İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

KÜRESEL GÜNDEM: Suriye’de Yeni Dönemin Parametreleri

Suriye’de 24 yıllık Esad rejiminin hızlı bir şekilde devrilmesinin ardından tüm dünya gözlerini Suriye’nin geleceğinin nasıl inşa edileceğine çevirdi.
KÜRESEL GÜNDEM: Suriye’de Yeni Dönemin Parametreleri

Suriye’de Yeni Dönemin Parametreleri


14 yıla yaklaşan iç savaş sonrası devrilen Esad Rejiminin ardından başlayan diplomasi trafiği oldukça yoğun geçerken, Suriye’nin geleceğine yönelik durum hâlen belirsizliğini koruyor. Başta Türkiye olmak üzere bölge ülkeleri, ABD ve AB yeni diyalog girişimleri ile geçiş ve yeniden inşa süreci için ortak ilkeler çerçevesinde uzlaşmak üzere müzakereleri sürdürüyor. Verilere göre Suriye’nin yeniden inşası için 200 ila 400 milyar dolar arasında bir finansmana ihtiyaç var. Bu noktada gerek bölge ülkeleri gerekse dünyanın geri kalanından kararlı bir duruş ve iş birliği gerekiyor. 


Suriye’de 27 Kasım’da muhaliflerin başlattığı operasyonla çöken rejimin ardından dünyanın “Suriye gündemi” oldukça hızlandı. Başta Türkiye olmak üzere bölge ülkeleri ve dünyanın dört bir yanından liderler, Suriye özelinde yoğun görüşmelere devam ediyor. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk görüşmesini NATO Genel Sekreteri Rutte ile gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin iç savaşın başından bu yana Suriye için gösterdiği gayretleri dile getirerek bundan sonra da terörden arındırılmış bir ve bütün Suriye’nin inşası için Türkiye’nin elinden geleni yapmaya devam edeceğini ifade etti. Aynı gün Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le de görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aliyev’e, Türkiye’nin Suriye’de kalıcı istikrarın tesisi için Suriye halkına destek vermeye devam edeceğini söyledi. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile de görüşen Cumhurbaşkanı, Suriye’nin bütünlüğü ve istikrarına vurgu yaparak, Türkiye’nin terörden arındırılmış bir Suriye hedefiyle çalışmaya devam edeceğini belirtti.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’dan da Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmede, Türkiye’nin Suriye’de faaliyet gösteren terör örgütleri ve terörist yapılanmalara karşı milli güvenliğini sağlamak için önleyici tedbirler alacağını vurguladı. Türkiye’nin en başından beri, Suriye’nin toprak bütünlüğünün, birliğinin ve üniter yapısının korunmasından yana olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı, Suriye’deki kurumların ihyası ve yeniden imarı için uluslararası toplumun birlikte çalışması gerektiğini de kaydetti.

Komisyon Başkanı von der Leyen de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek üzere Ankara’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Görüşmede iki taraftan da “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve istikrarının” önemi vurgusu geldi. Suriye dahil olmak üzere Türkiye-AB ilişkilerinin geliştirilmesi ve iş birliği konuları da ele alındı. Göç ve Suriye’de geçiş dönemi başta olmak üzere ortak gündem belirlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile düzenlediği ortak basın toplantısında von der Leyen, Türkiye’ye Suriyeli sığınmacılar için bir milyar avro daha ödeneceğini belirtti. Von der Leyen’in Ankara’nın Orta Doğu’daki “güvenlik endişelerine mutlaka cevap verilmesi gerektiğini” vurgulaması dikkat çeken noktalardan biri oldu. Türkiye’nin Suriye’de ve bölgede istikrarın sağlanması için “çok önemli bir rol” oynadığına dikkat çeken von der Leyen, “Terörizme karşı birlikte çok dikkatli olmalıyız. Özellikle doğu Suriye’de DAEŞ’in tekrar canlanması riskine izin veremeyiz” diye ekledi. Türkiye-AB ilişkileri kapsamında ise von der Leyen, ikinci döneminin ilk ziyaretini Ankara’ya yapmış olmasına dikkat çekse de bahsettiği ana başlıklar arasında dondurulan katılım sürecinin yer almaması gözlerden kaçmadı. Komisyon Başkanı’nın vurgusu ekonomik ve ticari ilişkilerdeki derin iş birliği ve yeni adımlar ile Gümrük Birliğinin güncellenmesi üzerine oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Türkiye’nin AB üyeliğini “stratejik bir hedef” olarak gördüğünü kaydederken, Türkiye-AB ilişkilerinin ilerletilmesi için Brüksel’den “yeni bir vizyon” yaratması beklentilerini dile getirdi.

Esad rejiminin devrilmesinin ardından devam eden süreçte, Arap Birliği’ne bağlı sekiz ülkenin üst düzey diplomatları da Ürdün’de bir araya geldi. Toplantının ardından yapılan ortak açıklamada sekiz Arap ülkesinin dışişleri bakanları “barışçıl geçiş süreci”ni destekleme sözü verdi. Açıklamada, Suriye’deki siyasi sürecin, 2015 yılında müzakereli çözüm için yol haritasını belirleyen Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı Kararı’ndaki ilkeler doğrultusunda “Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği tarafından” desteklenmesi gerektiği belirtildi. Bu bölgesel toplantının ardından Suriye için düzenlenen ilk uluslararası toplantı ise 14 Aralık’ta yine Ürdün’de gerçekleşti. Toplantıya Ürdün, Türkiye, ABD, Suudi Arabistan, Irak, Lübnan, Mısır dışişleri bakanları ile AB ve BM temsilcileri katılırken Rusya ve İran davet edilmedi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, toplantıda yaptığı konuşmada Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve ülkenin istikrara kavuşması için gereken desteğe vurgu yaparken uluslararası toplumun Suriye’yi siyasi ve insani yardım konusunda desteklemeye devam etmesinin önemine dikkat çekti. “Terörizmin hiçbir şekilde bu geçiş döneminden faydalanmasına izin vermemeliyiz” diyen Bakan Fidan, İsrail’in, Suriye’ye saldırılarının da anında durması gerektiğini belirtti. Bakan Fidan, “Önümüzdeki günler kolay olmayabilir ancak Türkiye olarak biz Suriye halkı ile omuz omuza yürümeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken da toplantıda, Suriye’nin önündeki zorlukların, BM’nin özellikle yardım sağlama ve azınlıkların korunması konusunda kritik bir rol oynaması ile aşılabileceğini vurguladı.

Sahadaki en aktif ülkelerin başında gelen Türkiye, Suriye’deki geçiş dönemi ve yeniden inşa süreci için yoğun diplomasi trafiğini sürdürüyor. Suriye ile diplomatik ilişkiler kurmak için atılan ilk adım, Türkiye’nin Moritanya’daki Nuakşot Büyükelçisi Burhan Köroğlu’nun Suriye nezdinde Şam Büyükelçiliği Geçici Maslahatgüzarı olarak atanması oldu. Türkiye böylece Şam Büyükelçiliği’ni 12 yıl aradan sonra tekrar faaliyete soktu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise Şam’a sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Bakan Fidan’ın Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed Şara ile Şam’da bir araya gelmesi uluslararası alanda yankı uyandırdı. Fidan, “Yıllar sonra gerçekleştirdiğimiz bu ziyaret, Suriye halkı için yeni, umut dolu bir dönemin ilk adımı olacaktır” değerlendirmesinde bulundu. Türk milleti ve devletinin Suriye halkının yanında olduğunu ve ihtiyaç duyduğu her alanda destek vermeye hazır olduğunu vurgularken, “Suriye için önceliğimiz; ülkede istikrarın ve güvenliğin temini, terörün bertaraf edilmesi, ulusal uzlaşıya ulaşılması, ekonomik kalkınmanın sağlanması ve ülkelerinden yıllardır ayrı olan Suriyelilerin yurtlarına geri dönebilmesini sağlayacak koşulların yaratılmasıdır” ifadesini kullandı. Hem Bakan Fidan hem de Ahmed Şara Suriye’ye yaptırımların kaldırılması gerektiğini de vurguladı. Ahmed Şara ayrıca Türkiye ve Suriye’nin ekonomik iş birliğini önemsediklerini belirterek “Dost ülke Türkiye, devrimin başından beri Suriye halkının yanında durdu, bunu unutmayacağız” diye ekledi. Ek olarak Suriye’nin kuzeydoğusuna dair gelen soruya “Gerek bizim kontrolümüzdeki gerek YPG’nin kontrolündeki bölgelerde, hiçbir grubun elinde silah bulunmasını kabul etmemiz mümkün değil” yanıtını verdi. Bakan Fidan ve Ahmed Şara ikili görüşme ve basın açıklamasının ardından Şam manzarasını kuşbakışı sunan ve Esad rejimi tarafından 14 yıldır ziyaret edilmesi yasak olan Kasyun Dağı’nı ziyaret ederek birlikte kahve içtiler.

Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ise AP’de Suriye için düzenlenen oturumda açıklamalarda bulundu. Suriye’nin imarına odaklanılması gerektiğini belirten Kallas, “Birlikte, Suriye ve halkı için barış, güvenlik ve adaletin hâkim olduğu bir geleceği şekillendirmeye yardımcı olabiliriz” dedi. Öte yandan AB’nin Suriye’ye yönelik yaptırımlarının kaldırılması da gündemde. AB’nin Suriye yaptırımları, Esad rejiminin halka yönelik şiddet içeren baskısı nedeniyle 2011’de yürürlüğe girmişti. Yaptırımların süresi 1 Haziran 2025’te süresi doluyor ancak bu konuda somut bir karara varılmış değil. AB Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın ardından da konuşan Kaja Kallas AB’nin hâlihazırda Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta bulunan Suriye temsilciliğinden üst düzey bir heyetin Şam’daki yeni yönetimle temasa geçtiğini de söyledi. Kallas, heyetin Şam’da bazı üst düzey toplantılara katılığını ve ülkenin yeni yetkilileriyle temas hâlinde olarak grubun ülkeyi nasıl yönetmeyi planladığını anlamayı amaçladıklarını ifade etti. Başta toprak bütünlüğü, egemenlik, hesap verebilirlik olmak üzere, özellikle azınlıklar ve kadın haklarını dikkate alan kapsayıcı hükümete dair, Arap ülkeleri, komşu ülkeler, Türkiye, ABD ve AB’nin mutabık kaldığı temel ilkeler olduğunu belirtti.

Öte yandan AB, Suriye’ye Türkiye üzerinden yaklaşık 100 tonluk yardım malzemesi gönderileceğini ve bunların Suriye’deki dağıtımının Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (United Nations Children's Fund-UNICEF) ile Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization-WHO) tarafından yapılacağını da açıkladı. “Suriye halkının yanındayız” diyen von der Leyen, “Sahadaki durum bu kadar değişkenken Suriye halkına yardımlarımız her zamankinden daha önemli” ifadelerini kullandı. Komisyon’un bölgedeki en acil insani ihtiyaçları karşılamak üzere 4 milyon avroyu daha seferber ettiği, böylece bu yıl Suriye için öngörülen yardım miktarının 163 milyon avroyu bulduğu belirtildi. Bu ek yardımın travma kitleri, kritik sağlık malzemeleri, acil barınma kitleri ve sıhhi yardım desteğinin yanı sıra Suriye’nin kuzeyindeki 61 bin 500 kişiye gıda kolisi dağıtılmasını da kolaylaştıracağı kaydedildi.

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (UN World Food Programme-WFP) da önümüzdeki altı ay içinde Suriye’de sayıları toplamda 2,8 milyonu bulan yerinden edilmiş ve kırılgan durumdaki kişiye yönelik gıda yardımı için 250 milyon dolarlık finansman talep etti.

Değerlendirme

Verilere göre Suriye’nin yeniden inşası için yaklaşık 200 ila 400 milyar dolarlık bir finansman gerekiyor. İç savaşın başladığı 2011 yılından bu yana, son çatışmalar hariç, ülkedeki konutların %17,5’i yıkıldı. Altyapı, tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinin büyük darbe aldığı ülkede, toparlanmanın en az 10 yılı bulması bekleniyor. Çatışmalardan kaynaklanan altyapı hasarının 118 milyar dolara yakın olduğu belirtiliyor. 2010 yılına kıyasla Suriye’nin milli geliri 2021’de %54 azalmış durumda ve nüfusun %69’u yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Türkiye bölgedeki kilit ülke olarak yapacağı yeni çalışmalar konusunda açıklamalarda bulundu. İçişleri bakanlığı koordinasyonu ile göç idare büroları kurulacağı, kimlik ve pasaport uygulamalarında destek sağlanacağı, AFAD koordinasyonu ile hâlihazırda süren yardımlara devam edileceği, Suriyelilerin geri dönüş işlemlerine ilişkin süreçlerin kolaylaştırılacağı, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünce Şam Havalimanı’nın ihyası, Şam’a kadar demiryolu bütünlüğünün sağlanması, M4 ve M5 karayolları ve köprülerin tamiri için gereken çalışmaların yapılacağı açıklandı. Haberleşme alanında ise eksikler tespit edilerek bu konudaki ihtiyaçlara yönelik destek sağlanacağı belirtildi. Limanların canlandırılması için çalışmalar yürütüleceği ve talep gelmesi durumunda yeni yönetimle askeri eğitim ve iş birliği konusunda da gerekli desteğin sağlanacağı ifade edildi. Suriye’deki yeni yönetimle terörle mücadele konusunda da iş birliği içinde hareket edileceği açıklandı.

Türkiye’nin bu çabaları elbette tek başına yeterli gelmeyecektir. Tüm uluslararası toplumun yeniden inşa sürecine aktif destek vermesi gerekiyor. DAEŞ terör örgütünün en aktif olduğu yıllarda bu sorun yalnızca Orta Doğu’da değil tüm dünyada etkilerini göstermişti, göç ile ilgili kaygılar ise hâlen devam ediyor. Bu nedenle ortak girişimler ve bütüncül bir destek hem bölge hem de dünya ülkeleri için oldukça önemli. Öte yandan Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyini kontrol eden terör örgütü unsurlarıyla mücadelesi ve milli güvenlik kaygıları da dikkate alınarak, Suriye’yi terörden arındırma çabalarına da destekte bulunulmalı.

Türkiye gerek bölgeye olan yakınlığı ve yeni yönetimle olan ilişkileri, gerekse yıllardır ağırladığı sığınmacılar nedeniyle en ağır yük paylaşımını yapan ve bölgesel istikrarsızlıktan en çok zarar gören ülkelerden biri olarak, şimdi de en büyük rolü üstleniyor. Bu süreçte AB’nin de bölgeye yardım ve desteklerini Türkiye ile iş birliğini derinleştirerek sağlaması oldukça önemli. Rusya ve İran cephesi hâlen sessizken, ABD tarafında ise Trump ile değişecek yeni yönetimin Suriye’ye nasıl yaklaşacağı merak konusu. Suriye’de hâlen belli bölgelerden çatışma haberleri gelse de Ahmed Şara gerek yaptığı açıklamalarla gerekse Hristiyanların Noel Bayramı’na denk gelen 25-26 Aralık’ı tatil ilan etmesi, kadınların giyimlerine karışılmaması gerektiğini tüm güçlere beyan etmesi gibi uygulamalarla dünyaya beklenmeyen bir profil çiziyor. Tüm bu gelişmeler çok hızlı biçimde gerçekleşirken geleceğe yönelik net bir tablo çizmek mümkün olmuyor.

Türkiye-AB ilişkileri açısından ise Suriye bir sıcak gündem oluştursa da ilişkilerde yeni bir sayfa değil, 2014’lü yıllardan itibaren gelişen pragmatik zeminin devam etmesi bekleniyor. AB’nin hâlen “yumuşak karnı” olan göç meselesinde, Suriyelilerin Türkiye’de kalması ve zaman içinde Avrupa’ya yönelmesindense kendi ülkelerine güvenli geri dönüşlerinin sağlanması AB çıkarları açısından da bir öncelik olmaya devam ediyor. Bu nedenle AB’nin Suriye’nin yeniden inşa sürecinde öncelikli iş birliğini Türkiye ile geliştirmesi gerekiyor.

Hatice Zeynep Şen, İKV Uzman Yardımcısı

Diğer Yazılar