Benzer şekilde Frontex tarafından yapılan açıklamaya göre 2023, ilk 11 ayında 355 bin 300 düzensiz geçişle, 2016’dan beri düzensiz sınır geçişlerinin en fazla olduğu yıl olarak kaydediliyor. Bu geçişlerde, bir önceki yıla göre %61’lik bir artışa tanıklık eden ve toplamda 152 bin kadar göçmenin kullandığı “Orta Akdeniz” rotası (Tunus ve Libya’dan İtalya’ya) dikkatleri çekiyor.
AB Üye Devletlerinden bilhassa İtalya, Malta, İspanya ve Yunanistan, konumları sebebiyle göçmenlerin AB sınırlarına ilk ulaştığı ülkeler oluyor. Mevcut yasal prosedürlere göre her iltica başvurusu, mülteci adayının AB sınırlarından içeri girdiği ve iltica başvurusu yaptığı ilk ülke tarafından değerlendirilmek zorunda. Ancak, geçtiğimiz Eylül ayında, İtalya’nın Lampedusa adasında şahit olunduğu üzere, kısa bir süre içerisinde çok yüksek sayıda sığınmacı adayının belirli bir lokasyona gelmesi, bu sistemin uygun bir şekilde işleyememesine; ülkelerin başvuruları alıp değerlendirememesine, kontrolsüz bir şekilde seyahatlerin devam etmesine sebebiyet veriyor. Bu gibi krizler ise üye ülkelerce, AB’nin Schengen Alanı gibi önemli derinleşme başarılarından güvenlik temelli geri adımlar atılması gibi planların ortaya çıkmasının yanı sıra göç yönetimi konusunda daha önceden üzerinde anlaşılmış uygulamaların da çalışmasının önüne geçiyor.
Göç ve iltica konusunda yaptığı birçok konuşmada ilgili meseleyi “Avrupalı çözümler gerektiren bir Avrupa sorunu” olarak tanımlayan Ursula von der Leyen’in başkanlık ettiği Avrupa Komisyonu, AB’nin ortak göç politikasının, yeni gelişmelere cevap verecek şekilde ele alındığı bir göç ve iltica düzenlemesi için ilk yasa teklifini Eylül 2020’de açıklamıştı. O günden bugüne dek hem AB kurumlarında hem ulusal meclislerde hem de Avrupa kamuoyunda devam eden birçok tartışmaya konu olan bu yasa tasarısı, AB’nin ortak göç politikasına ilişkin temel bir çerçeve belge olması için tasarlanmıştı. 2024 yılının haziran ayında gerçekleşecek AP seçimlerine dek yasalaşması yönünde bir takvim belirlenen yasa tasarısına bağlı olarak Avrupa Komisyonu, AP ve AB Konseyi 2020’den beri çalışmayı sürdürüyor. Bu bağlamda, arama-kurtarma çalışmalarında iş birliğinden, göçte yasal yolların teşvikini amaçlayan yetenek ortaklıklarına (talent partnerships) ve yeni bir AB İltica Ajansı’nın kurulmasına dek pek çok konuda anlaşıldı.
Pakt için yürütülen görüşmelerden bazılarında ise Üye Devletler çok ciddi fikir ayrılıkları yaşadı. Bunun en gözle görülür olduğu konulardan birisi ise göçmenlerin AB içinde yeniden yerleştirilmesine (mandatory relocation of migrants) ilişkindi. Bu düzenlemeyle göçmenleri ülkesinde yerleştirmek istemeyen devletlere, kabul etmedikleri her bir göçmen için 20 bin avro ödeme zorunluluğu getirildi. Bu karar, AB Konseyinde nitelikli çoğunluk oylamasıyla alınmıştı. Kararı desteklemeyen Macaristan ve Polonya tarafından göçmenlerin yerleştirilmesinin gönüllülük esasına dayanması ve bu kararın nitelikli çoğunluk oylamasıyla değil oy birliğiyle alınması gerektiği şeklinde yoğun itirazlar gelmişti. Benzer şekilde, kriz yönetimi maddesinde de görüşmeler tıkanmış; AP’nin “İltica Temas Grubu”, AB Konseyinde ilgili konu üzerinde bir ilerleme sağlanamaması sebebiyle Konseyle görüşmeleri askıya alma kararı aldığını açıklamıştı.
Üzerinde Anlaşılan Son Maddeler Neler?
20 Aralık 2023 tarihinde AP ve AB Konseyince Yeni Göç ve İltica Paktı’na ilişkin beş maddede daha uzlaşmaya varıldığı açıklandı. Bu beş madde Avrupa Komisyonu tarafından pakt için “büyük bir dönüm noktası” olarak tanımlandı. Bu maddeler ise şu şekilde sıralandı:
Avrupa Komisyonunun İçişlerinden Sorumlu Üyesi Ylva Johansson, göç politikasındaki reform ile düzensiz göç karşısında hiçbir üye ülkenin yalnız kalmayacağını ifade ederken, AP Başkanı Roberta Metsola, Yeni Göç ve İltica Paktı’nı döneminin muhtemelen en önemli yasa paketi olarak niteleyerek, beş madde üzerinde uzlaşıya varılan 20 Aralık 2023’ü “tarihi bir gün” olarak tanımladı. Bununla birlikte, insan hakları konusunda çalışan birçok sivil toplum kuruluşu ise varılan anlaşmanın ve genel olarak Yeni Göç ve İltica Paktı’nın aleyhine açıklamalar yaptı. 50 sivil toplum kuruluşu, son görüşmeler gerçekleşmeden önce Avrupa Komisyonuna, İspanya AB Konseyi Dönem Başkanlığı’na ve AP’ye hitaben bir açık mektup kaleme alarak paktın, geçmişin hatalı yaklaşımlarını taklit edeceğinin ve durumu daha da kötüye götüreceğinin; keyfi gözaltıları normalleştireceğinin ve AB Irkçılığa Karşı Eylem Planı gibi mevcut çalışmalarla çelişeceğinin altını çizdi.
AB, göç meselesine kendi değerlerini gözeten ancak Üye Devletlerin kapasitelerini zorlamayacak bir çözüm bulma isteğini vurguluyor. Bunun yanında, 27 AB Üye Devletinin her birinin görüşlerini aynı anda ve eşit şekilde yansıtacak ortak bir göç politikası oluşturmanın zorlu bir görev olduğu yadsınamaz. Ek olarak, AP seçimlerinden önce göç konusunun siyasetçilerce olumsuz çağrışımlarla gündeme getirilebileceği ve aşırı sağ tarafından kullanılabileceği gerçeğinden hareketle AB, pakta ilişkin müzakereleri bir an evvel tamamlayıp anlaşmayı yasalaştırmak istiyor. Bu durumda, müzakerelerde daha fazla tıkanıklık yaşanmaması için ülkelerin bazı tavizler verdiği görülüyor. Örneğin Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, serbest dolaşımın en önemli kazanımlardan biri olarak sayıldığı AB’de ortak bir göç politikasının önemini not ederken, bu politika için geç kalındığını ifade etti ve Almanya’nın, bazı iyileştirmelere rağmen, sınır prosedürlerinden aileler ve çocukların muaf tutulması çabalarında başarılı olamadığını belirtti. Paktın, Haziran 2024 öncesinde yasalaşıp yasalaşamayacağı; yasalaşması durumunda uygulamada ne gibi etkilerinin olacağı ise önümüzdeki aylarda ve yıllarda Yeni Göç ve İltica Paktı’na ilişkin takip edilmesi gereken temel meselelerden birkaçı olarak sıralanabilir.
Tunç İbrahim Ceylan, İKV Uzman Yardımcısı