İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

KÜRESEL GÜNDEM: UCM Yargıçlarından Netanyahu, Gallant ve Deif Hakkında Tarihi Tutuklama Kararı

Uluslararası Ceza Mahkemesi yargıçları, İsrail Başbakanı Netanyahu ve Savunma eski Bakanı Yoav Gallant ile Hamas’ın askerî komutanı Muhammed Deif hakkında tutuklama kararı çıkardı. Karara başta İsrail ve ABD’den tepkiler gecikmezken birçok ülkeden de destek açıklamaları geldi.
KÜRESEL GÜNDEM: UCM Yargıçlarından Netanyahu, Gallant ve Deif Hakkında Tarihi Tutuklama Kararı

UCM Yargıçlarından Netanyahu, Gallant ve Deif Hakkında Tarihi Tutuklama Kararı


Lahey’de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi 21 Kasım’da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, savunma eski bakanı Yoav Gallant ve Hamas’ın askerî kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın lideri Muhammed Deif hakkında yakalama kararı çıkardı. Yargıçlar, Netanyahu, Gallant ve Deif hakkında savaş suçu ve insanlığa karşı suçlar kapsamında gerçekleştirdikleri eylemlerden cezai olarak sorumlu olduklarına dair makul gerekçelerin bulunduğunu ifade etti. Karara başta İsrail ve ABD olmak üzere tepkiler gelse de birçok ülke destek açıklamasında bulundu. Karar kapsamında UCM’ye taraf olan 124 ülkenin, topraklarına ayak basması durumunda Netanyahu’yu tutuklaması mümkün olacak.


Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) 21 Kasım’da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, savunma eski bakanı Yoav Gallant ve Hamas’ın askerî kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın lideri Muhammed Deif için tutuklama emri çıkardı. UCM Başsavcısı Karim Khan’ın mayıs ayındaki başvurusu üzerine açılan dava hakkında uzun zamandır tartışmalar devam ediyordu. Tutuklama talebinde Netahnyahu, Gallant ve Deif dışında diğer iki Hamas lideri İsmail Haniye ve Yahya Sinvar’da bulunuyordu. UCM, Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye ve Gazze’deki lideri Yahya Sinvar için daha önce talep edilen tutuklama kararı başvurularının, söz konusu kişilerin ölüm haberleri üzerine 9 Ağustos ve 25 Ekim 2024 tarihlerinde geri çekildiğini açıklamıştı. Netanyahu, Gallant ve Deif hakkındaki tutuklama kararında UCM yargıçları, Netanyahu ve Gallant’ın “Gazze’deki sivil nüfusa yönelik yaygın ve sistematik saldırı” kapsamında savaş silahı olarak cinayet, zulüm ve aç bırakma gibi eylemlerden cezai olarak sorumlu olduklarına inanmak için makul gerekçeler olduğunu belirtti. Deif hakkında da insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında cinayet, imha, işkence, tecavüz ve diğer cinsel şiddet suçları ve savaş suçları kapsamında zalimce muamele, işkence, rehin alma, kişisel onur kırıcı davranışlar ile tecavüz ve diğer cinsel şiddet suçlarından sorumlu olduğuna dair yeterli gerekçelerin var olduğu ifade edildi. Hakimler Gazze’ye uygulanan ablukanın ve yiyecek, su, elektrik, yakıt ve tıbbi malzeme eksikliğinin “Gazze’deki sivil nüfusun bir kısmının yok olmasına yol açacak yaşam koşulları yarattığını ve bunun sonucunda çocuklar da dahil olmak üzere sivillerin yetersiz beslenme ve susuzluk nedeniyle ölümüne yol açtığını” belirtti. İnsanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında, Hamas ve diğer silahlı gruplar tarafından yapılan saldırıların da İsrail’in sivil halkına yönelik yaygın ve sistematik bir saldırının parçası olduğuna inanmak için makul gerekçeler olduğunu ifade etti. Gallant için de mahkeme, “savaş yöntemi olarak aç bırakma ve insanlığa karşı suçlar olan cinayet, zulüm ve diğer insanlık dışı eylemleri” başkalarıyla birlikte işleyerek suç ortağı olduğuna dair yeterli gerekçelerin bulunduğunu kaydetti. Mahkeme ayrıca yaptığı açıklamada ön duruşma kurulunun, mahkemeye daha önce İsrail tarafından yapılan yargı yetkisine ilişkin itirazların da reddedildiğini belirtti. Bu itirazlardan ilki UCM’nin Filistin toprakları ve özellikle İsrail vatandaşları üzerindeki yargı yetkisine yönelik, diğeri ise UCM savcısının İsrail’e arama emri talep etmeden önce iddiaları soruşturma fırsatı vermediğini ileri sürmesi idi.

Tarafların Açıklamaları ve Dünyadan Gelen Tepkiler

Karara taraflar ve diğer ülkelerden hem destek hem de tepkiler geldi. Netanyahu’nun ofisi, UCM kararının “antisemitik” olduğunu ve İsrail’in savaş hedeflerine ulaşılıncaya kadar “baskıya boyun eğmeyeceğini” belirtirken, İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, UCM’nin karar sonrası “tüm meşruiyetini kaybettiğini” söyledi. Başbakan Binyamin Netanyahu tarafından 5 Kasım’da görevden alınan savunma eski bakanı Gallant’tan ise henüz bir açıklama gelmedi. Hamas tarafından yapılan açıklamada ise Gallant ve Netanyahu hakkında çıkarılan tutuklama kararlarının memnuniyetle karşılandığı ve “önemli bir tarihi emsal” oluşturduğu ifade edildi. Hamas ayrıca mahkemenin dava kapsamını tüm İsrail liderlerine yönelik genişletmesini istedi. Hamas’ın üst düzey yetkililerinden Basem Naim, İsrailliler aleyhindeki tutuklama emirlerinin mağdurların adalete kavuşması yolunda önemli bir adım olduğunu ve tüm ülkelerin tutuklama emirlerini desteklemesi gerektiğini söyledi. Hamas, Deif hakkındaki karara değinmezken, İsrail’in 13 Temmuz 2024’te el-Mavasi’de düzenlenen bir hava saldırısında Deif’i öldürme iddiasını henüz doğrulamadı. İsrail, Deif’in öldüğünü iddia etse de UCM savcılığını Deif’in öldürülüp öldürülmediğini veya hayatta kalıp kalmadığını belirleme konumunda olmadığını belirtti. Batı Şeria’nın bir bölümünü yöneten Filistin Yönetimi ise kararın “uluslararası hukuka ve kurumlarına duyulan umut ve güveni temsil ettiğini” belirterek, UCM üyesi ülkeleri Netanyahu ve Gallant ile “temas ve toplantıları” durdurma çağrısında bulundu.

İsrail’in sarsılmaz müttefiki, 7 Ekim’den beri desteğini her alanda ifade eden hatta temmuz ayında Kongre’de Netanyahu’yu büyük bir destek ile ağırlayan ABD’den beklenen üzere tepki gecikmedi. Beyaz Saray, UCM kararını kesin bir dille reddederken, ABD Başkanı Joe Biden İsrail’in güvenliğine yönelik tehditlere karşı her zaman yanında olacakları açıklamasında bulundu. Kasım ayında yapılan seçimlerde Başkan seçilen Donald Trump’ın yakın müttefiki olan Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, ABD senatosuna, mahkemeye karşı harekete geçme çağrısı yaptı. Senato’nun yeni Cumhuriyetçi lideri John Thune ise Senato’yu ABD’nin “Amerika Birleşik Devletleri ve müttefiklerinin herhangi bir korunan kişisini soruşturma, tutuklama, gözaltına alma veya kovuşturma çabasında bulunan” kişilere yaptırımlar uygulanmasını öngören bir yasa tasarısını geçirmeye çağırdı.

Eski AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, bunun siyasi bir karar olmadığını uluslararası bir adalet mahkemesinin kararı olduğunu ifade etti. Kararın bağlayıcı olduğunu vurgulayan Borrell, mahkemeye taraf olan AB ülkeleri de dahil tüm ülkelerin karara saygı göstermesi ve uygulaması gerektiğini ifade etti. 18 Kasım’da Borrell Gazze’deki insan hakları ihlalleri nedeniyle AB ülkelerine İsrail ile siyasi diyaloğun askıya alınması önerisinde bulunmuştu ancak Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısında gerekli oy birliği sağlanamamıştı.

İrlanda, Belçika, Fransa, İtalya, Slovenya, Danimarka, Hollanda, Finlandiya, İsveç, İsviçre, Portekiz, İspanya, Norveç, Litvanya, Estonya ve Lihtenştayn dahil birçok ülke tutuklama emrini uygulayacağına dair açıklamalarda bulundu. Bazı ülkeler kararın uygulanmasına yönelik net açıklamalarda bulunmasalar da uluslararası hukukun gerektirdiği yükümlülüklere uygun olarak hareket edeceklerini ifade ettiler. Birçok AB ülkesinin aksine Macaristan Başbakanı Viktor Orban, kararın ülkesinde uygulanmayacağını ve bunu göstermek adına Netanyahu’yu Macaristan’a davet edeceğini bildirdi. Polonya ve Yunanistan’daki yetkililerden de UCM’nin kararına ilişkin henüz bir açıklama yapılmadı. Bu konuda en hassas ülkelerden biri olan Almanya ise uluslararası hukukun getirdiği yükümlülükler kapsamında karara ilişkin duruşunu belirtse de uygulamaya yönelik net bir tavrı hâlen ortaya koymuş değil. Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock son açıklamasında “Yargının bağımsızlığı geçerlidir ve bu davada bu adımı şimdi atmaları için yeterli kanıt olduğu sonucuna varılmıştır. Alman hükümeti yasalara uyar, çünkü hiç kimse yasaların üstünde değildir.” ifadesini kullandı. Fransa Başbakanı Michel Barnier, 26 kasımda Meclis’teki açıklamalarında, “Fransa’nın uluslararası hukuk kapsamında kendisine düşen yükümlülükleri uygulayacağını” belirtmişti. Fransa’da yapılan bir habere göre Netanyahu kararın uygulanmaması için Macron ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi ancak konuya dair Macron tarafından resmî bir açıklama henüz gelmedi.

Kararın Uygulanabilirliği

2002 yılında Lahey’de uluslararası ceza hukuku kapsamında kurulan UCM, kurucu antlaşması olan Roma Statüsü’ne taraf devletlerin topraklarında, devlet sorumluları tarafından işlenebilecek en ağır suçlar olan soykırım, insanlığa karşı suçlar ile savaş suçlarını soruşturmak ve kovuşturmak amacıyla uluslararası toplum tarafından oluşturulan daimî ve bağımsız bir yargı organı. UCM’nin, ilgili suçlara ilişkin iddialar söz konusu olduğunda, ulusal mahkemelerin bu ciddi suçları gerçekten araştıramadığı veya kovuşturmak istemediği durumlarda son çare makamı olarak harekete geçmesi bekleniyor. Kuruluş anlaşması olan Roma Statüsü’nü ise 139 ülke imzaladı ve 124 ülke meclis onayıyla yürürlüğe soktu. UCM’yi tanımayan ülkeler arasında İsrail, ABD, Rusya ve Çin’in yanı sıra Türkiye de bulunuyor. UCM’nin çıkardığı tutuklama emirlerinin uygulanması ise Roma Statüsü’nün 86. ve 87. maddeleri gereğince taraf ülkelerin yükümlülüğünde. Filistin Bölgeleri Statü’ye taraf olduğu için UCM bu bölgede yargı yetkisine sahip. İsrail, UCM’nin yargı yetkisini reddediyor ancak mahkeme, 2021’de BM Genel Sekreteri’nin Filistinlilerin üye olduğunu kabul etmesi nedeniyle işgal altındaki Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze üzerinde yargı yetkisine sahip olduğuna karar verdi. Kararın İsrail için bağlayıcılığı bulunmuyor ancak Statünün 89. maddesi uyarınca Netanyahu ve Gallant’ın, UCM’ye taraf herhangi bir ülkeye seyahati durumunda, o ülkenin yetkili makamlarının kendilerini tutuklayıp Lahey’deki mahkemeye teslim etmesi gerekiyor. Dolayısıyla bu kararın etkinliği Statü’ye taraf ülkelerin bunu uygulamaya karar verip vermemesine bağlı. UCM üyeleri her zaman ilgili arama veya tutuklama kararlarını uygulama yoluna gitmiyor. Ukrayna’da işlendiği iddia edilen savaş suçları nedeniyle aranan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, eylül ayında UCM üyesi olan Moğolistan’a resmî bir ziyaret gerçekleştirmiş ve tutuklanmamıştı. Bir diğer UCM üyesi olan Güney Afrika da 2015 yılında Darfur bölgesinde savaş suçları işlediği iddiasıyla hakkında yakalama emri bulunan dönemin Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’i tutuklamada başarısız olmuştu. Mahkemenin tutuklamaları gerçekleştirmek için kendi özel gücü bulunmuyor ve bunu ancak Statü’ye taraf 124 ülkenin iradesi ve iş birliği ile gerçekleştirebilir. Eğer ülkeler kararı uygulama yolunda yükümlülüklerini yerine getireceklerini taahhüt ederlerse Netanyahu ve Gallant AB’ye üye ülkeleri,  Japonya, Kanada, Meksika, Avustralya, Yeni Zelanda, İngiltere, Orta ve Güney Amerika ülkelerinin tamamına yakını ve Afrika ülkelerinin çoğunluğu dahil olmak üzere UCM’ye taraf 124 ülkeye seyahat etmekten kaçınmak zorunda. Başsavcı Khan, UCM sitesinde yayımlanan açıklamasında, “Tüm taraf devletleri, Roma Statüsü’ne olan bağlılıklarını yerine getirmeye ve yargı kararlarına uymaya davet ediyorum. Mahkemenin yargı yetkisi kapsamındaki tüm durumlarda olduğu gibi, bu davada da iş birliklerine güveniyoruz” diyerek taraf ülkelere iş birliği çağrısında bulundu. BM raportörlerinden ise tutuklama emrine yazılı açıklama ile destek geldi. BM raportörleri yaptıkları açıklamada, “UCM’nin tutuklama emirleri hayat kurtarmaya yardımcı olabilir. Bunlara saygı gösterilmeli ve tam olarak uyulmalı. UCM’nin bu kararı, adalet ve hesap verebilirlik için tarihi bir adım teşkil ediyor” ifadelerini kullandı.

Değerlendirme

İsrail, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun derhâl ateşkes ilan edilmesini öngören kararına rağmen Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısından bu yana Gazze’ye yönelik operasyonlarını sürdürüyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi’nin (Office of the United Nations High Commissioner for Human Rights-OHCHR) 8 Kasım’da yayınladığı güncel rapora göre, 7 Ekim 2023 ile 30 Nisan 2024 arasında çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 34.535 Filistinli yaşamını yitirdi, 77.704 kişi yaralandı ve ayrıca enkaz altında gömülü olduğu tahmin edilen 10.000 kişi hâlâ kayıp. Gazze’deki Hamas’a bağlı Sağlık Bakanlığı’na göre ise 44.000’den fazla Filistinli öldürüldü ve yaklaşık 85.000’den fazla kişi de yaralandı. İsrail, hastaneler, okullar ve sivil yerleşimler dahil olmak üzere saldırılarıyla Gazze’nin elektrik, su ve kanalizasyon altyapısını yok etti. Yaralı, yerinden edilmiş, Filistinliler, Gazze’nin pek çok bölgesinde geniş çaplı açlıkla karşı karşıya kaldı ve temiz su ile gerekli ilaçlara ulaşmak oldukça zor. Sivil altyapı yıkılırken, hastaneler dahil olmak üzere yapılan kara saldırıları nedeniyle sağlık sistemi de çöktü. Açlık, özellikle kuzey bölgesinde bulunan Filistinliler için Ocak 2024’ün başlarında bir gerçeklik hâline geldi ve bebekler ile yaşlılar da dahil olmak üzere en savunmasız olanların ilk önce öldüğü bildirildi. Raporda ayrıca kuzeye gelen yardımların geçtiği bölgelerde yardım arayan sivillerin İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından vurulduğu ve top atışları yapıldığı da kaydedildi. Raporlama döneminin sonunda, 1,7 milyondan fazla kişi (Gazze nüfusunun %75’i) temel ihtiyaçlara erişimi olmayan sıkışık, aşırı kalabalık barınaklara yerleştirildi ve en az 17.000 çocuğun Gazze’de refakatsiz veya ailelerinden ayrılmış olduğu bildirildi.

79. BM Genel Kurulu’nda Genel Sekreter António Guterres, Gazze’yi “bitmeyen bir kâbus” olarak nitelendirmişti. Dünyanın gözleri önünde bir yılı aşkın süredir devam eden bu “kâbus”un bitmesi ve uluslararası hukukun varlığına olan inancın sürdürülebilmesi ancak üye ülkelerin bu kararlar ve tarafı oldukları Roma Statüsü doğrultusunda yükümlülüklerini yerine getirmesine bağlı. UCM’nin bu kararına uymak, Orta Doğu’da birçok ülkenin aksine “dokunulmaz” olan İsrail’in hâlen engellenemeyen eylemleri karşısında, uluslararası topluma tarihin hangi yerinde duracaklarını seçebilme ve Filistinlilere karşı faydasız ancak gerekli bir “özür” şansı sunuyor.

Hatice Zeynep Şen, İKV Uzman Yardımcısı

Diğer Yazılar