AB GÜNDEMİ: Uluslararası Gerilimlerin Gölgesinde AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi
Uluslararası Gerilimlerin Gölgesinde AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi
AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi, 17 Ekim 2024 tarihinde Brüksel’de gerçekleşti. Oldukça yoğun bir politik gündemin arasında AB liderleri, Birlik’in rekabetçilikten göçe ve dış politikaya dek rotasını tayin etmek için buluştu. Volodymyr Zelenskyy’nin katıldığı ve savaşın sona ermesi için hazırladığı “zafer planı”nı sunduğu zirvede Ukrayna’ya verilen destek yinelendi. Gazze’de ve Lübnan’da acil ateşkes talep edildi. Göç konusunda geri dönüşlerin öncelenmesi talepleri öne çıkarken, AB rekabetçiliğinin korunması için kurumlarım ve paydaşların harekete geçmesi istendi.
17 Ekim 2024 tarihinde Brüksel’de gerçekleşen AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi, dünyada belirsizlik ortamının iyiden iyiye kendini hissettirdiği, çatışmaların arttığı ve yayılma ihtimalinin konuşulduğu bir bağlamda gerçekleşti. AB, 27 üyeli bir birlik olarak bu zorlu konjonktürde rotasını tayin etmeye çalışıyor. Ancak AB’nin geleceğine yön verecek politikaların -uzun bir aradan sonra yeniden Brüksel gündemine dönen genişlemenin, dijital dönüşümün ve yeşil geçiş çabalarının- yoğun ve karmaşık uluslararası siyasi gündemin ve güvenliğin öncelendiği bir ortamın gölgesinde kaldığına tanıklık ediliyor. Bahsedilen bu durum, 17 Ekim’de gerçekleşen AB Zirvesi’nde de hissedildi.
Zirveye Giderken
17 Ekim’de gerçekleşen zirveden önce zirvede tartışılması öngörülen konulara dair bazı açıklamalar yapılmış ve önemli gelişmeler yaşanmıştı. Özellikle Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın toplantıya katılmadan önce bir sosyal medya platformunda yaptığı açıklama oldukça dikkat çekiciydi. Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin olarak, Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodymyr Zelenskyy’nin 16 Ekim tarihinde Ukrayna Parlamentosunda sunmuş olduğu ve AB Zirvesi’nde sunmak üzere Brüksel’e davet edildiği “zafer planı”na yönelik eleştirilerde bulunan Orbán, Ukrayna için yapılması gerekenin Ukrayna’ya daha fazla silah gönderilmesi değil; ateşkesin sağlanması ve barış görüşmelerine başlanması olduğunu ifade etmişti. Macaristan Başbakanı Orbán, yapmış olduğu açıklamada Almanya Başbakanı Olaf Scholz’u ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u Rusya ile “tüm AB adına” görüşmelere başlamaya da çağırdı.
AB’nin düzensiz göçe karşı takınacağı ortak tutum da zirveye giderken tartışılan başlıklardan bir tanesiydi. İtalya, geçtiğimiz yıl Arnavutluk ile yaptığı bir anlaşmayla, iltica başvuruları incelendiği esnada düzensiz göçmenlerin tutulacakları iki adet tesisin Arnavutluk’un kuzeyinde kurulması için anlaşmıştı. Bu tesislerdeki çalışmaların tamamlandığı ve bu iki tesisin çalışmaya hazır hâle geldiğine ilişkin bazı haberler 11 Ekim tarihinde basında yer almıştı. Göçün bu gibi bir tutumla dışsallaştırılması hem AB içinden hem de AB dışından çeşitli tepkiler almıştı. Bununla birlikte, 15 AB üye ülkesinin de Avrupa Komisyonuna bir mektup göndererek göç meselesine yönelik -İtalya’nın Arnavutluk’la yapmış olduğu anlaşmaya benzer şekillerde- farklı ve daha “yenilikçi” çözümlerin düşünülmesini istediği ifade edilmişti.
Zirveden Neler Çıktı?
Zirvede enerji fiyatlarından göçe, dış ilişkilerden rekabetçiliğe dek birçok konu tartışıldı. Ukrayna’ya verilen desteğin süreceğinin dile getirildiği zirvede AB üye ülkeleri liderleri Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodymyr Zelenskyy ile de görüş alışverişinde bulundu ve Zelenskyy, “zafer planı”nı zirveye sundu. Ukrayna’yı dikkate almayan çözümlerin kalıcı bir barış için fayda getiremeyeceğine işaret edilirken BM Şartı ve Ukrayna tarafından sunulan formüle uygun bir barışın desteklendiği AB liderlerince vurgulandı. Ülke halkının ve enerji altyapısının korunması için, Ukrayna’ya gönderilmesi planlanan hava savunma sistemlerinin ve mühimmatın teslim sürecine hız verilmesine yönelik bir çağrı da zirvenin sonuç metninde kendine yer buldu. Ayrıca dondurulan Rus varlıklarından elde edilen 35 milyar avroluk bir kaynağın Ukrayna’ya kredi olarak verilmesi için varılan anlaşmadan duyulan memnuniyetin altı çizildi. AB’nin Rusya’ya yönelik uyguladığı yaptırımların kapsamını daha da genişletmeye hazır olduğu bildirildi. Zirvenin sonuç metni, hibrit tehditler ve faaliyetler sebebiyle Rusya’nın kınandığını ifade ederken AB’nin ve AB Üye Devletlerinin “AB hibrit araç kutusu”nu etkin şekilde işleteceğini ve bu faaliyetlere karşı dirençliliğin artırılması için çalışacağını belirtti.
Orta Doğu’daki gelişmeler de zirvenin ana gündem maddelerinden biriydi. İran’ın İsrail’i hedef alan saldırılarını kınayan zirve, tüm tarafları uluslararası insani hukuk kurallarına uymaya çağırdı. Gazze’de ve Lübnan’da devam etmekte olan çatışmalar için acil ateşkes çağrısı zirvenin sonuç belgesinde yer bulurken AB’nin Filistin meselesine adil, kapsamlı ve kalıcı bir barış için iki devletli çözüme olan desteği liderlerce yeniden vurgulandı.
Çatışmaların arttığı, tansiyonun yükseldiği ve uluslararası hukukun göz ardı edilmesine yönelik bir eğilimin izlendiği bir ortamda, AB’nin BM ve BM Şartı etrafında şekillenen kural temelli bir uluslararası düzene olan desteğinin altı çizildi. 79’uncu BM Genel Kurulu sırasında kabul edilen “Gelecek Paktı”nın da (Pact for the Future) memnuniyetle karşılandığı liderlerce ifade edildi.
AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde, önümüzdeki haftalarda düzenlenecek olan iklim ve biyoçeşitlilik temalı zirveler için de iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı ve kirlilikle mücadelede daha cüretkâr adımlar için çağrı yapıldı. AB’nin iklim çabalarını finanse etme taahhüdü yeniden vurgulandı ve üçüncü ülkeler de küresel iklim eyleminde kendi paylarına düşeni yapmaya davet edildi.
Dış politikanın yanında AB’nin iç meseleleri de 17 Ekim tarihli zirvenin gündemindeydi. AB’nin rekabet gücünün korunması ve geliştirilmesi yakın zamanda yayımlanan iki önemli raporla çokça konuşulmuştu. Zirvenin sonuç metninde Enrico Letta’nın Tek Pazar’ı merkeze alarak hazırlamış olduğu rapor ve Mario Draghi tarafından sunulan AB rekabetçiliğinin geleceğine ilişkin rapor ışığında tüm AB kurumları, Üye Devletler ve paydaşlar adım atmaya davet edildi. Ek olarak, AB’de enerji fiyatlarının yüksek seyretmesi kaynaklı sorunlar da zirvede tartışıldı ve Komisyon ilgili soruna yönelik teklifler sunmaya davet edildi.
AB gündeminde yer alan en tartışmalı konulardan biri olan göç meselesi için AB liderleri AB dış sınırlarının daha iyi korunması, kaynak ve transit ülkelerle iş birliğinin artırılması ve AB’den geri dönüşlerin hızlandırılması çağrısında bulundular. Avrupa Komisyonu geri dönüşler için yeni bir yasa tasarısı hazırlamaya davet edilirken, göçün siyaseten araçsallaştırılmasına karşı durulacağının ve güvenli ve yasal göçün, meselenin çözümü için hayati bir role sahip olduğunun AB liderleri tarafından tekraren vurgulandığı görüldü.
Genişleme hususunda liderler Moldova’nın AB’ye üyeliğine verilen desteği yinelerken ülkenin reform çabaları takdir edildi ve Moldova yönetimi reform sürecini sürdürmeye davet edildi. Gürcistan ise mevcut durumda AB temel değerleriyle çelişen faaliyetleri sebebiyle eleştirildi.
AB Zirvesi’nde her türlü ayrımcılıkla mücadele edilmesi gerektiğini de dile getirildi. Antisemitizmin, Müslüman karşıtı nefretin, hoşgörüsüzlüğün, ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının her türlüsünün kınandığı ifade edildi. 15 Ekim tarihinde AB Konseyince antisemitizmle mücadeleye ilişkin yayımlanan deklarasyonun onaylanmasından duyulan memnuniyet de sonuç metninde ifade edildi.
Değerlendirme
Uluslararası ortamı çatışmaların, çatışma risklerinin ve belirsizliklerin yönlendirdiği bir konjonktürde AB üye ülke liderleri hem AB iç siyasetine hem de dış politikaya dair Birlik rotasını tayin etmek üzere bir araya geldi. Zirveye giderken Orta Doğu’daki çatışmalar, iki seneyi aşkın süredir devam eden Rusya-Ukrayna savaşı, AB’nin gündeminden bir türlü düşmeyen göç meselesi gibi birbirinden farklı birçok konu vardı. Zirvede bu konuların tümü gündeme gelirken bunlar dışında da pek çok önemli konunun ele alındığı görüldü.
AB’nin rekabet gücüne dair tartışmaların, tüm bu yoğun gündem içinde kendine yer bulması ve son dönemde yayımlanan iki önemli raporun önerilerini de dikkate alarak AB kurumlarının ve ilgili tüm paydaşların aksiyon almaya davet edilmesi oldukça önemli. Zira küresel ekonomideki rekabetçiliğini ve inovasyon yeteneğini kaybeden bir AB’nin, dünya siyasetinde, ekonomisinde ve başka birçok alanda şimdikinden daha etkin bir güç olma şansının azalması ve bunun da -hiç şüphesiz- AB’nin kendi refahını doğrudan etkilemesi gibi AB açısından kötü bir senaryo mevcut. AB liderliğinin ve üye ülke liderlerinin de bu kötü senaryoya karşı harekete geçme istekleri son dönemde konuya gösterilen ilgiden, yayımlanan raporlardan ve meselenin en siyaset yoğun gündemlerde bile öne çıkmasından anlaşılabiliyor.
Tunç İbrahim Ceylan, İKV Uzman Yardımcısı