KÜRESEL GÜNDEM: BM İklim Değişikliği Konferansı COP29 Başladı
BM İklim Değişikliği Konferansı COP29 Başladı
BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 1995 yılından beri düzenlenen Taraflar Konferansı’nın 29’uncusu, COP29, 11-22 Kasım tarihlerinde Bakü’de gerçekleşiyor. İklim finansmanının gündemde olacağı COP29’da Yeni Kolektif Sayısallaştırılmış Hedef’in belirlenmesi konusunda uzlaşıya varılması amaçlanıyor. Çeşitli ülkelerde ve AB’de seçimler gibi ulusal pek çok gelişmenin yaşandığı ve ülkelerin görüş ayrılıklarının iyice derinleştiği bu dönemde zirvenin ne gibi çıktılar üreteceği merak ediliyor.
BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 29. Taraflar Konferansı COP29, 11-22 Kasım tarihleri arasında gerçekleşiyor. COP29, iklim değişikliğiyle mücadelede küresel iş birliğini sağlıyor ve bu zirvelerde iklim değişikliğiyle mücadele konusunda önemli kararlar alınıyor. Ülkelerin kaydettiği aşama değerlendiriliyor ve deneyim paylaşımı gerçekleştirilerek iklim değişikliğiyle ilişkili sorunlara çözümler üretiliyor. Her yıl farklı bir ülkenin ev sahipliğini yaptığı konferans bu yıl Azerbaycan’da gerçekleştiriliyor.
COP29 Gündemi
COP zirvelerinde iklim değişikliğiyle mücadelede çeşitli konular ele alınıyor. Zirvelerde küresel ısınmayı sınırlandırma konusundaki hedefler, emisyon azaltımı çabaları, iklim değişikliğine uyum, adaptasyon ve dayanıklılığın artırılması, iklim finansmanı gibi önemli konu başlıkları gündeme getiriliyor.
COP29 Zirvesi, Paris Anlaşması’nda belirlenen 1,5 derece hedefini odağına alarak birtakım gündem maddelerini öne çıkarmayı hedefliyor. Bu yılın COP Zirvesinin başlıca gündemi gelişmekte olan ülkelerde iklim değişikliğiyle mücadelenin ve iklim değişikliğine uyumun finanse edilmesi. COP29’da taraf ülkelerin yeni bir toplu mali hedef belirlenmesi konusunda uzlaşması gerekiyor. Yıllık 100 milyar dolar olarak belirlenen hedef, 2022 yılında aşılmış ve 116 milyar dolar seviyesine ulaşmıştı. COP29’da ise 2025-2035 dönemini kapsayacak Yeni Kolektif Sayısallaştırılmış Hedef (New Collective Quantified Goal-NCQG) belirlenmesi gerekecek. NCQG, kamu ve özel sektör tarafından desteklenen yeni bir küresel iklim finansmanı hedefi hâline gelecek ve azaltım, uyum ve dayanıklılık konusundaki iklim eylemlerini destekleyecek. NCQG’nin belirlenmesi konusunda birtakım zorluklarla karşılaşılabilir. Taraflardan kimin ödeme yapacağı ve ne kadar katkıda bulunacağı, finansman türü ve fonlara erişimin nasıl gerçekleşeceği gibi konularda uzlaşı sağlanması gerekiyor.
Karbon fiyatlandırması ve karbon piyasasının da COP29 gündeminde ele alınması ve bu konularda nihai kararlara varılması bekleniyor. Zirvede değinilmesi beklenen bir başka konu ise Şeffaflık Raporları (Biennial Transparency Reports-BTRs). Bu raporlar ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki ilerlemelerini şeffaf bir şekilde raporlamasını sağlıyor. Zirvede ise bu konuda çabaların artırılması çağrısında bulunulacağı düşünülüyor. Bunlara ek olarak yeni ulusal katkı beyanları için çağrıda bulunulması ve Kayıp ve Zarar Fonu’nun artırılması konularının gündeme gelmesi bekleniyor.
Azerbaycan’ın Ev Sahipliğine Yönelik Tepkiler
COP29, Azerbaycan’a yönelik eleştiriler, tepkiler ve protestoların gölgesinde gerçekleşiyor. Azerbaycan, petrol ve doğal gaz ihracatçısı bir ülke olması dolayısıyla Birleşik Arap Emirlikleri’ne geçen yıl yöneltilen eleştirilerin benzerlerine maruz kaldı. Bunun yanında, Azerbaycan’ın hükümet politikalarına karşıt görüşleri baskılayan eylem ve politikaları uluslararası toplum tarafından tepki görüyor. Özellikle Batılı ülkeler tarafından Azerbaycan’ın uluslararası insan hakları yükümlülüklerine olan bağlılığını göstermesi bekleniyor. Ukrayna’nın ise uluslararası toplumun Vladimir Putin’in COP29 zirvesine katılması hâlinde zirveyi boykot etmesini istediği biliniyor. Bazı AP üyeleri AB’nin Azerbaycan’dan ithal ettiği gazın Rusya’dan alındığını iddia ederek AB’nin Azerbaycan ile doğal gaz anlaşmasını feshetmesini istiyor.
Zirvenin açış konuşmasını gerçekleştiren İlham Aliyev, batılı ülkeler tarafından çifte standart uygulandığını belirtti. Fosil yakıt zenginliğinin ülke için bir hediye niteliğinde olduğuna değinen Aliyev, AB ile yapılan enerji anlaşmalarının kendilerine Komisyon tarafından teklif edildiğini ifade etti. Bu açıklamaların zirvenin devamını nasıl etkileyeceği ise önümüzdeki günlerde belli olacak.
AB’nin COP29’daki Duruşu
Komisyon, COP29 için bir müzakere pozisyonu belirledi. 1,5 derece sıcaklık artışı hedefine sadık kalınması, uzun vadeli dayanıklılık için çalışmalar yapılması ve etkili, ulaşılabilir ve iddialı hedeflerin ortaya koyulması gibi bazı temel unsurlar belirlendi. İklim finansmanı konusunda ise AB, NCQG’yi destekliyor ve ulaşılabilir bir hedef belirlenmesini istiyor. Hem bu fona katkı sağlayanların çeşitlendirilmesi hem de sayılarının artırılması isteniyor. Özel sektörün de bu fona katkı yapması gerektiği vurgulanıyor. AB’nin yıllık 100 milyar dolar iklim finansmanı hedefinin artırılmasını gerçekçi bulmadığı biliniyor. AB tarafından ayrıca, tüm ülkelerin ulusal katkı beyanlarını daha iddialı hâle getirmesi gerektiği ifade ediliyor. Bunun yanında var olan iklim değişikliği politikalara uyum ve dayanıklılık unsurlarının entegre edilmesinin gerekliliği vurgulanıyor.
Von der Leyen, yeni bir Komisyon kurulması sürecinde yer aldığından ötürü COP29’a katılım sağlamadı fakat von der Leyen’e ek olarak pek çok dünya liderinin de katılmıyor oluşu COP29’un çıktılarının zayıf olabileceğine dair endişelere sebep oluyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Güney Afrika Başkanı Cyril Ramaphosa, ABD Başkanı Joe Biden, hükümeti dağılmış olan Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, Avustralya Başbakanı Anthony Albanese ve Brezilya Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva gibi önemli isimlerin katılım gösteremeyeceği COP29, Giorgio Meloni ve Viktor Orbán gibi aşırı sağ hükümetlerden konuşmacıları ağırlıyor.
Orbán, COP29’da yaptığı konuşmada petrol ve doğal gazın kullanılmaya devam edilmesi gerektiğini, bunun yeşil dönüşümden ödün vermeden yapılabileceğini ifade etti. Orbán konuşmasında tarım ve sanayi sektörlerinin yeşil dönüşüme kurban edilmemesi gerektiğine de yer verdi. Orbán’ın açıklamaları, hem AB üye ülkelerinin birlik içinde hareket ettiği hem de iklim değişikliğinde önemli bir küresel aktör olduğuna yönelik imajını zedeliyor. ABD seçimlerinde Trump’ın galibiyeti ardından AB’nin iklim değişikliğiyle mücadelede liderlik rolünü üstlenmesi beklense de Orbán’ın açıklamaları AB’nin rolünü sorgulatabilir.
COP29’da Türkiye
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde bir konuşma gerçekleştirerek Türkiye’nin 2053 yılı net sıfır emisyon hedefinin altını çizdi. Bu yolda Türkiye’nin ana önceliklerinin yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, emisyon ticaret sistemi kurulmasını da içeren İklim Kanunu’nun pek yakında Meclis’e sunulacağını belirtti. Bu açıklamalara paralel olarak COP29’da Türkiye’nin 2053 Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi açıklandı. Stratejinin açıklanması Türkiye’nin iklim değişikliği taahhütlerini yerine getirebilmesi açısından kayda değer bir adım. Stratejide Türkiye’nin 2053 yılında net sıfır emisyon hedefine ulaşabilmesi için çeşitli sektörlerde hayata geçirilecek eylem ve stratejiler ortaya koyuluyor.
COP29’da konu iklim finansmanına geldiğinde gelişmekte olan ülkeler listesinde yer alan Türkiye’nin iklim finansmanı müzakerelerinde finansmana katkı konusunda tutumunun çekimser olacağı düşünülüyor. Uluslararası bir karbon piyasası kurulması hususunda da Türkiye’nin gelişmeleri yakından takip edeceği düşünülüyor.
Sonuç ve Değerlendirme
İklim değişikliğiyle ilgili en önemli iki unsur COP29’da yol gösterici olmalı. Bunlardan ilki hem iklim değişikliğinin etkilerinin küresel olması hem de bu etkilerle mücadele için gösterilecek çabaların küresel düzeyde ortaya koyulmasının gerekliliği. COP zirveleri ise bu hedefin eyleme dökülebileceği en önemli platform. Bu nedenle yıllık zirvelerde somut çıktıların ortaya çıkması ve önemli konularda uzlaşı sağlanması gerekiyor. İkinci unsur ise hem iklim değişikliğinin etkilerinin hem de mücadelenin uzun vadeli olması. Herhangi bir ülkenin hükümetinin dönemiyle sınırlı kalmayan, önümüzdeki on yılları da kapsayacak bir iklim değişikliğiyle mücadele taahhüdü ortaya koyulması önem teşkil ediyor. Bu nedenle taraf ülkelerin hükümetlerinin görüş ayrılıklarını bir kenara bırakarak dünyanın geleceğini etkileyecek kararlarda uzlaşı sağlaması gerekiyor.
Dünyada çatışmaların yaşandığı ve taraf ülkelerde ardı ardına gerçekleşen seçimler gibi kayda değer ulusal -AB seçimleri açısından ise bölgesel- gelişmelerin gözlemlendiği bir dönemde başlayan COP29, bir iklim değişikliği zirvesi olmasına rağmen kaçınılmaz olarak bu gelişmelerden etkileniyor. Ülkeler arasında görüş ayrılıklarının da oldukça fazla gözlemlendiği bir bağlamda, COP29’un nasıl çıktılarla sonuçlanacağı merak konusu hâline geliyor.
Aygen Torun, İKV Uzman Yardımcısı