AB GÜNDEMİ:Von der Leyen’in Yeni Ekibi: Komisyonun Yeni Üyelerine Kuşbakışı Bir Yaklaşım
Von der Leyen’in Yeni Ekibi: Komisyonun Yeni Üyelerine Kuşbakışı Bir Yaklaşım
Ursula von der Leyen Avrupa Komisyonunun ikinci kez başkanlığını üstlenirken, yeni dönem için belirlediği üyeleri, dünya genelinde önemli sorunlarla karşı karşıya kalacak bir görev süresine hazırlamayı hedefliyor. Rekabet gücünü artırmaya çalışırken dayanıklılığını güçlendirmek için ek çaba göstermesi gereken bir AB’de, üyelerin ayrıca Ukrayna’daki devam eden savaş, artan jeopolitik gerilimler, Çin’in yükselişi ile birlikte ortaya çıkan zorluklar, dijital alanda yükselen riskler ve iklim krizinin yarattığı tehditlerle de mücadele etmesi gerekecek. Bu bağlamda, von der Leyen’in belirlediği ekip, önümüzdeki beş yıl boyunca bu karmaşık meselelerle başa çıkmak için çalışacak.
2019-2024 dönemi, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen için oldukça zorlu geçmişti. Yeşil dönüşüm ve dijital dönüşüm gibi iddialı hedeflerin yanı sıra çok çeşitli alanları kapsayan AB mevzuatını günümüz koşullarına göre güncellemek isteyen von der Leyen ve ekibi, dünyayı etkileyen COVID-19 salgının çoklu kriziyle ve Ukrayna-Rusya savaşıyla çok uzun bir aranın ardından kıtada savaş sireniyle yüzleşmişti. Tüm bu yaşananların ardından von der Leyen’in AP seçimleri sonrasında aday olup olmayacağı ya da aday olsa da Avrupa Komisyonu Başkanlığı için AP’den onay alıp almayacağı belli değildi. Ancak hem Roberta Metsola’nın AP Başkanı olarak hem de von der Leyen’in Komisyon Başkanı olarak mevcut görevlerine devam etmesi, Ukrayna’daki savaştan iklim krizine, göç krizinden jeopolitik rekabetlere kadar uzanan sorunlarla yüzleşen AB’nin, liderlik konusunda istikrar istediğini göstermişti.
Avrupa Komisyonunun 13’üncü başkanı olarak görevini sürdürecek olan Alman siyasetçi Ursula von der Leyen, ikinci dönem adaylığının bir parçası olarak, Avrupa Komisyonunun 2024-2029 dönemi için “Avrupa’nın Seçimi: Siyasi Kılavuz İlkeleri”ni sunmuş ve 18 Temmuz’da AP Genel Kurulu’na yaptığı konuşmada aşağıdaki ilkelere atıfta bulunmuştu:
Von der Leyen’in sunduğu 2024-2029 ilkelerine baktığımızda -bu ilkeler henüz Komisyonun resmî öncelikleri olmasa da- bu ilkelerin 2019-2024 Komisyon önceliklerinin bir devamı olduğu ancak von der Leyen’in 2024-2029 döneminde Avrupa’nın giderek daha yıkıcı ve istikrarsız hâle gelen küresel ortamda dış olayların etkisinde kalmak yerine kendi dönüşümünü yönetmesi gerektiğini daha fazla savunacağı açıktı. Bu bağlamda, von der Leyen’in iddialı ikinci dönemi için sürücü koltuğunda otururken hangi Komisyon üyeleriyle çalışacağı da oldukça merak ediliyordu. Haftalar süren bu merak boyunca, isimler üzerindeki üye ülkelerden son dakika U dönüşleri ve şok istifalar da dâhil olmak üzere siyasi entrikalar da gerçekleşti. 16 Eylül 2024 tarihinde von der Leyen ile birçok kez kamuoyu önünde anlaşmazlığa düşen, Fransa’nın görevdeki Avrupa Komisyon Üyesi Thierry Breton, ikinci bir dönem görev yapmayacağını öğrenmesinin ardından görevinden istifa etti ve von der Leyen’in “şüpheli yönetimine” tepki gösterdi. Bir diğer konu ise Komisyon üyeleri arasında toplumsal cinsiyet eşitliği dengesini yakalamakla ilgiliydi. Von der Leyen, ilk döneminden itibaren toplumsal cinsiyet eşitliğini bir öncelik hâline getirmiş ve yeniden seçilmesinin ardından da üye ülkelerden kendisine bir erkek ve bir kadın aday seçeneği sunmalarını özellikle istemişti. Ancak çoğu üye, bu kurala çok fazla dikkat göstermeden, Komisyon üyeliği için çoğunlukla erkek adaylarını von der Leyen’e iletti. Yine de von der Leyen, bu duruma uzun süre direnç göstererek üye ülkelerden dengeli dağılmış bir aday listesi bekledi. Bu durum von der Leyen’in zayıflayan liderliği yorumlarına neden olsa da bazı üye ülkeler ise yazılı olmayan bu kural için son anda değişiklikler yaptı. Örneğin Slovenya, uzun süre üst düzey denetçi Tomaz Vesel’i Brüksel’e göndermek için ısrar etmişti. Son anda bir kadın adaya yönelen Slovenya’nın iç siyasetinde bu durum büyük bir kargaşaya yol açmıştı.
Birçok spekülasyonun ardından von der Leyen, 17 Eylül 2024 tarihinde, önümüzdeki beş yıl boyunca Avrupa’nın en güçlü kurumuna liderlik edecek ve Ukrayna’daki devam eden savaş, artan jeopolitik gerilimler, Çin’in yükselişi ile birlikte ortaya çıkan zorluklar, dijital alanda yükselen riskler ve iklim krizinin yarattığı tehditlere odaklanacak olan ekibini duyurdu.
Komisyonun yeni üyelerle olan yapılanmasında altı başkan yardımcısı bulunuyor. Bu isimler şu şekilde:
Yeni Komisyonun göreve başlaması için her Komisyon üyesinin AP’nin ilgili komitelerindeki oturumlara katılarak kendi programlarını tanıtması, ardından da AP Genel Kurulu’ndan güven oyu alması gerekiyor. Bu yüzden -her ne kadar von der Leyen Kasım ayından itibaren Komisyon çalışmalarına başlamak istese de- bu sürecin yıl sonu itibarıyla tamamlanması bekleniyor.
Yeni üyeleri değerlendirecek olursak, 16 erkek ve 10 kadın üye ile von der Leyen’in cinsiyet eşitliğinde mesafe kaydetse de tam olarak sağlayamadığı görülüyor. Bir eski başbakan, dışişleri ve maliye bakanları, 10 eski AP üyesi, gazeteci ve akademisyenlerden oluşan yeni ekiple ilgili şunları söyleyebiliriz. Üyelerin çoğunluğunun Avrupa Halk Partisi’nden (EPP) olduğu, Baltık ülkelerinin dış politika ve savunma ile ilgili konularda önemli pozisyonlar elde ettiği (Kremlin’e açık bir mesaj olarak) ve mali açıdan muhafazakâr olduğu görülüyor.
Von der Leyen’in atamalarında en sansasyonel konu ise Komisyonun Genişleme ve Komşuluk Politikası’ndan Sorumlu Üyesi Várhelyi’nin Sağlık ve Hayvan Refahı pozisyonuna atanması oldu. Birçok kişi bunun Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’a açık bir yanıt olduğuna inanıyor. Danimarkalı Sosyal Demokrat Dan Jørgensen’in ataması ise çevre politikası açısından Avrupa’nın geneli için iyi bir haber olarak değerlendiriliyor. Atamalarla ilgili bir diğer yorum da Güney’in ekonomik meselelerde daha fazla söz sahibi olacağıyla ilgili. İspanya (rekabet politikası), İtalya (uyum politikası) ve Portekiz’den (mali politika) gelen atamalardan bunu görüyoruz.
Listede dikkat çeken bir diğer nokta da ilk kez Komisyonun “savunma”, “Akdeniz” ve “konut ve enerji”den sorumlu üyelerinin atanması oldu. Savunmanın kesinlikle Ukrayna’daki savaş nedeniyle Avrupa’nın savunma üretimi ve yatırımlarını yönetme ihtiyacıyla ilgisi var. Akdeniz’in ise giderek artan jeopolitik önemi ve AB’nin bölgede ticareti güçlendirmeyi ve yatırımı teşvik etmeyi hedeflediği ve ayrı bir önem verdiği görülüyor. Ayrıca, Akdeniz’den Avrupa’ya artan göç akışını kontrol etmek de bu görevin yaratılmasında etkili görünüyor. Avrupa’da yükselen enerji fiyatlarıyla artan enerji yoksulluğunu gidermeyi ve enerji verimli konut politikasını birbirine bağlayan “konut ve enerji” pozisyonu ile Komisyon, AB’nin iddialı Yeşil Mutabakatı’nı uygulamaya yardımcı olmayı ve de Ukrayna-Rusya savaşının getirdiği enerji krizinin üstesinden gelmeyi hedefliyor.
Genel bir değerlendirme yapacak olursak Komisyon üyelerini zorlu bir dönem bekliyor. 2002 ile 2022 yılları arasında Birliğin küresel GSYH’deki payının %19,9’dan %14’e düştüğü, Ukrayna’daki savaşın üçüncü yılına girme ihtimalinin olduğu, son ulusal seçimlerde ve AP seçimlerinde popülizmin ve aşırı sağın yükseldiği, Kuzey’den Güney’e gerilimlerin arttığı, Çin’in her alanda etkisinin arttığı bir dönemde Komisyon üyelerinin odağında birçok konu olması bekleniyor. Ancak ilk zorluğun Kasım 2024’teki ABD başkanlık seçimleri olacağı tahmin ediliyor. Seçim sonuçlarından bağımsız olarak Komisyon, ABD’ye yönelik yeni bir strateji geliştirmek zorunda kalabilir. Ticaretten güvenliğe kadar birçok alanda kilit bir müttefik olduğu -bir nebze de bağımlı olduğu- ABD’ye karşı Komisyonun var olan yoldan devam ederken -AB-ABD Ticaret ve Teknoloji Konseyi gibi- ayrıca yeni bir stratejiyle gelebileceğini söyleyebiliriz.
Yeni Üyeler, Türkiye için Ne Anlam İfade Ediyor
2019-2024 döneminin Komisyonun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Macar Olivér Várhelyi, göreve gelir gelmez, beş yıl içinde Batı Balkanlar’ın daha da gelişmiş olmasını, Kosova ile Sırbistan arasında barışın geliştirilmesini, Kosova ile tam vize serbestisinin başlamasını, Kuzey Makedonya ile Arnavutluk arasındaki müzakerelerin neredeyse bitmiş olmasını ve Sırbistan’ın AB’ye katılıma hazır olmasını istediğini söylemişti. Tüm bu hedeflerden en gözle görünür olanı, 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren Kosova vatandaşlarına vize serbestisinin uygulanması oldu. Türkiye ile ilişkilerine bakıldığında, 2018-2019 boyunca gerilimli olan Türkiye-AB ilişkilerine Várhelyi’nin 2020 yılı itibarıyla “olumlu gündem” getirme çabalarını görmüştük. Bu çabanın en önemli görünür tezahürü ise Várhelyi’nin 29 Kasım 2023 tarihinde Yüksek Temsilci Josep Borrell ile hazırladığı “Türkiye-AB Siyasi, Ekonomik ve Ticari İlişkilerinde Mevcut Durum” başlıklı Ortak Bildiri ile ortaya çıkmıştı. Várhelyi, 9 Eylül 2024’te yaptığı bir açıklamada Türkiye tarafındaki ilerlemeye dayanarak, daha fazla yüksek düzeyli diyalog, Avrupa Yatırım Bankası’nın kademeli olarak yeniden devreye girmesi ve Gümrük Birliği’nin modernizasyonu için yetki konusunda tartışmanın yeniden başlatılması için daha fazla adım atılabileceğini umduğunu belirtmişti. Bu bağlamda, Komisyonun Ticaret ve Ekonomik Güvenlikten Sorumlu Üyesi Maroš Šefcovic ile Komisyonun Ekonomi ve Üretkenlikten Sorumlu Üyesi Valdis Dombrovskis’in Türkiye ile ilişki düzeyleri önemli olacak. Ve elbette Komisyonun Genişlemeden Sorumlu Üyesi için de aynı şekilde…
Komisyonun Genişlemeden Sorumlu Üyesi adayı Marta Kos’a baktığımızda, AP’den – ve kendi ülke meclisinden- onay alması durumunda bu görevi üstlenen altıncı kişi ve ilk kadın olacak. 2010’dan bu yana, tüm Genişlemeden Sorumlu Komisyon Üyeleri Orta Avrupa’dan seçilmiş ancak bu süre zarfında yalnızca bir yeni ülke AB’ye kabul edilmişti. Kos’un göreve başlaması durumunda genişlemenin destekçileri, büyük ihtimalle -genişleme gündeminin yoğunlaştığını göz önüne alırsak- Kos yönetiminde bu eğilimin değişmesini kesinlikle isteyebilirler.
Sol görüşlü Sloven siyasetçi Marta Kos’un, AB üyelik sürecinde Türkiye’den daha fazla insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi konularda ilerleme bekleyebileceğini söyleyebiliriz. Özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği, çevre politikaları ve sosyal adalet gibi alanlardaki görüşlerini sık sık ifade eden Kos’un, Türkiye’nin bu konularda daha fazla adım atmasını isteyeceği öngörülebilir.
Sema Nur Yeniyıldız, İKV Uzmanı