AB GÜNDEMİ: Avrupa Siyasi Topluluğu Budapeşte Zirvesi: Güncel Sınamalarla Yeni Dönemi Karşılamak
Avrupa Siyasi Topluluğu Budapeşte Zirvesi: Güncel Sınamalarla Yeni Dönemi Karşılamak
7 Kasım 2024 tarihinde mevcut AB Konseyi Dönem Başkanı Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de gerçekleştirilen Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvesi, uluslararası siyasetin güncel sorunlarını ele alan bir tartışma platformu olarak görevini yerine getirdi. Göçten, uluslararası çatışmalara kadar pek çok sorunun görüşüldüğü ve farklı fikirlerin paylaşıldığı zirvenin temasını, Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanlığına seçilmesi belirledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin AB’ye katılım yolundaki engellerin kaldırılması ve üyelik perspektifinin tahkim edilmesi yönündeki çağrısı da Türkiye-AB ilişkileri açısından oldukça önemliydi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından AB üyesi olsun olmasın kıtada yer alan ülkelerle daha kapsamlı bir iş birliğinin geliştirilmesi için önerilen ve ilki 6 Ekim 2022 tarihinde Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da gerçekleştirilen Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvelerinin beşincisi 7 Kasım 2024 tarihinde düzenlendi. Hâlihazırda AB Konseyi Dönem Başkanlığı görevini yürüten Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de düzenlenen zirve, Avrupa gündemini yakından ilgilendiren birçok sorunun ele alındığı bir toplantı oldu. Üçüncü senesini doldurmaya yaklaşan Rusya-Ukrayna savaşı ve Orta Doğu’da giderek şiddetlenen çatışmalar bağlamında Avrupa’nın güvenliği esas gündem maddesi olurken; bu konunun dışında Avrupa’nın ortak sorunu olan düzensiz göç de zirvede ele alındı. Ekonomik güvenliğe ve bağlantısallığa ilişkin sorunların görüşüldüğü bu toplantıda küresel ticaretten enerjiye pek çok başlık da Avrupa güvenliği teması üzerinden liderlerce değerlendirildi.
Zirvenin Gündemi
Budapeşte’de düzenlenen zirvede birçok konu görüşülürken aslında hemen hemen tüm konuşmaların etrafında şekillendiği yegâne bağlam, Donald Trump’ın bir dönem aradan sonra yeniden ABD Başkanlığına seçilmesiydi. Bir önceki başkanlık döneminde transatlantik ilişkiler ve NATO için söylediği sözlerle Donald Trump çokça gündeme gelmişti. NATO’daki mali yükün büyük ölçüde ABD’nin sırtında olduğunu; Avrupalı ülkelerin de askeri harcamalarını artırarak Avrupa’nın savunmasında daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerektiğini ifade eden Trump, bu tutumu sebebiyle AB’de farklı tepkilerle karşılaşmıştı. Bir Avrupa ordusu kurulması fikri yeniden kamuoyunda tartışılmaya başlanmış ve AB, “stratejik özerklik” kavramını çok daha sık kullanır hâle gelmişti.
Bu arka planla değerlendirilen Donald Trump’ın yeniden Başkanlığı önümüzdeki süreçte transatlantik ilişkilerin nasıl dönüşeceği ve bu dönüşümün Avrupa güvenliğine ve NATO’ya yansımaları kapsamında ele alındı. Seçim kampanyası döneminde ABD’ye yurt dışından gelen her türlü ürüne yeni vergiler getirmeyi de dile getiren Trump, bu politikaları uyguladığı takdirde Avrupa ekonomisini ciddi oranda etkileme potansiyeli taşıyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un tüm bu endişeleri değerlendire konuşması zirvede oldukça dikkat çekti. Macron, Avrupa’nın geleceğini sonsuza kadar başkalarına devretmeye devam edilemeyeceğini ifade etti. Macron, “Putin tarafından başlatılmış savaşlar, ABD seçimleri, Çin’in teknolojik ve ticari tercihleri gibi başkaları tarafından yazılmış bir tarihi mi okumak istiyoruz? Yoksa kendi tarihimizi mi yazmak istiyoruz? Bence, kendi tarihimizi yazmaya muktediriz.” şeklinde konuştu. Dünyada otçulların ve etçillerin olduğunu söyleyen Macron, “otçul” kalınmaya devam edildiği taktirde bunun Avrupa’nın zararına olacağını belirterek “Hepçil olmaya ihtiyacımız var” dedi.
Zirvede Türkiye
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Siyasi Topluluğu Budapeşte Zirvesi’ne bizzat katıldı. Zirve marjında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen ile de bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirveye hitaben yaptığı konuşma önemli mesajlar içeriyor. Zirvenin gündeminde yer alan birçok konuya konuşmasında değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, çeşitlenen küresel tehditlerin tüm dünyayı etkilediğini belirtti. Rusya-Ukrayna savaşının uzamasının, savaşın sebebiyet verdiği olumsuzlukların artmasına ve diplomatik yöntemlerin başarısını giderek daha da zora soktuğuna dikkat çeken konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca Gazze’de, Batı Şeria’da ve Lübnan’da İsrail’in sürdürmekte olduğu operasyonları sert bir şekilde eleştirdi. Ateşkesin sağlanarak yeterli insani yardımın bu çatışma bölgelerine ulaşması gerektiğini belirtti ve Filistin’i tanımayan devletlere, tanıma yönünde adım atma çağrısı yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin terör örgütleriyle mücadelede Avrupalı ortaklarla daha fazla iş birliği görmek istediğini vurguladı ve terör örgütleri arasında bir ayrım gözetilmemesi gerektiğini ifade etti. Türkiye’nin, NATO’nun en önde gelen müttefiklerinden biri olarak, dünyanın pek çok bölgesinde terörle mücadele hususunda iş birliklerini ve istişarelerini sürdürdüğü de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirildi.
Türkiye’nin Avrupa’daki ve AB’deki rolüne vurgu yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Avrupa’nın barış ve güvenliğine dair atılan tüm adımlara dâhil edilmesi gerektiğini söyleyerek Avrupa Savunma Ajansı (EDA) ve Avrupa Daimî Yapılandırılmış İşbirliği (PESCO) kapsamındaki projelere Türkiye’nin katılımının önündeki engellerin kaldırılması gerektiğinin altını çizdi. Türkiye’nin dâhil olduğu Avrupa kurumlarının Avrupa’nın ekonomik, güncel sorunlarına çözüm bulmakta daha başarılı olacağı konuşmada ifade edildi. Bu doğrultuda Avrupa güvenliğine ve refahına önemli katkılar sunan bir AB aday ülkesi olarak Türkiye’nin, AB’ye katılım sürecinin önüne engeller çıkarılmasının makul bir izahı olmadığı; Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin tüm tarafların yararına olacağı; Türkiye’nin bu yolda diyalog ve iş birliğini hazır olduğu Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından vurgulandı.
Değerlendirme
Çatışmaların, çatışma risklerinin ve belirsizliklerin uluslararası konjonktürü ve aktörlerin tutumlarını belirlediği bir ortamda Trump’ın ikinci başkanlık dönemi için yeniden seçilmesi Avrupa için oldukça önemli sonuçları olması beklenen bir gelişme. AB, stratejik özerkliği için çalışırken güçlü ve sorunsuz transatlantik ilişkiler aslında güvenli bir dayanak görevi görüyordu. Bu dayanağın geleceğindeki belirsizlik hâliyle kıtadaki belirsizliği artırıyor ve her anlamda daha kendi kendine yeten bir anlayışın hâkim olmasına sebebiyet veriyor.
Trump liderliğindeki ABD’nin Avrupa ile ilişkileri konusundaki belirsizlikler ve aslında endişeler, daha Trump koltuğu resmen devralmadan önce Avrupa siyasetini şekillendirmeye başlamış gibi görünüyor. AB, enerjiden ticarete pek çok alanda tedarik zincirlerini sağlamlaştıracak ve kaynakları çeşitlendirecek adımlar atıyor. Stratejik olarak riskli olacak kadar yüksek seviyedeki ticari bağımlılıkları AB, bilhassa COVID-19 salgını sırasında ekonomik açıdan acı bir şekilde tecrübe etmişti. AB’nin -yenilenebilir enerji, kritik ham maddeler, yeni uluslararası ortaklıklar başlıkları başta olmak üzere- son birkaç senede attığı adımlardan ve Avrupa Siyasi Topluluğu Budapeşte Zirvesi’nde tanıklık edilen söylemlerden de anlaşıldığı üzere, uluslararası düzende yaşanmakta olan dönüşüme Avrupa kendi çıkarlarını koruyarak adapte olmaya çalışıyor. Macron’un konuşması da bu bağlamda okunmalı. Macron çok da gizlemeye gerek duymadan Avrupalı liderleri Rusya, Çin ve Trump liderliğinde Avrupa’ya karşı yeni ticari bariyerler yükseltmesi olası olan ABD’ye karşı uyardı ve daha bir, net ve sert politikalar izlemeye davet etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirvede yaptığı konuşma da aynı bağlam çerçevesinde okunabilir. Uluslararası düzenin bilindik kodlarının hem hızla gelişen teknolojiyle hem de Çin gibi yeni küresel güçlerin iyiden iyiye görünür olmasıyla birlikte hızla değişiyor olması aslında tüm uluslararası aktörler için daha stratejik ve gelecek odaklı vizyonlar benimseyip bu yönde politikalar izlemeyi zorunlu kılıyor. Türkiye’nin ve AB’nin de birbirleri için oldukça büyük öneme sahip iki önemli ortak olarak, çağın gereğine uygun bir vizyon benimsemesi gerekiyor. Türkiye’nin, AB’nin savunma ve güvenlik esaslı projelerine tam katılımının önündeki engellerin kaldırılmasının yanı sıra ülkenin AB’ye adaylık statüsüne göz önünde bulunduran; katılım stratejisine uygun bir ilişkinin geliştirilmesi yolundaki sözler, bahsedilen bu vizyonu yansıtan bir çağrı olarak değerlendirilebilir.
Tunç İbrahim Ceylan, İKV Uzman Yardımcısı