Tek Pazar’ın Geleceği Hakkında Rapor: “Bir Pazardan Çok Daha Fazlası”
Eski İtalya Başbakanı Enrico Letta tarafından hazırlanan “Bir Pazardan Çok Daha Fazlası” başlıklı rapor, 18 Nisan 2024 tarihinde yayımlandı. Temelde AB’nin rekabet gücünü arttırmaya odaklanan ve 2024-2029 yılları arasındaki yeni siyasi ve kurumsal döneme yönelik önemli bir yol haritası sunan rapor, özetle aşağıdaki önerileri içeriyor:
Jacques Delors Enstitüsü Başkanı ve eski İtalya Başbakanı Enrico Letta, AB Tek Pazarı’nın geleceğine ilişkin uzun zamandır beklenen “Bir Pazardan Çok Daha Fazlası” başlıklı raporunu, 18 Nisan 2024 tarihinde yayımlandı. AB Konseyi, Haziran 2023’te, Enrico Letta’dan Tek Pazar’ın geleceğine ilişkin bir rapor hazırlanmasını talep etmişti. Bu doğrultuda harekete geçen Letta, 65 Avrupa şehrinde gerçekleştirilen 400'den fazla toplantının ardından ilgili raporu hazırladı.
Tek Pazar’ın, AB’nin dünya ekonomisindeki payının giderek gerilediği ve uluslararası normlara uymakta daha az istekli rakiplerle karşı karşıya kaldığı bir dünyaya uygun olmadığının altını çizen “Letta Raporu”, Avrupa’nın rekabet gücünü arttırmak amacıyla 2024-2029 yılları arasındaki yeni siyasi ve kurumsal döneme yönelik önemli bir yol haritası ortaya koyuyor. Raporun ön plana çıkarttığı konular, aşağıda madde madde olarak sıralanıyor.
Raporda; insanların, malların, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımına dayanan Tek Pazar çerçevesinin, 20’nci yüzyılın teorik ilkelerine dayandığı ve artık modasının geçtiğinin altı çizildi. Bu doğrultuda AB’nin araştırma, inovasyon, bilgi ve eğitimin serbest dolaşabildiği "beşinci özgürlük" içeren bir Tek Pazar’a ihtiyacının olduğu vurgulandı. Bu bağlamda Rapor, beşinci özgürlük teması altında ele alınan konuların kolaylaştırılmasının ötesinde, bu konuların doğrudan Tek Pazar’ın merkezine yerleştirilmesi gerektiğini ifade ediyor. Ayrıca beşinci özgürlüğün içerisinde sağlık sektörünün öne plana çıktığı görülüyor. Rapor, COVID-19’dan çıkarılan derslere rağmen Avrupa'nın sağlık alanında daha bütüncül bir yaklaşım benimsemediği takdirde, pandemiden zor kazanılan dersleri heba etme riskiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunuyor.
Raporda, demografik değişimlerin ve küresel ekonominin yeniden yapılandırılması sürecinin, AB’nin dünyadaki etkinliğini tehlikeye attığı ve özellikle büyüklük açısından Avrupalı şirketlerin ABD ve Çinli rakiplerine karşı küresel rekabette oldukça geride kaldığı ifade edildi. AB’li şirketlerin rekabet gücünün azalmasındaki en büyük neden; finans, enerji ve elektronik haberleşme sektörlerindeki entegrasyon eksikliği olarak gösterildi. Bu sorunun çözümü için sunulan öneri ise AB ve üye devletler arasında entegre bir çerçevenin oluşturulması oldu. Bu doğrultuda içerisinde Tek Pazar’daki kuralların tutarlılığını sağlamaktan sorumlu bir AB merkezi otoritesinin ve büyüklüğü veya içeriği itibarıyla ulusal kalan konuların ortak bir çerçevede bağımsız ulusal otoriteler tarafından ele alınmasını sağlayacak bir mekanizmanın bulunduğu iki katmanlı bir modelin inşa edilmesi gerektiğinin altı çizildi.
Raporda ayrıca 2027 yılına kadar amacı izin süreçleri, sertifikasyon ve finansman planları hakkında özel tavsiyeler sağlayarak şirketler için "tek durak noktası" olarak hareket etme amacına hizmet edecek olan bir “Temiz Enerji Dağıtım Ajansı”nın oluşturulması çağrısında bulunuldu. Bununla beraber Tek Pazar'ın, enerji sektöründeki potansiyel tüm ekonomik faydalardan daha fazla yararlanabilmesi için elektrik nakil ve dağıtım şebekelerinin iyileştirilmesinden hidrojen altyapısının inşasına kadar alt yapı ağlarına büyük yatırımlar yapılması ve bağlantıların daha da geliştirilmesi gerektiğine vurgu yapıldı. Enerji bağımlılığının halen devam edeceğinin ifade edildiği raporda, Doğu ve Güney Komşuluk Bölgeleri ve diğer güvenilir ortaklar ile Avrupa’yı birbirine bağlayan bir altyapı ağının geliştirmesi önerisinde bulunuldu.
Tek Pazar’daki AB’li şirketlerin çeşitli memnuniyetsizliklerinden dolayı faaliyetlerini üçüncü ülkelere taşıma riskinin olduğunun vurgulandığı Raporda, düzenleyici çerçevenin basitleştirilmesi konusu, Tek Pazar’ın geleceği için temel bir engel olarak tanımlandı. Tek Pazar kurallarının tutarlı bir şekilde uygulanmasının, tüm Üye Devletlere adil bir şekilde fayda sağlamasının ve pazarın parçalanmasının önlenmesinin önemine değinildi. Bu bağlamda raporda sunulan öneri; Avrupa Adalet Divanı'nın kararları ile tamamen güvence altına alınan, karşılıklı tanıma ile birlikte azami uyumlaştırma şeklindeki “Delors yönteminin” yeniden uygulanması oldu. Ayrıca Avrupa iş hukuku kurallarının şirketlere daha birleşik bir Tek Pazar içinde faaliyet göstermeleri için bir yol haritası sağlayacağına ve AB içinde serbest dolaşımın tam potansiyelini ortaya çıkarmak için önemli bir araç olacağına dikkat çekildi.
Yakın zamanda adil, yeşil ve dijital dönüşüme yönelik ortaya konan önemli kuralların artık uygulama dönemine girildiğinin ifade edildiği Raporda, gerekli tüm kamu ve özel kaynakların bu dönüşümü gerçekleştirmek için yönlendirilmesi ve dönüşümün mali desteğinin sağlanması gerektiğinin altı çizildi. AB’de ağırlıklı olarak döviz ve mevduat olarak tutulan 33 trilyon avroluk devasa bir özel tasarrufun bulunduğu, ancak bu servetin AB'nin stratejik ihtiyaçlarını karşılamak üzere tam olarak kullanılamadığı vurgulandı. Mali piyasalardaki parçalanmalardan dolayı Avrupalı ailelerin tasarruflarının yıllık yaklaşık 300 milyar avrosunun AB piyasalarından yurtdışına, özellikle de Amerikan ekonomisine aktarılması, endişe verici bir eğilim olarak tanımlandı. Bahsi geçen sorunların çözümüne yönelik getirilen ilk öneri ise henüz tamamlanmamış olan Sermaye Piyasaları Birliği'nden ilham alınarak mali hizmetleri Tek Pazar'a tamamen entegre edecek ve Avrupa'daki özel tasarrufları AB içinde tutmanın yanı sıra yurtdışından ek kaynak çekmeyi amaçlayacak bir “Tasarruf ve Yatırım Birliği”nin oluşturulması oldu.
Raporda ön plana çıkartılan bir diğer sorun devlet yardımlarıydı. Nitekim son krizlere cevaben devlet yardımlarının aşamalı olarak gevşetilmesinin reel ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerin sınırlandırılmasına katkıda bulunduğu, ancak rekabetin bozulmasına da neden olduğu kabul edildi. Devlet yardımlarının ulusal düzeyde daha sıkı bir şekilde uygulanması ile AB düzeyinde finansman desteğinin aşamalı olarak genişletilmesi arasında bir dengenin kurulması, bu durumun çözümü için sunulan öneriydi. Özellikle Üye Devletlerin ulusal fonlarının bir kısmını pan-Avrupa girişimleri ve yatırımlarının finansmanına tahsis etmelerini gerektiren bir devlet yardımı katkı mekanizmasının oluşturulabileceği ifade edildi.
Bütün bunlara ek olarak Raporda, güçlü bir küresel rekabetle karşı karşıya olan AB’nin, Enflasyonu Düşürme Yasası gibi diğer küresel aktörler tarafından yakın zamanda benimsenen araçlara karşı koyabilecek rekabetçi bir sanayi stratejisi geliştirme çabalarını arttırması gerektiğine değinildi.
Raporda, geçmişteki genişlemelerin AB için başarılı tercihler olduğu, genişleme sayesinde Tek Pazar’ın daha ileriye gittiği ve gelecekteki genişleme sürecine de aynı ruh ve vizyonla yaklaşılması gerektiği vurgulandı. Ancak Tek Pazar ve genişleme arasındaki etkileşimin, üzerinde titizlikle düşünülmesi gereken karmaşık sorular ortaya da çıkarttığı kabul edildi. Bu bağlamda Tek Pazar'ın Avrupa entegrasyonunun özü ve itici gücü olduğunun altı çizilerek; Üye Devletlerin en güçlü pazarlık araçlarını kaybetmelerini önlemek için bu aracın genişleme öncesi süreçte -en azından kısmen- Brüksel müzakerecilerinin kontrolü altında kalması gerektiği ifade edildi. Bu süreçte dikkat edilmesi en fazla gereken temel unsurun, AB’ye üye olmak isteyen aday ülkelerin en başından itibaren "demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıklara saygı ve azınlıkların korunması" gibi müzakere edilemez ilkelere açık ve tereddütsüz bir şekilde saygı göstermesi olduğu vurgulandı. Bunun ötesinde uyum politikasında reform yapılması ve sorunsuz bir genişleme sürecini sağlamak için mali kaynaklarla donatılmış bir “Genişleme Dayanışma Aracı”nın oluşturulması, çağrısı yapıldı.
Güvenlik konusunun, özellikle Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesinden sonra gündemin en üst sıralarına yerleştiğinin altı çizildiği Raporda, artık AB’nin diğer politikalara kıyasla daha az ağırlık verdiği ve büyük ölçüde ulusal olarak ele alınan güvenlik ve savunma konularına daha fazla odaklanması; bu konunun enerji politikalarının yanı sıra mali politikaları, siber tehditleri, altyapı, uzay, sağlık ve teknoloji ile ilgili tercihleri de etkilemesi gerektiği ifade edildi.
AB’nin 2022-2024 döneminde Ukrayna’yı desteklerken ödediği paraların yaklaşık %80'i Avrupa dışı malzemelere harcanırken; ABD’nin savaşı desteklemek için kullanılan askeri teçhizatın yaklaşık %80'ini doğrudan Amerikalı tedarikçilerden temin ettiği örneğinde hareketle, AB’nin güvenlik ve savunma alanlarındaki endüstriyel kapasitesinde radikal bir dönüşümün zaruri olduğu vurgulandı. Bu sektör doğası gereği Tek Pazar’a doğrudan dahil edilemeyeceğinden dolayı, yeni bir “Güvenlik ve Savunma Sanayii Ortak Pazarı” geliştirilmesi çağrısında bulunuldu. Ayrıca AB’nin birleşik bir savunma pazarını desteklemek üzere çeşitli yenilikçi finansman seçeneklerini değerlendirmesi ve savunma kabiliyetlerini modernize etmek için özel ve kamu mali kaynaklarını etkin bir şekilde entegre eden yenilikçi tedbirler ve araçlar geliştirmesi gerektiğine dikkat çekildi.
Tek Pazar'ın avantajlarının sadece gerekli araç ve becerilere sahip olan vatandaşların veya büyük şirketlerin yararlandığına dair algıların giderek yaygınlaştığının ifade edildiği Raporda, bu algının Tek Pazar'ın devam eden başarısı için hayati önem taşıyan kamuoyu desteğini erozyona uğratabileceğinin altı çizildi. AB nüfusunun üçte birinin geri kalmış bölgelerde yaşadığı, bu insanların gerekli iş, kaliteli eğitime erişim ve yeterli hizmetlerin eksikliği gibi nedenlerden dolayı genellikle yer değiştirmek zorunda kaldığı ifade edildi. Bu doğrultuda, Tek Pazar'daki her adımın gerçek bir sosyal boyutu içermesi gerektiğine; bunun büyüme ve rekabetçiliğe katkıda bulunurken herkes için adil fırsatlar, işçi hakları ve sosyal koruma sağlayarak kapsayıcı refahı teşvik edeceğine dikkat çekildi. Vatandaş katılımının oldukça önemli vurgu yapılan Raporda, Avrupa'nın Geleceği Konferansı'nın hedefleri doğrultusunda Tek Pazar'ın yönetişiminin etkinliğini ve kapsayıcılığını önemli ölçüde artırabileceği düşünülen daimî bir Vatandaş Konferansı'nın kurulması çağrısında bulunuldu.
Sonuç ve Değerlendirme
1980’li yılların başında neoliberal ekonomik politikalar çerçevesinde Batı merkezli inşa edilen yeni düzenin, 2008 küresel ekonomik krizinden beri büyük bir çıkmaz içerisinde olduğu görülüyor. AB, bu krizden en fazla etkilenen aktörlerin başında yer alıyor. Nitekim 2008 yılında dünya ekonomisinin %25’ini oluşturan AB’nin bu payı, 2022 yılında %17’ye kadar geriledi. Dahası uluslararası sistem büyük bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Devletler arasındaki jeopolitik rekabet İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hiç olmadığı kadar derinleşiyor. Bu rekabet ortamının en fazla yansıdığı alanların başında ticaret geliyor. Küreselleşmeye duyulan inancın azalması, ABD-Çin gibi büyük aktörlerin rekabeti, DTÖ’nün işlevini yitirmeye başlaması gibi birçok olgunun üzerine ekonomik aktörlerin giderek daha fazla korumacı önlemlere başvurması ve ekonomik gücü bir baskı aracı olarak kullanmaları, çok taraflı küresel ticaret sistemin artık eskisi gibi işlemediğini gösteriyor. Dahası iklim krizi de gün geçtikçe daha ciddi bir şekilde kendisini göstermeye devam ediyor. Nitekim dünyada, aşırı sıcaklıklar, aşırı hava olayları, kuraklık, yangın, sel ve benzeri afetlerin sıklık ve şiddeti giderek artıyor.
Böylesine çoklu krizlerin olduğu bir ortamda, Avrupa bütünleşmesinin en önemli başarı hikayelerinden biri olan Tek Pazar’ın da değişen koşullara göre yeniden dizayn edilmesi gerekiyor. Bu bağlamda 18 Nisan 2024 tarihinde Enrico Letta tarafından yayımlanan “Bir Pazardan Çok Daha Fazlası” başlıklı raporun, AP seçimleri nedeniyle kurumsal bir değişimin arifesinde olan AB’nin, özellikle Tek Pazara yönelik 2024-2029 dönemi politikaları için bir yol haritası olma potansiyeli bulunuyor.
Ahmet Emre Usta, İKV Uzmanı