KÜRESEL GÜNDEM: 13’üncü DTÖ Bakanlar Konferansı: Küresel Ticaret Sistemindeki Kriz Devam Ediyor
13’üncü DTÖ Bakanlar Konferansı: Küresel Ticaret Sistemindeki Kriz Devam Ediyor
26-29 Şubat 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilen 13’üncü DTÖ Bakanlar Konferansı’nın en dikkat çekici gelişmelerinden biri, en az gelişmiş ülke statüsünde olan Komorlar ve Doğu Timor'un DTÖ'ye katılımının onaylanması oldu. E-ticaret moratoryumunun iki yıl daha uzatılması ve Kalkınma için Yatırımın Kolaylaştırması Anlaşması’ndaki ilerleme, Konferansın en önemli başarıları olarak kabul edildi. Ancak çok taraflı küresel ticaret sisteminin büyük bir krizde olduğu ve DTÖ’nün eskisi gibi işlemediği bir dönemde bir araya gelen üyeler, DTÖ Temyiz Organı krizi, balıkçılık sübvansiyonları ve tarım müzakereleri gibi çok kritik konuların müzakerelerinde somut bir ilerleme kaydedemedi.
160’tan fazla ülkenin ticaret bakanları, 26-29 Şubat 2024 tarihleri arasında, Birleşik Arap Emirlikleri'nin başkenti Abu Dabi'de gerçekleştirilen 13’üncü DTÖ Bakanlar Konferansı’nda bir araya geldi. Komorlar ve Doğu Timor'un DTÖ'ye katılımı, e-ticaret moratoryumunun iki yıl daha uzatılması ve Kalkınma için Yatırımın Kolaylaştırması Anlaşması’ndaki ilerleme Konferans’ın önemli çıktıları arasında yer alırken; DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması’nın işlevini kaybetmesine neden olan Temyiz Organı krizi çözüme kavuşturulamadı. Dahası çok tartışmalı iki konu olan balıkçılık sübvansiyonları ve tarım müzakereleri meselelerinde bir ilerleme kaydedilemedi. Çok taraflı küresel ticaret sisteminin büyük bir krizde olduğu bir dönemde gerçekleşen Konferans’ın kritik meseleleri çözümsüz bırakması, örgütün artık işlevini yitirdiği ve günümüz koşullarına uyum sağlayamadığına dair tartışmaları alevlendirdi.
Bakanlar Konferansı’nda Ön Plana Çıkan Konular
2019 yılında DTÖ Temyiz Organı’nda görev alan üyelerin ikisinin görev süresinin sona ermesinin ardından, ABD yeni üye atamamış ve sistem kilitlenmişti. Haziran 2022’de gerçekleştirilen 12’nci DTÖ Bakanlar Konferansı’nda taraflar, Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması’na ilişkin sorunları çözmenin aciliyetini kabul etmiş ve 2024 yılına kadar daha işlevsel bir çözüm sisteminin tesis edilmesine yönelik adımların atılması için yetkilileri görevlendirmişti. Bu yılki Bakanlar Konferansı’nda taraflar, Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması’nın reformu konusunda 2024 yılına kadar “tüm üyelerin erişimine açık, tam ve iyi işleyen bir çözüm mekanizmasına sahip olmak” amacıyla kaydedilen ilerlemeyi kabul eden bir Bakanlar Kararı kabul etti ve yetkililere görüşmeleri hızlandırma, kaydedilen ilerlemeyi geliştirme ve çözülmemiş konular üzerinde çalışma talimatı verdi. Bir bakıma bu mesele yıl sonuna ertelendi ancak ufukta bir çözüm görünmüyor.
Taraflar, 2022 yılındaki 12’nci DTÖ Bakanlar Konferansı’nda, balıkçılık sübvansiyonları konusunda önemli ancak sınırlı bir anlaşmaya varmıştı. Nitekim anlaşma, "aşırı avlanma" eyleminin kendisine odaklanmak yerine sadece "aşırı avlanılmış" stoklar için sübvansiyon kısıtlamalarını içeriyordu. Bu yılki Bakanlar Konferansı’nda, Türkiye dâhil 10 yeni DTÖ üyesi bahsi geçen ilk anlaşmayı onayladı. Ancak aşırı avlanmayı önlemeye ve yasadışı, bildirilmemiş ve düzenlenmemiş balıkçılığa katkıda bulunan sübvansiyonları engellemeye yönelik genişletilmiş yeni bir anlaşmaya yönelik müzakereler başarısızlıkla sonuçlandı.
DTÖ çatısı altında yıllardır devam eden ve herhangi bir ilerleme kaydedilemeyen tarım görüşmeleri ise yine sonuçsuz kaldı. Bazı ülkeler, daha büyük bir DTÖ tarım anlaşmasının sonuçlandırılması için birbiriyle ilgisi olmayan pazara erişim müzakerelerinde ilerleme kaydedilmesini talep etti. Nihayetinde gıda güvenliği amacıyla kamu stokçuluğu, zaman çizelgeleri, beklenen sonuçlar ve ihracat kısıtlamalarından en çok etkilenen ülkelerin gıda ithalatına sağlanacak esnekliğin kapsamı konularında görüş ayrılıklarının ortaya çıkması, müzakereleri durma noktasına getirdi.
DTÖ tarafından yapılan açıklamaya göre, DTÖ üye sayısının dörtte üçünü temsil eden 123 üye ülkenin bakanları, Kalkınma için Yatırımın Kolaylaştırması Anlaşması’nın (Investment Facilitation for Development-IFD) nihai metnini kabul etti. Ancak IFD’nin Marakeş Anlaşması’nın 4’üncü Ekine eklenmesi teklifi sonuçsuz kaldı. Bu bağlamda IFD, sadece anlaşmayı kabul eden üyeler için bağlayıcı olacak.
Bürokrasiyi basitleştirmeyi, yatırım ortamını iyileştirmeyi ve doğrudan yabancı yatırımı teşvik etmeyi amaçlayan IFD; yatırımlara ilişkin mevzuat taslaklarının elektronik ortamda yayımlanması, yatırımlara ilişkin bilgi alma/irtibat noktaları kurulması; alınan önlemlerin tarafsız, makul olması, idari prosedürlerin ve belge gereksinimlerinin azaltılması, başvuruların elektronik ortama taşınması, yatırım amacıyla gerçek kişilerin dolaşımını etkileyen vize, çalışma izni ve oturma izni gibi süreçlerin basitleştirilmesi ve yatırımları etkileyen tüm idari prosedürlerin kolaylaştırılması; yatırım destek birimleri ve sorunların çözümü için ombudsmanlık gibi mekanizmaların kurulması; işlemlerin tek bir noktadan yürütüleceği “Tek Temas Noktası” kurulması ve yatırımcıların tedarikçilere kolay ulaşımını sağlayacak “ulusal tedarikçi veri tabanı oluşturulması” gibi birçok hükmü içeriyor.
DTÖ üyeleri, e-ticaret moratoryumunun iki yıl daha uzatılması konusunda anlaşmaya vararak dijital ticarete 2026 yılına kadar vergi getirmemeyi kabul etti. Bu doğrultuda 31 Mart 2026 tarihine kadar e-ticarette gümrük vergisi uygulanmamasına ilişkin mevcut uygulama devam ettirilecek.
AB’nin Bakanlar Konferansı’na İlişkin Açıklamaları
13’üncü DTÖ Bakanlar Konferansı sonrasında bir basın açıklaması yayımlayan AB, DTÖ Temyiz Organı krizinin çözülmesine yönelik uzun bir süredir süregelen çağrılarını yinelendiğini ve bu krizin çözüme kavuşturulmasının DTÖ'nün meşruiyeti açısından kritik öneme sahip olduğunu ifade etti. Kalkınma için Yatırımın Kolaylaştırması Anlaşması’nda gelinen durumu memnuniyetle karşılayan AB, gelişmekte olan ülkelerin küresel ticaret sistemine daha sıkı bir şekilde entegre edecek sonuçların elde edilmesinde öncü bir rol oynadığının altını çizdi. AB, e-ticaret konusunda, dijital ekonomiye uygun, daha kapsayıcı, öngörülebilir ve kurallara dayalı bir küresel ticaret sistemi oluşturmaya yönelik DTÖ'deki çabalarını geliştirmeye devam edileceğini vurguladı. Son olarak balıkçılık sübvansiyonları ve tarım müzakerelerinden bir sonuç alınamamasının bir hayal kırıklığı olduğunu ifade eden AB, özellikle tarım müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanmasının “çok taraflı ticaret sistemine en çok güvenen en savunmasız” ülkelerin zararına olacağını ifade etti.
Sonuç ve Değerlendirme
İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan küresel ekonomik sistemde piyasaların serbestleştirilmesi, ticaretin önündeki engellerin kaldırılması ve ticarette ayrımcı olmayan muamelenin küresel çapta yaygınlaştırılması süreci durmaksızın devam etti. 1995 yılında DTÖ’nün kurulması, 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılması ve 2001'de Çin'in DTÖ'ye katılması gibi gelişmeler, bu süreci güçlendirdi. Küreselleşme artık geri döndürülemez bir olgu olarak görülüyordu. Ancak bugün küresel ticaretten herkesin kazanacağı inancının ve DTÖ’ye duyulan güvenin azalması, ABD ve Çin gibi büyük ekonomik aktörlerin rekabeti ve küresel belirsizliklerden dolayı bu sistem artık eskisi gibi işlemiyor.
Küresel ekonomik sistemin işlerliğinin dünya çapında sorgulanmaya başlaması 2008 ekonomik krizine kadar gidiyor. Nitekim kriz sonrası "ticaretin kaybedenleri" söylemi büyük bir güç kazandı ve küreselleşmenin artan işsizlik, yükselen fiyatlar veya düşen ücretlerin en büyük nedeni olduğu fikri giderek yaygınlaştı.
Küresel güç dengesindeki değişim, büyük aktörler arasındaki rekabeti tetikledi. 2000’li yılların başında, Çin’in DTÖ’ye katılmasının küresel ticaret sistemini daha entegre ve istikrarlı hâle getireceği ve Çin'in kontrollü ekonomisinin zaman içerisinde piyasa ekonomisine evrileceği görüşü hakimdi. Ancak süreç beklendiği gibi işlemedi. Çin giderek ekonomik ve siyasi ağırlık kazanırken DTÖ kurallarındaki boşlukları kendi lehine etkin bir şekilde kullandı, pazarını üçüncü ülkelere yeterince açmadı ve verdiği sübvansiyonlarla sanayisini güçlendirdi. Donald Trump ve hatta Barack Obama yönetimlerinin söylem ve eylemlerinde görülebileceği üzere, Çin'in küresel ticaretin kurallarına göre oynamadığı görüşü, ABD'nin küresel ticaretteki eylemlerini etkiledi. İkinci Dünya Savaşı sonrası küresel ekonomik düzenin kurucusu olan ABD için artık ortak ekonomik çıkarların merkezi bir öncelik olmadığı bir gerçek. Nitekim Amerikalı ihracatçılara zarar verdiği ve küresel ticareti sekteye uğrattığı düşüncesiyle uzun bir süredir sübvansiyonları engellemeye çalışan ABD, mevcut durumda kendi sübvansiyon mimarisini inşa etmeye çalışıyor. 430 milyar dolarlık devasa bir bütçeye sahip olan Enflasyonu Düşürme Yasası bunun bir örneği. Ayrıca Biden yönetiminin Trump döneminde uygulamaya koyulan yüksek gümrük tarifelerini sürdürmeye devam ettiğinin de altını çizmek gerek.
Bütün bu bilgiler ışığında, reform süreci tıkanan ve 2019’dan beri Temyiz Organı işlemeyen DTÖ’nün geleceğinin belirleneceği en önemli toplantı olan 13’üncü DTÖ Bakanlar Konferansı’ndan umut verici bir sonucun ortaya çıkmaması, çok taraflı ticaret sisteminin veya küreselleşmenin sınırlarına ulaşıldığına dair soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Uluslararası jeopolitik tansiyonun hiç olmadığı kadar arttığı bir dönemde ticaret, gerilimlerin yatıştırılması ve uzun vadeli barış için büyük bir potansiyel taşıyor. Ancak bu potansiyelin kullanılabilmesi için ticareti düzenleyen temel organ olan DTÖ’nün günümüz koşullarına uygun bir şekilde reforme edilmesi gerekiyor.
Ahmet Emre Usta, İKV Uzmanı