İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

AB GÜNDEMİ: AB Konseyi’nin Yeni Dönem Başkanı Polonya: Doğu Avrupa’nın Lideri

Polonya, 1 Ocak 2025 tarihinde AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nı Macaristan’dan devralıyor. 30 Haziran 2025 tarihine dek sürdüreceği görevde Polonya, “güvenlik” temasını öne çıkarıyor.
AB GÜNDEMİ: AB Konseyi’nin Yeni Dönem Başkanı Polonya: Doğu Avrupa’nın Lideri

AB Konseyi’nin Yeni Dönem Başkanı Polonya: Doğu Avrupa’nın Lideri


Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın Gürcistan’a yaptığı ziyaret gibi bazı gelişmelerle, AB Üye Devletleri arasında tartışmalara sebebiyet veren AB Konseyi Macaristan Dönem Başkanlığı 31 Aralık 2024 tarihi itibarıyla sonlandı ve 1 Ocak 2025 tarihinde Polonya, altı aylığına sürdüreceği AB Konseyi Dönem Başkanlığı görevini devraldı. 13’üncü Üçlü Dönem Başkanlığı’nı da başlatacak Polonya Dönem Başkanlığı, oldukça karmaşık bir uluslararası ortamda AB Konseyi toplantılarında gündemi belirleyecek. “Güvenlik” temasının vurgulandığı dönem başkanlığı öncelikleri ise küresel siyasetteki belirsizliklerin AB’de nasıl yankılandığını açıkça gösteriyor.


AB Üye Devletleri tarafından altı aylık periyotlarla üstlenilen AB Konseyi Dönem Başkanlığı, 1 Ocak 2025 tarihi itibarıyla Polonya’ya geçti. AB genişlemeleri arasında “big-bang genişleme” olarak bilinen 2004 Genişlemesi ile Birliğe dâhil olan Polonya, 20 yıllık AB üyeliği sürecinde bu görevi ikinci defa üstleniyor. Uluslararası siyasetteki değişim ve dönüşüm ivmesinin belki de hiç olmadığı kadar yüksek olduğu bir dönemde AB Konseyi Dönem Başkanlığı görevini yürütecek olan Polonya’nın önceliklerine bakıldığında “güvenlik” temasının öne çıktığı görülüyor.

Polonya Dönem Başkanlığı programında Türkiye’den iki yerde bahsediliyor. Bunlardan ilki genişlemeyi ele alan kısmın son paragrafında yer alıyor. Polonya Dönem Başkanlığı’nın, aday ülke statüsünü dikkate alan ve AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi Kararları uyarınca, Türkiye ile yapıcı bir diyalog yürüteceği ifade ediliyor. Türkiye’den bahsedilen diğer kısım ise dış ilişkileri ele alan bölümde yer alıyor. Burada Polonya Dönem Başkanlığı’nın Batı Balkanlar ve Türkiye’yi Ortak Dış ve Güvenlik Politikası kapsamında AB ile yakın iş birliğinde tutmak için siyasi diyaloğu sürdürmek yoluyla çabalayacağı belirtiliyor.

13’üncü Üçlü Dönem Başkanlığı

2009 yılında yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması’yla ortaya çıkan AB Konseyi Dönem Başkanlığı kurumu, her AB Üye Devletinin altı aylığına üstlendiği bir görev. Sanılanın aksine ilgili görev, görevi yürüten ülkeye toplantılarda ya da verilen kararlarda son sözü söyleme yetkisi vermiyor. Ancak, AB Konseyi toplantılarında ve öncesindeki hazırlık toplantılarının yapıldığı AB kurumlarında (COREPER gibi), çalışma gruplarında ve komitelerde gündemi belirleme, AB yasa yapım süreçlerini organize etme ve AB Üye Devletleri arasında iş birliğini sağlama gibi sorumluluklar, dönem başkanlığını yürüten ülke tarafından üstleniliyor.

AB Konseyi Dönem Başkanlığı her ne kadar belirli tarihler arasında yalnızca bir ülke olarak tarafından yürütülen bir görev olsa da 18 aylık programlar ve öncelikler olarak planlanıyor. Her Üye Devlet kendi önceliklerini ve çalışma programını ortaya koyarken, AB Konseyi Dönem Başkanlığı esasen üçerli ülke gruplarının (trios) yakın iş birliği ve eşgüdümü ile yürütülüyor. 13’üncü Dönem Başkanlığı’nı icra edecek olan ülkeler ise Polonya, Danimarka ve GKRY’den oluşuyor. Polonya, ilgili trio’nun ilk Dönem Başkanı olacak.

13’üncü Üçlü Dönem Başkanlığı’nın ortak programı ise üç ana başlıktan müteşekkil. “Güçlü ve Güvenli bir Avrupa” başlığında, AB’nin yeni çok kutuplu jeopolitik bağlama uyum sağlaması ve küresel bir güç olarak kendini göstermesi gerektiği ifade ediliyor. Dış ilişkiler, savunma ve güvenlik, göç ve sınır koruma, genişleme ve AB içi reformlar bu başlık altında ele alınıyor. İkinci başlık “Müreffeh ve Rekabetçi bir Avrupa” olarak belirlenirken, burada AB’nin küresel rekabet gücünü artırmaya, ikiz dönüşüme hız vermeye, yenilikçiliği, çevre ve iklim politikalarını ve toplumsal sorunlara odaklanarak AB’nin küresel bir aktör olma iddiasının ekonomik ve sosyal boyutuna ilişkin atılacak adımlar öne çıkarılıyor. Ortak programa yön veren son başlık ise “Özgür ve Demokratik bir Avrupa” olarak ifade ediliyor. AB’nin temel değerleri olarak sayılan insan onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı ilkeleri çerçevesinde AB çapında çoğulcu ve özgür bir medyanın destekleneceği, sivil toplumun korunacağı, dezenformasyonla ve nefret söylemiyle mücadele edileceği, demokratik normlara dayanan diyaloğun önceleneceği, ilgili başlık altında vurgulanıyor.

Polonya’nın Öncelikleri

Polonya hem küresel hem de Avrupa bağlamında belirsizliklerin sert şekilde hissedildiği zorlu bir bağlamda AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nı devralıyor. Ukrayna’da devam etmekte olan savaş, Orta Doğu’da devam eden çatışmalar ve buna bağlı siyasi belirsizlik ortamı, küresel ekonomi ve ticaretin yarınına ilişkin riskler ve buna bağlı güvensizlikler, demokrasinin tüm dünyadaki geleceğine ilişkin endişeler, Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı olarak seçilmesinin AB için ticaret ve güvenlik iş birliği gibi pek çok alanda getirilerinin tahmin edilmesindeki zorluk, Polonya Dönem Başkanlığı’nı birbirinden farklı sorunlara yönelik tavır almaya mecbur kılıyor. Bu mecburiyet ise dönem başkanlığı önceliklerinden izlenebiliyor.

Polonya tarafından açıklanan önceliklere bakıldığında “güvenlik” temasının vurgulandığı görülüyor ve diğer tüm başlıklar bu ortak tema etrafında şekilleniyor. Avrupa’nın bir değerlendirme ve karar aşamasında olduğu ifade eden Polonya, AB’nin kendisini ve vatandaşlarını korurken yakın çevresiyle de ilgilenmesi gerektiğini dile getiriyor. Avrupalılara bir güvenlik hissiyatı sağlamak ve gelişerek daha ileriye gitmek umudunu sunmak AB’nin görevleri arasında ele alınıyor. AB’nin bu zorlu jeopolitik bağlamda birlik içinde olmaya ve AB ile ortak değerleri paylaşan ortaklarıyla birlikte çalışmaya ihtiyacı olduğu vurgulanırken demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğü gibi AB’nin üzerinde inşa edilmiş olan temel değerlerin savunulması gerektiğinin altı çiziliyor. Tüm bu gereklilikler ışığında AB Konseyi Polonya Dönem Başkanlığı tarafından güvenlik ortak temasına dair yedi boyuta vurgu yapılarak öncelikler olarak gösteriliyor.

• Savunma ve güvenlik: NATO’yu tamamlayacak şekilde uyumlu bir Avrupa güvenlik yaklaşımına duyulan ihtiyaca binaen askeri harcamaların artırılmasına, daha kuvvetli bir savunma sanayiine ve savunma kapasitesindeki açıklara yönelik adımlar atılmasına önem verilmesi gerektiği Polonya tarafından ifade ediliyor. Doğu Kalkanı ve Baltık Savunma Hattı güvenlik temelli altyapı yatırımlarının desteklenmesi gerektiğinden bahsediliyor. NATO ve AB ile benzer düşünen ABD, Birleşik Krallık, Güney Kore gibi diğer AB üyesi olmayan ülkelerle iş birliğinin artırılması öncelik olarak sunuluyor.

• Kişilerin ve sınırların korunması: AB dış sınırlarının korunması ve düzensiz göç etrafında şekillenen sorunlara ilişkin adımlar atılması ve geri gönderme politikalarına ağırlık verilmesi gerektiğini ifade eden Polonya, göçün araçsallaştırılarak hibrit bir tehdit hâline gelmesinin önüne geçilmesi gerektiğini ifade ediyor. Sivil savunma, afetlere karşı dayanıklılık, arama-kurtarma, insani yardımlar konusunda AB ve AB Üye Devletlerinin kapasitelerinin geliştirilmesi ve organize suçla, terörizmle ve radikalleşme ile mücadele edilmesi bir diğer öncelik olarak vurgulanıyor.

• Yabancı müdahale ve dezenformasyona karşı dayanıklılık: Bu boyut, demokrasinin dayanıklılığın artırılması ve kutuplaşmanın önüne geçilerek radikalleşmenin durdurulması bağlamında ele alınıyor. Uzun vadeli hedefler olarak eğitim ve sivil toplumun güçlendirilmesinin önemine de değinilirken, AB’nin modern ve güvenli dijital hizmetler sunmasının önemine vurgu yapıyor.

• İşletmelerin güvenliğinin ve özgürlüğünün temin edilmesi: Hızla dönüşen teknoloji, enerji krizleri, iklime bağlı yaşanan dönüşümler ve jeopolitik gerilimlerin işletmeler için sorunlar yarattığı ifade edilirken AB Tek Pazarı’nın daha fazla iş birliği ile derinleştirilmesi, özellikle hizmet sektörünün sınır ötesi faaliyet göstermesinin önündeki engellerin kaldırılması gerektiği dile getiriliyor. Büyümek ve yatırım yapmak isteyenler için sermayeye erişimin kolaylaştırılması, AB işletmeleri için bürokratik zorlukların hafifletilmesi, adil rekabetin yeniden temin edilmesi ihtiyacına binaen Polonya’nın Dönem Başkanlığı süresince uyum politikalarının geleceğine ilişkin tartışmalar yürütülmesine ve AB Tek Pazarı’nın geliştirilmesine yönelik faaliyetlerde bulunacağı ifade ediliyor.

• Enerji geçişi: Güvenilebilir ve kesin bir şekilde sağlanabilen yapılan enerji kaynaklarının AB’nin enerji güvenliği için yüksek önem arz ettiğinden bahsedilirken enerji güvenliğinin yalnızca teminle ilgili değil; AB vatandaşlarının yeterli miktarda ve ulaşılabilir fiyatlarla bu enerjiyi kullanabilmesiyle de ilişkili olduğuna değiniliyor. Bu bağlamda Polonya Dönem Başkanlığı sırasında Rusya’dan yapılan ithalatın tamamen sonlandırılmasına yönelik çabaların sürdürüleceği, AB’de enerji fiyatlarının düşürülmesi için çalışılacağı ve AB enerji sektörünün fiziki ve siber altyapısına dair güvenliğinin artırılmasına gayret edileceği belirtiliyor. İthal teknolojilere ve ithal kritik ham maddelere bağımlılığın azaltılması da bu boyut kapsamında ele alınıyor.

• Rekabetçi ve dirençli tarım: Çiftçilerin değer zincirlerindeki durumunun güçlendirilmesi ve öngörülebilir, sabit bir gelire sahip olmaları gerektiği vurgulanırken, gıda güvenliğinin temini, tarım sektörünün direnç gücü daha düşük alanlarına yönelik girişimlerde bulunulması, AB-dışı üreticilerin AB gıda kalitesi, güvenliği ve sürdürülebilirliği standartlarına uyumunun gözetilmesinin önemi bu boyut altında dile getiriliyor. Güçlü bir Ortak Tarım Politikası’nın çiftçileri ve kırsal kalkınmayı desteklemesi ihtiyacına nispetle çiftçilerin çevresel kurallara uyumunun zorlama ile değil teşvikle olması gerektiğinin altı hususen çiziliyor. AB genişlemesinin tarım sektörüne getireceği sınamaların AB Konseyi Polonya Dönem Başkanlığı’nda değerlendirileceği de ifade ediliyor.

• Sağlık güvenliği: Son boyut olan sağlık güvenliği, sağlık alanında dijital dönüşüme ve AB ilaç güvenliğine odaklanıyor. İlaçlarının temininde kaynak çeşitlendirmesi yapılması ve AB içinde üretimin desteklenmesinin kilit öneme sahip olduğu belirtiliyor. İçinde bulunulan dijital çağda çocukların ve ergenlerin akıl sağlığının korunması ve iyileştirilmesi, sağlıklı aktivitelerin teşviki ve hastalıkların önlenmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirilmesi, öncelikler arasında sayılıyor.

Değerlendirme

Polonya Dönem Başkanlığı, tıpkı 2023 yılının ikinci yarısında ilgili görevi üstlenen İspanya’da olduğu gibi bir seçim süreciyle çakışıyor. 2025 yılının mayıs ayında gerçekleştirilmesi planlanan Polonya Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nin Polonya’yı ne kadar meşgul edeceği ve bu meşguliyetin dönem başkanlığının başarısına olumsuz bir yansıması olup olmayacağı tartışmalara konu oluyor.

Polonya Dönem Başkanlığı önceliklerine bakıldığında, önceliklerin ortak bir güvenlik teması etrafında şekillenmesinin aslında küresel siyasetteki ve Avrupa siyasetindeki eğilimler hakkında önemli ipuçları verdiği söylenebilir. Güvenlik ve mevcut düzenin korunması, bir değişim olacaksa bile bunun çok aşamalı ve uzun bir sürecin sonunda gerçekleşmesi isteniyor. Zira bir değişimin yaratabileceği riskleri tahmin etmek, küresel gündemin hızlı değişikliklerle tanımlanan mevcut yapısı, çeşitlenen tehditler ve çok bilinmeyenli tahmin edilemezlik denklemleri ile günden güne daha da zorlaşıyor.

Örneğin, her ne kadar genişleme politikası Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının ardından yeniden AB gündemine girmiş olsa da Polonya Dönem Başkanlığı öncelikleri arasında genişlemenin kendi başına ayrı bir başlık olarak ele alınmaması mevcut belirsizlik ortamında AB’nin önceliğinin güvenlik ve öngörülebilirlik olduğuna işaret ediyor. Polonya Dönem Başkanlığı programında genişlemeden bahsedilen kısımda yer alan “Aday ülkelerde gerçekleşen reformları güçlendirmeye, AB’nin güvenilirliğini korumaya ve Avrupa güvenliğini kuvvetlendirmeye ihtiyacımız var” cümlesi genişlemenin hangi bağlamda ele alındığını açıkça ortaya koyuyor. Göç, enerji, AB Tek Pazarı, tarım gibi pek çok alanda da iddialı ve cesur adımlardan ziyade hâlihazırdaki temkinli tavrın korunduğu ve her konuya güvenlik penceresinden bir yaklaşımın benimsendiği görülüyor. Bu güvenlik temelli yaklaşım, Polonya’nın iç siyasetine de yön veriyor. Polonya’da 2025 yılında savunmaya ayrılan bütçenin %4,7’ye ulaşması bekleniyor.

AB için geçmişten beri dinamo görevi gören Almanya ve Fransa kendi iç siyasetlerindeki zorluklarla meşgulken 2004 Genişlemesi ile birlikte AB üyesi olan Polonya’nın oldukça çetrefilli bir uluslararası siyasal ortamda gündem belirleme ve yön verme rolünü nasıl ve ne kadar başarıyla kullanacağı merak ediliyor. Bu dönem başkanlığının başarısı -ya da başarısızlığı- AB’nin geleceğine dair yapılacak çıkarımlara da temel teşkil edebilir.

Tunç İbrahim Ceylan, İKV Uzman Yardımcısı

Diğer Yazılar