AB GÜNDEMİ: AB Kurumlarının Yeni (Eski) Yüzleri: AB’nin Gelecek Beş Yılı Şekilleniyor
AB Kurumlarının Yeni (Eski) Yüzleri: AB’nin Gelecek Beş Yılı Şekilleniyor
Roberta Metsola, İspanyol Irene Montero'ya karşı 562 oy alarak yeniden AP Başkanı seçildi. Ursula von der Leyen de merakla beklenen AP üyelerinin oylamasında 401 oy alarak Avrupa Komisyonu Başkanı olarak yeniden seçildi. Bu iki sonuç da AP’nin merkezci çoğunluğunun aşırı sağ partiler karşısında zayıflamış olmasına rağmen, merkezci güçlerin bir zaferi olarak görülüyor. Ayrıca bu iki önemli sonuç, AB’nin son beş yıldaki politika önceliklerinin ve tutumunun devam edeceğini gösteriyor. Yine de bu öncelik ve tutumun, AB’nin rekabetçilik gücü ile güvenliğe açık bir odaklanma ile demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel haklar, ikiz geçiş ve sosyal konularla iç içe geçeceği anlaşılıyor.
6-9 Haziran 2024 tarihlerinde gerçekleştirilen AP seçimleri ile AP’nin 10’uncu yasama dönemi için -önümüzdeki beş yılda- halkın sesi olacak 720 milletvekili belirlenmişti. 16 Temmuz’da sunulan nihai resmî sonuçlara göre Avrupa Halk Partisi Grubu (EPP) 188, Sosyalistler ve Demokratların İlerici İttifakı (S&D) 136, Avrupa'nın Vatanseverleri (PfE) 84, Avrupa Muhafazakârlar ve Reformcular Partisi (ECR) 78, Avrupa’yı Yenile (Renew Europe) 77, Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı 53, Sol Grup 46, Bağımsızlar Grubu 33 ve Egemen Uluslar Avrupası (ESN) 25 sandalye kazanmıştı. Avrupa’nın Vatanseverleri ve Egemen Uluslar Avrupası, AP’nin yeni iki grubu olmuştu. Bir önceki AP’nin radikal sağ grubu Kimlik ve Demokrasi (ID) aşırı sağcı olmayan Avrupa şüphecisi müttefiklere açık olduğunu açıklamıştı. Avrupa’nın Vatanseverleri ve Almanya’daki radikal sağ güçleri bir araya getiren Almanya için Alternatif (AfD) liderliğindeki Egemen Uluslar Avrupası’nın Avrupa Muhafazakârlar ve Reformcular Partisi ile olası bir ittifak yapıp yapmayacağı veya ne kadar güçlü olacakları merak ediliyor. Bu soru işaretinin ilk yanıtı, 16 Temmuz 2024 tarihinde gerçekleştirilen yeni AP’nin Strasbourg’daki ilk Genel Kurulu’nda verildi.
Ocak 2022’de, aniden vefat eden AP Başkanı David Sassoli’nin yerine AP Başkanı olarak seçilen ve EPP’nin önümüzdeki 2,5 yıllık süreç için AP Başkanı adayı olan Roberta Metsola, Genel Kurulda mutlak çoğunluğu sağladı. Sol Grup adayı İspanyol Irene Montero’ya karşı Genel Kurul’a katılan 699 AP üyesinin 562’sinin oyunu alan Metsola’nın bu zaferi, AP’nin -zayıflamış ama- merkezci çoğunluğunun bir zaferi olarak görülüyor. Yine de merkezciler için bu zafer, önümüzdeki beş yıl için bir emsal teşvik etmeyebilir.
16 Temmuz’daki Genel Kurul’da ayrıca 20 daimî komite ve dört alt komitesi ve Başkan Yardımcıları belirlendi. Yasa teklifleriyle ilgilenen, AB bakanlarıyla görüşmeler yapan müzakere ekiplerini atayan, raporlar üzerine görüşmeler yapan, diğer AB organlarını ve kurumlarını denetleyen Komiteler bu görevleri sebebiyle çok önemliler. Bu etkili pozisyonların çoğu ise merkezcilere, Yeşillere ve Sol Grup’a gitti. Ancak ECR, iki adet AP Başkan Yardımcısı, bir müfettiş, üç komite başkanlığı (Bütçeler Komitesi, Tarım ve Kırsal Kalkınma Komitesi ve Dilekçeler Komitesi) ve 10 Komite Başkan Yardımcılığı pozisyonu elde etti. Bu, aşırı sağcı olmayan siyasi grupların ideolojik reflekslerinin devam ettiği, ancak aşırı sağın bazı bölümlerinin normalleştirilmesi sürecinin sürüncemede olduğu anlamına geliyor. Aşırı sağın gelecekte AP’de daha fazla nüfuz sahibi olup olamayacağı, kendi aralarındaki kısmî görüş farklılıkları (özellikle Rusya ve Ukrayna savaşı üzerinde ve farklı stratejik hesaplarda) üzerinde yeni bir köprü kurma isteklerine ve yeteneklerine bağlı gibi duruyor.
Türkiye özelinde AP’deki yeni yapılanmaya bakacak olursak: Dış İlişkiler Komitesi Başkanı David McAllister (EPP), Uluslararası Ticaret Komitesi Başkanı Bernd Lange (S&D) ve Hukuk İşleri Komitesi Başkanı Türk kökenli Ilhan Kyuchyuk (Renew, Bulgaristan) oldu. David McAllister, EPP üyesi olarak muhafazakâr ve merkez sağ bir perspektife sahip. Dış İlişkiler Komitesi Başkanı olarak, Türkiye ile AB arasındaki diplomatik ilişkileri, güvenlik ve savunma iş birliklerini, bölgesel istikrar konularını ve insan hakları meselelerini yakından takip edecek. Türkiye’nin Bernd Lange’den beklentisi ise Uluslararası Ticaret Komitesi Başkanı olarak, Türkiye-AB ticaret ilişkilerini, Gümrük Birliği’nin modernizasyonunu ve ekonomik iş birliğini yönlendirmesi olacak. Lange’ın, ticaret ve ekonomik iş birliği konularında daha pragmatik ve iş birliğine dayalı bir bakış açısı benimseyebileceğini de ekleyebiliriz. Türk kökenli Ilhan Kyuchyuk ise önceki dönemlerden beri Türkiye-AB ilişkilerinde daha anlayışlı ve kültürel olarak duyarlı bir yaklaşım benimsemişti. Hukuk Komitesi Başkanı olarak hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve temel haklar konularında -nitekim Türkiye’ye yönelik en büyük eleştirilerin geldiği konular olarak- önemli bir rol oynayacak.
AB genişlemesine büyük çoğunlukla şüpheyle yaklaşan ve özellikle “göçmen” kavramı üzerinden siyaset yapan aşırı sağın bu pozisyonlara gelmesi, Türkiye’nin üyelik sürecine karşı genel bir kamuoyu baskısını yaratabilirdi. Bu partiler, Türkiye'nin göçmen politikalarını ve AB ile sınır güvenliği konusundaki iş birliğini eleştirerek, Türkiye'nin üyeliğine karşı daha güçlü bir muhalefet oluşturabilirlerdi. Ayrıca aşırı sağ partilerin, Türkiye'yi kültürel ve dini farklılıklar üzerinden hedef alması da muhtemel. AB’nin genişleme politikasını daha titiz ve kriter bazlı bir yaklaşımla yönlendirilmesini talep eden merkezcilerin AP içindeki otoritesini koruması ise Türkiye’nin ilgili üyelik kriterlerine daha fazla uyum sağlaması gerektiği anlamına geliyor. Merkezciler, Türkiye’nin hukukun üstünlüğü, insan hakları, demokratikleşme ve ifade özgürlüğü gibi temel AB değerlerine uyumunu yakından takip edeceklerdir. Bu durum, Türkiye'nin reform sürecine daha fazla odaklanmasını ve bu alanlarda somut ilerlemeler kaydetmesini gerektirecek. Yeşillerin AP'deki güçlü varlığını sürdürmesi ise Türkiye’nin çevresel politikalarına ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine olan uyumunu da önemli bir kriter hâline getiriyor. Yeşiller, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele, yenilenebilir enerjiye geçiş ve çevresel koruma politikalarını dikkatle inceleyeceklerdir. Sol gruplar ise Türkiye’de sosyal haklar, işçi hakları ve ekonomik eşitsizliklerle mücadele konularına odaklanması büyük ihtimal.
Ursula von der Leyen ve Komisyonun Muhtemel Öncelikleri
Ursula von der Leyen, 18 Temmuz 2024 tarihinde, AP üyelerinin Strasbourg’da yaptığı oylamada 401 üyenin onayını almasıyla Avrupa Komisyonu Başkanı olarak yeniden seçildi. Avrupa Komisyonunun 13’üncü Başkanı olarak görevini sürdürecek olan Alman siyasetçi Ursula von der Leyen, ikinci dönem adaylığının bir parçası olarak, Avrupa Komisyonunun 2024-2029 dönemi için “Avrupa’nın Seçimi: Siyasi Kılavuz İlkeleri”ni sunmuş ve yeni bir Avrupa Refah Planı’na ihtiyacı olduğunu belirtmişti. Von der Leyen, 18 Temmuz’da AP Genel Kurulu’na yaptığı konuşmada aşağıdaki ilkelere atıfta bulundu:
- Avrupa Tek Pazarı’nı derinleştirmek ve Tek Pazar’da iş yapmayı kolaylaştırmak,
- Avrupa Sanayi Mutabakatı’nı oluşturarak enerji fiyatlarını düşürmek ve sektörleri karbonsuzlaştırmak,
- Araştırma ve inovasyonu ekonominin kalbine yerleştirmek,
- Dijital teknoloji yayılımı ile üretkenliği artırmak,
- Sürdürülebilir rekabet gücü için büyük ölçüde yatırımlar yapmak,
- Beceri ve iş gücü açığının üstesinden gelmek.
• Avrupa Tek Pazarı’nı Derinleştirmek ve Tek Pazar’da İş Yapmayı Kolaylaştırmak
Ursula von der Leyen, bu öncelikle, Avrupa’daki iş ortamının iyileştirilmesine yönelik önerilerini ortaya koyuyor. Refah ve rekabet gücünün artırılması gerektiğini ve işlerin daha kolay ve hızlı yapılmasının çok önemli olduğunu belirten von der Leyen, Sermaye Piyasaları Birliği’nin tamamlanması, daha az bürokratik süreçler sağlayarak daha hızlı iş yapmanın önünün açılmasının taahhüdünü veriyor. Von der Leyen bu konularda çalışmak üzere Komisyon üyelerinin görevlendirileceğini açıkladı. Ayrıca bürokrasinin azaltılmasına yönelik çalışmaları koordine edecek ve yılda bir kez rapor verecek bir Komisyon başkan yardımcısının atanacağını da sözlerine ekledi.
Bürokrasinin fiilen azaltılması, büyüklüğü fark edilmeksizin aile işletmesi (özellikle KOBİ'ler ve orta büyüklükteki işletmeler) için hayati önem taşıyor. Gerçekten de bu işletmelerin sürdürülebilirlik, büyüme ve rekabetçiliğe odaklanabilmelerini sağlamak amacıyla AB Tek Pazarı içerisinde faaliyet gösterebilmelerinin kolaylaştırılması gerekiyor.
• Temiz Sanayi Mutabakatı
Von der Leyen, ikinci dönemi için AB’nin endüstriyel karbonsuzlaşmasını, büyümesini ve rekabet gücünü desteklemek üzere, özellikle enerji yoğun sektörlerde olmak üzere, altyapı ve sanayiye yatırımı kanalize etmeyi amaçlayan yeni bir “Temiz Sanayi Mutabakatı” sunma sözü veriyor. AP Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada von der Leyen, en geç 100 gün içinde sunulacak olan Mutabakat’ın “temiz çelikten temiz teknolojiye kadar her alanda Mutabakat’ın lider pazarlar yaratılmasına yardımcı olacağını ve planlama, ihale ve izin süreçlerini hızlandıracağını” söyledi. Ayrıca, Yeşil Mutabakat ile 2030 ve 2050 hedeflerine “bağlı kalma” taahhüdünü yinelerken, “2040 yılında emisyonları %90’a düşürme hedefini Avrupa iklim yasasına dâhil etme” sözünü verdi.
Hatırlanacağı üzere Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın başlatılması, von der Leyen’in ilk dönemindeki en önemli eylemlerinden biriydi. Yeşil Mutabakat’ın, Avrupa’yı dünyanın ilk iklim-nötr kıtası hâline getirmek, 2050 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonuna ulaşmak ve 2030 yılına kadar emisyonları en az %55 oranında azaltmak gibi dönüşümsel hedefleri mevcut. Bu bağlamda, Temiz Sanayi Mutabakatı ile emisyonların en önemli sorumlularından biri olan sanayi sektörünü bu hedeflerle en uyumlu hâle getirmek hedefleniyor. Ayrıca hem Yeşil Mutabakat’ın hem de Temiz Sanayi Mutabakatı’nın, bu hedefler bağlamında birlikte çalışması planlanıyor.
• Araştırma ve İnovasyonu Ekonominin Kalbine Yerleştirmek ve Sürdürülebilir Rekabet Gücü İçin Büyük Ölçüde Yatırımlar Yapmak
Ursula von der Leyen bu ilkeyle Avrupa’nın rekabet gücünün -ve temiz ve dijital ekonomi yarışındaki konumunun- yeni bir icat ve yaratıcılık çağındaki gücüne bağlı olduğuna dikkat çekiyor. Bu yüzden de gelecek Komisyonun araştırma ve inovasyonu, bilim ve teknolojiyi Avrupa ekonomisinin merkezine koyması gerektiğini vurguluyor. Bu bağlamda gelecek dönemdeki Komisyonun stratejik önceliklere, araştırmalara, yeniliklere ve bilimsel mükemmelliğe dair daha fazla odağının olması ve daha fazla yatırım yapması bekleniyor.
Von der Leyen’in bu ilke bağlamındaki taahhütleri arasında şunlar dikkat çekiyor:
- Avrupa Araştırma Konseyi ve Avrupa İnovasyon Konseyi’nin genişletilmesi. Bu hedef iki bağlamda önemli çünkü hem alanları çeşitlenecek, derinleştirilecek hem de benzer düşünen ortaklara ev sahipliği yapabilecek.
- Avrupa’nın teknoloji devrimini daha hızlı gerçekleştirmesi için kritik teknolojiler ile endüstriler arasında daha fazla bağlantı kurulması. Von der Leyen özellikle, yapay zekâ ve dijital araçlarla desteklenen biyoteknolojiye dikkat çekiyor ve 2025 yılında yeni bir Avrupa Biyoteknoloji Yasası teklifi sunacağını belirtiyor.
- İnovasyonda öncülük eden bir Avrupa için yeni kamu-özel sektör ortaklığının geliştirilmesi. Bu bağlamda von der Leyen ihtiyaç duyulan altyapı ve yenilikçi laboratuvarların geliştirileceğini, yeni yetenekler keşfetmeyi, bu yetenekleri Avrupa’da tutmayı ve yüksek öğrenim ile iş dünyası arasındaki iş birliğini güçlendirmeyi hedefliyor.
- Komisyonun bir yatırım Komisyonuna dönüştürülmesi. Avrupalı şirketlerin büyümek, yenilenmek ve ihtiyaçlarını gidermek için ABD, Asya ya da diğer pazarlara bakmak zorunda bırakılmaması gerektiğine dikkat çeken von der Leyen, yatırımlar için gerekli sermayenin yaratılacağı sözünü veriyor.
• Dijital Teknoloji Yayılımı ile Üretkenliği Artırmak
Avrupa’nın rekabet gücü, ABD ve Çin gibi doğrudan küresel rakiplerine kıyasla daha düşük teknolojik üretkenlikle dikkat çekiyor. Özellikle yeni hizmetler ve iş modelleri geliştirmek için Avrupa’nın dijital yeteneklerini etkileyen dijital teknolojilerin, AB bölgelerinde yayılımı oldukça dağınık. Bu dijital teknoloji yayılımın düzensizliğine dikkat çeken von der Leyen, özellikle süper bilgisayar, yarı iletkenler, nesnelerin interneti, genomik, kuantum hesaplama, uzay teknolojisi ve ötesi gibi teknolojiler olmak üzere öncü teknolojiler dalgasına yatırımlarını artıracağını ve tüm AB bölgelerinde dijital teknoloji yetkinliğinin destekleneceğini belirtiyor. Ayrıca yapay zekâ inovasyonunda küresel bir lider olmaya odaklanacaklarını da vurgulayan von der Leyen, 100 gün içinde Yapay Zekâ Girişimi’ni ve Yapay Zekâ Uygulama Stratejisi’ni sunacağını açıkladı.
• Beceri ve İş Gücü Açığının Üstesinden Gelmek
Komisyon Başkanı von der Leyen, bu ilke ile Avrupa’nın beceri ve iş gücü açığının olduğunu kabul ederken, Avrupa’nın tüm beceri düzeylerinde ve her eğitim/öğretim düzeyinde radikal bir değişikliğe ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Rekabet gücü dışında AB vatandaşlarının kariyer ve beklentileri için de becerilerin önemine dikkat çeken von der Leyen, yaşam boyu öğrenme, becerileri geliştirme ve iş gücü dengesini koruyabilmek için Beceriler Birliği’nin kurulacağını açıkladı.
Von der Leyen’in Önceliklerine Dair
2019-2024 Komisyonunun öncelikleri şu başlıklar idi: “Avrupa Yeşil Mutabakatı, Dijital Çağa Uygun Bir Avrupa, İnsanlar için Çalışan Bir Ekonomi, Daha Güçlü Bir Avrupa, Avrupa Yaşam Tarzının Teşvik Edilmesi”. Von der Leyen’in sunduğu 2024-2029 ilkelerine baktığımızda -bu ilkeler henüz Komisyonun resmî öncelikleri olmasa da- bu ilkelerin, 2019-2024 Komisyon önceliklerinin bir devamı olduğunu söyleyebiliriz. İkisi arasındaki en önemli fark ise von der Leyen’in açıkladığı ilkelerin Avrupa’nın, giderek daha yıkıcı ve istikrarsız hâle gelen küresel ortamda dış olayların etkisinde kalmak yerine kendi dönüşümünü yönetmesi gerektiğini daha fazla savunması. Özellikle von der Leyen, “bu istikrarsız dünyada kuşaklar boyu karşılaşılan zorlukların üstesinden gelmek için siyasi adımlar atmanın Avrupa’nın tercihi olduğu” ve “güvenlikten iklim değişikliğine ve rekabetçiliğe kadar çağımızın en büyük zorluklarının ancak ortak eylemle çözülebileceğini” vurguluyor.
Von der Leyen’in gündeminin gelecekteki başarısı birkaç kritik ve karmaşık faktöre bağlı görünüyor: Her şeyden önce üye ülkelerin tam bir motivasyon ve hırsla çalışmaları ve belirlenecek ilkelere uyum sağlamaları gerekiyor, ayrıca von der Leyen’in önceliklerine tümüyle bağlı kalacak Komisyon Üyelerine -ki bu üyeler Kasım’da belirlenecek- ihtiyaç var. Ancak ne ölçüde aynı kararlılık düzeyinde çalışacakları belirsizliğini koruyor. Üye ülkelerin iş birliğinin ötesinde, AB'nin daha fazla benzer düşünen ortaklara da ihtiyacı olacak. Bu stratejik ve siyasi bağlamda Türkiye, AB için kritik bir aday ülke olarak öne çıkıyor.
Komisyonun yeşil ve dijital hedefleri sürdürmeye devam ettiği göz önüne alındığında, Türkiye'nin dijital ve yeşil dönüşümde güçlü bir konuma gelmesi AB'ye büyük faydalar sağlayabilir. Bu bağlamda, Komisyonun -üyelik sürecinin sürdürücüsü olarak- Türkiye ile daha derinleştirilmiş ve çeşitlendirilmiş iş birliği seçenekleri sunması gerekiyor.
Sema Nur Yeniyıldız, İKV Uzmanı