Avusturya Genel Seçim Sonuçları: Aşırı Sağın Başarısı ve AB ile İlişkilerde Yeni Zorluklar
29 Eylül 2024’te Avusturya’da yapılan genel seçimlerde, sağ popülist parti FPÖ’nün %28,8 oy oranıyla elde ettiği başarı, ülkede göçmen karşıtı ve milliyetçi politikaların izlenebileceği sinyallerini verirken, AB ile olası gerginliklerin kapısını da araladı. 2024 AP seçimleriyle Avrupa genelinde aşırı sağın oylarının artması, kıta genelinde demokrasi ve entegrasyon süreçlerine yönelik endişeleri derinleştiriyor.
29 Eylül 2024 Avusturya genel seçimleri, sağ popülist parti Avusturya Özgürlük Partisi’nin (Freiheitliche Partei Österreichs- FPÖ) elde ettiği zaferle dikkatleri üzerine çekti. FPÖ, aldığı %28,8 oy oranı ile 183 sandalyeli Avusturya Ulusal Konsey’inde (Nationalrat) 57 sandalye kazandı. Parti, seçim kampanyasında göçmen karşıtı ve milliyetçi söylemlerle ön plana çıkarken, FPÖ’nün lideri Herbert Kickl, özellikle AB karşıtı duruşu ve Avusturya’nın egemenliğini vurgulayan mesajlarıyla seçmenlerin ilgisini çekti. Seçim sonuçlarının, Avusturya’nın AB ile ilişkilerini derinden etkileyebilecek nitelikte olduğu görülüyor, zira Kickl yönetiminde bir Avusturya hükümetinin AB’nin göç politikalarına karşı daha katı bir tutum alacağı tahmin ediliyor.
FPÖ’nün yükselişi, özellikle AB’nin göç politikaları üzerinde baskı yaratma potansiyelini güçlendiriyor. Parti, AB’nin daha fazla göçmen kabul etmesine karşı çıkarken, Avusturya’nın göçmen kabulünü sınırlandırmayı ve mevcut göçmenlerin geri gönderilmesini savunuyor. Bu durum, AB ile olan ilişkilerde sorunlara yol açabilir. FPÖ’nün dış politikadaki aykırı çizgisinin göstergelerinden biri AB’nin genişleme politikalarına yönelik tutumu ve Türkiye’nin üyeliğine yönelik bakış açısı. En önemlisi, Kickl’in Avusturya’yı göçmen akınından koruma vaadi, AB içindeki göç politikalarının geleceği açısından büyük önem taşıyor. Ek olarak FPÖ, sağlık konusunda COVID-19 aşılarına eleştirel yaklaşıp, salgına yönelik mevcut hükümetin politikalarına muhalefet ederek de seçmen tabanını genişletti.
Seçim Sonuçları ve Koalisyon Olasılıkları
Seçim sonuçlarına göre, iktidardaki Avusturya Halk Partisi (Österreichische Volkspartei- ÖVP), %26,3 oy alarak 51 sandalye kazandı ve ikinci sırada yer aldı. Karl Nehammer liderliğindeki ÖVP göç ve güvenlik politikalarında FPÖ’ye yakın söylemler geliştirmiş olsa da bu söylemler ÖVP’nin seçmen tabanını korumasına yetmedi. ÖVP 2019 yılında gerçekleşen bir önceki seçime göre yaklaşık %11 oranında oy kaybetti. Sosyal Demokrat Parti (Sozialdemokratische Partei Österreichs- SPÖ) ise, %21,1 oy alarak üçüncü sırada yer aldı ve 41 sandalye kazandı. SPÖ’nün elde ettiği sonuç, partinin tarihindeki başarısız sonuçlardan biri olarak kaydedildi.
Avusturya siyasetinde, FPÖ’nün zaferi sonrası oluşan dengenin, koalisyon müzakerelerini daha zorlu hale getirdiği görülüyor. Geçmişte FPÖ ile ÖVP’nin iki kez koalisyon kurduğu göz önüne alındığında, 2000- 2005 ve 2017- 2019 dönemlerinde olduğu gibi, bu tür bir ortaklığın yeniden kurulma olasılığı da mevcut. Ancak ÖVP lideri Nehammer, seçim kampanyası sürecinde FPÖ’nün lideri Kickl ile koalisyon kurmayı istemediğini belirtti. Bununla birlikte, daha önceki seçimlerde bu tür beyanlara uymayan koalisyonların kurulduğu göz önüne alındığında, iki partinin yeniden bir araya gelmesi mümkün olabilir.
Alternatif bir koalisyon senaryosu, ÖVP, SPÖ ve Liberal Yeni Avusturya Partisi (NEOS – Das Neue Österreich und Liberales Forum) partisi arasında üçlü bir ittifak kurulması olabilir. Ancak, FPÖ’nün seçimde kazandığı güçle birlikte, böyle bir koalisyonun kurulması zorlaşabilir. FPÖ’nün yükselişi, geleneksel partilerin zayıflaması ve yeni popülist hareketlerin güç kazanması anlamına da geliyor. Diğer partiler FPÖ ile koalisyon yapmaktan çekinirken, koalisyon senaryolarından her biri, Avusturya’nın siyasal yapısında kalıcı etkiler bırakabilir.
AB ile İlişkiler
FPÖ’nün göçmen karşıtı ve milliyetçi politikaları, özellikle kırsal kesimlerdeki seçmenler arasında büyük bir destek buldu. Partinin AB genişleme sürecine karşı çıkan bir politika izlemesi ise Avusturya’nın AB içinde daha izole bir pozisyona sürüklenmesine neden olabilir. FPÖ, dış politikada ise daha bağımsız bir çizgi izleme sözü verirken, AB’nin ortak dış politikasına uyum göstermiyor.
Parti, AB’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlarına karşı çıkarken, Ukrayna’ya daha fazla yardım gönderilmesine muhalefet ediyor. FPÖ, Rusya’ya yönelik yaptırımların Avusturya ekonomisine zarar vereceğini ve enerji fiyatlarını yükselteceğini savunarak, mevcut hükümetin enerji politikalarına karşı çıkıyor. Parti ayrıca, enerji fiyatlarının yükselmesini önlemek için Rusya’dan doğal gaz alımını sürdürme politikasını benimsiyor. Bu, ÖVP ve Yeşiller’in oluşturduğu mevcut koalisyon hükümetin Rus enerjisine olan bağımlılığı azaltma çabalarıyla çelişiyor. FPÖ’nün Rusya’ya yönelik görece ılımlı duruşu, AB ile Avusturya arasında büyük bir gerilim kaynağı olabilir.
FPÖ’nün seçim zaferinin, AB’nin Avusturya ile olan ilişkilerini olumsuz etkileyebileceği değerlendiriliyor. Partinin AB genişleme politikalarına karşı çıkışı, Rusya’ya yönelik ılımlı tutumu ve Rusya ile enerji iş birliğini sürdürme isteği, AB’nin yaptırım politikalarıyla çatışma yaratabilir. AP seçimlerinde de benzer şekilde aşırı sağ partilerin güç kazanması, AB’nin ortak değerlerine ve genişleme politikalarına yönelik tehditlerin arttığını gösteriyor. Fransa’daki Ulusal Birlik Partisi’nin (Rassemblement national- RN) ve Almanya’daki Almanya İçin Alternatif Partisi’nin (Alternative für Deutschland- AfD) yükselişi, Avusturya’daki aşırı sağın zaferiyle benzer bir eğilim sergiliyor. Bu durum, AB’nin gelecekteki yönelimi hakkında endişelere yol açıyor.
2024 AP seçimleri ile Avusturya seçimlerinin sonuçları arasındaki paralellik dikkate alındığında, AB genelinde sağ popülist partilerin yükselişi göz ardı edilemez. Bu durum, AB’nin göç politikalarında sertleşmeye ve demokratik değerler konusundaki tartışmaların daha da yoğunlaşmasına neden olabilir. FPÖ’nün liderliğinde bir hükümetin AB içindeki göç politikaları üzerinde baskı yaratması ve Avrupa’nın entegrasyon sürecini zorlaştırması muhtemel gözüküyor.
Seçmen Demografisi
2024 Avusturya genel seçimlerinin demografik yapısı incelendiğinde, aşırı sağın yükselişi ve farklı seçmen gruplarının tercihleri açısından oldukça dikkat çekici bir tablo ortaya çıkıyor. Seçmen davranışlarını kırsal ve kentsel alanlar ile yaş grupları bakımından incelemek, seçim sonuçlarının daha açık anlaşılmasına olanak sağlıyor.
Sonuç: FPÖ’nün Zaferi ve AB ile Olası Gerilimler
2024 Avusturya genel seçimlerinde seçmenlerin tercihleri, sosyoekonomik durumlarına, yaş gruplarına ve coğrafi konumlarına göre belirgin farklılıklar gösteriyor. Kırsal kesimlerde FPÖ’nün güçlü desteği, şehirlerde ise sol ve liberal partilerin yükselişi, Avusturya’nın siyasi haritasını yeniden şekillendiriyor.
Avusturya seçimleri, sadece ülke iç politikasını değil, aynı zamanda AB’nin gelecekteki politikalarını ve Avrupa genelindeki popülist hareketleri etkileyecek bir gelişme olarak kaydedildi. FPÖ’nün göçmen karşıtı ve AB eleştirisi üzerine kurulu politikalarının Avusturya’nın AB ile ilişkilerinde nasıl sonuçlar doğuracağı merak konusu.
AB, bu yeni dönemde popülist hareketlerin güç kazandığı bir Avrupa ile nasıl başa çıkacağını değerlendirmeye devam ediyor. Bu durum, AB’nin genişleme sürecini ve göç politikalarını daha karmaşık bir hale getirebilir. Özellikle AP seçimlerinde de benzer bir yükseliş yaşayan aşırı sağ partilerin, AB’nin entegrasyon sürecine nasıl etki edeceği ilerleyen süreçte daha net görülecek.
Özetle, Avusturya’daki seçimleri, Avrupa genelinde aşırı sağın yükselişinin bir parçası olarak değerlendirilmek mümkün. Zira, göç, güvenlik ve ulusal kimlik gibi konuların seçmenler üzerindeki etkisini büyüdüğü görülüyor. Bu süreç, AB içinde daha geniş kapsamlı tartışmalara ve politika değişikliklerine yol açabilir. FPÖ’nün zaferi, sadece Avusturya değil, tüm Avrupa için bir haberci olarak değerlendirilebilir. AB, bu yeni dinamiklerle nasıl başa çıkacağını değerlendirirken, Avrupa’nın entegrasyon sürecini ve demokrasi değerlerini koruma mücadelesi kritik hale geliyor.
Fırat Akan, İKV Uzman Yardımcısı