İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

AB GÜNDEMİ: AB’den Güvenlik ve Savunma Alanında Beş Ana Öncelik

AB Dışişleri Konseyi, AB güvenliği ve savunmasına ilişkin beş ana öncelik belirleyen toplantı sonuçlarını onayladı.
AB GÜNDEMİ: AB’den Güvenlik ve Savunma Alanında Beş Ana Öncelik

AB’den Güvenlik ve Savunma Alanında Beş Ana Öncelik


AB Dışişleri Konseyi, Rusya-Ukrayna savaşı ve diğer bölgesel gerilimler ışığında AB'nin güvenliği ve savunmasına odaklanan beş öncelik belirledi. Bu öncelikler arasında Ukrayna'ya koşulsuz desteğin sürdürülmesi, savunma harcamalarının artırılması, sivil ve askerî ortak misyonların güçlendirilmesi, siber güvenlik önlemlerinin iyileştirilmesi ve stratejik ortaklıkların geliştirilmesi yer alıyor. Bu beş önceliğin hareket noktası olan Stratejik Pusula ise üye devletleri, savunma ve güvenlik ihtiyaçlarına yatırım yapmaya, oluşabilecek ani kriz senaryolarına karşı hareket kabiliyetine sahip mobilize birlikler oluşturmaya, siber güvenlik tesislerini geliştirmeye ve uluslararası partnerlerle ortaklıkları ilerletmeye davet ediyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı, ABD'nin Avrupa güvenliği konusundaki belirsiz yaklaşımı ve AB'nin dış politika kapasitesini geliştirme ihtiyacı bu stratejiyi belirlemede başat rol oynuyor. AB'nin, güçlü bir dış politika ve savunma stratejisiyle, artan tehditlere ve potansiyel tehlikelere karşı etkin bir şekilde hareket etmeyi amaçladığı vurgulanıyor.


AB Dışişleri Konseyi, Rusya'nın Ukrayna’da başlattığı savaş ve Orta Doğu, Sahel ve dünyanın diğer bölgelerinde artan gerilimler gibi büyük tehdit ve zorlukların bir araya geldiği bir ortamda AB güvenliği ve savunmasına ilişkin beş ana öncelik belirleyen toplantı sonuçlarını onayladı ve üye devletleri acil olarak bu öncelikleri uygulamaya davet etti.

En temel öncelik, AB’nin kararlı ve devamlı bir biçimde Ukrayna’ya olan desteğini sürdürmesi olarak gösteriliyor. AB’nin, Ukrayna'nın bağımsızlığına ve uluslararası camiada kabul görmüş meşru sınırları içinde toprak bütünlüğüne verdiği destekte her zamankinden daha kararlı olduğu belirtildi ve AB’nin Ukrayna'ya ve halkına gerekli tüm siyasi, mali, ekonomik, insani, askerî ve diplomatik desteği sağlamaya devam etmek için elindeki tüm mekanizmaları kullanacağı ifade edildi.

Bu doğrultuda AB, Avrupa Barış Tesisi'nin (EPF) bir parçası olarak Ukrayna Yardım Fonu'nu kurmuş ve Ukrayna'yı destekleyen Avrupa Birliği Askerî Yardım Misyonu (EUMAM Ukrayna) aracılığıyla eğitim ve tavsiyelerde bulunmuştu. Öte yandan, Fransa Devlet Başkanı Macron, Ukrayna’nın Rusya’yı vurmak için Batılı ortakları tarafından sağlanan silahları kullanabilmesinin önünü açmak için çağrılar yapmış ve Bulgaristan’da düzenlenen NATO toplantısında da bu konu tekrar dile getirilmişti.

Son dönem NATO ilişkilerinde tartışılan konulardan biri olan savunma harcamaları da öncelikler arasında yer alıyor ve Konsey, üye devletleri daha çok savunma harcaması yapmaya davet ediyor. Konsey sonuçları, AB'nin Savunma Teknolojik ve Endüstriyel Üssünün (EDTIB) önemine dikkat çekiyor ve bu üssün, üye devletlerin silahlı kuvvetlerinin ve gerektiğinde stratejik ortaklarının ihtiyaçlarını karşılayabilme kapasitesini vurguluyor. Bu bağlamda Konsey, EDTIB'in finansmanının iyileştirilmesine yönelik ihtiyacına dikkat çekiyor ve Ukrayna savunma teknolojilerinin EDTIB'e aşamalı entegrasyonuna yol açacak şekilde iş birliğinin güçlendirilmesini destekliyor. Öte yandan, ülkelerin savunma harcamalarının artırılması konusu başını ABD’nin çektiği bir grup ülke tarafından NATO çevrelerinde hâlihazırda çok defadır dile getiriliyor. Diğer yandan, Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri sonrası ABD’nin, Avrupa güvenliğine eskisi kadar harcama yapmama senaryosu, AB ülkelerini savunma harcamalarını yükseltmeye itiyor.

Konsey, bir diğer öncelikte ise, dünyanın çeşitli yerlerindeki tüm sivil ve askerî ortak güvenlik ve savunma politikası misyon ve operasyonlarının çalışmalarını memnuniyetle karşıladığını ifade ederek Birlik’in harekete geçme kapasitesini ve aksiyon yeteneklerini geliştirme çağrısında bulunuyor. Ayrıca Konsey, muhtemel tehditlere ve ani krizlere karşı her an mobilize edilmeye hazır 5 bin birlikten oluşan AB Acil Müdahale Gücü’nün (Rapid Deployment Force) 2025 yılına kadar tam olarak işlevsel hâle getirilmesine daha fazla katkıda bulunma noktasında üye ülkelere çağrı yaptı.

Diğer yandan, Konsey, yalnızca fiziken değil, aynı zamanda siber evrende de AB’nin çıkarlarını koruduğunun altını çiziyor ve AB'yi ve bileşenlerini hedef alan hibrit tehditlere ve kötü niyetli faaliyetlere karşı Siber Güvenlik Araç Kutusu gibi özel araçların geliştirilmesiyle önleme, tespit, caydırıcılık, dayanıklılık gibi reaksiyonları güçlendirmenin yollarını arıyor. Güvenliğin iklim ile ilişkilendirilmesine değinilen kısımdaysa Konsey, böylesi hayati konularda dahi iklimi önceleyerek AB’nin dünyadaki diğer uluslararası örgütlerden ne konularda farklılaştığını ortaya koyuyor.

Konsey, son bölümde ise ortak değerlere ve çıkarlara ve karşılıklı yarar ilkesine dayalı stratejik ve bölgesel ortaklıkları beşinci ve son önceliği olarak değerlendiriyor. Moldova Cumhuriyeti ile Güvenlik ve Savunma Ortaklığı ve Norveç ile imzalanacak olan Güvenlik ve Savunma Ortaklığı’nın memnuniyetle karşılandığı ifade edilirken, AB yol gösterici ilkelerine bağlı bir şekilde kurulacak transatlantik bağların önemine ve karşılıklı yarar sağlayan NATO iş birliğinin derinleştirilmesi ve genişletilmesine değiniliyor.

Belirlenen söz konusu öncelikler aslını AB’nin 2022’de onayladığı Stratejik Pusula’dan (Strategic Compass) alıyor:

  • AB’nin çevresinde gelişen sıcak çatışmalara süratli bir biçimde cevap verebilmesi adına mobilize birlikler eğitmesi ve bu alanda tatbikatlar yapması, ortak savunma ve güvenlik politikasının pekiştirilmesi ve Avrupa Barış Tesisi’nin aktif kullanımı (act),
  • Askerî ve savunma kaynaklı harcamalara olan yatırımların tüm AB ülkelerince artırılması, teknolojik inovasyonun desteklenip diğer ülke ve kaynaklara dair endüstriyel bağımlılığın azaltılması (invest),
  • AB ülkelerinin ve vatandaşlarının menfaatinin korunması, güvenlikli bir Avrupa’nın inşası ve hibrit tehlikelere cevap verilebilmesi için güvenlik ve siber hareket kapasitelerinin genişletilmesi (secure),
  • Uluslararası organizasyonlarla ve bölgesel güçlerle iş birliği yapılabilmesi adına faaliyetlerde bulunulması ve stratejik ortaklıklar geliştirilmesi (partner) genel itibariyle söz konusu pusulanın dört ana yönünü oluşturuyor. Bu dört ana yön ise içlerine Ukrayna da dâhil edilerek 29 Mayıs 2024 tarihinde beş ana öncelik olarak üye devletlerde acilen uygulanması adına kabul edildi.

AB’nin böylesi bir stratejik pusula oluşturmak için çeşitli motivasyonlara sahip olduğu biliniyor. Bunların ilki ve en önemlisi Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının yarattığı politik iklim olarak görülüyor. AB’yi daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir bunalıma sokan ve onu öncekilerden çok daha büyük kararlar almaya iten bu sınama AB’nin güvenlik stratejisinde de birçok şeyi değiştirdi. Ukrayna bir anda genişleme sürecine dâhil edildi, Gürcistan ve Moldova’nın ise süreçleri hızlandırıldı. Bunun yanında ilişkilerin soğuduğu Türkiye gibi bölgesel güçlerle tekrar diyalog kuruldu ve Ukrayna’ya silahlar temin edildi. AB, Borrell’in deyişiyle, Stratejik Pusula ile birlikte ‘’güç dilini konuşmayı öğrenmek’’ adına bir adım attı ve diyaloğun, diplomasinin ve çok taraflılığın arkasına güç konulmadıkça bu kavramların içinde bulunulan durumlar için pek de faydalı olamayacağı fark edildi.

Bunun yanı sıra, ABD’nin Avrupa güvenliğini NATO aracılığıyla ne kadar uzun süre daha sağlayacağının belirsiz oluşu AB’yi savunma inisiyatifleri almak durumunda bıraktı. Bir Avrupa ordusunun kurulması meselesi Avrupa entegrasyonu çabalarının başladığı ilk yıllardan beri dönem dönem ortaya atılan bir fikirdi fakat birkaç istisna dışında neredeyse tüm AB ülkelerinin bir savunma örgütü olan NATO’nun hâlihazırda üyesi olması bu fikrin defalarca ertelenmesine sebep olmuştu. Şu anki durumdaysa, 2024’ün Kasım ayında yapılacak ABD Başkanlık seçimlerinin öngörülemezliği, AB’yi tek başına hareket etmeye zorluyor; zira olası bir Trump zaferi Ukrayna davasında AB’nin tamamen tek başına kalması anlamına gelebilir.

Ekonomik entegrasyon amacıyla ortaya çıkan ve sonrasında siyasi bir birliğe evrilerek bugünkü formunu alan AB, dönem dönem yanı başında gerçekleşen politik krizlere cevap vermekte yetersiz olmakla eleştirildi. 90’lardaki Bosna ve Kosova savaşları ve devamında 2003 tarihli Irak Savaşı gibi olaylara tek sesli ve güçlü bir tepki vermekte zorlanan AB yönetimi, dış politika alanındaki kapasitesini geliştirmek zorunda olduğunun farkına vardı ve bu yolda Avrupa Güvenlik Stratejisi (2003) ve AB Global Stratejisi (2016) gibi adımlar attı. İçinde bulunduğumuz dönemdeki aktif dış faaliyetleri ise, hem geçtiğimiz yıllarda kendini dış politikada yeterince ifade edememiş olmanın getirdiği bir ekstra çaba, hem de ABD ve Çin arasında yeniden bloklaşan dünyada üçüncü bir blok olma arzusu olarak değerlendirilebilir.

M. Kerem Kılıçarslan, İKV Uzman Yardımcısı

Diğer Yazılar